İspanya'da Terör
Bilindiği üzere 11 Mart 2004 tarihinde, İspanya’nın başkenti Madrid’in merkezinde 3 ayrı tren istasyonuna düzenlenen bombalı saldırılarda, 199 kişi ölmüş, binlerce kişi ise yaralanmıştı.
Eylemi gerçekleştirenler Fas İslam Savaşçıları Grubu'na mensup Faslı ve Cezayirli teröristlerdi.
İspanyol güvenlik güçleri olaydan bir süre sonra, Madrid Leganes'de El-Kaide bağlantılı bu örgüte ait bir hücre evini tespit ettiler. 3 Nisan 2004 tarihinde eve bir operasyon düzenlendi ancak baskını sezen 7 terörist bombaları patlatarak bulundukları evi ve kendilerini havaya uçurdular. Olayda bir İspanyol polis memuru da öldü.
Son 25 yılın en kanlı saldırısı olarak nitelendirilen tren bombalama eyleminden sonra İspanyol gazeteleri, eylemi gerçekleştiren Fas İslam Savaşçıları Grubu'na mensup teröristlerin Türkiye ile bağlantısı olduğunu iddia ettiler.
İspanyol adli ve güvenlik birimlerinin çalışmaları ve geçtiğimiz günlerde Türk Polisi'nin açıklamaları ile bu bağlantının doğru olduğu ve Türkiye'de köklü ve geniş bir El-Kaide yapılanmasının bulunduğu anlaşılıyor.
Türkiye Bağlantıları
-Türk Polisi, 10 Ekim 2000'de, bir ihbar sonucu İstanbul Fatih'te bir eve düzenlenen operasyonda, İngiliz uyruklu David Charles Burgess ile Fas uyruklu Said Berraj, Amer El Azize ve Mohammad Haddad'ın yakalandığını, haklarında gerekli inceleme yapıldıktan sonra Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne teslim edilen Fas uyruklu Said Berraj ve Amer El Azize ile İngiliz uyruklu David Charles Burgess'in o tarihte aranmadıkları için ve vize sürelerinin dolması, Türkiye'de bulundukları süre içerisinde genel güvenliği tehlikeye düşürecekleri kanaatinin oluşması nedeniyle, 14.10.2000 tarihinde sınır dışı edildiklerini, Fas uyruklu Mohammad Haddad'ın ise pasaportunda sahtecilik olduğunun anlaşılması üzerine, önce Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildiğini, Savcılık tarafından serbest bırakılması üzerine 25.10.2000 tarihinde Ankara'daki Fas Büyükelçiliği'ne teslim edildiğini açıklamıştır.
-Soruşturmaları yürüten İspanyol Ulusal Mahkeme Hakimi Baltasar Garzon hazırladığı iddianamede, ''Madrid ve Kazablanka" saldırıları ile El Kaide'nin 2000 Ekim ayında İstanbul'da yaptığı toplantının birbirleriyle bağlantılı olduğunu iddia etmiş, El Kaide'nin Avrupa'daki askeri sorumlusu Amer Azize ile Said Berraj, Mohammad Haddad ve Selahaddin Benyaich adlı 4 kişinin 25 Eylül 2000 tarihinde Madrid'den İstanbul'a gittiklerini ve burada Azize adına kiralanan bir evde ikamet ettiklerini, Türk polisinin 10 Ekim 2000 tarihinde söz konusu bu 4 kişiyi gözaltına aldığını, İstanbul'daki El Kaide toplantısına katılanlar arasında bulunan ''Ebu Mughen'' lakaplı Benyaich'in ise 2003 Mayıs ayında Fas'ın Kazablanka kentinde düzenlene terör saldırılarıyla bağlantılı olarak Fas'ta yakalandığını belirtmiştir.
-İspanyol güvenlik makamları, 30 Mart'ta hakkında uluslararası arama ve tutuklama emri çıkarılan Faslı Said Berraj'ın kimliğinin Türk yetkililerin gönderdiği fotoğraflar sayesinde tespit edildiğini, Leganes'deki evde dinamitleri patlatarak intihar eden 7 teröristten birinin cesedinin kimliğinin hala belirlenemediğini ve bu şahsın Said Berraj olması ihtimaline karşın Fas'tan Berraj'ın DNA'sına ilişkin bilgiler istendiğini, 11 Mart'taki terör saldırılarına kadar Madrid'de çalışan Berraj'ın 12 Mart tarihinde işyerine ''kız kardeşini görmek için Fas'a gittiğini'' söylediğini, ancak soruşturmada Berraj'ın kız kardeşinin olmadığının anlaşıldığını, Amer Azize'nin, hakkında 2001 Kasım ayından itibaren uluslararası arama ve tutuklama emri olmasına rağmen bugüne kadar izine rastlanmadığını, Azize'nin, 11 Mart saldırılarının planlayıcısı olarak adı geçen ve 3 Nisan'da Madrid'in Leganes ilçesinde düzenlenen operasyon sırasında 6 teröristle birlikte üzerlerindeki dinamitleri patlatarak intihar eden ''Tunuslu'' lakaplı Serhan Bin Abdülmecid ile yakın bağlantısı olduğu, ''Tunuslu''nun 2002 sonu veya 2003 başlarında, İspanya'ya saldırı için El Kaide'nin Avrupa'daki askeri şefi olması dolayısıyla Azize'den Fas İslam Savaşçıları Grubu militanlarını ''ayarlamasını'' istediğini söylemektedirler.
-Yakın tarihte Türkiye'den İspanya'ya giden bir Cezayirli ülkeye girişte yakalanmış ve İspanyol polisi, Cezayirlinin Madrid saldırılarını düzenleyen El Kaide militanlarıyla bağlantısı olduğunu açıklamıştır.
Bütün bu bilgiler Türkiye'de en azından 4-5 senelik bir örgütlenme mevcut olduğunu gösteriyor. Demek ki El-Kaide Türkiye'de toplantılar yapıp dünyayı sarsan kanlı eylem kararları alabiliyor, planlayabiliyor ve tatbik edebiliyor. Bu çok vahim ve tehlikeli bir durum.
Büyük bir ihmal mi var?
Polisin açıklamasındaki "bir ihbar sonucu İstanbul Fatih'te bir eve düzenlenen operasyonda" ifadesi ilginç.
Acaba ihbar kim tarafından ve ne için yapılmış? İhbarı yapan, teröristler hakkında ne kadar bilgiye sahip?
Bu arada konu ile ilgili bir bilgiyi de kaydı ihtiyatla belirtmekte yarar var.
İspanya'daki eylemde yer alan teröristlerden ikisi, eylemden hemen önce Türkiye'de bulunuyorlar. İstihbarat teşkilatımız bu teröristleri İstanbul ve Ankara'da takip ve kontrolü altında tutuyor ve Fas istihbarat servisinden haklarında bilgi istiyor. Gelen bilgide şahısların El-Kaide ile ilişkili ve Fas İslam Savaşçıları Grubu'na mensup militanlar olduğu, kendi pasaportlarını kullanmadıkları belirtiliyor. Normal olarak böyle bir bilgiden sonra şahısların gözaltına alınıp sorgulanması gerekirken İstihbaratın başı bir türlü bu talimatı vermiyor. Neticede kontrol altında olduklarını sezen Faslılar bir şekilde bu kontrolü atlatıp yok oluyorlar. 11 Mart'ta Madrid'deki kanlı eylemden sonra eylemi yapanlar arasında Türkiye'de kaybolan Faslıların da adı çıkınca istihbarat teşkilatı karışıyor ve herkes birbirini suçlamaya başlıyor.
Bu bilgi doğru ise, teröristleri ciddiye almayıp yapılması gereken işlemleri yaptırmayan yöneticinin büyük bir ihmali var demektir. Eylem İspanya yerine Türkiye'de de olabilirdi. Bir işleme başvurulmaması, bu eylemin Türkiye'de yapılmayacağı gibi bir bilgi nedenine dayanarak ve bilerek yapıldıysa bu da çok yanlış ve tehlikeli.
Söylendiğine göre MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun bir müddetten beri (her ne kadar emekliliğinden sonra Belçika'ya yerleşmeyi düşünüyorsa da) vaktini Türkiye'de olduğunda kullanacağı evleri kendilerine yakışır bir hale getirmek için, yani tadilat ve tefriş ile uğraşıyor, kalan vaktini daha çok yurt dışı gezi ve temaslara ayırıyormuş. Nitekim Mayıs ayında da 15 günlük bir yurt dışı gezisi planlanmış.
Müsteşar'ın ciddi konulara vakit ayıramadığı Amerikalı gazeteci Bob Woodward’ın son kitabında ortaya attığı ‘CIA’ye Kuzey Irak’taki operasyonu sırasında eşlik eden bazı Türk görevlilerin sigara içip porno izledikleri’ iddiasına gösterdiği yanlış tepkiden belli.
Atasagun, "CIA’ya 24 saat süre verdik. Ya bunu tekzip edip düzeltsinler ya da biz her şeyi açıklayıp onları üzeceğiz" şeklinde bir açıklama yapmadan önce kitapta yazılanları okusaydı, kitapta MİT'ten söz edilmediğini görür böyle hafif ve tehditvari bir çıkışta bulunmazdı.
Biz yine de Atasagun'un bahsettiği "CIA'yı üzecek her şeyin" ne olduğunu herkes gibi merak ediyoruz. |