Uluslararası siyaset arenasında lobicilik işini çok ciddiye alan ülkeler sıralandığında Yahudi lobisi ile İsrail, Rum lobisi ile Yunanistan ve Ermeni lobisi ile Ermenistan ilk üç sırayı paylaşırlar. Ne büyük bir şanssızlıktır ki, Türkiye’nin başı bu en güçlü üç lobinin ikisiyle sürekli derttedir. Ama bu güne kadar Türkiye Cumhuriyeti, lobicilik konusu ile ilgili olarak resmi ve bilimsel anlamda dişe dokunur bir mesafe alamamıştır.
Bu sıralarda Ermeni lobisi, dünyanın pek çok ülkesinin parlamentolarından ‘‘Ermeni soykırımını tanıdıkları’’ yolunda kararlar çıkartıyor. Hiç kuşkunuz olmasın ki yeterli sayıya ulaşınca bunları Birleşmiş Milletlere getirip tüm dünyanın kararı haline getirecekler ve Türkiye'yi hem özür dilemeye hem de tazminat ödemeye mecbur eden adımları atacaklar. O zaman da Avrupa Birliği bu yükümlülüklerin yerine getirilmesini isteyecek. Hatta belki de meşhur müzakere süreci de başlamış olacak ve Türkiye iyice köşeye sıkıştırılacak.
Bu konuda daha ne yapılacağı ile ilgili olarak bir yol haritası bile çizilmiş durumda değil; Bir kısım üst düzey devlet yöneticisi konunun tarihçilere bırakılmasından yana görünüyor. Bizce bu tek başına yeterli bir yol değil. Zira, ünlü Amerikalı devlet adamı Benjamin Franklin, "Tarihçiler çoğu zaman olanı değil, inanmak istediklerini yazarlar" der. Gerçekten de özellikle savaş dönemlerinde tarihçilerin daima kazanandan yana ve gücün emrinde olduğunu söylersek pek yanılmış olmayız. Nitekim, Birinci Dünya Savaşı'nda Batılı devletler, Anadolu'daki Ermeni göçünü olayları çarpıtarak Osmanlı İmparatorluğu'na karşı bir psikolojik propaganda unsuru olarak kullanmayı hedeflediler. Doğrusu bunda başarılı da oldular.Savaş sırasında, başta İngiltere olmak üzere Fransa, Rusya düşman olarak gördükleri Osmanlılara karşı tarihi yönlendirdiler.
İşin kötü tarafı, bu uydurduklarına sonradan kendileri bile inandılar. Nitekim, İstanbul'u işgal eden İngilizler, Malta'ya sürgün ettikleri Türk asker ve sivil yöneticileri, Ermeni katliamıyla suçlamak için 30 ay süreyle var güçleriyle kanıt aradıktan sonra, dişe dokunur hiçbir şey bulamayınca serbest bıraktılar. Ayrıca, Türk tarihçilerinin bu konuya olan duyarlılıkları da tartışma konusudur. 2000 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nde Ermeni soykırımı iddiasının en tanınmış militanlarından Prof. Robert Hovanasyan vermiş ve bilinen tüm iddiaları, bizim öğretim üyelerinin ve öğrencilerin önünde tekrarlamıştı. Bizim tarihçilerimiz ise sadece dinlemekle yetinmişlerdi.
Bunun yanı sıra bir kısım devlet yöneticisi de konu çözümü ile ilgili olarak Erivan ile yumuşamamız gerektiğini belirtiyorlar. Öncelikle şunu belirtelim ki, biz asla sertlik yanlısı değiliz. Türkiye’nin bütün komşuları ile barış içerisinde sağlıklı ilişkiler kurmasından ve sürdürmesinden yanayız. Ancak Ermeni soykırımı iddialarının Erivan ile yumuşama yaşanması halinde çözüleceğine inanan yöneticilerin “Diaspora Ermenileri” ile ilgili olarak yeterli bilgiye sahip olmadıklarına inanıyoruz. Çünkü, Diaspora Ermenileri Türk toprakları üzerinde Ermenistan kurulması umudunu muhafaza ettikleri sürece, bu yöntemle saldırmaya devam edeceklerdir. Tarih bu görüşümüzü doğrulamaktadır; Ermeni liderleri I.Dünya Savaşı sırasında müttefik devletler safında savaştıklarını ve resmen "savaşa taraf olduklarını" vurguluyorlardı. Sevr'in kaderi tarihin çöp sepetini boylayınca, bu sefer tüm güçleriyle tohumları Batılı devletler tarafından atılan, soykırım masalına sarıldılar. Bu gün de bu masalla yatıp, bu masalla kalkıyorlar.
Bilindiği üzere Fransa Parlamentosu bu masalı tanıdı ve hatta bir de anıt açtı. Şimdi ABD Temsilciler Meclisinde aynı sonucu almaya çalışıyorlar. Temsilciler Meclisi’nin Uluslararası Operasyonlar ve İnsan Hakları Alt Komitesi, sözde soykırımın tanınmasına yönelik tasarıyı kabul etti. Bundan sonraki süreç genel kurula kadar gidecek. Burada Amerikan Temsilciler Meclisinin ve ABD Kongresinin tarih yazmaya yetkili olmadıklarını belirtiyor ve onlara bir şeyi hatırlatmak istiyoruz; Yıllar önce İngiliz ordusu Kanada'da yaşayan Fransızları, bize karşı savaşmasınlar diye alıp Louisiana eyaletine sürmüştü. Bunlar, halen Fransızca konuşup Fransız adetleri ile yaşarlar. Bunlar da Ermenilerden etkilenip İngiliz hükümetine başvurdular ve "Sürgün sırasında 5 bin kişimiz öldü. Bizden özer dileyin" dediler. İngiltere "Geçmiş geçmiştir. Gerek yok" diye kestirip attı.
Tarihe bir not düşmek adına hatırlatalım istedik…
Caner Kayhan |