SON TV Yazıları: Casusluk Hikayeleri – PETER WRIGHT
İngiliz İstihbarat Teşkilatları dünyanın en iyileri arasında sayılırlar. Esasında müstemleke idare etmiş olan birçok ülkenin istihbarat teşkilatları için de aşağı- yukarı aynı şeyleri söyleyebiliriz.
İstihbarat teşkilatları her tarafı kapalı bir kutu gibidir. Ayrıca bu kutunun içinde de birbirinden bağımsız, birbirinin işini bilmeyen kutular vardır. Bu kutulara kompartıman, bu yapılanmaya da kompartımantasyon denilir. Bu yapılanma gizli teşkilatların gizli faaliyetlerini saklı tutmak içindir. Bütün bu gizleme çabasına karşın, istihbari faaliyetlerin temel hedefi de, karşı teşkilatların, rakip ülkelerin ana unsurlarına sızmak ve oralardan güvenilir bilgiler elde etmektedir. Bugün size dünyanın en iyileri arasında bulunan İngiliz İstihbarat Teşkilatlarında vuku bulmuş bazı olaylardan örnekler vererek, en güçlü gizli teşkilatlarda dahi ne gibi oyunlar döndüğünü anlatmaya çalışacağım.
SON GÜNÜM
“Yıllar boyunca son günümün nasıl olacağını düşünmüştüm. Ve işte o gün gelmişti. 1976 yılının Ocak ayıydı. Ve ben İngiliz Güvenlik Servisi MI5'de yirmi yıl yüksek mevkilerde bulunduktan sonra, şimdi tekrar gerçek dünyaya katılmaya hazırlanıyordum. Easton Road metro istasyonundan son kez çıktım. Gower sokağından Trafalgar meydanına doğru inerken, kış güneşi parıldıyordu. Elli metre ileride, iş yerlerinden oluşan blokun dikkat çekmeyen bir kapısından içeri girdim. İngiliz Karşı Casusluk Teşkilatı'nın merkezi, olmayacak bir yerde, bir hastaneyle bir sanat kolejinin arasındaydı. (NOT: MI, Military Intelligence –Askeri İstihbarat- kelimelerin kısaltılmasıdır.)
Resepsiyon bölmesinde sessizce bekleyen polise izin belgemi gösterdim ve yüksek mevkideki memurları, altıncı katta bulunan özel merkeze çıkaracak biçimde programlanmış asansörlerden birine bindim.
Koridordan sessizce odama doğru gittim. Bu Genel Direktör'ün dairesine bitişikti. Etrafta çıt çıkmıyordu.
Aşağılardan yolcuları West End'e taşıyan metro trenlerinin gürültüsü geliyordu. Anahtarla kapımı açtım. Şimdi karşımda bir entelijans memuruna özgü araç ve gereçler vardı: Bir yazı masası, iki telefon, dışarıyla yapılan konuşmaların başkaları tarafından dinlenmesini engelleyen alet ve bir yanda, koskocaman bir şifreli kilidi olan madeni, yeşil, büyük bir kasa. Paltomu astım ve işlerimi düzene sokmak için çalışmaya başladım. Kokteyl partilerde haber ve dedikodu kırıntıcıkları kapabilmek için dolaşan pek çok emekli memur görmüştüm. Entelijansla ilgimi tamamen kesmek istiyordum. Kendime yeni bir hayat kurmak, Avustralya'da at yetiştirmek niyetindeydim.
KASALAR, ŞİFRELER, GİZLİ DOSYALAR
Şifreyi çevirerek kasanın ağır kapağını açtım. Önde üzerlerinde «Çok Gizli» yazılı yığınla dosya duruyordu. Bunların gerisine ise, şifre-kilitli kutular düzgünce dizilmişlerdi. Yıllar boyunca binlerce dosya gelmişti. Bu karşımda duranlar sonunculardı. Dosyalara her zaman cevap vermek gerekir. Ama benim verecek bir cevabım yoktu. Rus Diplomatının dosyasını bana, daha genç bir entelijans memuru yollamış, bu adamı tanıyıp tanımadığımı sormuştu. Pek tanımıyordum. Yıllardan beri süregelen bir ikili-ajan olayıydı bu. Bu konuda bir fikrim var mıydı? Pek yoktu. İnsan Entelijans Servisi'ne ilk girdiği zaman, ona her olay farklı gözükürdü. Servisten ayrılacağın zaman da birbirinin eşi gibi…
Dosyaları dikkatle parafe ettim ve sekreterime onları Kayıt Bölümü'ne götürmesini söyledim. Öğle yemeğinden sonra kitli kutularla ilgilenmeye başladım. Onları kasanın dibinden teker teker çıkardım. İlk kutuda mikrofon ve telsiz alıcılarının teknik ayrıntıları vardı. MI5'te ilk Fen uzmanı olarak çalıştığım 1950'lerden kalma şeylerdi bunlar. Kutudakilerin ‘Teknik Bölüm’e gönderilmesini sağladım. Bir saat sonra Bölüm şefi bana teşekküre geldi. Tam bir resmi fen uzmanıydı o. İntizamlı, ihtiyatlı ve durmadan para bulmaya çabalıyordu. Ona, «Sakladığım acayip şeyler onlar,» dedim. «Her halde işine pek yaramayacak. Artık her şey uydularla sağlanıyor. Öyle değil mi?»
«Ah, hayır,» diye cevap verdi. «Onları okumak bana zevk verecek.» Biraz utanmış gibi bir hali vardı. Şefle hiçbir zaman iyi geçinememiştik. Ayrı dünyaların insanlarıydık. Ben savaştan kalma, zamk, çıta ve lastik bantlarla bir şeyler yaratan bir insandım. O bir savunma müteahhidiydi. Onunla el sıkıştık. Ben yine kasamdaki belgelere döndüm. Geri kalan kutularda 1964'te Karşı Casusluk Bölümü'ne girdikten sonra toplanmış olan belgeler vardı.
ENTELİJANS SERVİSİNDE CASUS AVI
O günlerde İngiliz Entelijans Servisi'nde casus avı en yoğun halini almıştı. El yazısıyla alınmış notlar ve yardımcıların daktiloda hazırlanmış raporları, casusluğun ana hatlarını oluşturan şeylerle doluydu: Şüpheliler listeleri, suçlamaların, ihanetlerin ve kararların ayrıntıları. Bu açık açık başlayan ama esrarengiz bir biçimde sona eren kâğıt üzerindeki kovalamaca meslek hayatımın da temeliydi. Bir süre sonra sekreterim bana gelerek mavi kaplı iki defter uzattı. «Günlük defterleriniz.» Onunla birlikte sayfaları yırtıp yakılacak kâğıtların atıldığı torbaya doldurduk. Ve böylece son törene sıra geldi.
Odamdan çıkıp 'Yerleşme Bürosu'na gittim. Oradaki nöbetçi memur bana bir dosya uzattı. Bunda bildiğim son gizli şeylerin bir listesi vardı. Küçük makbuzları imzalamaya başladım. Önce 'Uydu Entelijansı'ndan yararlanma hakkımdan vazgeçmiş oldum. İnsanın sırları öğrenmesi öyle kişisel bir şey ki. Onları kaybetmek ise acı verecek kadar bürokratça bir olay. Dolmakalemle yaptığım her çizgiyle kapı biraz daha kapanmış oldu. Ve yarım saat içinde, beni yıllarca yaşatmış olan o gizli dünyanın kapısı sonsuza kadar yüzüme kapanmıştı artık.”
CASUS AVCISI
Bu anlatım İngiliz Güvenlik Servisi MI5'in kilit noktalarında uzun yıllar çalışmış ve MI5’in Direktör yardımcılığına kadar yükselmiş olan Peter WRIGHT’ın “Casus Avcısı” adlı kitabından. Meslek hayatını, İngiliz İstihbarat Teşkilatlarına ve önemli İngiliz Devlet birimlerine sızmış olan Rus casuslarını bulmakla geçiren WRIGHT’ın, İngiliz Hükümetinin yayımlanmaması için büyük çaba harcadığı ve İngiltere’de yasaklandığı için Avusturalya’da basılan “Casus Avcısı – Spy Catcher” adlı kitabı casusluk dünyasının içyüzünü, gösteren olağanüstü anılardır.
Elektronik konusunda uzman bir bilim adamı ve İngiliz MI5 Karşı koyma (Kontrentelijans) Servisi mensubu olan Peter Maurice WRIGHT 1916 yılında Chesterfield, Derbyshire'da doğdu. Babası George Maurice WRIGHT, Marconi Şirketi'nin Araştırma Direktörü, aynı zamanda Birinci Dünya Savaşı zamanında "Sinyal İstihbaratı" kurucularından biriydi. Dünyada "En iyi Satan Kitaplar" arasına giren Casus Avcısı isimli kitabı iki milyondan fazla satmıştır. Kitabı hem bir hatırattır, hem de İngiliz gizli servislerindeki ciddi kurumsal bozuklukları ve bunların üstünün örtülmesi ile ilgili tespitleri yansıtmaktadır. 1954 yılında, “Bilim Uzmanı” olarak MI5’de göreve başlayan WRIGHT, 1964’te MI5-MI6 “Bileşik Komitesi Başkanı” oldu. 1976’da kendi isteğiyle emekliliğini istediğinde MI5 Direktör Yardımcısıydı. WRIGHT 1995 yılında vefat etmiştir...
GİZLİ KOMÜNİSTLER
Biraz geriye gidelim… 1920'lerden sonra Sovyet İstihbarat Servisi NKDV (daha sonra KGB oldu) İngiliz istihbarat çarkına sızmak için güzel bir planlama yaptı. Açık bir şekilde "Komünist Partisi" üyesi olan Marksistler, güvenlik teşkilatlarının hedefi olduklarından, belli etkin kademelere gelemiyorlardı. Bunlar daha ziyade işçi ve basın sınıfından insanlar olarak hayatlarını devam ettiriyorlardı.
Sovyet planı, geleceğin "Dışişleri Bakanlığı personeli", "İstihbarat Teşkilatı Personeli" olabilecek başarılı, kültürlü, iyi ailelerden gelme gençlere, üniversite talebelerine yönelikti. Bunlar yeterli derecede "Marksist" hale getirilebilirse gerisi kolaydı.
CAMBRIDGE BEŞLİSİ
Bu plan son derecede başarılı bir şekilde gelişti. Hindistan Ambala'da dünyaya gelen Kim PHILBY (Harold Adrian Russell, 1912-1988), casusluk tarihinde " Cambridge Beşlisi veya Cambridge Casus Ağı" diye bilinen grubun en önemli üyesidir. PHILBY, Cambridge Üniversitesinde tarih ve ekonomi tahsili yaparken, Guy Francis de Moncy BURGESS (1910-1963), Donald MACLEAN (1915-1983) ve Anthony F. BLUNT (1907-1983) ile tanıştı.
NKDV, önce Cambridge Üniversitesinde gizli bir Marksist cemiyete üye olan Anthony BLUNT'a çengel attı. Daha sonra da ondan "mimleyici" olarak yararlanarak diğerlerine. Neticede dört arkadaş "gizli komünist" olarak Sovyet İstihbarat Servisine hizmet etmeye başladılar. Dört arkadaşın bir diğer müşterek özelliği, hepsinin homoseksüel olmalarıydı.
Meslek hayatına "gazetecilik" ile başlayan ve bu unvanını ilerideki yıllarda da faaliyetlerini gizlemek için kullanan Kim PHILBY, 1940'larda MI6 olarak bilinen İngiliz Gizli İstihbarat Servisine girdi ve 1963'de kaçıp Sovyetlere sığınana kadar MI6'de önemli pozisyonlarda bulundu.
KIM PHILBY
Esas adı Harold Adrian Russell PHILBY (1912-1988) olup, sömürge Hindistan'da İngiliz yönetici sınıflarından bir ailenin ferdi olarak doğmuş ve İngiliz Dış İstihbarat Servisi MI6'da Karşı Koyma (Kontr-Espiyonaj) Bölümünün Şefliğine dek yükselmiştir. Ayrıca PHILBY, Washington'da İngiliz ve Amerikan istihbarat servisleri arasındaki bağı yürüten en yüksek İngiliz istihbarat subayı olarak görev yapmıştır. PHILBY, Rudyard Kipling'in romanındaki İngiliz casusu çocuk Kim'in adını almış ve tüm dünyada Kim PHILBY olarak tanınmıştır.
Kim PHILBY Şubat 1947'de Türkiye'deki İngiliz İstihbaratının başı olarak tayin edilmiş, İstanbul'a ikinci eşi Aileen ve diğer aile fertleri ile yerleşmiştir. PHILBY, İngiliz Konsolosluğu'nun Birinci Sekreteri pozisyonundadır. Ancak gerçekte işi Türk Güvenlik servisleri ile birlikte çalışarak Sovyet Ermenistanı, Sovyet Gürcüstanı ve Enver Hoca'nın Arnavutluğu'na yönelik, operasyonlar yönetmektir. Bu çalışmalar sırasında, PHILBY'nin Türk İstihbaratı tarafından Gürcistan sınırına götürülüp sınırı geçen iki ajanının kısa bir süre sonra öldürüldükleri öğrenilmiştir.
PHILBY 1949 yılında, soğuk savaşın zirvede olduğu bir dönemde Washington'a MI6’nın (SIS) Baş Temsilcisi olarak atandı. Burada CIA ile birlikte komünistlere karşı çalışacaktı. Bu esnada Amerikan Atom Enerji Komisyonu gibi birçok yere girip çıktığı ve birçok teknolojik sırrı Ruslara gönderdiği sonradan anlaşıldı.
PHILBY Sovyetlere sığınana kadar Moskova'ya devamlı bilgi aktardı, İngiltere'deki Sovyet casuslarını perdeledi. 1951'de BURGESS ve MACLEAN'e, kendilerinden şüphelenildiğini ve kontrol altında olduklarını bildirdi. Her ikisi de Sovyetler Birliği'ne sığındılar. PHILBY de, 1963'de Sovyetlere sığındı. Orada "My Silent War - Sessiz Savaşım" isimli bir kitap yayınlayan PHILBY, 1988’de ölümünden önce "Lenin Nişanı" ile ödüllendirildi, ölümünden sonra Rus'lar PHILBY'nin hatırasına posta pulu bastılar.
Alkolik bir kişi olan BURGESS, BBC'de yayıncılık yaptıktan sonra MI6'ya katıldı. Esasında, MI6'e Kim PHILBY'den önce girdi ve PHILBY'nin girişine de yardımcı oldu. Daha sonra İngiliz Dışişlerine katıldı. Dışişleri Bakan Yardımcısının özel kalem müdürlüğünde bulundu ve Washington'da görev yaptı.
Anthony BLUNT, özel Fransızca hocalığı, sanat tarihçiliği yaptı. Kraliçe Elizbet'in özel sanat danışmanı oldu, Kraliyet Müzesi Müdürlüğüne getirilerek "şövalye" ünvanı aldı. İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz Güvenlik Servisi MI5'de çalıştı. 1979'da Margaret Thatcher BLUNT'un Rus Ajanı olduğunu deklare etti. Bunun üzerine "şövalye" unvanı kaldırıldı. 4 yıl sonra 1983'de öldü.
MACLEAN, İngiliz Dışişlerine girdi, Paris, Washington ve Kahire'de görev aldı. İngiliz Dışişleri Bakanlığı Sekreterliği'nde bulundu. Bu dörtlü, ülkelerinde en üst noktalarda görevlere gelerek, uzun yıllar Sovyetlere hizmet verip, İngiliz ve ABD menfaatlerine büyük darbe vurdular. Böylece "Cambridge Casus Ağı"nın mensupları, istihbarat tarihinin en önemli kişileri arasında yerlerini aldılar.
Şimdi, meslek hayatını bilinen 4 Cambridge’li casus dışındaki diğer casusları bulmaya çalışarak geçiren, 5’nci Cambridge’li casus eski şifre uzmanı John CAIRNCROSS’u, Anthony BLUNT’u sorgulayarak ortaya çıkaran Peter WRIGHT’ın hatıratına dönelim:
“İstanbul’da Konstantin VOLKOV adında üst seviyede bir NKVD görevlisi vardı. İstanbul İngiliz Konsolosluğuna ulaşmış ve para karşılığı İngiltere’deki Sovyet casusların isimlerini vereceğini söylemişti. Elçilik görevlisine casusların çalıştığını iddia ettiği bölümlerin bir listesini vermişti. Maalesef VOLKOV’un listesi Kim PHILBY’in masasına gitmişti. PHILBY o tarihte MI6’nın Sovyet Kontr-Espiyonaj bölümünün başındaydı. PHILBY, bağlı olduğu direktörü, kendisinin Türkiye’ye gidip VOLKOV’un sığınma işlemini bizzat takip etme konusunda ikna etti. PHILBY sonra seyahatini iki gün kadar erteledi. Sığınmacı bir daha hiç görülmedi. Türkler, VOLKOV ve karısının sedyelere sarılı olarak Türkiye’den uçup gittiğini düşünüyordu.
VOLKOV’un casusunun birinin PHILBY’in kendisi olduğu anlaşılıyordu ama VOLKOV’un belirttiği İran’da görev yapmış olan MI6 çalışanı Sovyet casusu gibi birçok diğerleri hiçbir zaman tespit edilemediler.
Önce Konstantin VOLKOV'un verdiği bilgileri inceledik. Bütün belgelerin İngilizcesi vardı. Fakat ben bunları bir kez de çok iyi Rusça bilen Geoffrey Sudbury'e çevirtmeyi uygun buldum. VOLKOV'un bir sözü beni şaşırtmıştı. Adam Londra'daki önemli resmi dairelerdeki Rus ajanlarından söz ederken «Kod adlarından anladığıma göre yedi kişiler» demişti. «Onlardan beşi İngiliz Haber Alma Örgütleri'nde. İkisi de Dışişleri'nde».
1951'de PHILBY aleyhindeki dosya hazırlanırken MI5 bu belgeden de yararlanmıştı. VOLKOV, «Bu ajanlardan birinin İngiliz Karşı Casusluk Örgütü'nün şefinin yerine baktığını anladım,» diyordu. O sırada PHILBY gerçekten MI6'nın Karşı Casusluk Şubesi'ne vekâlet ediyordu. Dolayısıyla da herkes sözü edilen kimsenin PHILBY olduğuna inanmıştı. Sudbury'e VOLKOV belgelerini vermemden birkaç gün sonra telefon çaldı. Arayan Sudbury’du ve çok da heyecanlıydı. «Çeviri yanlışmış. Belgede NKVD'ye özgü deyimler var.
Yazanın üst düzeyden olduğu da belli. Şimdi sana çevirinin doğrusunu okuyorum. 'Bu arada o ajanlardan biri, İngiliz Karşı Casusluk Örgütü'nün şubelerinden birine vekâlet ediyor'. Böyle olması gerek. Anlamıyor musun? Ruslar için İngiliz Karşı Casusluk Örgütü M16 değil M15'tir!»
Bunun anlamı açıktı. Sudbury haklıysa bu köstebek PHILBY veya Blunt olamazdı. 1944-45'de sadece bir tek adam İngiliz Karşı Casusluk Örgütü'nün şefine vekâlet etmişti. Onun adı da Roger HOLLIS'di.” (NOT: MI5’in başı olan Roger HOLLIS, Peter WRIGHT’ın da amiri idi. WRIGHT, onunla ilgili şüphelerini, çeşitli belgelere dayanarak, hep muhafaza etti ama ispat etmesine fırsat verilmediği için sonunda pes edip emekliliği seçti.)
KOSTANTIN DIMITRYEVICH VOLKOV
Konstantin Dimitryevich VOLKOV İstanbul Sovyet Konsolosluğunda Konsolos Vekili ve Türkiye'deki NKVD Şefinin Yardımcısıydı. İstanbul’daki İngiliz Konsolosu’na 4 Eylül 1945’de şahsen gidip, 50,000 Pound verilmesi ve eşi ile birlikte siyasi iltica hakkı tanınması halinde İngiltere ve Türkiye’deki üst düzey Sovyet casusları açıklayacağını belirtti. Bilgi düzeyini belirtmek için İngiltere’deki üst düzey ajanların 2’sinin Dışişleri Bakanlığı’nda (Burgess ve Maclean olduğu anlaşılıyor), diğer 7’inin ise Londra’daki İngiliz Karşı Casusluk biriminin başı dahil İstihbarat Teşkilatları içinde olduğu gibi ön bilgiler verdi. Bunların İngiltere’ye mesajla gönderilmemesini, Rusların tespit edebileceğini de belirtti. 19 Eylül’de VOLKOV’un raporu PHILBY’in önündeydi. 21 Eylül’de Moskova’daki Türk Konsolosluğu’ndan 2 iri NKVD personeli, “Diplomatik Kurye” vizesi aldı. 24 Eylül günü VOLKOV ve eşi bir Sovyet uçağı ile Moskova’ya götürüldüler. 26 Eylül’de PHILBY İstanbul’a geldiğinde, VOLKOV ve eşi Moskova’da sorgulanıyorlardı. İnfaz edilmeden önce VOLKOV itirafta bulundu ve 314 Sovyet ajanının ismini vermeyi planladığını belirtti. (The Mitrokhin Archive And The Secret History of KGB)
Şimdilik bu kadar, ilginç “Casusluk Hikâyelerine” devam edeceğiz…
|