Bertaraf Olmuş Bir Şaşkına Cevap
[ 12/11/2008 - 22:19 ]  By Mehmet Eymür  admin@atin.org

Tam 30 senedir yazıyorlar bu yalanları… Yalan kervanının her tarafı eğri develeri... Şimdi başlarına seni koymuşlar… Bayağı da yakışmışsın oraya...

Ağustos 1978 - Kasım 2008

Sen…
Hem kalkıp ilgisiz insanları…
önemli bir cinayetin suçlusu olarak ilan edip…
basın açıklamasında bulunacaksın…

Hem de onlardan tepki gelince…
özür dileyip başını önüne eğeceğine…
bir sürü saçma sapan iddialarla…
edepsizliğine devam edeceksin…

Hem de…
bir hukuk adamı olduğunu iddia ederek…

Bizim köyde…
Yalan söyleyene…
“Adi, aşağılık yalancı…”

İftira atana…
“Şerefsiz, alçak iftiracı…”

Her söylenene inanana…
“Saftirik, şapşal…” derler…

Hangisini beğenirsen…
onu alabilirsin…

İpe-sapa gelmez iddialarla…
suçlamalarda bulunuyorsun…
AYDINLIK isimli yayın organınız da her hafta…
benimle ilgili yalan haber üretiyor…

Tam 30 senedir yazıyorlar bu yalanları…
Yalan kervanının her tarafı eğri develeri...
Şimdi başlarına seni koymuşlar…
Bayağı da yakışmışsın oraya...

Ne çok korkutmuşum hepinizi…
ne çok acıtmışım canınızı…
Sadece doğruları yazarak…
gerçekleri duyurarak…

Geceleri rüyanızda bile…
beni sayıklıyorsunuz…
“Eyvah… Eymür geliyor” diye…

Ama sen korkma...
Zaten sana bir şey olmaz...
Sen kendini kaybetmiş, bertaraf olmuşsun bile...
Ciddiye alınacak bir durumun yok...

Tuncay Güney’den bahsetmişsin...
O bizdenmiş, öyle diyor...
Yani bir istihbarat elemanı…
Yetenekli de birisi…

Sizin ekibe başarılı bir şekilde sızmış…
İpliğinizi pazara çıkarmış
Zokayı fena yemişsiniz…
Geçmiş olsun…
Gerisi teferruat...

Hep sistemden şikayet ediyorsun...
Ama senin sistemin bozulmuş...

Kardeşin öldürüldüğünde...
o beğenmediğin sistemin başında olan..,
“Bana sağcılar adam öldürtüyor diyemezsiniz”
sözü ile meşhur zatın avukatlığını...
ve sözcülüğünü yapan sen değil miydin...?

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu...
Yani TİSK Başkanı...
Yani patronların patronu Halit Narin’in
senelerdir avukatı olmadın mı...?

Bir zamanlar, Kaya ve Kemal soyadlı...
İki Yaşar’ı ağabeyinin suikastına azmettirmekle suçlayan...

Daha sonra...
İçişleri Bakanı Tantan zamanında...
“Umut” operasyonu ile yakalanan...
'Tevhid-Selam' örgütü militanlarını...
cinayeti işleyenler olarak gösterip...
"Tantan'a güveniyorduk...
faillerin yakalanması sürpriz olmadı"
diyen sen değil miydin...?

Sen ne biçim adamsın...
Ne rotan, ne durağın belli değil...
Ağabeyinin talihsiz olayını kullanarak...
önemli olamayacağını hala anlayamadın mı...?

Hesap soracaksın demek...

Çok olmadı daha...
“Danıştay saldırısını önceden öğrendim...
nereden bildiğimi, neler bildiğimi soran çıkmadı” diye...
Beyanatlar veren sen değil miydin...?
Sayın avukat...

Önce sen onun hesabını bir ver...
Sonra başkalarından hesap sorarsın...


Bana yolladığın saçma sapan yanıtı aşağıya koyuyorum. Okumak isteyen olabilir..
------------------------------------------------


BERTARAF OLMADAN EYMÜR’E ZORUNLU BİR YANIT

Ergenekon Davasının “şüpheli-tanığı (!)” Tuncay GÜNEY şöyle diyor:

“Ergenekon’la ilgili bir ihbarda bulunmayı düşünmemiştim. Ancak Mehmet EYMÜR, Amerika’da internet sitesinde benden kızgınlıkla bahsetti. Bunun anlamı, EYMÜR kızdığı adamları bertaraf eder. Ben de o korkuyla ve Emniyetteki 7 günlük bir işkenceden sonra Ergenekon’la ilgili açıklamalarda bulunmak zorunda kaldım”

Fehmi KORU, Nazlı ILICAK ve Cüneyt ÜLSEVER gibi köşe yazarlarının açıkladıklarına göre; Ergenekon Davası, ABD’nin ve başkanı Bush’un isteği ve desteğiyle açıldı ve sürdürülüyor. Başka bir deyimle, ilk defa yargıya bir yabancı parmağı da karışıyor.

Mehmet EYMÜR de ABD’den atlayıp geldi ve Ergenekon Davasının ilk açık tanığı olarak senaryoda yerini aldı. Ara verdiği internet sayfasını da yeniden güncelleyerek ilk mesajlarına bana saldırarak başladı.

Benim, Tuncay GÜNEY’in gerçek dışı anlatımlarını ciddiye almak gibi bir niyetim yok. Ancak, bu kişinin anlatımlarını ciddiye alanlar olduğunu var sayarsak, Mehmet EYMÜR’ü kızdırdığımız için bertaraf olma ihtimaline göre başıma Uğur MUMCU ve Doğu PERİNÇEK gibi bir tasfiye olayı gelmeden yanıt vermek de zorunlu oldu.

Mehmet EYMÜR’le yakınlığı gelişmelerden anlaşılan Tuncay GÜNEY’den sormak lazım; “Mehmet EYMÜR kimlere kızdı ? Bu kızdığı kişiler nasıl bertaraf oldular ?” EYMÜR, önce buna bir yanıt versin. Tanık olarak ifade vereceği gün, başıma bir iş gelmezse Mahkemede hazır bulunacağım ve bu soruyu da kendisine yargı önünde soracağım.

EYMÜR’ü neden kızdırdım ?

İddianameye göre, “NATO’nun ve ABD’nin isteği üzerine kurulan Kontrgerilla örgütü 1999’a kadar antikomünist mücadelelerini sürdürmüş, ancak ideolojik tutarsızlık ve çıkar amaçlarıyla işlevini yerine getiremez olmuş.” Bunun üzerine 1999’da Tuncay GÜNEY’in de gayretleriyle Ergenekon yeniden yapılanmış ve örgüt de şimdi yargılanan sanıklardan oluşmuş. 1999’dan önce bu örgütte sivil personel yokmuş. Ancak, bu dava Uğur MUMCU cinayetini çözmek için de esaslı ve ilk adım imiş. Bunun üzerine Gazeteciler, Uğur MUMCU’nun ağabeyi olarak görüşümü sordular. Ben de Uğur MUMCU’nun ölüm tarihi 24.1.1993 olduğu için, şimdi yargılanan sanıklarla Uğur MUMCU cinayetinin ilgisinin olmadığını, Uğur MUMCU cinayeti çözümlenecek ise 24.1.1993 tarihinde Genel Kurmay Başkanının Doğan GÜREŞ, MİT Müsteşarının Sönmez KÖKSAL ve MİT’in Kontrespiyonaj Bilgi Toplama Faaliyetlerinin sorumlusu Mehmet EYMÜR’e sorulması gerektiğini söyledim. Benim sorulması gerektiği sözcüğümü acelesi olan genç Gazeteciler “sanık” olarak anlayıp haberleştirdiler. Tıpkı, İşçi Partisinin parti olduğu için davasını açacak doğal savcının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı olduğunu söylediğim zaman, “İşçi Partisi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısını tanık gösterdi” şeklinde haberleştirdikleri gibi. Bu konuda da yaptığım düzeltme yazısı yayımlanmadığı için o tümcemin ne anlama geldiğini açıklama gayretine de giremedim.

Uğur MUMCU suikastından sonra iki kere Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu. Mehmet EYMÜR ve diğer MİT ve Emniyet mensupları koro halinde “Uğur MUMCU suikastını yabancı bir istihbarat örgütünün yerli taşeronla gerçekleştirdiği, ayrıntılı ve profesyonelce planlanmış bu suikastın çözümünün zor olduğunu” açıkladılar.

Ben de bu açıklamaya dayalı olarak Uğur MUMCU suikastında milli kurumlarımız olan Genelkurmay Başkanlığımız ve MİT Müsteşarlığımızın doğrudan bir ilgi ve bağlantısı olmadığını kabul ediyorum. Ancak, Genelkurmay ve MİT’te o tarihte görevli olanların yabancı istihbaratların suikastlarını önceden haber almadıkları ya da alamadıkları ya da suikasttan sonra Mehmetçiğin başına çuval geçirilmesinde olduğu gibi gereğinin yapılmasında beklenen ve umulan gelişmeye tanık olmadığımızı düşünüyorum.

Bu yüzden cinayetten değil de görevi ihmal ya da görevi kötüye kullanma sebebiyle, kurumlara değil yukarıda saydığım kişilere sorular sorulmasını öneriyorum.

Ergenekon Davasının ilk açık tanığı Mehmet EYMÜR, Savcıya demiş ki;

“Veli KÜÇÜK’e PERİNÇEK’le olan ilişkilerini tenkit ettim. Veli KÜÇÜK’ün Doğu PERİNÇEK ile ulusalcılık faaliyetleri içerisinde basına yansıyan Perinçek-Veli Paşa işbirliği nedeniyle duyduklarımdan dolayı rahatsızlığımı kendisine anlattım. Veli KÜÇÜK de bana ‘Herşeye rağmen en milliyetçi bu Perinçek çıktı’ dedi.” (İddianame sh. 918)

Ben de hukukçuysam, EYMÜR’ün bu tanıklığından ne Sayın Veli KÜÇÜK’e ne de Sayın PERİNÇEK’e herhangi bir ceza verilebilir. Bu ancak takdir edilecek bir olgudur. Bunun diğer bir anlamı da halkımızın güzel bir özdeyişidir. “Altın kaseye taş attılar, ne tasın değeri düştü ne taşın değeri yükseldi”

Bir asker çocuğu bu milletin vergileriyle maaş almış ve almakta olan Mehmet EYMÜR’ün ulusalcıların iş ve gönül birliği yapmasından neden rahatsız olup öfkelendiği sorulacak sorulardan bir diğeri.

Mehmet EYMÜR, “Fabrikatör Yardımcısı Ceyhan MUMCU” başlıklı 26.10.2008 tarihinde 21.40’da yaptığı açıklamada ilk dört tümcesiyle önce Uğur MUMCU’yu göklere çıkarıyor. Nasıl olsa Uğur MUMCU ölü, Eymür’e bir yanıt veremiyor. Uğur MUMCU yerine yanıtı ben vereyim. Uğur MUMCU’yu öven bu dört tümcenin tek bir anlamı vardır. “Timsah gözyaşları”. Uğur MUMCU yaşarken, O’na ve bana hayatı zehir eden, 12 Mart’ta Devlet katlarında elde ettikleri fırsatlarla Uğur MUMCU’yu Patnos’ta sakıncalı piyade askeri olarak işkencelere uğratan, 12 Eylül’de de ilk iş olarak beni 1402’lik yapan eylem ve işlemler, Eymür gibilerin yaklaşımlarından kaynaklandı.

Madem Uğur MUMCU’yu bu kadar seviyordun, Devlet sana yabancı istihbarat örgütlerinin düşmanca faaliyetlerini önlemen için maaş verdi. Neden bu suikasttan öncesinde haberin olmadı ve uyarmadın ? Suikasttan sonra da Uğur MUMCU cinayetinin çözümlenmesi için neden hiçbir zahmete girmedin ?

Mehmet EYMÜR’ün tanımına göre ben, “Uğur MUMCU’nun gölgesinde kalmış, ne yaptığını bilmeyen bir ağabey” mişim. Benden bahsederken “Uğur MUMCU’nun ağabeyi Ceyhan MUMCU diyorlarmış. Hem İşçi Partisinin hem de İşverenler Sendikasının avukatı imişim.”

Benim Uğur MUMCU’nun gölgesinde kalma ve çıkma gibi sorunum yok. Ama Uğur MUMCU cinayetinin faillerini arayıp bulma gibi bir görevim var. Bu durum da Mehmet EYMÜR’ü rahatsız ediyor olmalı. Uğur MUMCU’nun, Doğu PERİNÇEK’in ve benim de ortak talebimiz, bu ülkenin geleceği üzerinde Mehmet EYMÜR’ün gölge etmemesini rica etmek. Bu haksız bir talep de değil. Ülkenin bugün kü düştüğü durumda Mehmet EYMÜR’ün tercihlerinin hiç mi katkısı yok. Mehmet EYMÜR, ülke sorunlarında gölge etmesin başka ihsan istemez, bu Ulus bütün sorunların üstesinden gelebilecek bir bilgi ve birikime sahiptir.

Meslek hayatımın hiçbir tarihinde herhangi bir işveren sendikasının avukatlığını yapmadım. İstihbaratçı Mehmet EYMÜR’ü bu iddiasını kanıtlamaya çağırıyorum. Ayrıca, İşveren Sendikasının avukatlığını yapmak, Türk Hukukuna herhangi bir aykırılık taşımaz. Suphi KARAMAN Kurultayı Genel Kurul Divan Başkanı, İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Ceyhan MUMCU, Mehmet EYMÜR’e haber verir ki, İşçi Partisi Atatürk devrimlerini tamamlamak amacıyla program ve tüzüğünü değiştirmiş ve bünyesinde ve yönetiminde sanayici, tüccar, sanayi odası başkanı, emekli general ve emniyet müdürleri gibi pek çok seçkin aydının üyesi olduğu bir partidir.

Ulusal çıkarlar ve ulusal çıkarlara saldırılar İşçi Partisinin temel uğraşı alanıdır. Bu nedenle, İşçi Partili olsam bile hiç yapmadığım herhangi bir İşveren Sendikasının gelecekte avukatlığını yapmam da etik bir sakınca ve çelişki de yoktur. Görevi sırasında ülkenin komünist ve sosyalist olmaması için üstün çabaları olduğu söylenen Mehmet EYMÜR’ün, işveren sendikalarının avukatlığının üstlenilmesine niye karşı çıktığını da anlamıyorum.

Mehmet EYMÜR bu sendikanın hangisi olduğunu söylesin, ben de hiç İşveren Sendikasından almadığım vekalet ücretini talep edeyim. Ama EYMÜR’ün ne kadar araştırma yeteneğinden yoksun olduğu ve görev yaparken yurttaşlarımız için tuttuğu raporların da gerçek dışılık nedeniyle yeniden sorgulanması gerektiğinin en güzel örneği, EYMÜR’ün bana yaptığı saldırıdaki yanlış bilgilerden anlaşılıyor.

Asıl “Yalan yanlış bilgileri etrafa servis etme” uzmanının EYMÜR olduğu, “İşveren Sendikası Avukatlığı” uydurmasından da kolaylıkla anlaşılmaktadır.

Uğur MUMCU cinayetinin çözülmesi için her elde ettiğim bilgiyi kendi ideolojik tercihlerimin süzgecinden de geçirmeksizin kamuoyu ile paylaştığım doğrudur. Çünkü, kamuoyu ve Türk Milleti, Uğur MUMCU cinayetinin çözümlenmesi direktifini her fırsatta bir ulusal direktif olarak ortaya koymaktadır. Mehmet EYMÜR gibileri, bu cinayeti çözmek yerine çeşitli dedikoduları piyasaya sürmektedirler. Tıpkı Uğur MUMCU’nun katilleri olarak Prof.Dr. Kemal ALEMDAROĞLU, Doğu PERİNÇEK, İlhan SELÇUK ve diğerlerini ileri sürmeleri gibi. Her dedikoduya inanma huyum olsaydı, ben de sizin koro kervanınıza katılırdım.

Benim İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı olmama EYMÜR çok sinirleniyor. “Kalkmış, Türkiye’nin en büyük yalan haber üreticisi fabrikatör Doğu Efendi’nin yardımcısı olmuş. Ya saf ya da ne bileyim bir arızası var.” Evet bu konuda bir arıza var. Bu arıza da Mehmet EYMÜR’ün düzelemez, tedavi edilemez Doğu Perinçek takıntısıdır. (İddianame sh 918)

EYMÜR’ün PERİNÇEK’e yönelik saldırıları haksız, dayanaksız ve kanıtsız olduğundan, hiçkimse tarafından suçlamaları da ciddiye alınmamaktadır. İddianameyi titizlikle okumuş bir hukukçu olarak, EYMÜR’ün zorlama tanıklığına rağmen PERİNÇEK’in gene de aklanacağını ve 5 kuşak ceza evinde kalan bu aydınımızın ulusun yeniden güvenini tazelemiş olarak aramıza katılacağına da inanıyorum. Mehmet EYMÜR’ün yaptığı yanlışlıklar da gelecek kuşaklara Türk tarihince ibretle anlatılacaktır.

Mehmet EYMÜR’ün gerçek dışı bir iddiası daha var. İsmini açıklamadığım kişinin ben ve Güldal MUMCU dahil Türkiye’yi İran’la çatıştırmak amacıyla MOSSAD’ın suikastlar yapacağı yolundaki basın açıklamamı, “PERİNÇEK grubunun ürettiği sahte MİT Raporuna benziyormuş. İsmi verilmeyen kişi de muhtemelen aynı gruptanmış” diye nitelendirmesi. Kendisi isminin açıklanmasını istemediği için adını veremediğim bu kişinin kim olduğuna dair onlarca tanığım var. Devlet yetkilileri de bu kişiyi gayet iyi tanıyor. İstihbarat bunalımı yaşayan Mehmet EYMÜR’e bir referans vermek zorunda kaldığım için bu kişiden özür dilerim. Yeniçağ Gazetesi köşe yazarı İsrafil KUMBASAR’a telefon açıp sorarsa, bu kişinin kim olduğunu kolaylıkla öğrenebilir. Bu kişinin aynı zamanda PERİNÇEK’e de şiddetle karşı olduğunu hemen öğrenebilir. Bu kişi kitap ve makale yazan bir gazetecidir.

MİT raporunu da PERİNÇEK grubunun üretmediği, diğer gazetelerin yaptığı gibi raporun yayınlandığı zaman genişçe bir özetini okuyucusu ile paylaştığını en iyi bilenlerden biri de EYMÜR’ün mazideki kader arkadaşı Erkan GÜRVİT’tir. EYMÜR, ona buna saldıracağına, bu raporun yayınlanmasının gerçek yüzünü arkadaşından öğrenebilir. İkinci MİT raporunu kastediyorsa, bunu da Tarık ÜMİT’in akibetini araştıran arkadaşlarından sorup öğrenebilir. EYMÜR bu milletin belleklerinin zayıf olduğunu zannetmesin. Bellekler unutur, arşivler baki kalır.

Sönmez KÖKSAL imzalı İsrail’li Ganda birliği komandolarının botla gelip Uğur MUMCU’yu öldürdüğünü iddia eden sahte raporun MİT içinden hazırlandığının tanığı, Senin deneyimsiz müsteşar diye tanımladığın Sönmez KÖKSAL’dır. (Bkz. Uğur MUMCU Cinayeti TBMM Araştırma Komisyonu Raporu sh.132, Umag Yayınları Aralık 1997 ANKARA)

Mehmet EYMÜR, Müsteşarının “Maalesef bu rapor bizim örgütümüzün elemanlarınca hazırlanmış, bu bir MİT ayıbıdır. Bunu çözemedik” şeklindeki sözlerini bir okusun da bunu da Doğu PERİNÇEK’in üstüne atmasın.

EYMÜR’ün Aydın DOĞAN’la tavla oynayan mimarla ilgili açıklamaları da gerçeklere uygun değil. Aydınlık Dergisinin söz konusu ettiği uyuşturucu kaçakçısı değil, nükleer enerji ile ilgili satış yapan bir kişi idi. Veli KÜÇÜK’le Alpaslan ARSLAN’ın sahte resminde olduğu gibi, bu kişi ile mimarın resmi karıştırılmış. Aydınlık Dergisi, haberi araştırmadan yayın yapmaz, ancak cevap ve düzeltme hakkına da titizlikle uyar. O tarihlerde bu mimar aracılığımla Aydınlık Dergisine başvurdu. Aydınlık Dergisi de fotoğraf hatasını kabul edip, düzeltme yazısını yazıp mimardan özür diledi. Nükleer kaçakçısı ya da satıcı ile ilgili bilgilerin ise herhangi bir tekzibi yapılmadı.

Ergenekon’un ilk açık tanığı Mehmet EYMÜR, Savcıya “1998’e kadar MİT’te çalıştığını” (İddianame sh.917) ve “O yıl emekli olup Antalya’ya yerleştiğini” söylüyor. Bana saldırırken de “Uğur MUMCU suikastı olduğu günlerde ben Antalya’dayım” diyor.

Oysa Mehmet EYMÜR, Uğur Mumcu Cinayeti Araştırma Komisyonuna ya kendiliğinden ya da çağrı üzerine gelip, Daire Başkanı sıfatıyla ifade veriyor. (yukarıda a.g.e. sh.124) Ve ifadesinde Uğur MUMCU suikastının yabancı istihbarat örgütlerinin işi olduğunu, İran istihbaratı ihtimalinin daha az olduğunu, bu istihbarat örgütünün Batı ülkelerine ait bir istihbarat örgütü olmasının daha muhtemel olduğunu açıklıyor. Uğur MUMCU’nun ölümünden 15 gün önce 9.1.1993’te İsrail-MOSSAD ve Barzani ilişkilerini açıklayan yazısından 15 gün sonra öldürüldüğü ve öldürülmeden önce de İsrail Büyükelçisinin Uğur MUMCU ile görüşme yaptığı gerçek bir olgudur. Bu nedenle, İsrail ve MOSSAD da güçlü bir olasılık olarak değerlendirilmektedir. ABD ve CIA, Doğu PERİNÇEK gibi Uğur MUMCU’dan da nefret etmektedir.

MOSSAD Türkiye’de hiçbir faaliyette bulunmaz mı ? Mehmet EYMÜR, MOSSAD’ın avukatı mıdır ? Sözcüsü müdür ? Kefili midir ? MOSSAD olasılığı dillendirildiği zaman hemen öfkelenip, PERİNÇEK ve MUMCU’ya hakaret kusması nedendir ? MUMCU, “bunu İran yapmıştır” dese EYMÜR gene öfkelenecek miydi ? Takdirini Türk Milletine ve okuyuculara bırakıyorum.

Ergenekon’un ilk gizli tanığı “Galip” kod adlı kişi, “PKK kurucularından Abdullah ÖCALAN’ın eşi Kesire ve Pilot Necati MİT elemanıydı, Uğur MUMCU bunu araştırdığı için öldürüldü” diyecekmiş.

Uğur MUMCU’nun 15.10.1992 günlü “Kim bu Pilot ?” yazısının okunmasında fayda var. Uğur MUMCU, “PKK ve Kontrgerilla’yı araştırıyorum ve bana bu konuda destek veren de Aydınlık Dergisi ve Perinçek’tir” diyor. Uğur MUMCU ve Doğu PERİNÇEK, lise sıralarından Uğur MUMCU’nun ölümüne kadar Kontrgerillaya karşı dayanışmalı ve işbirliği içinde mücadele verdiler. Bu yüzden Uğur MUMCU’nun yazgısına “suikast”, PERİNÇEK’in de kaderine Eymür zihniyeti desteği ile 5 kuşak hapishane günleri düştü.

“Galip” kod adlı bu gizli tanıktan sonra ikinci tanık da Mehmet EYMÜR. Ben, “Kesire ve pilot Necati MİT elemanı mıydı ? Uğur MUMCU, bunu araştırdığı için mi öldürüldü” sorusunu, o tarihe kadar başıma herhangi bir kaza gelmezse, gizli tanıktan sonraki ilk açık tanık olan Mehmet EYMÜR’e de sormayayım da kime sorayım ? O zaman da “ben o tarihlerde Antalya’dayım, buzhane işletiyorum, haberim yok mu ?” diyecek.

Saygılarımla.

Uğur MUMCU’nun ağabeyi
İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı
Ceyhan MUMCU