 Basında yer alan haberlere göre Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cumhur Asparuk, Yüksek Seçim Kurulu’nun Tayyip Erdoğan’ın, milletvekili olamayacağı ile ilgili kararı üzerine "Şeriatın kestiği parmak acımaz. Ben de bir suç işlersem suçumu çekerim, herkes çeker. Kanun herkese aynı" diye bir beyanat vermiş.
Türkiye şeriat kanunları ile mi yönetiliyor ki parmak kesilsin.
Bir deyim olarak kullansa dahi, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin Hava Kuvvetleri Komutanı’nın, bağımsız yargı organlarının kararlarını “şeriat” yasalarına benzetmesi pek yakışık almamış.
Hem o kesilen parmak, Erdoğan’ın değil, ona oy vermek için kalkan halkın parmakları...
Asparuk paşa, "Ben de bir suç işlersem suçumu çekerim, herkes çeker. Kanun herkese aynı" demiş.
Paşa acaba kendi söylediğine kendi inanıyor mu?
Bırakın muvazzafını, emeklisinin bile dokunulmazlığı var.
Bu güne kadar “hortumlanan” bankalarda yöneticilik yapan hangi emekli paşa ceza çekti?
Bir tane örnek göstermek mümkün mü?
Gazeteciler, Türk Hava Kurumu'nun 37. Genel Kurulu'na katılan Asparuk Paşa’ya “THK'nın, geçmişte 6.5 milyon dolara İngiltere'den uçak alımını ve bu uçakların uçurulamayarak kurumun zarara uğratılmasını" soruyorlar.
Paşa’nın beyanatı devam ediyor...
“O zamanki genel başkan (Profesör Atilla Taçoy), birtakım hatalar yaptı. İkaz ettik, doğrusunu gösterdik ama itibar etmediler. Geçmişi kaşımakla bir yere varamayız. Olmuş, bitmiş. Geçmişle uğraşmaya vaktimiz yok"
Paşalara mahsus, aklına her geleni söyleyebilme ayrıcalığı.
Demek paşanın kanunlarında “yolsuzluk” yer almıyor.
Yolsuzluklar “olmuş, bitmiş” olarak kabul ediliyor.
Orada “herkes için geçerli olan kanunlar” yok.
Geçmişi kaşıma ama Tayyip’i filan kaşı...
Bu ne biçim bir mantık, bu nasıl bir çelişki ve adalet duygusu.
Altını çize çize, ibretle bu haberleri okuyoruz...
Profesör Dr. Atilla Taçoy, askerlere, daha doğrusu eski adı ile Özel Harp Komutanlığı’na yakın ve onlar tarafından sevilen bir isim.
Yanlış hatırlamıyorsam bu yakınlık, Kıbrıs harekatı sırasında askerliğini yapması dolayısıyla kurulmuş. Herhalde THK’nin başına da o nedenle getirilmişti.
Ben onu yıllarca önce Korkut Eken vasıtasıyla tanımıştım. Bir yakınımın hastalığı dolayısıyla Antalya’da bana yardımları da olmuştu. Daha sonra Atilla Taçoy ile ilgili basına yansıyan yolsuzluk iddialarını ve onun bu nedenle görevden alınışını üzülerek okudum.
Üzüldüm ama, bir yolsuzluğa karıştıysa tabii ki hesabını verecekti.
Ama anlaşılıyor ki Asparuk Paşaya göre olan olmuş, bitmiş.
Halkın vergileri, devletin trilyonları heba olmuş ama bunlar mühim değil.
Geçmişle uğraşılacak vakit yokmuş...
Paşam emir buyurmuşlar “bu konuyu kaşımayın” diye.
Yani konu kapanmış...
Gelelim YSK’nın son kararlarına.
Bakalım acaba kanunlarımız paşamızın dediği gibi herkes için aynı mı?
Medyada yer aldığına göre, DEHAP listesinden adaylıkları reddedilen Bahattin Güner, Ali Rıza Yurtsever, Abdullah Varlı ve Mustafa Yalçıner'in, 18 Nisan 1999 seçimlerinde de aynı şartlar altında aday oldukları ve adaylıklarının o tarihte YSK tarafından kabul edildiği anlaşılmış.
Mesela Bahattin Güner, 1993 yılında 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde yapılan bir basın açıklaması nedeniyle Terörle Mücadele Yasası'nın 8. maddesine göre 1 yıl hapis cezasına çarptırılmış.
Cezası ertelenen Güner, 24 Aralık 1995 ve 18 Nisan 1999'da İstanbul'dan HADEP milletvekili adayı olmuş ve adaylığı YSK tarafından kabul edilmiş.
Güner bu yıl da DEHAP Ankara'dan aday olmuş ancak bu kez YSK, Güner'in daha önce aldığı cezayı gerekçe göstererek adaylığını kabul etmemiş.
Şartlarda değişme yok...
Yasalarda da.
Hatta yasalar, Avrupa Topluluğu kriterlerine göre yumuşatılmış, düşünce suç olmaktan çıkmış...
Gel gör ki dün suç olmayan eylemler bugün suç sayılıyor, dün konulmayan yasaklar bugün konuluyor.
Kanun herkese aynıymış...
Paşam dediyse doğrudur...
 Diğer bir örnek Türkiye’nin en karanlık adamı, kıdemli terörist, ajan-provokatör Doğu Perinçek ile ilgili.
Perinçek, 1991 seçimlerinde TRT’deki “Liderler Açık Oturumu’nda” yaptığı konuşma nedeniyle Terörle Mücadele Yasasının 8. maddesine istinaden 14 ay hapis cezası almıştı.
8 Ağustos 1999’a kadar 10 ay 10 gün Haymana Cezaevi’nde kaldı.
Daha sonra çıkan basın suçlarını erteleyen yasayla yeniden siyasal haklarına kavuştu ve 19 Ekim 1999 günü toplanan İşçi Partisi Olağanüstü Kongresi’nde genel başkan seçildi.
Evet, Perinçek’in işlediği suç, Tayyip Erdoğan'ın işlediği suçun aynısı.
Ama Tayyip Erdoğan'ın adaylığını kabul etmeyen YSK, Perinçek’in adaylığını kabul etmiş.
Şimdi herkes bu karara şaşıyor.
Neden şaşıyorsunuz?
Perinçek askeri bir ajan, üniformasız bir asker.
Adam Abdullah Öcalan ile uzlaşma görüşmeleri gibi kritik görevlerde dahi görev almış.
O yayınları, televizyonu ve siyasal partisi ile başlı başına sivil görünümlü bir askeri propaganda organı.
Ayrıca askeri kamu oyu yoklamalarında birinci olan bir partinin de başkanı.
Eh bu kadar ayrıcalığı olacak onun...
Kanun herkese aynıymış...
Doğrudur...
Hele Paşam dediyse...
Ülkenin güvenliği ve geleceği için gerektiğinde kanunlar da dahil her türlü yasal ve siyasi imkan zorlanabilir.
Yanlış görsek de daha iyi günler için buna saygı duyarız.
Ama katile, teröriste, çeteciye, hortumcuya, soyguncuya yol verip, sadece inançları için bazı isimlere yasak uygulamasının karşısındayız.
Halkın çoğunluğunun en çok güvendiği isme yani Tayyip Erdoğan’a yasak koy, Perinçek’e, Oral Çelik’e, Mehmet Ağar’a, Jet Fadıl’a yol ver.
Zaten inanç partilerinin her geçen gün daha da güçlenmesine sebep olan, bu kısır yasak anlayışı ve yolsuzluğa prim veren zihniyet değil mi?
Halkın, siyasilere karşı hiç güveni kalmadı.
Böyle giderse ananevi bir şekilde bağlı olduğu askerine de güveni azalacak.
Paşam “Kanun herkese aynı” demiş.
Doğru demiş.
Cumhuriyet kanunlarının kişilere göre hazırlanmış ayrı versiyonları yok.
Tek bir metin ve herkes için aynı.
Fark uygulamada.
Bu uygulama şekli ile ona, “Paşanın Parmak Kanunu” demek daha doğru olabilir...
|
