SON TV Yazıları: GÜNEY, AYDINLIKÇILAR, 'ÜMMET' PROJESİ
Tuncay Güney, Aydınlıkçılar ve 'Ümmet Çöksün' projesi
Genelde Aydınlık gazetesini okumam. Parayla işim yok ama amaçlarını ve ortalığı karıştırmak için ürettikleri fabrikasyon haberleri çok iyi bildiğimden onlara 1 kuruş bile param gitsin istemem.
Keza aynı sistemin bir parçası olan Ulusal Kanalı da pek seyretmem. Aydınlıkçıların kervanına katılan, onlara inanan, onlardan ülkeleri için fayda uman kişilere acır, nasıl bu kadar saf olduklarına şaşarım. Aklı başında ve saygınlığı olduğunu varsaydığım kişileri onların ekranlarında görünce üzülür, belki de muhalefet yapabilecek başka bir yer bulamadıkları için mecbur kaldıklarını düşünürüm.
Geçenlerde yazar Yılmaz Dikbaş’la ilgili bir haber üzerine Ulusal Kanal’da Tuncay Güney’le yapılan bir canlı yayın kaydını seyrettim ve çok eğlenceli buldum.
“Sesli Gazete” isimli programa, Beyaz TV’de Latif Şimşek ve Rasim Ozan Kütahyalı'yla birlikte katıldığı 'Dinamit' adlı programdan ayrılan ve Ulusal Kanal’da bu programı yapan Ümit Zileli ile Aydınlık eski Genel Yayın Yönetmeni Dr. Serhan Bolluk, Ergenekon Davası avukatlarından Vural Ergül ve Kanada’da bulunan Ergenekon davası firari şüphelisi Tuncay Güney katılmıştı.
Aydınlıkçılar Tuncay Güney’i sorgulayıp, Ergenekon davasının meşruluğunu çürütmeye çalışırken Tuncay Güney Aydınlıkçıları Amerikalılara hizmet etmek ve casuslukla suçlayınca, Aydınlık üçlüsü yumruk yemiş boksörler gibi sersemledi ve sus pus kesildi.
Yazar Yılmaz Dikbaş bu konuyu şöyle aktarmış: “Dr. Serhan Bolluk, Avukat Vural Ergül ve Ümit Zileli, Kanada’dan katılan Tuncay Güney’e Ergenekon Davası ile ilgili birçok soru sordular. Sorulan tüm sorulara kendi açısından cevap veren Tuncay Güney de Dr. Serhan Bolluk’a şu soruyu sordu: «Serhan Bey, CIA’nın ‘Ümmet Çöksün’ adlı bir projesi vardır. Siz, Aydınlık olarak CIA’nın bu projesinde görev aldınız mı?» Sanırım benim gibi binlerce izleyici o anda, Dr. Serhan Bolluk’un bu soruyu şiddetle reddetmesini, Tuncay Güney’i böyle bir soru sormuş olduğu için azarlamasını bekliyordu. Ama ne oldu biliyor musunuz? Dr. Serhan Bolluk bu soruya cevap vermedi, araya başka laf karıştırıp geçiştirmeye çalıştı! Tuncay Güney, yumuşak bir yaklaşımla, sorusunu yineledi: «CIA ile ilişkiniz nedir Serhan Bey?» Dr. Serhan Bolluk yine bu can alıcı soruyu cevapsız bıraktı!”
Evet, aynen Yılmaz Dikbaş Bey’in anlattığı gibi. Bu olay canlı yayının sonuna kadar dört-beş kere tekrarlanıyor. Bu yazının ekinde sunacağımız filmi izlerseniz, benim neden bu yayını eğlenceli bulduğumu anlayacaksınız.
Aydınlık’ın eski Genel Yayın Müdürü Serhan Bolluk bu sene Mart ayında Doğu Perinçek’in hışmına uğramış ve gazetenin imtiyaz sahibi Mehmet Sabuncu ile birlikte görevden alınmıştı. Yerine TGB (Türkiye Gençlik Birliği) eski Başkanı İlker Yücel getirildi. TGB, hani şu sokaklarda devamlı problem ve terör yaratan, militan ulusalcı grup. Aydınlık ve İşçi Partisi ile organik bağlarını reddediyor olsa da, İşçi Partisi’nin gençlik yapılanması Öncü Gençlik’in gölgesinde hareket ettiği biliniyor. Eski başkanının Serhan Bolluk’un yerine getirilmesi de bunu doğruluyor.
Zavallı Serhan Bolluk, herhalde durumu düzeltmek ve örgütü üzerinde Abdullah Öcalan gibi acımasız tahakkümü bulunan Perinçek’in gözüne girmek için bu programı düzenlemiş. Her şey tersine gitti. Allahtan çok önemli bir şeymiş gibi, ısrarla Tuncay Güney’in Perinçek ile hiç görüşmediğini söyleyerek vaziyeti biraz yumuşatıyor!
Perinçek’in dönekler listesine aldığı ve aforoz ettiği kayınbiraderi, bir zamanlar örgütün Perinçek’ten sonra gelen önemli adamı Gün Zileli’nin yeğeni, “ülkenin aydınlık insanlarının” sunucusu, “Sesli Gazete” program yapımcısı Ümit Zileli de ellerini açıp çaresiz birkaç laf söylemekten başka bir şey yapamadı. Başka yer yokmuş gibi amcasının düşman ilan edildiği İngiliz-Amerikan güdümlü, kışkırtıcı bir örgütle çalışmayı tercih etmesi ilginç.
Program’da yer alanların en komiği, kendini dedektif sanan ve bir şeyler yakaladığını zannederek tutarsız sualler soran Avukat Vural Ergül’dü. Tuncay Güney’in ona küçümseyen sözler söylemesine ve azarlamasına rağmen sorularından vazgeçmedi.
Esasında amaçları Tuncay Güney’le beni ilişkilendirmekti. Boş bir çaba. Ben Tuncay Güney’i istihbari faaliyetler nedeniyle tanısaydım, saklamaz söylerdim. Bu güne kadar “Yeşil” dahil kimseyi saklamadım. Çünkü yalan kırk yıl sonra da olsa ortaya çıkıyor.
Tersine Tuncay Güney’i kimsenin tanımadığı 2000 yılında “Gazeteci Tunca” olarak ilk yazan ve deşifre eden kişi benim. Şimdi o tarihteki yazıma bir göz atalım.
“Çift Meslekliler (4 Haziran 2000- 11:00 – Atin)
Yıl 1997.
İki gazeteci aralarında konuşuyor. Bir başkası ise onlara kulak kabartmış. Gazetecilerden birini Tunca, diğeri Baha diye adlandıralım.
Konuşmada bahsi geçen diğer gazeteciler ise Hasan ve Fırat Daha çok Tunca konuşuyor, Baha ise dinliyor.
İkisi de aynı gazetede çalışırken muhabir olan Tunca daha sonra ayrılmış. Sünnet Düğünü Resimleri
Tunca: Hasan, Özel Timcilerle Çatlı'yı birlikte görüntüleyen sünnet düğünü resimlerini kanal D'ye iki milyara sattı. Kanal D ile randevuyu ben ayarladım. Resimler yayınlanınca Özel Timciler Hasan'ın peşine düştüler ve her yerde aramaya başladılar.
Baha: Şimdi sıkıntıda yani
Mesut Yılmaz'ın Resimleri
Tunca: Çatlı ile Mesut Yılmaz'ın birlikte olduğu resmi bir DYP milletvekiline ben sattım. Milletvekili daha sonra Emniyet Genel Müdürlüğü laboratuvarından resimlerin montaj olmadığına dair rapor aldı.
Baha: Haa
Tunca: Son günlerde basında çıkan Jitem'le ilgili haberlerden dolayı sıkıntıdayım. Biliyorsun ben de oraya bağlı çalışıyorum. Hanefi AVCI'nın ifadesi ile Jitem zor durumda kaldı. Yapılanlar ortaya çıkarsa Cem Ersever'in öldürülmesi olayı da açığa çıkacak.
Baha: Evet olay büyüyecek gibi.
Fırat'a İş Teklifi
Tunca: Bizim gazetede iki sene bir arada çalıştığımız Fırat da bana sorun olmaya başladı. Hakkı olmadığı halde fotoğraf satışlarından 2,5 milyar lira pay istiyor. Ben Fırat'a mesleğinden ayrılması kaydıyla Jitem'in merkezlerinden birisinde maaşlı iş teklifinde bulundum. Ancak dedim bizde, yani Jitem'de dik başlılığa yer yok. Burada ilişkiler katı bir emir komuta zinciri ile yürür. Fuat teklifimi kabul etmedi.
Baha: Yaa
Tunca: Gazete ...'de çalışmak üzere iş teklifi aldım. Bu fotoğrafları sattığım milletvekili de partisinin propagandasını yapacak bir dergi çıkartmayı teklif ediyor. Bu iş için ayda 10 milyar katkıda bulunabiliriz diyor. Bu teklife daha sıcak bakıyorum. Vallahi para gelsin de porno dergisi bile çıkartırım.
Baha: Ha ha...
Tunca: Bu milletvekiline sattığım resimleri Jitem'den temin ettim. Hali hazırda Tansu ile Oral Çelik'in birlikte görüntüleyen fotoğraflar da var. Ancak arada komutan olduğu için bunları alamadım. Bunlar da iyi para getirirdi.
*****
Çift meslekli gazetecilerin, resim satışlarından bir hayli para kazandığı anlaşılıyor.
Acaba bu gazetecilere, ikinci mesleklerinde ne kadar maaş ve "resim satışı" dışında, başka ne gibi görevler veriyorlar?
Biz merak ediyoruz.
Herhalde siz de ...”
Tuncay Güney’in kimleri tanıdığı ve kimlerle çalıştığı belli. Ergenekon Savcısı mahkemede Aydınlıkçı Adnan Akfırat’a "Güney hakkında karışık bağlantıları olan, karanlık bir insan olduğunu söylüyorsunuz, neden 2,5 yıl boyunca bağlantıya devam ettiniz" diye sormuş. Akfırat, Tuncay Güney'le 2,5 yıl boyunca görüştüklerini kabul ederek, "Güney, bir haber kaynağıdır. Haber kaynağı olarak kullandık. Getirdikleri içinde doğru olan bilgiler de vardı. Haber kaynağına ulaşabilme becerisi vardı" demiştir. Akfırat Tuncay Güney'le Sabancı Center'a gittiklerini de doğrulamıştır.
MİT’e gelince, Tuncay Güney’in hiçbir zaman ve hiçbir şekilde benimle ve KTM (Kontr Terör Merkezi) ile bir ilişkisi olmadı. Faaliyet bölgesi İstanbul olduğu için İstanbul Bölge Başkanlığına bağlı olarak çalışmıştır. Onu, orada görev yapmış olan Emre Taner, Nuri Gündeş, Galip Tuğcu ve Şenkal Atasagun’a sormak lazım.
Yetkili yerlerde çalışırlarken veya Müsteşar olduklarında aklına geleni söyleyenler, “Kuruluşu tartışmalı olan Kontr-Terör Merkezi, sorumluları ile birlikte 1997 yılında Kuruluş Şemasından çıkarılmıştır” diyenler şimdi sus pus oldular, burunlarının ucunu bile göstermiyorlar. Acaba “Apo’yu biz getirdik, biz astırmayız” diye zafer işaretleri verenler Türkiye’yi ne hale getirdiklerinin farkındalar mı?
Aydınlıkçıların, Zaman Gazetesinin “Tuncay Güney’i içimize Eymür soktu” diye yayın yaptığına dair bir başka iddiası da var. Her zamanki gibi kışkırtma taktikleri.
Zaman’la yıllardan beri karşılıklı ölçülü ve saygılı bir ilişkim olmuştur. Onun için böyle bir söze hiç ihtimal vermedim. Bahsettikleri yazar Büşra Erdal’ın “Ergenekon’da sona yaklaştıkça manipülasyonlar da artıyor” başlıklı yazısını okudum.
Nitekim yazıda; “Güney’in MİT’e ve JİTEM’e çalıştığına dair haberleri, MİT Kontr-Terör dairesi başkan yardımcısı Mehmet Eymür’ün, “Güney’i JİTEM ve İşçi Partisi’ne sızdırdık” şeklindeki açıklamaları, Güney’in ifadesine göre Veli Küçük’ün JİTEM adına kendisini Celal Talabani ve Mesud Barzani ile görüşmeye göndermesi gibi bilgiler birçok sorunun cevabını barındırıyor. Bunlar, Güney’in istihbarat elemanı olarak camiaya sızdırıldığını gösteriyor” denmiş. Bu yazıda “Tuncay Güney’i içimize Eymür soktu” gibi doğrudan bana yönelik bir itham yok.
Yine de Sayın Büşra Erdal’a bilgi edinmesi için, hiçbir zaman “Güney’i JİTEM ve İşçi Partisi’ne sızdırdık” diye bir açıklama yapmadığımı, böyle bir söz söylemediğimi belirtmek isterim. Ne söylediğimi “Bertaraf Olmuş Bir Şaşkına Cevap” ve “İstihbarat Uzmanları” başlıklı yazılarımda görebilirler.
Sonuçta, Tuncay Güney’in iki buçuk yıl çalıştığı Aydınlık’la ve yürütülen illegal faaliyetler ile ilgili pek çok bilgiye sahip olduğu anlaşılıyor. Tuncay Güney kendisine saldırılmadıkça pek bir şey söylemiyor, genelde kendini savunmaya ve bütün olayların merkezi olmak suçlamalarından kurtulmaya çalışıyor. O Aydınlıkçıların hedef aldıkları kişilere neler yapabileceğinin farkında.
Filmi seyretmeyi unutmayın ve sağlıcakla kalın…
|