Dün Türkiye’deki gazetelere bakarken okuduklarımız bizi derin derin düşündürdü.
Eski Genelkurmay Başkanı Karadayı’nın yakasına yapışıp sarsan İkinci Başkan Çevik Bir’in suileti ile Susurluk’un baş organizatörü, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ı hayranlık ve huşu içinde dinleyen Türkiye’nin en itibarlı gazetesinin kelli felli üst düzey yöneticilerinin manzarası uzun müddet gözlerimizin önünde kaldı.
Sonra görüntüler, yozlaşmış, mefküresiz, iyi-kötü, yanlış-doğru gibi zıt kavramlarının bir yumak içinde bütünleştiği karanlık bir topluluğun görüntüsü içinde eridi ve gitti.
Mehmet Ağar anlatıyor, PKK sorununu Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemde, ABD'nin güvenlikle ilgili üst düzey yöneticileriyle bir anlaşma yaparak nasıl çözdüklerini söylüyordu: “Biz 1993-96 döneminde oturduk, strateji konusunda Amerika'yla meselemizi çözdük. Bürokrat anlamında konuştuk tabii. Ben Emniyet Genel Müdürü olarak, onların en üstleriyle görüşüyordum, karşılıklı.”
Peki Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, başka ülkenin üst düzey görevlileriyle hangi yetkiye dayanarak görüşmüş, iki ülkeyi ilgilendiren nasıl bir anlaşma yapılmış, neticesinde ne olmuş?
Yok o kısmı gizli... O kısmı Mehmet Ağar’la mezara gider. Önemli olan reklam bölümü.
Demek mesele çözülmüş, PKK konusu bitmiş. Demek Kenya olayları ve Apo'nun teslim edilişi dahi öyle bir günlük olay değil, Mehmet Ağar’ın sağladığı anlaşma süreci neticesindeymiş.
PKK meselesinin çözüldüğü, Ağar’ın her zamanki “vatan kurtarma” yalanlarının yeni bir versiyonu olmalı. Nasıl olsa ne söylesen inanıyorlar. At atabildiğin kadar.
Şimdi biz size bu görüşmelerin nerelerde nasıl yapıldığını biraz açıklayalım:
Kaynak: Washington Entrikaları (Yılmaz Polat - Milliyet Yayınları 1998)
“ABD Hava Kuvvetleri Özel Soruşturma Dairesinin (AFOSI – Air Force Office of Special Investigation) Washington'da Türkiye'den önemli 3 konuğu vardı.
Olağanüstü Hal Bölge Valisi Ünal Erkan, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Dairesi Başkanı Ersin Yılmaz, temaslarda bulunmak üzere Amerika başkentine geldiler.
Erkan, Ağar ve Yılmaz Pentagon yakınlarındaki Ritz Carlton oteline yerleşti. Çok sayıda Amerikalı tarafından korunan Erkan, Ağar ve Yılmaz, CIA yetkilileri, FBI direktörü Louis Freeh ve Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi (DEA) Başkanı Thomas Constin'le görüştü.
Heyet, dış ülkelerdeki Amerikalı personelin korunmasından sorumlu olan ve her ülkede ofisleri bulunan Hava Kuvvetleri Özel Soruşturma Dairesi (AFOSI)’nin tesislerinde incelemeler yaptı.
Türk güvenlik ekibi, Amerikalılara uluslararası PKK teröristleriyle uyuşturucu kaçakçılarının listesini göndereceklerini söyleyerek sessizce Washington’dan ayrıldı.”
Evet bu önemli Türk konukların temaslarının açığa çıkmış ve bilinen kısmı. Ya bilinmeyenleri?
Mesela, bu gezide Mehmet Ağar ve Ünal Erkan’ın CIA Başkanı George Tenet ile baş başa görüşmelerinden de bahsediliyor. Hatta zamanın Büyükelçisi Nüzhet Kandemir’in de yanlarında olduğu halde toplantıya alınmadığı ve dışarıda bekletildiği söyleniyor.
Biliyorsunuz Sn. Kandemir şimdi Mehmet Ağar’ın yardımcısı...
Yazık, çok yazık...
ABD Hava Kuvvetleri Özel Soruşturma Dairesi (AFOSI) son derecede aktif bir istihbarat kuruluşudur. Sadece yurtdışındaki Amerikalı personelin korunması işi ile de uğraşmaz. İstihbarata karşı koyma, ajan kullanma gibi istihbaratın diğer alanlarında da çalışır. 1950’de Kore harbini başlatan Kuzey Kore saldırısını General MacArthur’un karargahına ilk ileten de bir AFOSI ajanıdır.
Mehmet Ağar ve Ünal Erkan’ın FBI ve DEA ile temas etmesi doğal ve normaldir. Ancak OSI ve CIA ile ilişkileri normal değildir ve devlet geleneğinde de böyle bir temasa iyi gözle bakılmaz. Hele hele bu temaslar bir de gizli saklı yapılıyorsa...
OSI’nin muhatabı Genelkurmay Başkanlığının yetkili kıldığı askeri birimdir. CIA’nın muhatabı ise oldum olası Milli İstihbarat Teşkilatıdır. Ayrıca her devlet memuru yabancılarla temasını detaylı olarak üstleri kanalıyla rapor etmek durumundadır.
Şimdi bütün kaideleri hiçe saymış eski bir devlet memuru, zamanın Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, yargılanması gereken kanunsuz işlerini ters-yüz ederek siyasi geleceği için bir puan haline getirmeye çalışıyor.
Daha doğrusu hep birlikte çalışıyorlar.
O, zaten bu oyunda sadece her denileni yapan zavallı bir piyon.
Aynen Susurluk’un çete reisliğini meşru bir “vatan kurtarma” olayı haline getirdikleri gibi.
Aynen Tansu Çilleri al aşağı edip, köklü bir partiyi Ağar’a sundukları gibi.
Aynen 11 Eylül’den sonra Meclise sokmayı düşündükleri 66 milletvekili ile Mehmet Ağar’ı kuvvetlendirmeyi bekledikleri gibi....
Bırakın dolaylı yolları. Kapatın şu AK partiyi. Getirin Mehmet Ağar’ı Başbakanlığa.
Kurtarın milleti irticadan, gelsin yolsuzluk, cinayet, failimeçhul.
Toplum “layık olduğunu” hürce yaşasın!!!
Sizler de onların dualarını alın... |