Elazığ Bağımsız Milletvekili Mehmet Ağar, DYP Genel Başkanı olmadan önce, '12 Eylül döneminin tüm detaylarını anlattığım bir kitap yazıyorum. Pek çok gizli bilgi günışığına çıkacak. İçinde ortalığı sarsacak bilgiler yer alıyor. Kitabı yazmaya 3 ay önce karar verdim. Kitap inşallah sonbaharda hazır olacak' demişti....
Sonbahar geçti, kış geldi. Baktık kitap ortada yok. Yoksa Ağar yine birilerine bir mesaj mı gönderdi, DYP liderliğine giden kapıyı bu mesaj mı araladı diye merak ettik?
Her neyse, baktık Ağar'ın roman filan yazmaya vakti yok, onun açık kaynaklara intikal etmiş bilgilerini alt alta koyarak, espiyonaj ve mafya filimlerini aratmayacak hayatını okuyucularımızla paylaşalım istedik. Belki yazacağı romana da kaynak olur...
Önce kısa bir biyografi vererek, Ağar Roman'a başlayalım:
Zülfü ve F. Mualla oğlu Mehmet AĞAR 1951’de Elazığ’da doğdu. Babası Zülfü AĞAR polis, dedesi Süleyman Bey de Jandarma Yüzbaşı idi.
Baba Zülfü Ağar, Menderes’in en güvendiği emniyet müdürlerinden biriydi. 27 Mayıs darbesi sırasında Adana Emniyet Müdürü iken bu yakınlığı nedeniyle gözaltına alındı ve bir müddet meslekten de el çektirildi.
Babasının görevi nedeniyle Muş, Mardin, Kırklareli, Urfa, Diyarbakır, Erzincan, Gümüşhane, Bolu, Adana, Kayseri, Uşak, Ankara, İstanbul gibi çeşitli illerdeki okullarda okuyan Mehmet Ağar İstanbul Haydarpaşa Lisesinden mezun oldu. Babası öldüğünde 18 yaşındaydı.
Mehmet AĞAR, Haydarpaşa Lisesi’ni bitirdikten sonra Emniyet Genel Müdürlüğü’nden burs alarak 1968’de Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne girdi.
O dünemde daha sonra yıllarca ‘68 Kuşağı’ ve ‘68 Olayları’ tanımlamalarına neden olacak gençler, Almanya’da ve Fransa’da öğrenci olaylarını başlattı. Türkiye’ye de sıçrayan öğrenci olayları, Ankara ve İstanbul üniversitelerinde işgallere yol açtı. Siyasal Bilgiler Fakültesi, yani eski ismi ile Mekteb-i Mülkiye, siyasi olayların, çatışmaların merkezi halindeydi.
AĞAR’la aynı dönemde Siyasal’da kimler yoktu ki? Terör örgütü PKK’nın lideri Abdullah Öcalan, ünlü teröristler Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir, Mesut Yılmaz, Murat Karayalçın, Hasan Celal Güzel, Uluç Gürkan, Mehmet Keçeciler ve niceleri. Ağar bir söyleşide bu günlerini şöyle anlatıyor:
'Mahir Çayan'ı tanırdım mesela. Biz mektepte, Mülkiye'de birinci sınıftayken onlar son sınıftaydı. Zaman zaman okulda, bizim yurtta sandalyelerin ayakları kale olurdu, minyatür futbol oynardık. Biz o zaman okulda tazeydik. Onlar son sınıftaydılar'.
Ağar, Mülkiye’de Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okuduğu yıllarda “hafif” solcuydu. Söz verdiği hiç bir eyleme katılmadı. Her seferinde inandırıcı mazeretler bularak, cin akıllı olduğunu kanıtladı.
12 Mart gelince devre arkadaşlarından bir kısmı içeri girdi ama AĞAR başarı ile Siyasal’ın Maliye bölümünden 1972'de mezun oldu. Ağar mezun olurken,12 Mart 1971 muhtırasının ardından, Mahir Çayan'ın öldürülmesi ve Deniz Gezmiş'in tutuklanması üzerine okulda başlayan boykot eylemlerine katılıp, sol yumruğunu havaya kaldırarak "Bağımsız Türkiye" diye bağıran Abdullah Öcalan, Mamak Askeri Ceza Evi'ne giriyordu.
Okul yıllığı AĞAR’ı şöyle tanıtıyordu: “Yeşilçam’da çok iyi tanınan bu arkadaşımız, İspanya maceralarını anlata anlata bitiremez. Arkadaşları arasında “PİKE” lakabıyla bilinen arkadaşımız, efendiliği, mütevaziliği, arkadaşlığı ile aranan bir tiptir. En büyük ideali babasının izinden yürüyerek emniyet saflarına geçmektir.”
Artistik yönü yüksek olan Mehmet Ağar’ın Yeşilçam’da tanınması doğaldı da, İspanya’ya ne zaman, ne için gitmişti burası meçhul... Acaba İspanya’da ne gibi maceralar yaşamıştı?
Fakülteyi bitiren Ağar, Emniyet Genel Müdürlüğünde Komiser Muavini olarak işe başladı. İlk görev yeri Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Dairesi’ndeydi. Ağar daha sonra Cumhurbaşkanlığı Koruma Müdürlüğüne tayin oldu. O dönemin Cumhurbaşkanı, 06 Nisan 1973'de 6.ncı Cumhurbaşkanı olarak seçilen Fahri Korutürk'dü.
Ağar’ın koruma ile görevi olduğu bu dönem çok önemlidir. Zira burada aldığı eğitimle benliğine yerleştirdiği koruma içgüdüsünü hayatı boyunca devam ettirdi. Rütbesi yükselse de devlet büyüklerini, eşlerini, çocuklarını, Demirel’i, Turgut ve Semra Özal’ı, Zeynep Özal’ı, Tansu Çilleri ve diğerlerini bir koruma görevlisi gibi korumayı ihmal etmedi. Emniyet Genel Müdürü iken bile içgüdüsel bir şekilde bu görevini yerine getiriyor, Tansu Çiller’in makam arabasının yanında koşuyor, cenazelerde ve mitinglerde büyüklerini koruyordu.
17 Şubat 1997 tarihinde TBMM Susurluk Araştırma Komisyonuna bilgi veren eski Başbakanlık Müsteşarı Hasan Celal Güzel Mehmet Ağar ve koruma konusunda şunları söylüyordu:
'Mehmet Ağar'ın Özallar’la yakın irtibatının kurulması bu olaylara rastlar. Şöyle ki: Zeynep Özal'ın Asım Ekren isimli bir müzisyenle münasebeti vardı. Zeynep Özal da, Semra Özal da bazen eğlenmeyi seven kişiler oldukları için gecenin herhangi bir vaktinde sabaha karşı filan çeşitli eğlence yerlerine giderlerdi, tabiî birtakım asayiş problemleri çıkardı. Bu çerçevede, Başbakan’ın kızının ve eşinin korunması tabiî devletin bir göreviydi, yoksa, bu bir özel hizmet değildi polise verilmiş. O çerçevede, tabii, Ünal Erkan'la muhatap olurduk. O, Emniyet Müdürü’ydü. Ancak, Ünal Bey, bu tip işlerden çok fazla haz etmeyen bir polisti, politika tarafı çok fazla yoktu, sonra politikacı oldu ama. Halbuki, Mehmet Ağar politikaya daha müsaitti, Mehmet Ağar'ı işte o zaman tanıdık. Mehmet Ağar, çok kibar, nazik, kurnaz, zeki, herkes tarafından sevilen, çok süratle hareket eden, iyi polis denilebilecek kabiliyetlere sahip bir genç adamdı hem de Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunuydu polisliğinin yanında; yani, sivil sektörle de çok yakın münasebetleri vardı ve kendiliğinden Mehmet Ağar o gibi koruma konularında daha öne çıktı. ..Yalnız, Sayın Mehmet Ağar, Özallara ondan sonra yakın oldu; yani, tanıdılar onu, o şekilde tanımış oldular, onu söyleyeyim. O zaman da emniyet müdür muaviniydi, yine belirli bir görevdeydi; ama, ondan sonra tanındı. Zaten. kendisi, dediğim gibi, son derece sempatik, herkesle dost bir kişiliğe sahip insandır. Sadece ANAP'la bu iyi münasebeti yoktu, sonradan DYP ile de oldu ve devam etti, bakanlığa kadar geldi. Mehmet Ağar Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne getirilmek istendiğinde ben karşı çıktım ve kabinede de bunu açıkça belirttim. ....benim bildiğim, Sayın Semra Özal ile çok yakından bir samimiyet kurdu, Sayın Turgut Özal'la aynı samimiyeti kurdu ve âdeta onların emrinde gibi bir şey oldu, özel polisi gibi bir şey oldu açıkçası ve sonra da Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne terfian getirilmek istendiğinde ben Bakanlar Kurulunda karşı çıktım. Çok büyük bir cesaret işiydi, çünkü olduğu gibi ona gidecekti. Bu adamı tanıyorum, benim de dostluğum oldu; ama, bu tip münasebetlerin içinde olan ve İstanbul polisi bakımından da, bu bakımdan tenkit edilen birisinin Ankara Ernniyet Müdürü olması fevkalade yanlıştır diye itiraz ettim. Epeyce bir münakaşadan sonra tabiî Turgut Bey dediğirıi yaptı, Mehmet Ağar Ankara Emniyet Müdürü oldu ve sonra da geldi bana "emriniz var mı Sayın Bakanım" diye de sordu, benim aleyhte olduğumu bilmesine rağmen; yani, tavrı bakımından söylüyorum...
AĞAR köşkteki görevden 1976 yılında komiser rütbesi ile ayrılıp, Ankara’da maiyet memurluğu için kaymakamlık sınavına girdi. Sınavı kazanarak Ankara’da İçişleri Bakanlığı’nda staja başladı. Stajın ardından Bursa İznik ve İzmir Selçuk ilçelerinde kaymakam vekili olarak görev yaptı.
Selçuk'tan sonra bir sene kadar Gümüşhane Torul ilçesinde kaymakamlık yapan Ağar’ı, Anadolu görevi pek açmadı. O imkanı geniş büyük şehirlerde, tatil beldelerinde görev yapmak istiyordu. İsteği tam olmadı, Ankara Delice ilçesine kaymakam olarak tayin edildi.
Kaymakamlık Mehmet Ağar’ı tatmin etmemişti. Ocak 1980’de kaymakamlıktan naklen İstanbul Emniyeti Şube Müdür Muavinliği’ne atandı. İlk görev yeri bu günki adı Terörle Mücadele Şubesi olan Siyasi Şube’nin Müdür Muavinliğ idi.
1972'de polisliğe komiser muavini olarak başlayan Ağar, sekiz sene sonra Emniyet Şube Müdür Yardımcısı olmuştu. Bu normal, hatta iyi bir gelişmeydi. Ancak bundan sonra Ağar merdivenleri koşarak çıkmaya başladı, kendisi ile ilgili her türlü menfi puanı başarıya çevirmede ve hızla yükselmede müthiş bir performans gösterdi.
Ağar Terörle Mücadele Şubesi Müdür Muavini iken 12 Eylül 1980 günü Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu. Siyasal partiler kapatıldı, parti başkanları ve aydınlarla birlikte çok sayıda mesleki ve siyasal örgüt yöneticisi tutuklandı. 4 Nisan’da, Fahri Korutürk’ün cumhurbaşkanlığının sona ermesinden itibaren boş bulunan devlet başkanlığı görevini, 12 Eylül darbesinin lideri Genelkurmay Başkanı Kenan Evren üstlendi.
Ağar burada 1.5 yıl kadar çalıştıktan sonra Nisan 1981’de Personel Şube Müdürlüğü’ne getirildi. Personel Şube Müdürlüğünde 1 ay kaldıktan sonra, İstanbul Asayiş Şube Müdürü, yani eski ismi ile 2.nci Şube Müdürü oldu. ....(Devam Edecek) |