Ergenekon
[ 4/6/2002 - 00:56 ]  By Atin  anadolu@atin.org

Yenişafak gazetesi köşe yazarlarından Taha Kıvanç 30 Nisan 2001 tarihinde "Hayaller gerçek galiba" başlığı altında bir yazı yazdı.

Yenişafak gazetesi köşe yazarlarından Taha Kıvanç 30 Nisan 2001 tarihinde "Hayaller gerçek galiba" başlığı altında bir yazı yazdı.

Yazı, Taha Kıvanç'ın eline geçen İstanbul, 29 Ekim 1999 tarihli, "Ergenekon: Analiz- Yeniden yapılanma, yönetim ve geliştirme projesi" ile ilgiliydi.

Taha Kıvanç, yazı ile ilgili aldığı tepkiler üzerine ertesi gün, 1 Mayıs 2001'de köşesinde aynı konuya devam etti. "Deli saçması sanmayın" başlıklı yazısında şöyle diyordu:

"Sanki ben çıkarmışım gibi, dün, bütün gün, "Bu Ergenekon da nereden çıktı?" sorusuna cevap vermek zorunda kaldım. Bazısı onu 'mâlî' amaçlı bir örgütlenme sanmış; bazılarıysa, MHP'nin iktidarda bulunmasıyla irtibatlandırmış... Oysa, "Yeniden kurulsun" diye hakkında rapor hazırlanan Ergenekon çok kapsamlı, bir partiyle irtibatı bulunmayan 'devleti yapılandırma' amaçlı bir örgüt...

Bilen biliyor, devlet içinde aynı adı taşıyan güçlü bir örgüt geçmişte vardı. Deniz kuvvetlerinden ayrılan Erol Mütercimler, "Ben ilk kez 1980'de varlığından haberdar olmuştum" demişti Ergenekon için... Can Dündar ile Celal Kazdağlı, belgeleri konuşturarak, 'Ergenekon' adıyla bir kitap (İmge Yayınları, Ankara) bile yazdılar..."


Taha Kıvanç, esas ismi ile Fehmi Koru'ya en büyük tepki, zamanın Mao'cu, PKK yandaşı terörist örgütü, şimdinin ise ordu yanlısı, Kuva'yı Milliyeci, Kemalist kuruluşu Aydınlık grubundan geldi.

6 Mayıs 2001 tarih ve 720 sayılı Aydınlık Gazetesinde Hikmet Çiçek "CIA’nın “Ergenekon” yaygarasında Fehmi Koru başı çekti. Bütün bunlarla birlikte, piyasaya ‘Ergenekon’ dedikoduları da sürülüyor. Bilindiği gibi Can Dündar Türkiye SüperNATO’sunun (Kontrgerilla) ‘Ergenekon’ adıyla kurulduğunu anlatan kitap yazdı. Anlaşılıyor ki, ABD Türkiye’de kurdurduğu SüperNATO’ya bu adı koymuş veya bu adın konmasına izin vermiş. ...Türkiye ve Türk Ordusu büyük bir tertiple karşı karşıya. CIA, SüperNATO ve MİT şeflerinin işbirliğiyle Orduyu yıpratma kampanyası her alanda sürdürülüyor. Psikolojik savaşta sözde dosyalar ve raporlar imal ediliyor. “Ergenekon” hikayeleri de bu tertibin bir parçası." diye Fehmi Koru'ya hücum etti.
 
Bu telaşlı tepkiye bir bölümünü Fehmi Koru'nun yayınladığı, daha geniş bir şekilde de Aksiyon Gazetesinin yer verdiği (Aksiyon 12 Mayıs 2001 / Sayı: 336 Harun Odabaşı - Sivil Ergenekon başlıklı yazı) "Ergenekon: Analiz - Yeniden yapılanma, yönetim ve geliştirme projesi" başlıklı ve "Emir ve tensiplerinize..." hitabıyla biten raporu, "bizzat Doğu Perinçek'in kaleme aldığı ve Ergenekon'un yeniden yapılanmasında önemli fonksiyonlar yüklendiği" söylentileri mi neden oldu acaba?

İnternet'te yayın yapan Ergenekon Sayfası veya Gerçek Ergenekonisimli web sitesi Ergenekon yapılanması ile ilgili şu haber ve yorumlara yer vermiş:

"NATO uzantısı eski "derin devlet" yapılanmasının yerine geçmek üzere(!) ulusalcı/milliyetçi yeni Ergenekon, toplantılara başladı.
 
Sitemize gelen bilgilere göre, eski "derin devlet"in operasyon birimleri ilk toplantısını Haziran ayı içerisinde Akdeniz sahillerinde lüks bir otelde toplanarak yaptı.

Yeni oluşumun başında, eski(!) bir MİT daire başkanı bulunuyor. Başbakanlık danışmanlığı da yapan MİT'ci lider, eski teşkilata benzer bir yapılanmaya gidilmesini savunurken, daha üst seviyelerden bağımsız bir organizasyonun kurulmasının "rica" edildiği ileri sürüldü.
 
MİT eski Müsteşar Yardımcısı Mikdat Alpay'ın da bu oluşumda görevlendirildiği ancak, grubun eski elemanlarının Alpay'a güvenmediği hatta, Alpay'ın da katıldığı bir toplantıya yüzlerinde kar maskesiyle katıldıkları bildirildi.
 
Biz Ergenekoncular'ın ulusal olmasını beklerken, 11 Eylül'deki Amerikan kabusu sonrasında bu ekibin patronları tarafından büyük ölçüde yine ABD'nin hizmetine tahsis edildiği haberi geldi. Uzun süredir harçlık bile alamayan ekibin yeniden düzenli aylığa bağlandığı ileri sürüldü.
 
Toplantıya katılanlardan aldığımız bilgiler ve organizasyonda görev aldıklarını duyduğumuz kimselerin genel karakterlerinden hareketle, Ergenekoncuların henüz, Ergenekon ismi üzerinde dahi karara varamadıklarını söyleyebiliriz.
 
...Bizim kanaatimiz, ABD'nin bu yapılanmayı bir süre izleyeceği, bağımsız bir çizgide gitmede ısrar ederse içerdeki adamları vasıtasıyla bunu deşifre edeceği yönündedir.
 
Yeniden yapılanma sürecinde, askeri otoritelerin bunun Anti Amerikan bir görünüm kazanmasını en azından şimdilik istemedikleri, bu yönde yapılacak yayınları dezenformasyon şeklinde sunma kararında olduklarını analiz ediyoruz. Aydınlık dergisinin bu maksatla, aşağıda metnini okuyacağınız haberi ve "Ergenekon kuruldu" şeklindeki haber ve yorumları CIA dezenfarmasyonu şeklinde sunmaktadır.
 
Aslında Aydınlık Grubu'nun bir taraftan Süper NATO'yu deşifre etmeye çalışırken(!) diğer taraftan Ergenekon'u savunması da bu çerçevede anlam kazanmaktadır.
 
...Özellikle Ergenekon'un siyasi kanadı, topluma en itici gelen gruplar eliyle yürütülmektedir. Gariptir ki, küçük bir azınlıktan gayri kimseye de güven duymamaktadır."


Aynı site "Perinçek'in Türkçüleri" bölümünde ise şöyle demiş:

"Periçekgiller'in Milliyetçi - Ulusalcı - Tarikatçı saçayağı önümüzdeki günlerde bol bol gündeme gelecek...

Maocu - Türkçü - Tarikatçı - Kemalist ittifakı. Ergenekon yine yanlış ellerde!

Ergenekon ideali tekrar hayata geçirilmeye çalışılırken, bu oluşumun bağlanacağı üst kurum konusu muallakta kaldı.

"Adını ben verdim/ Yaşını Allah versin" demekle olmayacağı anlaşılan Ergenekon'un, ABD güdümlü eski "derin devlet"in devamı mı olacağı, yoksa tamaman milliyetçi/ulusalcı yeni bir kimlikle mi kurulacağı konusundaki belirsizlik sürüyor.

Her ne kadar bağımsızlık teziyle kurulsa ve Avrasya heveslilerini heyecanlandırsa da, kazın ayağı göründüğü gibi değil.

Ergenekon'un operasyon timinin başında başbakanlık danışmanlığı da yapan meşhur bir istihbaratçı var. Bugünlerde Mikdat Alpay'ı da yeni oluşuma pazarlama gayretlerinin sürdüğünü duyuyoruz.

Ergenekon'un siyasi kanadı ise Maocu-Türkçü-Tarikatçı kimliklerine bürünen kesimlerin birbirlerine tutkallanması tavsayınca kendisini daha net ortaya koyacak.

Önce Yeni Hayat ve Aydınlık, sayfalarını birbirlerine açarak paslaşmaya başladı. Ardından birlikte paneller düzenlediler. Son safhada yanlarına Azerbaycan'dan profesörlük ünvanlı Kadiri Şeyhi Haydar Baş'ı da aldılar.

Fikir babalığını Atilla İlhan'ın yaptığı oluşumun operasyonel komutanı; Emekli albay Hüseyin Mümtaz. Mümtaz, Yeni Mesaj'daki köşesinde söyle buyuruyor:

"Aynı TBMM hükümetinin Kurtuluş Savaşı esnasında Kuvayı Milliye’yi canlandırmak için Anadolu’ya gönderdiği -İrşad Heyetleri- gibi.. Yeni Mesaj - Meltem TV ekibine, Yeni Hayat’a, Aydınlıkçılar’a, Hürriyet’ten Mümtaz Soysal, Cumhuriyet’ten Erol Manisalı’ya ve açıktan olmasa da - askere - büyük görev düşüyor..."

Ergenekon'un dayandigi ana tezler;

Ulusal Bağımsızlık, IMF karşıtlığı (hatta AB muhalifliği), Anti- Amerikancılık, Amerika'nın dışlandığı bir Avrasya Stratejisi, Yeniden Kuva-yı Milliye hareketi... çercevesindedir.

Atatürkçü Düşünce dernekleri, ve eski Marxist organizasyonlarla içli dışlı çalışan bu grup, kimi zaman da Alevilik'i yalnızca bir kültür olarak yutturmaya çabalayan "ateist fakat mezhepçi" bazı derneklerle de işbirliği yürütmektedir."


Anlaşılan "Gerçek Ergenekon" Ergenekon'la ilgili gelişmelerden ve Perinçek'in bu organizasyon içinde bulunmasından pek memnun değil. pek memnun değil...

Enterasan gelişmeler değil mi? "Ciya" düşmanı Perinçek Ergenekon'da...

Sedat Peker'in başını çektiği "Öz Türkler" veya Peker'in tanımıyla Pantürkizm (Turancılık) hareketinin gövde gösterisinin, "Ergenekon'un yeniden yapılandığı" söylentisi ile eş zamanlı olması ilginç.

Anlaşılan Türkler bundan böyle, "Öz Türkler" ve "Üvey Türkler" diye ikiye ayrılacak...

İstanbul Hilton Oteli'nde 22 Mayıs Akşamı yapılan "Öz Türkler" gününe, diğer bir tarifle Sedat Peker'in beyninde sembolize ettiği ismiyle "Birleşik Türk Devletleri"nin kuruluşuna, bir çok ünlü şahsiyetin yanısıra eski Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genel Kurmay Başkanlığı adayı Muhittin Fisünoğlu'nun katılması günün en dikkat çeken haberleri arasındaydı.

Biliyorsunuz Orgeneral Muhittin Fisunoğlu (E) -Emekli Paşaların kartvizitleri böyle oluyor- Hayyam Garipoğlunun Sümerbank'ı na da, farkında olmadan "Yönetim Kurulu Üyesi" olmuştu.

Hilton'daki davete de yine Mehmet Ali Yılmaz ve Atilla Yıldırım davet edince farkında olmadan gitmiş ama, kapıdan içeri girince manzarayı anlamış. "Olmamam gereken bir yerdeydim. Ama ne var ki, bir kere içeri girmiş bulundum. Hemen dönüp çıkamadım." diyormuş.

Muhittin Fisunoğlu'nun referans gösterdiği ve yemeği birlikte yediğini söylediği Mehmet Ali Yılmaz, Dündar Kılıç'ın eski iş ortağı, yeraltı dünyasının işlerini takip eden bir politikacı. Atilla Yıldırım da, Alaattin Çakıcı'nın işlerini takip eden ve bir çok kere gözaltına alınan ikinci sınıf bir mafya babası.

Vah paşam vah...

Paşa, herhalde Sedat Peker'den bir sitem aldı ki "Peker'i tanımaktan pişman değilim" diye düzeltme yapmak zorunda kaldı.

Kendi çizgileri ile "gönüllü zaptiye memuru anlamında" onurlu bir külhanbeyi olan Türkçü-Turancı Sedat Peker'in Aydınlık gibi ipleri kimin elinde olduğu belli olmayan bir organizasyonla yakınlık kurmasının izah edilecek bir yanı yok.

Biliyorsunuz Sedat Peker, 19 Mayıs'ta Aydınlık'a büyük bir ilan vermişti.

Çok profesyonelce düzenlenmiş web sitesi için ise söyleyecek bir söz yok.

Bizce, düşüncesi ne olursa olsun, arkasında kim olduğu belli olan siteler, fikri gelişme ve değişik bir şeyler öğrenme açısından yararlı.

Esasında legal platformlar içinde, "milliyetçi" duygularımızın kamçılanmasına ve tepkilerimizi açıkça beyan eden bireyler haline gelmemize ihtiyaç da var.

Ancak, "Birleşik Türk Devletlerinin" kurulması, devlet içinde "Ergenekon" gibi illegal bir yapılanmaya gidilmesi fikirlerini ise, tehlikeli atılımlar.

Hele hele, Perinçek gibi ajan-provakatörlerin içinde bulunduğu oluşumlar hiç bir zaman Türkiye'ye fayda getirmez.

Şimdi Taha Kıvanç ve Aksiyon'dan Harun Odabaşı'nın yazılarından faydalanarak, Doğu Perinçek tarafından kaleme alındığı söylenen "Ergenekon"un reorganizasyon çalışmalarına göz atalım:

"Bu çalışmanın amacı, (..) Ergenekon'un reorganizasyonuna katkıda bulunabilmektedir.

21. yüzyılda güçlü bir istihbarat örgütünün anahtarı, uluslararası finansal organizasyonları engellemek olacaktır. Dünya para hareketinin dikkatle izlenişi, gerek uluslararası platformda gerekse ülke içinde siyasi ve toplumsal oluşumları çok önceden görerek karşı önlemler alınmasını sağlayabilmenin en etkin çözüm yoludur. (..) Ergenekon, kaçınılmaz bir biçimde çağın ve koşulların gereği olarak ekonomi alanında çok etkin faaliyetler uygulamaya koymak ve para akışını kontrol altına almak zorunluluğu ile karşı karşıyadır.
 
Türkiye'den pek çok kişi yurtdışına kaynak aktarmaktadır ve bunun önüne geçebilmek mümkün değildir. Ancak, çeşitli ülkelerde bankalara sızdırılacak bilgisayar hırsızları, tespit edilen bu kaynaklar ile Türkiye'den kaynak aktarımı yapan kuruluşların likit aktarımlarını mevcut güçlü bir şirket üzerinden yeniden Türkiye'ye aktarabilir.
 
Çeşitli ülkelerdeki bankalara sızdırılacak bilgisayar hırsızlarından yararlanılarak likit kaynak aktarımı yoluna gidilmelidir. Bu türden kaynak aktarımları 48 saatte tamamlanmalıdır.
 
Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığını tümüyle ortadan kaldırmaya yönelik çabalar, dış odaklı olmaktan çıkıp yerli işbirlikçilerin gönüllü katkılarıyla ülke içinde de yıkıcı güç odaklanma noktasına ulaşmıştır. 1914 yıllarında İstanbul, dış ülkelerin istihbarat ajanlarının cirit attığı, pek çok yandaşlarının olduğu, dileklerini gerçekleştirebildikleri bir dünya kentine dönüşmüştü. Bugün de böyledir. Çünkü savaş sürdürülmektedir. Ve bu savaşın tek amacı vardır: Bölerek/parçalayarak Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak!
 
Yabancı güç odaklarının yerli işbirlikçileri devletin her kademesine sızarak TBMM'ne girebilmiş ve hatta siyasi platformda iktidar dönemleri yaşamışlardır.

Türlü özverilerle yurtdışında eğitim görmeleri sağlanan yetişkin insan kaynakları, ne acıdır ki, ülke çıkarları için 'negatif' veriler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle devletin en önemli yapı taşları çökmüş ve işlemez hale getirilebilmiştir. Ergenekon bünyesinde yurtdışında eğitim görmüş personel bulundurulmaması zorunluluğu vardır.

Dünya Bankası ve Avrupa Birliği, başka ülkeler tarafından finanse ediliyor, dış istihbarat örgütleriyle ilişkili.

Ergenekon'un kendi kuracağı sivil toplum örgütlerine ihtiyacı vardır.
 
Ergenekon, Türkiye'de faaliyet gösteren tüm sivil toplum örgütlerini kontrol altına almalıdır. Bu bir zorunluluktur. Çünkü bu örgütlenmelerin finans kaynakları dış ülkelerdir.

(Medya) Kontrol edemediğimizi doğal işleyişi içinde örtülü biçimde etkileyelim, denetleyelim.
 
Ergenekon doğrudan kendi örgütüne bağlı holdingler ve bankaları süratle kurup ideolojiye uygun ekonomik/politik denge sağlayabilmelidir.
 
Kullanacağımız ajanlar merhametsiz olmalı.
 
Naylon şirketler kurulmalı (..) elde edilen ekonomik girdiler, öz kaynak olarak örgütün kuracağı legal şirketlerde değerlendirilerek aklanmalıdır.
 
İllegal işler bütün istihbarat örgütlerinin ilgi alanı. Biz neden farklı davranalım?
 
Türkiye silâh üreten bir ülke durumunda olmadığından, jeo/stratejik açıdan kaçınılmaz olarak ve iradesi dışında zorunlu olarak uyuşturucu satışında köprü durumundadır. Uyuşturucu ticaretini denetim altına almalıdır. Türkiye'nin bir başka şansı da kimyasal silâh üretimi olabilir. Çünkü bu alanda başarılı sonuçlar elde edebilecek insan kaynaklarına sahiptir.

Kişisel çıkarlar adına siyasete yönelmiş ve hedefe ulaşabilmek adına her şeyi mübah sayabilen siyasilerin engellenebilmesi için, geriye kalan tek yol suikasttır.
 
Suikast operasyonlarına gerek duyulmaması için siyasi portreler çok ciddi analiz edilmeli, ortak ideallere uygun siyasilerin seçim kampanyaları organize edilerek parlamentoda etkin ve güçlü biçimde yer alabilmeleri sağlanmalı.
 
Atatürk ilkeleri doğrultusunda, Kemalizm'in tek gerçek olduğuna inanmalı.
 
 
İngiltere, Almanya, Fransa, Amerika Birleşik Devletleri, SSCB gibi ülkelerin; kendi ideolojileri doğrultusunda, "sivil unsurlardan" sonuna değin yararlanmayı bildiği, emperyalist emelleri adına tüm dünya ülkelerinde her alanda çeşitli faaliyetler sonucunda kültürel, siyasal ve ekonomik çıkarlar elde ettiği.
 
Günümüzde değişen değil, giderek daha da geliştirilen sivil unsur etkinlikleri ile sürdürülmekte olan bu çalışmalar; sayıları giderek artan "sivil toplum örgütleri", "insani yardım kuruluşları", P—2 Mason Locası, Bilderberg Grubu vb. gibi çeşitli gizli ve örtülü adlar altında, dünyanın dört bir yanında ideolojik, siyasal, ekonomik, kültürel ve bilimsel çalışmaları örgütsel olarak yürüttüyor.
 
Toplum, Kemalist ideolojiyi gerçek anlamda özümseyememiş, emperyalist devletlerin 'sivil unsurlarının' ve yerli işbirlikçilerinin çabaları sonucunda -buna fırsat bulamamış- kaçınılmaz olarak, yabancı ideolojilerin cazibesine kapılmıştır. Gelişen dünya ülkelerindeki geniş halk kitlelerinin erişebildiği koşulları göz önüne alan Türk toplumu; gerçekte siyasi liderler ve yandaşlarının çıkarları adına hareketlerinden kaynaklanan hatalardan ötürü, Kemalizm'i sorumlu tutarak yargılamaya yönelmiştir. Türk halkı, toplumsal geri kalmışlık, mutsuzluk ve umutsuzluğun kaynağı olarak Kemalizm'i sorumlu tutar hâle gelmiştir. Ve bugün çeşitli ideolojiler doğrultusundan hareketle toplum düşünsel ve inançsal alanlarda parçalara bölünmüş, etnik ayrımcılık dünya platformunda kendisine yer edinebilmiş, toplum "yeni rejim" arayışlarının kaosuna sürüklenmiştir.

Yaşlı insanlar(50 yaş üzeri); tümden güvenini yitirmiş, düş kırıklığı içindedir. Orta kuşak (35—50 yaş arası) olarak ele alınacak nesil için de durum böyledir. Genç kuşak ise (18—30) kendilerinden önceki kuşakların yaşamak ve katlanmak zorunda kaldıkları koşullar ile gelişmiş ülke insanlarının eriştikleri koşullar arasında muhasebe yapmakta ve mevcut rejimin kendilerine bir gelecek sağlayabilecek güç ve dinamiğe sahip olmadığını peşinen görmektedir. Geniş halk kitleleri umutsuzluğun ivmesi ile kaosu yaşamaktadır.
 
Onca kötü ve adaletsiz eğitime karşın; Türk insanı kendisini içinde bulunduğu koşullara direnç gösterebilecek bir biçimde eğitebilmiştir. Bu nedenle -dış güçlerin onca emperyalist çabalarına karşın- Türkiye Cumhuriyeti'nde geniş halk kitlelerine dayalı sosyal ve siyasal patlamalar bir türlü gerçekleştirilememiştir. Türk toplumu hangi görüş ve inanca sahip olursa olsun, -tarihsel birikim sonucu- bilmektedir ki; ülke ayakta kalamadığında, birey olarak kendisi de var olamayacaktır. Bu nedenle bir yandan varlığının devamını sağlamak, diğer yandan "zulüm rejimi" olarak tanımlar hale geldiği mevcut düzeni değiştirmenin yollarını aramaktadır.

Federal Alman Friedrich Eber Stiftung Vakfı ile Konrad Adenauer Vakfı'nın çalışmalarından yalnızca birkaçına bakılacak olduğunda, "Türk Gençliği 98- Suskun Kitle Büyüteç Altında", "Avrupa Birliği'nin Akdeniz Politikası ve Türkiye", "Enformel Sektör ve Sosyal Güvenlik: Sorunlar ve Perspektifler", "Türkiye'de Sendikacılık Hareketleri" ve "Türk Medya Sektöründe Yoğunlaşma Hareketleri ve Beklenen Etkileri" gibi çeşitli araştırma raporları hazırladıkları görülüyor. "Bu çalışmaların pek çok benzerlerinin Avrupa ve ABD'nin sivil unsurları tarafından gerçekleştiriliyor oluşu; Türk sivil toplum örgütleri içinde etnik, fundamentalist, kültürel, siyasal ve ekonomik faaliyetlerde belirleyen faktör olarak etkin ve yoğun bir biçimde yer alabilmeleri ise; küçümsenecek bir unsur olamaz.
 
İnsanlarının "köşe dönücülüğe" koşullandırılarak, paraya ve çıkarlara endekslenmiş, tüm manevi değerleri yıpratılarak dejenere edilmiş bireylerden oluşan bir topluma dönüştürülen kitleleri, sivil unsurların etkinlikleri birleştirecek, özüne sarılması gereğini motive edecek, moral ve umut kaynağı olacaktır.

Bu sayede Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı sivil toplum örgütleri, önlerinde ilk kez bir sivil kontra hareketin direncini bulacaktır. Karşılaşacakları bu sivil direnç, etkinliklerini sıfır noktasına çekecektir. Yetişkin ve yetişmekte olan gençlik, özüne uygun platformlarda kendisini ifade edebilecektir. Lobi'nin faaliyetleri, siyasi otorite grupları ile dış kaynaklı, işbirlikçi, sözde sivil toplum örgütlerinin bölücü ve yıkıcı girişimleri etkisiz kılınacaktır. Lobi'nin kontra direnci ile karşılaşan siyasi otorite grupları, doğal olarak Kemalist sivil "Lobi" ile işbirliğine yönelme zorunluluğu duyacaklardır. (Örneğin: benzer dış güç odakları arasında yer alan Mason locası ve Bilderberg grubu ile iş birlikçiliğe yönelinmesi gibi) Aksi halde halkla bütünleşmeleri mümkün olmayacaktır. Mevcut Medya yapılanması ise; Kemalist sivil "Lobi"nin faaliyetleri karşısında, çıkarlar adına, halkı siyasi otorite gruplarına yönlendirmeyi ve bütünleştirmeyi başaramayacaklardır.
 
(Lobi'nin amacı) Türkiye Cumhuriyeti'ni etnik/fundamentalist/siyasal/ekonomik faktörlerinden yararlanarak; bölerek yıkmayı, başarılamaz ise de çıkarlara yönelik yönlendirmelerle bir anlamda yönetebilmek hedef alınmıştır.

İlk adımlarının kültürel ilişkiler düzeyinde atıldığı söz konusu kuruluşların bugün ulaştığı nokta, mevcut rejimi tümüyle kontrol altına alma aşamasına eriştiği gibi; ülkenin bölünmenin eşiğine getirilebilmiş olmasıyla da ne denli büyük sakıncalar yaratılabileceklerinin son 15 yılda yaşanılan olaylar ile ortaya çıkmıştır.

Her birinin ardında görünen sözde vakıf kuruluşlarının finanse ettiği söz konusu sivil toplum örgütleri, bilindiği üzere, gerçekte ait oldukları ülkelerin hazine kasalarından karşılanan milyarlarca dolarla finanse edilmektedirler. Atacakları her adım ise; yine ait oldukları ülkelerin gizli istihbarat örgütlerinin son derece deneyimli araştırmacı teorisyenlerince planlanmaktadır. Türkiye'de faaliyet göstermekte olan yabancı sivil toplum örgütleri, kültürel, ekonomik, bilimsel ve siyasal olmak üzere her alanda her türden argümandan yararlanmaktadır. Yabancı sivil toplum örgütleri, Türk halkının demokratik haklarını kullanabilmek amacıyla kurdukları, sözde sivil toplum örgütleri, dernekler, vakıflar, medya ve benzer faaliyetlerini de finanse ederek, kendilerine yerli işbirlikçiler oluşturmaktadırlar.

Siyasi otorite grupları, salt oy kaygısı ile -tarihsel süreç içinde- "tarikat liderleri" ile işbirliğine yönelmişlerdir. Cumhuriyet yasalarıyla men edilmiş olmasına karşın; dergâhların faaliyetlerine göz yummuşlardır. Çıkara dayalı bu sorumsuz tutum sonucunda ise; rejim karşıtı fundamentalist görüş iktidar olabilmiştir. Bu iktidara son veren koşulların oluşturulabilmesi için, büyük ve olağanüstü bir karşı çaba gereği doğmuş ve sonucunda dış ülke otoriteleri ile yerli işbirlikçilerinin tarih önünde "sivil darbe tezgâhı", "Türk Silahlı Kuvvetleri dayatması" olarak tanımlama cüretini gösterebildikleri 28 Şubat süreci yaşanmıştır.

Siyasi otorite gruplarının çıkarları adına MAFYA grupları oluşturduğu ve bu yolla pek çok devlet ihalesi, bankalar, stratejik öneme sahip enerji üretim tesislerinin yanı sıra; çeşitli üretim birimlerini adeta "ele geçirme" operasyonları sonrasında yandaş kartellerin eline geçtiği, uyuşturucu, silah ve kumarın, her dönemde ve her grup tarafından finans kaynağı olarak kullanıldığı...

Kamuoyunu etkileyen, yönlendiren ve biçimlendiren medya organları, ülke çıkarlarını hiçe sayarak, salt kendi çıkarlarına uygun hareket eden mekanizmalar haline getirilmiştir. Direnenlerin ise; önüne çeşitli setler çekilerek ayakta kalıp varlıklarını sürdürmeleri olanaksız kılınmıştır. Türkiye'de 1995 yılından 1999 yılına değin oldukça kısa bir süreçte, küçük ama bağımsız tek bir yayınevi kalmamıştır. Çünkü medya kartelleri ile banka sektörü kitap yayıncılığına -üstelik kâr oranı çok düşük olmasına karşın- yönelmiş, her türlü düşünce üretimine bu yolla çok kolayca, zahmetsizce ve topluma hissettirilmeksizin sözde kültür hizmeti gerçekleştirilerek son verilmiştir.

1950—1960 doğumluların ardından gelen kuşaklar arasında varlığından söz edilebilecek tek bir yazar yetişmemiş olması, faaliyetlerin ne denli sindirici, yok edici ve zararlı olduğunun en belirgin kanıtı.

Türk sivil toplum örgütlerinin finans kaynaklarının, yabancı ortaklı karteller ve dış ülkelerin vakıf veya sivil toplum kuruluşları, derneklerden başlayarak vakıf ve sivil hareket örgütleniş biçimlerinin her aşamasında ülke dışı kaynaklarca finanse edildiği.

Programlanan kamu örgütlenişinin, ulusal çıkarlara uygun olmasının beklenemez. "Lobi"nin göstereceği faaliyetler ile yukarıda işaret edilen alanlarda çok daha kolay ve sağlıklı istihbarat toplayabileceği ve değerlendirme ile analizini gerçekleştirebileceği, kontra senaryolar üretilip, etkinlikler tasarlayarak uygulamaya koyulacağı, kamuoyunun Kemalist ideolojiye ve ulusal çıkarlara uygun sivil hareketi sahiplenerek katılım sağlanabilecektir.

Lobi, geniş halk kitlelerine yönelik çalışmalarında özellikle gençlerin Kemalist ideoloji ve ülke çıkarları doğrultusunda yeniden örgütlenmelerini sağlamayı tasarlamaktadır. Dış ülke istihbarat örgütlerinin uzantıları olan kuruluşların, finans ve kontrolünde etkinlikler sergileyen, mevcut sivil toplum örgütlerinin ulusal çıkarlara aykırı faaliyetlerini sağlıklı biçimde belirleyerek bu faaliyetlerin kamuoyunu etkilemesinin önüne geçilmesini sağlamak için; gerekli önlemleri alıp kontra teori ve senaryolar üreterek uygulama alanları yaratılması ve yaşama geçirilmesini sağlayacaktır. Bir merkezde toplanacak olan bilgiler ışığında analiz ve değerlendirme yapacak, teori ve senaryolar üreterek, iletişim ve propaganda yoluyla ulusal çıkarlara aykırılıklar karşısında sivil direnç odakları oluşturacaktır.

Lobi yapılanması ve tüm faaliyetleri mevcut hukuk platformu ile çerçevelenecektir. Örgütlenme, yapılanma ve faaliyetlerinde legal sınırlar içinde kalarak böylece temiz toplumun özlemi içindeki kamuoyunun, özlemini duyduğu, kendi yapısına uygun sivil toplum örgütlerine kavuşmuş olunacaktır. 

Lobi'nin her girişimi, kendi içinde oluşacak hukuk birimi tarafından yasal koşullara uyumlu hale getirilecektir.
 
Lobi'nin Kemalist ideolojiye bağlılığı ve bağımsızlığı, kendi içinde uygulamaya koyacağı ticari faaliyetler ile sağlanacak. Lobi, çeşitli alanlarda kuracağı ticari şirketlerin faaliyetleriyle giderlerini karşılayacak, projelerini uygulama olanağına kavuşacak ve mevcut rejim karşıtı yapılanmaların oluşturduğu ekonomik güçlerin faaliyet gösterdikleri alanlarda rekabete yönelerek, ülke ekonomisinin rejim karşıtı güçlerin denetim ve kontrolüne geçirilmesi çabalarına engel olacaktır.

Lobi, tasarım, girişim ve uygulamalarında toplumun temiz toplum özlemi arayışına örnek sivil toplum örgütlenmelerinin oluşturulmasında önderlik edecek. Girişimlerinin mevcut anayasal düzenin kurallarına uygunluğu ilkesi ön planda tutulacak. Sivil toplum örgütlerinin ulusal çıkarlara uygun tepkisel eylemlerde bulunması sağlayacak ve kitlesel tepkiler organize edilerek kontrolde tutulması sağlanacaktır. İşlev ve misyonunu tamamlamış çeşitli işçi sendikalarının, sivil toplum örgütlerinden etkilenmeleri sağlanarak, mevcut sendikaların tepkisel ve kitlesel eylemlerinin endirekt metodlarla yönlendirilmesi sağlanacaktır.
 
Lobi, prensip olarak hiçbir zaman doğrudan doğruya toplumsal eylemler içinde yer almamaya titizlikle riayet edecek, oluşturacağı sivil toplum kuruluşlarının etkinlik ve eylemler düzenlemesini organize ve kontrol eden güçlü bir mekanizma olarak kalmaya çalışacaktır.

Aynı şekilde ticari ve kültürel faaliyetlerde de doğrudan doğruya girişim ve etkinlikler içinde yer almayıp, tüm faaliyet alanlarında organizasyon çatısı altında oluşturduğu kuruluş ve örgütleri amaçları doğrultusunda harekete geçiren bir mekanizma olarak kalmaya özen gösterecektir.

Bu nedenle amaçlanan girişimlerin uygulanabilmesi ve sonuca ulaşılabilmesi için, ekonomik faaliyetler ön planda tutulmalıdır. Lobinin amaçlarından saptırılmaması için, ekonomik olarak güçlü olabilmesi esastır. Faaliyete geçirilmesi planlanan Lobi, öncelikle ticari şirketler aracılığı ile ekonomik güç kazanmalı, ardından kuracağı vakıf ile de ekonomik gücünü artırma çalışmalarına yönelmelidir. Bilginin para kaynağına dönüşebilirliği gözden kaçırılmamalı, mevcut istihbarat birikimlerinden ekonomik güç elde edebilmek için yararlanılmalıdır.

Mevcut pek çok sivil toplum örgütü ile çeşitli alanlarda faaliyet gösteren pek çok vakıf bulunmakta. Bunların finans kaynakları ve amaçlarını saptayıp kontra faaliyetler ile önlerinde güçlü dirençler oluşturmak gerekiyor. Mevcut sendikaların yönetim kadrolarının ilişkiler ağı yeniden gözden geçirilerek, siyasi ve ekonomik güç odaklarıyla ilintileri ele alınacak, tabanları bu ilişkiler hakkında bilgilendirilerek, işçi kitleleri üzerindeki etkinlikleri kırılıp güçleri zayıflatılacaktır.

Ülke ekonomisini elinde tutan ve kişisel çıkarları adına ulusal çıkarları hiçe sayabilen, çok uluslu şirketler ile ortakları olan güçlü holdinglerin faaliyetleri kontrol altına alınmalıdır. Bu türden holdinglerin faaliyet ve planlamaları hakkında istihbarat sağlanmalı, engelleyici kontra önlemler üretilmeli ve uygulamaya konulmalıdır. Gereğinde bu holdinglerin ihtiyaçlarına cevap verecek ticari şirketler kurularak, müşterek ilişkiler geliştirilmeli ve işbirliği içinde olunmalıdır. İnsan kaynaklarına dayalı ticari bir danışmanlık ve hizmet şirketi kurularak, güçlü ticari kuruluşlarda kadrolaşma sağlanabilmelidir. Yine aynı amaçla bir güvenlik şirketi kurularak, işadamlarının güvenliği sağlanabilmeli ve böylece her alanda kadrolaşma gerçekleştirilebilmelidir. Mafya grupları tümüyle yeniden gözden geçirilmeli, deneyimli mevcut grupların karşısında yeni ve güçlü bir grup oluşturularak, denetim ve kontrol altına alınmaları sağlanmalıdır. Lobi, çalışmalarında medya kuruluşları ile doğrudan temasta bulunmamaya azami özen göstermelidir. Daha çok organizasyonun şemsiyesi altında yer alacak sivil toplum örgütleri ile vakıfların faaliyetleri doğrultusunda bağlantı kurdurulması sağlanmalıdır.
 
Lobi'nin prensip olarak hiçbir girişim ve eylemin içinde yer almaması ve tümüyle yasal düzenleme içinde hareket etmesi, toplumsal prensiplere saygılı olması, örnek bir sivil toplum kuruluşu olarak, siyasetten tümüyle uzak bir yapı olarak faaliyet göstermesi gereklidir.
 
Geleceğin dünyasında "sanal ortam" büyük önem ifade edecek olmakla birlikte, katı gerçekler belirleyici ve sonuçlandırıcı unsurlar olmaya devam edecektir. Ergenekon'un Lobi adını verdiğimiz örgütsel organizasyonun faaliyetlerine önümüzdeki zaman dilimi içinde çok daha fazla gereksinimi olacağı görüşünde haddimizin sınırlarını zorlayan ısrarcılıktaki ifade ve işaretlerimizin amacı, konunun öneminden kaynaklanmaktadır.
 
Emir ve tensiplerinize...


ORGANİZASYON PLANI
 
9 departmandan oluşan Lobi'nin organizasyon planı, aşağıdaki birimlerden oluşmaktadır:

Departmanlar, Ergenekon tarafından örgütün merkez üyeliğine atanmış güvenilir yöneticiye doğrudan bağlı olarak yönetilecek. Beş sivil yönetici personelin Ergenekon ile teması ise; atanmış ve güvenilir iki sivil personel ile sağlanacaktır. Departman başkanları merkezdeki beş yönetici tarafından seçilecek ve yönlendirilecektir.

1. MERKEZ

Lobi'nin merkezden görev alması için, Ergenekon tarafından atanmış güvenilir beş sivil yönetici bulunacaktır. Yönetici personelin görevi elde edilen veriler ışığında organizasyonu gizlilik prensiplerine sadık kalarak sağlıklı biçimde yönetmek olduğu kadar, her alanda gelişim ve tekniğini de artırmaktadır. Bunun yanısıra, birimlerin oluşturulması ve birimlerin sağlıklı, düzenli ve etkin biçimde işleyişini sağlamaktır.

2. ARAŞTIRMA VE BİLGİ TOPLAMA
 
Araştırma ve Bilgi Toplama Departmanı, merkez üyelerince seçilmiş bir başkan ve on kişilik bir yardımcı kadrodan oluşmaktadır. Lobi'nin amaçları doğrultusunda istihbarat verileri toplamak, arşivlemek ve merkeze sunmaktır.

3. ANALİZ VE DEĞERLENDİRME

Analiz ve Değerlendirme Departmanı, bir başkan ve beş kişilik yardımcı bir kadrodan oluşmaktadır. Elde edilen istihbarat verilerinin analiz raporlarının hazırlanması çalışmalarını yürütmekle sorumludur.

4. FİNANS VE TİCARET

Finans ve Ticaret Departmanı, bir başkan ve altı kişilik yardımcı personelden oluşmaktadır. Ticari koşulları yakından izlemek, ticari faaliyet ve yardım alanlarının belirlenmesi çalışmalarının yürütülmesinden sorumludur. Ayrıca, ülkenin içinde bulunduğu ticari ve ekonomik koşulların belirlenmesi çalışmalarını yürütür. Bu birimin başkanı örgütün ticari şirketlerinin kuruluş, organizasyon ve denetimini kontrol eder.

5. KÜLTÜR VE BİLİM

Kültür ve Bilim Departmanı, bir başkan ve altı yardımcı personelden oluşmaktadır. Bilimsel ve kültürel gelişmeleri yakından izlemek ve yararlanılabilecek alanların tespiti çalışmalarını gerçekleştirir. Kültürel ve bilimsel faaliyetlerde bulunarak kamuoyunu ulusal çıkarlar doğrultusunda aydınlatıp yönlendirme çalışmalarını yürütür. Ülke çıkarlarına aykırı kültürel faaliyetleri tespit eder ve karşı argüman üreterek kamuoyunu ve sivil toplum kuruluşlarını karşı bilinçlendirme ile gereğinde karşı eylemlere yöneltir.

6. TEORİ VE SENARYO

Teori ve Senaryo Departmanı, bir başkan ve beş senaristten oluşmaktadır. Bu departmanın görevi, ihtiyaç duyulması halinde elde edilen analiz raporlarından yararlanarak kontra teori ve senaryolar üretmektir. Ulusal çıkarlara aykırı teori ve senaryoların çürütülmesinde belirleyici rol oynar. Uygulamaya konulması düşünülen senaryoların sağlıklı sonuçlara ulaşmasını sağlamak amacı ile, karşılaşılacak kontra senaryoları belirleyerek önlem alınmasını sağlar. Kültürel, bilimsel senaryo kurguları ile kamuoyunun ajite edilmesinin önüne geçecek argümanlar üretir. Medya kuruluşlarını yönlendirme çalışmalarına katkıda bulunur.

7. İLETİŞİM VE PROPAGANDA

İletişim ve Propaganda Departmanı bir başkan ve beş yardımcıdan oluşmaktadır. Bu departmanın görevi amaçlara uygun olarak medya kuruluşlarını bilgilendirmek, yönlendirmek ve bu yolla kontrol altında tutmaktır. Ayrıca, faaliyetlerde amaçlara uygun kamuoyu oluşturulması ve kamuoyunun desteğinin sağlanması çalışmalarını yürütür. Bunların yanısıra organizasyonun ilişki kurmayı tasarladığı kişi, kurum ve kuruluşlar üzerinde etkileme çalışmaları gerçekleştirerek, sağlıklı ilişkiler kurulabilmesinin alt yapısını hazırlar.

8. HUKUK

Hukuk Departmanı, bir başkan ve beş yardımcıdan oluşmaktadır. Organizasyonun girişim ve faaaliyetlerinin mevcut yasaların hukuksal temeline dayandırılabilmesi çalışmalarını yürütür. Bu departmanda yer alacak personel hukukçulardan oluşur. Organizasyonun hukuk işlerini üstlenecek olan bu departman, hukuksal kurallardan azami ölçüde yararlanılması çalışmalarını yürütür

9. ULUSLARARASI İLİŞKİLER

Uluslararası İlişkiler Departmanı, bir başkan ve altı yardımcısından oluşmaktadır. Bu departmanın görevi, organizasyonun uluslararası alanlardaki faaliyetlerinin sağlıklı biçimde yürütülmesini sağlamaktır. Türkiye'de faaliyet göstermekte olan uluslararası kuruluşların çalışmalarını analiz etmek, bu kuruluşlar ile yakın ilişki kurulmasını sağlamak ve dış güç odakları olan bu kuruluşların amaçlarının belirlenmesini sağlamaktır.

KADRO

Organizasyonunda yalnızca sivillerin yer alacağı bu örgütlenme, köprü eleman ile Ergenekon'a bağlı olarak faaliyet gösterir. Organizasyonun merkezinde görev alacak beş sivil personel ile köprü personel görevini üstlenecek iki sivil, Ergenekon tarafından belirlenerek atanır. Birim başkanları ile örgütün kuracağı vakıf ve ticari şirketlerin yöneticileri ve sahipleri ise; merkezde yer alan yönetim personeli tarafından seçilir. Böylelikle gizlilik esasının korunması sağlanmalıdır.

ELEMAN PROFİLİ

Lobi örgütlenmesi içinde yer alacak elemanların çağa ayak uydurabilecek donanım, bilgi ve deneyime sahip olması esası aranacağı gibi, gereğinde her tür eleman profilinden yararlanılmasından kaçınılmaz. Özellikle sistemle barışık olmayan, aradığını bulamamış yapıdaki kişilikler seçilir. Çünkü bu tür kişiler sistemin boşluklarını, mekanizmanın işleyişini, oyunun kurallarını ve zaaflarını çok daha iyi bilmektedirler.

BİRİM BAŞKANLARI

Örgütlenme içinde departmanların işlev ve amaçlarına uygun yapıya sahip, konusunda deneyim sahibi kişiler tercih edilir. Birim başkanları Lobi faaliyetlerini tümü ile serbest girişimcilik sınırları içinde kaldığı konusunda kuşkuya kapılmayacak şekilde yönlendirilir. Ortak amaçlar, fikir birliği ve inançlar doğrultusunda çalıştırılır. İşbirliğinde organizasyonun kuruluş ve faaliyet amacı olarak esas; kâr ve topluma yarar sağlanması vardır

KÖPRÜSEL PERSONEL

Ergenekon tarafından atanan iki sivil, mutlaka başka kuruluşlarda görevli olanlar arasından seçilir. Böylece gizliliğin sağlanması kurunmuş olacaktır. Bu kişilerin yeterli bilgi ve deneyim sahibi olmalarından sonra, organizasyonun merkez yönetiminde yer almaları sağlanır ve organizasyonun merkez başkanı bu kişiler arasından seçilir.

FİNANS

Lobi'nin faaliyetlerinin finansı başlangıç noktasında Ergenekon tarafından karşılanır. Ancak, ilke olarak organizasyon ilk ticari şirketini kurup faaliyete geçirmesinin ardından finansal desteğe son verilir ve örgütün kendisine finans kaynakları oluşturulması sağlanır.

TİCARİ ŞİRKET FAALİYETLERİ

Organizasyon, kısa süre içinde belirleyeceği alanlarda ardışık olarak ticari şirketler kurup yönetmeyi ve giderek artan finanse kaynaklarına sahip olabilmeyi amaçlıyor. Bu gelişmenin süratle sağlanabilmesi için, ticaret hukuku içinde yararlanılabilecek pek çok argüman mevcuttur. Başlangıçta kurdurulacak şirketlerin sürekliliği değil, finanse sağlanması dikkate alınarak hareket edilir. Kalıcı ve alanında etkin güç olarak geliştirilecek şirket kuruluşları organizasyonlarına yeterli finanse kaynağına ulaştırılmasının ardından yatırım gerçekleştirilir. Bu yatırımlar sonucunda giderek organizasyona ait holdingler oluşturularak, uluslararası ticari faaliyet girişimlerine geçilir. Lobi'ye göre Finans dünyasında yer alarak, ekonominin kontrol edilebilir düzeye erişmesi ise; holdinglerin faaliyetleri sonucu hedefe ulaşılmasını sağlayacaktır.

VAKIF FAALİYETLERİ

Organizasyonun mutlaka birkaç vakıf oluşturması gereği vardır. Böylelikle gücü ve etkinliği artırabileceği gibi organizasyon şemsiyesi altında kurumlar oluşturur. Oluşturulan bu kurumlar aracılığı ile uluslararası ilişkiler kurulur ve her alanda çeşitli yararlar elde edilme amaçlanır. Organizasyon amaçlarını en sağlıklı şekilde perdeleyecek olan kurumlar vakıflar olabilir.

Lobi, fundamentalist faaliyetler doğrultusunda kurulan çeşitli vakıfların yurt içi ve yurt dışında halktan para toplayarak güçlenmesinin önüne geçilebilmesi için de aynı kulvarda kurulacak naylon bir vakıfla önlenebilmesi mümkün görmektedir."


Söylenen sözlerin özünde doğrular da olsa, illegal, kendini devlet yerine koyan organizasyonların ülkeyi bölmekten başka bir fayda getirmeyeceğinin, çok zarar vereceğinin altını çizmek isteriz.

Umarız ki bütün bu yazılanlar hayalci bir kaç kişinin işi olup, doğru değildir.


NOT: Kemalizm bahsi geçince aklımıza Can Dündar'ın "Sarı Zeybek" isimli Atatürk ile ilgili hazırladığı, çok güzel ve duygusal belgesel aklımıza geldi. Özellikle yurt dışında olup görmeyen vatandaşlarımıza öneririz.