Mesut Yılmaz 05 - Türkiye'ye çağ atlatacağım...
[ 27/10/2001 - 11:00 ]  By Atin  anadolu@atin.org

Çeteler ve uzantılarıyla mücadelenin ucu nereye kadar giderse gitsin, hangi isme ulaşırsa ulaşsın, benim yakınım dahi olsa, en yakınım, arkadaşım hatta partili birisi dahi olsa açılan soruşturmalar, yapılan işlemlerden geri dönüş olmayacaktır.
 


"Çeteler ve uzantılarıyla mücadelenin ucu nereye kadar giderse gitsin, hangi isme ulaşırsa ulaşsın, benim yakınım dahi olsa, en yakınım, arkadaşım hatta partili birisi dahi olsa açılan soruşturmalar, yapılan işlemlerden geri dönüş olmayacaktır.

Susurluk'un arkasındaki gerçekler ortaya çıkmadan kimse hukuk devletinin işlediğine inanmasın. Ne gücüm varsa hepsini kullanmazsam bu başbakanlık bana haram olsun.

Susurluk ve enflasyon için kellemi koydum. Küfrü, hakareti, baskıyı, her şeyi göze aldım. Türkiye'ye çağ atlatacağım."

Sözler ve Eylemler

Bu sözler Mesut Yılmaz’a ait.

Sözler güzel, halkın özlemini duyduğu sözler ama eveliyatı ve sonucuna baktığınızda tam bir riya, tam bir kandırmaca, tatbikat tam tersi.

Yıl 1995, Yılmaz büyük bir bağış karşılığı, uluslararası uyuşturucu kaçakçılığında tanınmış bir ismi, Mustafa Bayram’ı, Van’da birinci sıradan aday göstererek TBMM’ne sokuyor.

Sadece Bayram değil, ismi “kaptagon” ticareti ile anılan Mehmet Ali Yaprak’ın kayınbiraderi Mehmet Hamurlu’yu Gaziantep’ten aday gösterdiği gibi, başka birçok ismi de TBMM çatısının altına sokmaya çalışıyor.

Yani Yılmaz, para uğruna, oy uğruna çeteyi TBMM’ne taşıyor.

Yılmaz, iki yıl sonra şöyle diyordu:

"Şu dokunulmazlık işini artık halletmemiz lazım. Adalet, `gelin diyor, milletvekillerinin ifadesini alacağım' diyor. `Bu işe karışan milletvekilleri var' diyor. `Devletin hem de ruhsatsız silahlarını, devlette kaydı olmayan silahlarını bulunduran milletvekilleri var' diyor. `Kanunsuz işler yapan devlet görevlileri var' diyor. `Bu milletvekillerinden hesap sormam lazım' diyor. Meclis bu milletvekillerini parmak hesabıyla bunu reddediyor. Dokunulmazlık kalkmadıkça, bu olayların arkasındaki esrar perdesini kaldırmamız mümkün değil. ..."Bu ayıbı artık Türkiye'nin üzerinden kaldıralım, bu utancı kaldıralım. Gelin gerçek hukuk devletini kuralım. Eğer ben suç işlemişsem, devlet, başbakan olarak beni mahkemeye çıkarabilmeli, hesap sorabilmeli. Milletvekilinden hesap sorabilmeli. Yanlış yapan herkesten hesap sorabilmeli". (Milliyet 15.09.1997)

Devlet ondan hiç hesap soramadı, mahkemeye çıkaramadı.

Soruşturmalar

2000 yılında Mesut Yılmaz hakkında “Çetelerle İşbirliği” dahil, açılan yolsuzlukla ilgili Meclis soruşturmalarının konuları şöyleydi:

1- Kurtköy Havaalanı İnşaatı. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz hakkında Kurtköy Havaalanı ihalesiyle ilgili kurulan Soruşturma Komisyonu, 25 Mayıs.2000’de "Yüce Divan'a sevke gerek olmadığı" yönünde karar verdi. Komisyonda FP ve DYP'li üyeler Yılmaz'ın Yüce Divan'a gönderilmesi, MHP, DSP ve ANAP'lılar da buna gerek olmadığı yönünde oy kullandı. Karar 5'e karşı 9 oyla alındı. DYP Çanakkale Milletvekili Nevfel Şahin'in önergesiyle geçen dönem kurulan, bu dönem yeniden oluşturulan komisyonda Yılmaz, "Kurtköy Havaalanı inşaatına ilişkin İcra Kurulu kararından sonra Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Devlet Hava Meydanları İşletmesi, Demiryolları, Limanlar, Hava Meydanları İnşaat Genel Müdürlüğü tarafından 24 Ekim 1996 protokole karşın, ihalenin DLH'dan alınıp NATO ENF dairesine verilmesiyle devleti zarara uğratarak görevini kötüye kullanmakla" suçlanıyordu.

2- POAŞ’ın Özelleştirilmesi. Petrol Ofisi AŞ'nin (POAŞ) özelleştirilmesi ihalesinde görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla kurulan soruşturma komisyonu, 31 Mayıs.2000’de ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz ve eski bakan Işın Çelebi hakkında, 5’e karşı 9 oyla "Yüce Divan'a göndermeye gerek olmadığına" karar verdi.

3- Türkbank'ın Satışı. Meclis Soruşturma Komisyonu 31 Mayıs 2000’de, Mesut Yılmaz Hükümetinin düşmesine sebep olan Türkbank'ın satışı ihalesiyle ilgili ortaya atılan yolsuzluk iddiaları konusunda gerekli önlemleri almayarak görevlerine kötüye kullandıkları" iddiasına karşın Eski Başbakan ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz ile eski Devlet Bakanı Güneş Taner'in Yüce Divan'a sevkine gerek görmedi.

4- İzmit Körfez Geçişi. Mesut Yılmaz’ın, İzmit Körfez Geçişi ihalesinde görevini kötüye kullanarak devletin zarara uğratılmasına göz yumduğu iddiası üzerine kurulan Meclis Soruşturma Komisyonu 1 çekimsere karşı 14 oyla 01 Haziran 2000’de Yüce Divan'a sevkine gerek görmedi.

5- SEKA’ya Ait Arazinin Bedelsiz Verilmesi. Mesut Yılmaz, eski Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in İzmit’de SEKA’ya Ait Bir Araziyi Ford Otomotiv A.Ş.’ye Bedelsiz Vermek Suretiyle Görevlerini Kötüye Kullandıkları iddiası ile Meclis Soruşturma Komisyonu oluşturuldu. Komisyon 02 Haziran 2000’de 6'ya karşı 9 oyla Yılmaz ve Erez’in Yüce Divan’a sevkine karar verdi.

6- Çete'lerle İşbirliği. Mesut Yılmaz, Eyüp Aşık ve Yaşar Topçu'nun "Yasadışı örgütlerle ve mensuplarıyla birlikte hareket ettikleri, devlet ihalelerinde çetelerle işbirliği yaptıkları, hükümetin çeteler ve mafya ile mücadelede izlediği politikanın başarıya ulaşmasını engelleyerek, görevlerini kötüye kullandıkları iddiası ile kurulan "Çete Komisyonu" 02 Haziran 2000’de, 5'e karşı 9 oyla "Yüce Divan'a gerek yok" kararını aldı.

7- Telsim ve Turkcell Sözleşmesi. Meclis Telsim - Turkcell Soruşturma Komisyonu ANAP Lideri Mesut Yılmaz ile dönemin Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir hakkında Yüce Divan'a gönderme kararı aldı. Karar 6'ya karşı 7 oyla alındı. Telsim - Turkcell Soruşturma Komisyonu 12 Haziran 2000 tarihinde yaptığı 2.5 saatlik toplantıda, Yılmaz ve Menzir'i "Telsim ve Turkcell firmalarıyla imzalanan sözleşmelerde Özelleştirme Kanunu hükümlerine aykırı davranmak suretiyle devleti gelir kaybına uğratarak görevlerini kötüye kullandıkları" gerekçesiyle Yüce Divan'a gönderme kararı verdi.

8- Turizm Alanlarının Usulsüz İhlali. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz hakkında İstanbul'da yeni turizm alanları ilanında partizanlık yaptığı gerekçesiyle kurulan Meclis Soruşturma Komisyonu, bugüne kadar karar veren 14 komisyon içinde "oybirliğiyle aklama kararı" veren ilk komisyon oldu. 14 Haziran 2000’de toplanan Komisyon'un 15 üyesi de Yılmaz'ın Yüce Divan'a sevkine gerek olmadığına karar verdi. Komisyon Başkanı MHP'li Bedri Yaşar, üyelerin vicdanlarıyla karar verdiğini belirterek raporu en kısa zamanda TBMM Başkanlığı'na vereceklerini bildirdi.

Mesut Yılmaz'ı dolaylı olarak ilgilendiren bir diğer Meclis Soruşturması ise yol ihaleleri ile ilgiliydi:

Karadeniz Sahil Yolu. Karadeniz Sahil Yolu'nun devamı olan yolların ihalesinde usulsüzlük yaparak, devleti zarara uğrattığı iddiası ile ilgili olarak Meclis Soruşturma Komisyonu 01 Haziran 2000’de 5'e karşı 8 oyla Bayındırlık ve İskan eski Bakanı Yaşar Topçu'nun Yüce Divan sevkine karar verdi. (Gazeteler - Suç Dosyası – 06 Haziran 2000)

Sınırsız ve Sorumsuz Destek

“Eğer ben suç işlemişsem, devlet, başbakan olarak beni mahkemeye çıkarabilmeli, hesap sorabilmeli” gibi hamasi laflarla kamuoyunu kandırıp, halkı aptal yerine koyan Mesut Yılmaz, başı sıkışınca çeşitli entrikalarla, şantaj ve tehditle, gündemi değiştirerek veya rakipleriyle uzlaşarak soruşturmalardan kaçıyor, millete hesap vermiyordu.

Sonuç malum, en şaibeli politikacı Mesut Yılmaz’ı, büyük Türk milletini temsil eden TBMM, bütün soruşturmalarından, akladı ve tertemiz hale getirildi.

Soruşturmaların bir faydası olmuş, gözü Cumhurbaşkanlığı’nda olan Mesut Yılmaz’ın önünü kapatmıştı.

Bu şaibeli politikacıya, hem cumhurbaşkanlığı hem de aklanması ve siyasi geleceği için ölçüsüzce destek veren iki büyük medya kuruluşu vardı.

Doğan ve Sabah grubu.

Sabah grubunun başına gelenler, bu desteğin ne biçim bir menfaatler ağına dayandığını bir parça ortaya çıkardı.

ERTUĞRUL ÖZKÖKHürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, bakın ne diyordu soruşturmalar daha bitmeden:

“Ben geçen cumartesi günü yazdığım yazıda, ...pekálá sahip olduğu tecrübe ışığında Yılmaz'ın adaylığının dışlanmaması gerektiğini belirtmiştim

Adının bu kadar çok konuşulması ile cumhurbaşkanlığı makamının gerektirdiği vasıfların önemli bir bölümüne sahip olması arasında doğrudan bir ilişki olduğu da düşünülebilir.

...Yılmaz Başbakan Yardımcısı olarak sorumluluk alıp hükümet çalışmalarına aktif bir şekilde katılır, koalisyonun icraatına enerjik bir katkıda bulunursa, bu hem ANAP'ın hem de kendisinin imajını iyileştirmesine yardımcı olur.

... Yılmaz'ın dönüşü, ortaya çıkacak olan boşluğu doldurmak, Ecevit'e destek vermek bakımından yararlı olabilir.

... Ayrıca unutmayalım ki, Mesut Bey hem Dışişleri Bakanlığı, hem de üç kez başbakanlık yapmış, dosyalarına hákim, Türkiye'nin sorunlarına vakıf, tecrübeli bir siyasetçi.

Bence Mesut Bey'in bu tecrübesinin hükümete taşınması her bakımdan isabetli olur.”

Özkök, Mesut Yılmaz’ın bir an önce hükümette yer alması için TBMM komisyonlarına mesaj yolluyordu:

“Bu noktada Yılmaz'ın, hakkındaki iddiaları inceleyen TBMM'deki soruşturma komisyonlarına, çalışmalarını hızlandırmaları için bir çağrıda bulunması da gerekiyor. “ (Hürriyet 27 Nisan 2000)

Mesut Yılmaz hükümete girdi ve engin tecrübesini hükümete taşıyarak, hem partisini, hem de Türkiye’yi batma noktasına getirdi.

Ona sorumsuzca destek vererek, hata ve yolsuzluklara dolaylı bir şekilde arka çıkanlar, bir gün hukuki sorumluluklarını da paylaşabilecekler mi acaba?

Ordu ile Dün ve Bugün

MESUT YILMAZ TSK SAVUNMASISene 1997. Yılmaz orduyu savunuyor:

“ANAP Lideri Mesut Yılmaz, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir bakanın Silahlı Kuvvetler'e mensup bir general için ağır hakarette bulunduğunu belirterek "Hükümet sahip çıkması gereken kurumları rencide ediyor. Ordunun rahatsızlığı sürpriz değildir" dedi.

...Tüm kurumların olduğu gibi Silahlı Kuvvetler'in de uyum içinde çalışması sorumluluğunun hükümetin olduğunu söylüyorum. Devleti temsil eden kurumlara sahip çıkılması, bu kurumların rencide edilmemesini sağlamak hepimizin ortak sorumluluğudur, ama ilk kez hükümet sahip çıkması gereken kurumları rencide etmektedir. Bunun kabul edilmesi mümkün değildir." (Milliyet 02.02.1997)

Sene 2001, aynı Yılmaz’ın ordu ile ilgili sözleri:

- “Askerlerin işbaşına geldiği dönemde yolsuzluklar olmayacak mı? En büyük yolsuzluklar o dönemlerde olur. Çünkü ortalık karanlık olacaktır.”

- (Beyaz Enerji soruşturmasının Jandarma tarafından yürütülmesi üzerine) ‘‘Olağanüstü soruşturma yöntemlerinin yasaya aykırı olarak kullanılmasının yaygınlaştırılması, korkarım ki Türkiye'de kötü bir çığır açacaktır. Bu yöntem, amaç dışı kullanılırsa, hukuk devletinden çıkıp, gestapo ve polis devletine gidiliyor endişesi doğacaktır’’

Çete’lerle Kol Kola

Yıl 1997, Mesut Yılmaz muhalefette.

Yılmaz’ın yakın temasta olduğu tanınmış bir “çete reisi” var. Alaattin Çakıcı. Aynı zamanda hemşehrisi de sayılıyor. Temaslar çoğunlukla Yılmaz’ın o tarihte sağ kolu olan Eyüp Aşık vasıtası ile yürütülüyor.

Susurluk olayını kendine puan yapmak için kullanan Yılmaz, Çakıcı ile işbirliği neticesinde, ondan yer altı dünyası ile ilgili önemli bilgiler aldığını sanıyor. Bilgi demek kuvvet demek. O bakımdan bu ilişkiden çok memnun.

Çakıcı’nın ise dini imanı para. O, menfaat görmediği bir iş için küçük parmağını bile oynatmayan akıllı bir psikopat. Polisle, istihbarat teşkilatları ile işbirliği yapmış, tecrübeli bir kriminal.

İnsan kullanmasını çok iyi biliyor. Karşısında amatör bulunca istediği gibi oynuyor, yönlendiriyor. Mesut Yılmaz’ı da saf görmeli ki ona “Kemal Sunal” adını takmış. O da bu ilişkiden memnun.

Çakıcı, ortağı Erol Evcil ile Türk Ticaret Bankasını almayı kafasına sokmuş.

Banka alma modası var ya, o da "banker çete reisi" olacak, haraç paralarının transferi de kolaylaşacak.

O tarihte Türk Ticaret Bankası'nın satışı bahis konusu değil. Zaten bankanın büyük hisseleri "banka çalışanlarına" ait.

Çakıcı hemen Yılmaz'ın hoşuna gidecek bir senaryo yazıyor:

"Çillerler ve Yalı Çetesi bize Türkbank'ı vermeğe söz verdi, ancak sonra vazgeçip 20 milyon dolar rüşvet istediler" diyor.

Herkesten haraç almakla şöhret kazanmış olan ve vermeyeni bacaklarından vurdurtan Mafya Şefi'nin, "kendisinden ve ortağından haraç istendiği" şeklindeki tutarsız senaryosuna, Eyüp Aşık ve Mesut Yılmaz balıklama atlıyorlar.

Çakıcı'ya, "bankayı onlar vermezse biz iktidara gelince veririz, senin hukuki durumunu da düzeltiriz" sözleri veriliyor.

Bir İbret Vesikası

Gelişmeleri 01 Mayıs 1997 akşamı yayınlanan, Flash TV - 23.ncü Saat programından izleyelim:

ERKEK SPİKER : Sevgili izleyiciler, Susurluk kazası ve beraberinde getirdiği iddiaların üzeri örtülmek mi isteniyor? İşte bu soruya en somut yanıtı Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut YILMAZ Parti grubunda daha dün verdi. Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut YILMAZ Susurluk Skandalı’nın unutturulmaya çalışıldığını öne sürüyordu ve Türk Ticaret Bankası’nda yaşanan rezalete dikkat edin diye konuşuyordu.

BAYAN SPİKER : Türkiye’nin yoğun gündeminde Susurluk Skandalı'ndan giderek daha az söz edilmeye başlanmasını çeteler unutturulmaya çalışılıyor diyerek açıklayan Mesut YILMAZ’a göre bu çeteler hala faaliyette.

MESUT YILMAZ ATICIMESUT YILMAZ : Bu rejim bunalımı arasında unutturulmaya çalışılan birtakım gelişmeler de vardır. Bunların en başında da Susurluk sonrası ortaya çıkan gelişmeler geliyor. Artık varlığı bütün kamuoyunun malı olmuş olan bir takım devletin içine sızmış olan çeteler bu rejim tartışmaları içerisinde, bu demokrasi tartışmaları içerisinde kamuoyunun gündeminden uzaklaştırılmaya, düşürülmeye çalışılmaktadır. Ama bundan daha vahim olan bir durum bu çetelerin maalesef faaliyetlerini halen devam ettirmekte olduklarıdır.

BAYAN SPİKER : YILMAZ özellikle Türk Ticaret Bankası’nda yaşananlara dikkati çekiyor.

MESUT YILMAZ : Bugün hala günümüzde yeni rezaletler, yeni eylemler sergilenmektedir. Ben şu anda bunların detaylarına girmeyeceğim. Ama özellikle medyamızın nedense fazla ilgi görmekten, ilgi göstermekten kaçındığı Türk Ticaret Bankası üzerinde oynanan oyunlara, rezaletlere kamuoyunun dikkatini çekiyorum. Anavatan Partisi olarak bu meseleyi çok yakından izlemeye devam edeceğimizi söylemekle yetiniyorum.

ERKEK SPİKER : Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut YILMAZ Türk Ticaret Bankası’nda yaşanan rezalete dikkat edin derken, dün Türk Ticaret Bankası’nın Olağanüstü Genel Kurulu vardı. Genel Kurul öncesinde basın ve yayın kuruluşlarına gönderilen faks mesajlarında ise inanılması güç iddialar yer alıyordu. Faks metninde Olağanüstü Genel Kurulun Susurluk Skandalı’na ışık tutacak gelişmelere sahne olacağı belirtiliyordu. Bu faks mesajını ardından arkadaşlarımız olayı araştırmak için Türk Ticaret Bankası Merkez Binasına gittiler. Ancak bina önünde kızgın emeklilerle karşılaştılar. Emeklilerin dile getirdiği iddialarda çok önemliydi.

BAYAN EMEKLİ : Bunlar burada atmaca gibi başımızda bekliyorlar, bir şey olursa almak için. Doymuyorlar, gözleri doymuyor.

ERKEK SPİKER : Bu sözler Türk Ticaret Bankası Olağanüstü Genel Kurulu sürerken bankanın önünde söylendi. Türk Ticaret Bankası Mecidiyeköy Merkez Binası önünde toplanan banka emeklileri içeriye girmek istemelerine rağmen alınmıyorlardı. Türk Ticaret Bankası emeklilerinin banka önünde toplanmalarının nedeni ise gazete ve televizyon haber merkezlerine gönderilen faks mesajı idi. Faks metninde yazanlar inanılır gibi değildi. Faks metninde Başbakan Yardımcısı Tansu ÇİLLER’in eşi Özer ÇİLLER’den Alaattin Çakıcı’ya kadar pek çok kişinin ismi geçiyordu. İşte faks metni: “Türk Ticaret Bankası’nın bugün çok önemli olağanüstü genel kurulu var. Bu olağanüstü genel kurulun önemi Susurluk skandalı ile ortaya çıkan çetelere de ışık tutacak gelişmeleri içeren toplantıyı izlemenizi rica ederiz. Bu konudaki gelişmeler Özer ÇİLLER, Adil ÖNGEN ve Alaattin ÇAKICI’yı kapsıyor". Bu iddiaları araştırmak üzere Türk Ticaret Bankası önüne gittiğimizde banka emeklilerini beklerken bulduk. Banka emeklilerinin dile getirdiği iddialarsa yine çok önemliydi.

BAYAN EMEKLİ : Tansu ÇİLLER gibi adi bir kadın, eğer çekiyorsa bunu çeksin. Siz bunu söyleyin. Bizim bankayı gammazlamak istiyorsa yeter artık doymadı mı? Gerçekten doymadı mı?

ERKEK EMEKLİ : Yaa şimdi zamanında zaten bir şey almışlar. Kredi almışlar, daha bunların borçlarını ödememişler. Düşünün yani....

BAYAN EMEKLİ : Bunlar burada atmaca gibi başımızda bekliyorlar, bir şey olursa almak için. Doymuyorlar, gözleri doymuyor.

ERKEK SPİKER : İşte banka emeklileri inanılması güç iddialar ortaya atıyorlar. Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut YILMAZ da Türk Ticaret Bankası’nda yaşanan rezalete dikkat edin diyor. Peki Türk Ticaret Bankası’nda neler yaşanıyor. Şimdi olaylara ilk başından başlamak istiyoruz. Susurluk kazasıyla gündeme gelen iddiaları araştırmak için TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu’na ifade veren Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Hanefi AVCI Alaattin ÇAKICI’nın bir banka satış işiyle ilgili olarak Adil ÖNGEN isimli bir eski bankacıyı tehdit ettiğini söylüyor. Tarih 4 Şubat 1997.

EKRANDA YAZILI OLARAK : ZABITLARDAKİ GERÇEKLER

ERKEK SPİKER : Tarih 4 Şubat 97. TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu’na ifade veren Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Hanefi AVCI Türkiye’yi sarsacak iddialarda bulunuyor. Hanefi AVCI sözü Alaattin ÇAKICI’ya getiriyor ve ÇAKICI’nın MİT’le yakın ilişkide olduğunu söylüyor. AVCI ÇAKICI’nın bir banka satışıyla ilgili olarak devlet yönetimine yakın eski bir borsacı olan Adil ÖNGEN’i tehdit ettiğini söylüyor. Hanefi AVCI’nın ifadesi aynen şöyle. Aslında zaten Alaattin ÇAKICI’nın ve kendi adamlarının bütün işleri eskiden beri MİT tarafından organize ediliyor. Yani yurtdışı çıkışlarında yardımcı olunuyor, yurtdışı Türkiye girişleri takibinde de aynı şey geçerli. Hatta bu çok fazla ilerletilmiş durumda... Alaattin ÇAKICI birtakım insanları tehdit ederse, Türkiye’de oradaki insanlar devreye girip yardımcı oluyormuş gibi. Hatta bir olay var Bursalı bir işadamı Erol EVCİL, bu adam geçmişte Alaattin’i birkaç defa kiralamış, birkaç eylemde kullanmış. En son banka açmak istiyor. Banka açmasına mani olan bir takım insanlar var devletin yönetiminde. Bunları 2 milyon dolara ÇAKICI’ya vermeye söz veriyor. Bunun üzerine başkan Mehmet ELKATMIŞ araya giriyor ve etkili kişiler kim devlet yönetiminde diye soruyor. Hanefi AVCI da bu soruya Adil ÖNGEN bir tanesi hatırlıyorum ben diyor. ELKATMIŞ necidir diye sorduğunda Hanefi AVCI şöyle devam ediyor. Bu adam bankacı hatta zannediyorum devlet üst yönetiminde özellikle ÇİLLER’lere çok yakın bir insan, onlarla yakın irtibatta olan. Bu adamın banka açma yetkisi var, imkanı var diye ÇAKICI tarafından tehdit ediliyor. Erol EVCİL 2 milyon dolar ÇAKICI’ya verecek, ÇAKICI da bu şahısları tehdit ediyor diyor ki, öldürür, asar, keserim. Bu adama banka açma vereceksiniz... İşte Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbaratının ikinci adamı Hanefi AVCI Susurluk Komisyonu’na 4 Şubat tarihinde bu ifadeyi veriyor. Ve tarihler 12 Mart 1997’yi yani Hanefi AVCI’nın bu ifadeyi vermesinin üstünden 36 gün geçiyor. Ve İstanbul’da bir olay yaşanıyor ve bu olay Hanefi AVCI’yı tam anlamıyla doğruluyor. Hanefi AVCI Susurluk Komisyonuna Alaattin ÇAKICI’nın tehdit ettiğini söylediği Adil ÖNGEN isimli eski Bankacı Balmumcu’da saldırıya uğruyor. Adil ÖNGEN saldırıdan yara almadan kurtuluyor ama koruması yaralanıyor.

EKRANDA YAZILI OLARAK : 12 MART 1997

ERKEK SPİKER : Ve tarih 12 Mart 97. Hanefi AVCI’nın Susurluk Komisyonu’na ifade vermesinin üzerinden tam 36 gün geçiyor. Hanefi AVCI’nın Susurluk Komisyonunda ÇAKICI tarafından tehdit ediliyor dediği, ÇİLLER’lere yakınlığıyla bilinen eski bankacı Adil ÖNGEN silahlı saldırıya uğruyor. ÖNGEN içinde bulunduğu zırhlı aracın arka koltuğuna yatarak saldırıdan kurtuluyor ama, koruması Hüseyin YOLCU saldırganlara karşılık verince yaralanıyor. Adil ÖNGEN’in MİT tarafından verilen 4 kişi tarafından korunduğu ve üzerinde yeşil pasaportla, başbakanlık kimliği taşıdığı öne sürülüyor. Saldırının ardından gazete ve televizyonları arayan bazı kişiler ise saldırıyı Alaattin ÇAKICI’nın yaptırdığını öne sürüyor. Peki, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Hanefi AVCI’nın komisyona adeta ihbar ettiği ve 12 Mart tarihinde tam anlamıyla doğrulanan olayın ardında yatan gerçekler neler? Hanefi AVCI komisyona verdiği ifadede bir bölümünden bahsediyor. Olayın ardında bir bankanın satışı işi var. İşte ortada dolanan iddialar.

EKRANDA YAZILI OLARAK : MAFYA - PARA - SİYASİ ÜÇGENİ

ERKEK SPİKER : Bu saldırının ardında Hanefi AVCI’nın açıkça ifade ettiği gibi bir banka satışı işi olduğu öne sürülüyor. İddiaya göre Alaattin ÇAKICI Bursalı bir işadamı olan Erol EVCİL’e Türk Ticaret Bankası’nı almak istedi. Ama Adil ÖNGEN bu satışı engelledi. Alaattin ÇAKICI bunun üzerine MİT’ten Mehmet EYMÜR’den yardım istedi ancak olumlu yanıt alamadı. Bir başka önemli iddiaya göre de Adil ÖNGEN Mehmet EYMÜR’ü MİT’e işe sokan kişi. Bunun için Mehmet EYMÜR ÖNGEN’e MİT’ten 4 tane koruma veriyor. Bu aşamada ÇAKICI’nın adamalarının tutuklanması ve EVCİL’in de asker kaçağı olduğu gerekçesiyle hapse konulması ÇAKICI’yı iyiden iyiye çileden çıkarıyor ve ÇAKICI ÖNGEN’e silahlı saldırı düzenletiyor. Ortada dolanan iddialar böyle. Anavatan Partisi Trabzon Milletvekili Eyüp AŞIK da iddiaların ciddiyetine dikkat çekiyor. Eyüp AŞIK’a göre Susurluk skandalından sonra çeteler faaliyetlerini tam gaz sürdürüyor. Eyüp AŞIK Adil ÖNGEN gibi birine MİT’in neden koruma verdiğini soruyor.

EKRANDA YAZILI OLARAK : ÇETELER TAM GAZ

EYÜP AŞIK (YENİLENMİŞ ŞEKLİ)EYÜP AŞIK : Bunca rezalete rağmen, bunca skandala rağmen çeteler aynı işlemlerine devam ediyor. Bir yandan Emniyet Müdürü Sami Hoştan'ı koruduğunu bana bildiriyor, bir yandan bilmem Türk Ticaret Bankası’nın Ahmet’e yada Mehmet’e satılması için adam vuruluyor. O olayın içerisinde de birçok soru işareti kalıyor. Susurlukta meydana gelen kazayla, sizin bahsettiğiniz Adil’in vurulması olayında meydana gelen skandal farklı birşey değil. Adil denilen adama suikast düzenleniyor, veyahut ta işte vurulması isteniyor adamın arabasında MİT mensubu çıkıyor. MİT mensubu yaralanıyor. Vurulan adam MİT mensubu. Devletin görevlisi. Ben şimdi sormak istiyorum devletin görevlisinin Adil’in arabasında ne işi var. Ve yine iddiaya göre Adil’e yeşil pasaport verilmiş, Adile bilmem Başbakanlık Müşaviri belgesi verilmiş. Eğer bu iddialar doğruysa o zaman Susurluktan daha büyük bir skandalla karşı karşıyayız ve bu gergin ortamda dahi devam ediyor.

ERKEK SPİKER : Anavatan Partisi Sinop Milletvekili Yaşar TOPÇU da Hanefi AVCI’nın komisyona verdiği ifadenin yaklaşık bir ay sonra doğrulanmasını hayretle karşılıyor. Yatar TOPÇU Hanefi AVCI’nın komisyona verdiği ifadeyi anlatıyor.

EKRANDA YAZILI OLARAK : TOPÇU ANLATIYOR.

YAŞAR TOPÇU : Hanefi AVCI aktardı bize gelip verdiği ifade de bir işadamından bahsederek bunun çok geçmişi olmayan bir işadamının servetinin derinliği zaman itibariyle derinliği olmayan bir işadamının banka kurmaya kalktığını, buna bankalar birliğinden bir takım engeller çıktığını bunu işte yanlış hatırlamıyorsam söylediğiniz gibi sayın ÇAKICI’nın, yo pardon Alaattin ÇAKICI’nın şeyini vererek, ismini vererek onun o kişi tarafından Alaattin ÇAKICI’yla anlaşıldığını, bunun üzerine gönderilmek istendiğini ve şeyin de bu banka işinin de geri kalan bölümünün yine ÇİLLER’lerin adını vererek bunları araya sokmak suretiyle bu bankayı kurmaya çalıştığının istihbarat bakımından kendilerine geldiğini belirtmişti Hanefi AVCI.

ERKEK SPİKER : Adil ÖNGEN’e yapılan silahlı saldırı olayının gerisinde yatan bir de gizli rüşvet iddiası var sevgili izleyiciler. Bu rüşvet iddialarına yönelik ilk sinyalleri Demokrat Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüsamettin CİNDORUK verdi. Hüsamettin CİNDORUK bir banka açabilmek için bir bakanın yakınına rüşvet vermek gerektiğini söylüyordu.

EKRANDA YAZILI OLARAK : CİNDORUK’TAN ŞOK AÇIKLAMA

HÜSAMETTİN CİNDORUK : Siz müteahhitsiniz, siz bankacısınız, şube açacaksınız, iş alanı açacaksınız, bu işi almak için Başbakanın eşine, Dışişleri Bakanının eşine gidip komisyon veriyorsanız, ancak komisyonla banka şubesi açabiliyorsanız, ancak komisyonla ihale alabiliyorsanız bu devletin ekmeğini, parasını, bu devletin zenginliğini, halkla nasıl yüzleşirsiniz, nasıl paylaşırsınız. Bu nasıl demokrasi?

ERKEK SPİKER : Evet Demokrat Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüsamettin CİNDORUK, banka açmak için bir bakanın yakınına rüşvet vermek gerektiğini öne sürüyor. Anavatan Partisi Trabzon Milletvekili Eyüp AŞIK’ta CİNDORUK’u destekleyen açıklamalarda bulunuyor 23. Saat’te. Eyüp AŞIK bir bakanın yakınına banka açmak için rüşvet istendiğini öne sürüyor. Peki kim bu rüşveti alacak bakan yakını.

EKRANDA YAZILI OLARAK : PARALARI KİM ALACAK?

EYÜP AŞIK : Türk Ticaret Bankası bu işte Adil’in vasıtasıyla birisine verilmek isteniyor. Ama oradan 20 milyon dolar rüşvet isteniyor.

ERKEK SPİKER : Kim istiyor efendim rüşveti?

EYÜP AŞIK : Şimdi Adil’in vasıtasıyla isteniyor ama, yani fevkalade önemli kişilere, devlette şu anda halen görevli bakanlık konumundaki kişilerin yakınlarına gideceği söyleniyor bu paranın. Ha birbirine zincirleme de bağlı sadece ondan ibaret değil. Efendim Kanal 6 televizyonu bilmem kime pazarlanacakmış, bilmem kim kimin arsasını yeşil sahadan çıkartacakmış veyahut ta bilmem imar durumunu düzeltecekmiş yani birbirine zincirleme bağlı birçok vaatler. Ama en önemlisi Türk Ticaret Bankası’na Hazine’den 20 milyon dolar yardım yapılacağı Türk Ticaret Bankası’nın sermayesinin arttırılacağı ve bunun birisine devredileceği ve bu devir olayı karşılığında da 20 milyon dolar rüşvet isteniyor. Ve bu rüşvet verilmeyince o devir işlemi Erol denilen işadamından vazgeçiliyor bundan, başka bir işadamına pazarlanıyor ve bunun üzerine de orada Adil’e suikast düzenleniyor, onun yanındaki devlet görevlisi vuruluyor. Adil dediğiniz aracı kişi vasıtasıyla paranın yalıya gideceği iddiasıyla 20 milyon dolar isteniyor.

ERKEK SPİKER : Sevgili izleyiciler şimdi bu banka satışıyla ilgili karanlık ilişkileri bir kenara bırakıyoruz ve bir başka iddiaya geçiyoruz. İddianın sahibi öldürülen kumarhaneler kralı Ömer Lütfi Topal’ın eti Safiye Topal. Bu iddiaları dile getiren kişi ise Ömer Lütfi Topal’ın Avukatı Ekrem MARAKOĞLU. Ekrem MARAKOĞLU Susurluk komisyonuna verdiği ifadede şok açıklamalarda bulunuyor. Ve işte Yaşar TOPÇU’da bu ifadeyi anlatıyor.

EKRANDA YAZILI OLARAK : 2. İDDİA.

YAŞAR TOPÇU : MARAKOĞLU geldi çok enteresandır olay. Şimdi diyor ki eşi bizi Safiye yemeğe çağırdı. Ne zaman çağırdı sorduk, dedik ki yani tarih neydi. Susurluk olayından üç gün sonra. Susurluk 3 Kasımdır biliyorsunuz. 6 Kasım akşam diyordu yemekte televizyon seyrediyoruz, televizyonda da Susurluk kazasını gösteriyor. Safiye TOPAL diyor televizyona baktı baktı döndü bana dedi ki, Ekrem Bey TOPAL’ın kanı yerde kalmadı. Şimdi bu söz doğru çıkıyor. Nasıl Doğru çıkıyor? Bu susurluk kazasından 1,5 - 2 ay sonra yapılan emniyetin yürütmekte olduğu bu cinayetle ilgili sorutturma sırasında Abdullah ÇATLI’nın parmak izi Ömer Lütfi TOPAL cinayetinde kullanılan iki tane Kalaşnikof tüfekten bir tanesinin şarjöründeki bantta aynen çıkıyor. MARAKOĞLU diyor ki kendisine sordum Sami HOŞTAN’dan mı şüpheleniyorsun, isim zikrederek, Ali Fevzi BİR’den mi şüpheleniyorsun işte Ömer Lütfi TOPAL’ın katillerine katledilmelerine azmettirici olarak karıştığı bir çok isimleri saydıktan sonra bunlardan mı şüpheleniyorsun sorusuna hayır diyor. Onlardan değil. TOPAL’ın öldürülme olayında, katil olayında Özer ÇİLLER’in parmağından şüpheleniyorum.

ERKEK SPİKER : Evet bu iddialar son derece ciddi. Ama şimdi yine ülkeyi sarsacak iddialara geçiyoruz. Bu olayı daha iyi anlayabilmeniz için Adil ÖNGEN’in İstanbul Balmumcu’da nasıl silahlı saldırıya uğradığını hatırlatıyoruz sizlere.

EKRANDA YAZILI OLARAK : MAFYA KANUNU

ERKEK SPİKER : Tarih 12 Mart 97. İstanbul Balmumcu’da bazı MİT mensupları tarafından korunduğu iddia edilen eski bankacı Adil ÖNGEN kimliği belirsiz kişi ya da kişilerin saldırısına uğruyor. Adil ÖNGEN içinde bulunduğu zırhlı Mersedes’in koltuğuna yatıp saldırıdan kurtuluyor. Ama araçtan inip saldırganlara karşılık veren ÖNGEN’in koruması emekli polis memuru Hüseyin YOLCU göğsünden ve batından yaralanıyor. Saldırının ardından gazeteleri arayan kimliği belirsiz kişiler, saldırıyı Alaattin ÇAKICI’nın yaptırdığını iddia ediyor. Ve yine Anavatan Partisi Trabzon Milletvekili Eyüp AŞIK’ın bu olayı ilgili iddialarına geçiyoruz sevgili izleyiciler. Eyüp AŞIK bu silahlı saldırı olayının ardında bir banka satış işinin yattığını, ancak bu işin içinde de başka işler olduğunu öne sürüyor. İşte Eyüp AŞIK’ın iddiaları.

EKRANDA YAZILI OLARAK : KİMİN ELİ KİMİN CEBİNDE?

EYÜP AŞIK : Türk Ticaret Bankası’nı almak isteyen kişiden vazgeçilip başka bir kişiye verilmeye kalkınca işte o Adil denilen adam vuruluyor, onu vururken arabası zırhlıymış, zırhlı araba olduğu için ona birşey olmamış ama onun koruması vuruluyor. Ona koruma niçin veriliyor? Ondaki koruma ne sıfatla ona verilmiş? Ona verilen diğer belgeler ne sıfatla verilmiş? Ve pazarlıklar nasıl yürüyor, öteden beri bu işler nasıl geliyor, maalesef araştırma şansımız da olmuyor.

ERKEK SPİKER : Kanal 6’nın satışı olayı nasıl gelişiyor?

EYÜP AŞIK : Efendim Kanal 6 bu işte biraz detay. Yani Kanal 6’nın da pazarlık içerisine sokulduğu daha sonra da o işin olmadığı bir hadise. Yani bu Türk Ticaret Bankası’nın verilmesi karşılığında Kanal 6’nın da el değiştireceği ve işte parti paralelinde yayın yaptırılacağı, o da pazarlık içindeydi. O daha sonra çıktı. Anlatma olamayınca o çıkartıldı.

ERKEK SPİKER : 20 milyon dolar rüşvet isteyen kişiyi yalı olarak tanımladınız. Yalı çetesi olarak...

EYÜP AŞIK : Yalıya verilmek üzere söyleniyor, yani iddia bu.

ERKEK SPİKER : Yani isim, isim, şahıs ismi kim? Yalı olarak şahıs ismi kimi vereceksiniz?

EYÜP AŞIK : Yahu burada birçok aracı var, ben şimdi doğrudan doğruya

ERKEK SPİKER : Aracıların isimlerini verin, deşifre edelim.

EYÜP AŞIK : Aracılar da birisine verecek muhtemelen. Ben diyorum ki mahkemeye intikal etsin birlikte araştıralım. Biz bizdeki bilgileri verelim mahkeme de bunları araştırsın neticede çıkartsın meydana.

ERKEK SPİKER : Peki biz sizdeki o bilgileri, aracılar dahil biz isimleri öğrenmek istiyoruz.

EYÜP AŞIK : Şimdi bağlantısını ben bugün söylediğim zaman, ismi söylediğim zaman, ispatlamam lazım.

ERKEK SPİKER : Peki, böylesine önemli iddialar neden medyada yer almıyor sevgili izleyiciler? Aslında bu konu daha önce Show TV’ de Kadir ÇELİK tarafından gündeme getirilecekti ama Show TV’ye ve sahibi Erol AKSOY’a baskı yapıldığı ileri sürülüyor. Peki, kim baskı yapıyor. Bu soruyu Eyüp AŞIK’a soruyoruz. Aldığımız yanıt işte.

EKRANDA YAZILI OLARAK : BASINA SANSÜR.

EYÜP AŞIK : Kamuoyundan bu haberler saklanıyor. Yani bir televizyonda bunu haber yapmak isteyen kişiye de baskı yapılıyor, televizyona baskı yapılıyor, televizyonun sahibine baskı yapılıyor yayınlattırılmıyor.

ERKEK SPİKER : Yani Erol AKSOY’a baskı yapıldı ve Show TV’ de yayınlanmadı.

EYÜP AŞIK : Erol AKSOY’a baskı yaptırılıyor, Show TV’de yayınlattırılmıyor. Özer ÇİLLER tarafından yayına sokulmayan bu ikinci yayındır.

ERKEK SPİKER : Yani biraz önce tarif ettiğiniz kişi Özer ÇİLLER mi? Dışileri Bakanı Tansu ÇİLLER’in eşi Özer ÇİLLER mi?

EYÜP AŞIK : Dışişleri Bakanının eşi Özer ÇİLLER bu yayına engel oluyor. Daha evvel çünkü Özer ÇİLLER vasıtasıyla benim bir televizyon programına, Star’da bir televizyon programına çıkışım engellenmişti biliyorum.

ERKEK SPİKER : Evet sevgili izleyiciler bu konu daha önce Kadir ÇELİK tarafından programda işlenecekti. Ancak her nedense yapılamadı bu yayın. Hatta bir akşam Kadir ÇELİK’in arabasına evinin önünde kurşun yağdırıldı.

EKRANDA YAZILI OLARAK : KADİR ÇELİK’E SALDIRI.

ERKEK SPİKER : Bu konu daha önce Kadir ÇELİK tarafından Show TV’de Objektif programında gündeme getirilecekti ama, bir akşam Kadir ÇELİK’in otomobiline kurşun yağdırıldı.

KADİR ÇELİK : Olayı anlatıyor.

ERKEK SPİKER : Kadir ÇELİK bu konuyu gündeme getiremedi ama Hürriyet gazetesi yazarı Emin ÇÖLAŞAN bu konuyu 01 Nisan tarihinde köşesinde ele aldı. İşte 01 Nisan 1997 Hürriyet gazetesi Emin ÇÖLAŞAN’ın köşesinde bu konuyla ilgili yazılanlar. Alaattin ÇAKICI’nın Hürriyet gazetesi yazarı Emin ÇÖLAŞAN’la görüştüğü, ÇÖLAŞAN’ın 01 Nisan’daki yazısından da anlatılıyor. ÇÖLAŞAN 01 Nisan’da köşesinde bakın neler yazmış. “Çakıcı telefonda inanılmaz olaylar anlatıyordu. Anlattığı herşeyin doğru olup olmadığını elbette bilemezdim. Ancak çocuğu üzerine yemin verip her şeyin doğru olduğunu ısrarla belirtiyordu. Sözünü ettiği konu bir bankanın satışı olayı idi. Bu yüzden İstanbul Borsasının danışmanı olan Adil ÖNGEN geçtiğimiz günlerde öldürülmek istenmiş ancak arabası zırhlı olduğu için mermiler sekmiş ve kurtulmuştu. Çakıcının anlattığı sadece bir tek olaydı. Bir banka satışı ile ilgili idi. Burada hepimizin çok yakından tanıdığı isimler geçiyordu. Ve ayrıca çok önemli bir politikacı yakını. Çakıcı, kendisinden “Enişte" diye söz ediyordu. Çakıcı şöyle diyordu: "Sadece bu olayda 20 milyon dolar avanta döndü. Eğer bildiklerimi açıklarsam hükümet düşer. Açıklamaya da hazırım". Madem açıklamaya niyeti vardı niçin konuşmuyordu. Çakıcı bununda yanıtını veriyordu. Bu işlerin içindeyim. Bildiklerimi anlatmak ve elimdeki belgeleri açıklamak için yürekli bir televizyon kanalına, yürekli bir programcıya ve yürekli bir patrona ihtiyacım var. Ben canlı yayına telefon ile katılacağım ve bu olayın içinde yaşadıklarımı anlatacağım. Her şeyi Kadir ÇELİK’in programında açıklayacaktım. Ancak son dakikada bu önemli kişinin baskısı ile programa sansür uygulandı. Bu konuyu geçen gün Kadir ÇELİK’te anlatmıştı. Programı sansür edilmediği taktirde bu olayların perde arkasında o kişinin olduğunu kanıtlayacağını söylemişti. Programı geçen hafta izledim. Bu konu gündeme gelmedi. Demek ki sansür mekanizması çalışmıştı. Burada ÇAKICI’nın bana her söylediğinin doğru olduğunu iddia etmiyorum. Ancak en kötü olasılıkla bile anlattıklarından çoğunun doğru olduğuna inanıyorum."

ERKEK SPİKER : Sevgili izleyiciler Şu anda hattımızın diğer ucunda Alaattin ÇAKICI var. Alaattin Bey iyi geceler.

Alaattin ÇAKICI : Hayırlı akşamlar.

ERKEK SPİKER : Çok önemli açıklamalarınız olacak ama daha önce ben size bir soru yöneltmek istiyorum. Dün akşam Metin ASLAN sizin yeğeniniz olduğu söyleniyor, öldürüldü, sizinle bir ilişkisi var mıydı, gerçekten yeğeniniz mi?

Alaattin ÇAKICI : Metin ASLAN benim ne yeğenim ne de akrabamdır. Bunu Dündar KILIÇ da bilir, kendisine sorabilirsiniz. Metin ASLAN 1,5 yıldır Mehmet Ali YILMAZ’ın yanında bulunmaktadır. Metin ASLAN benim Belçika’dan yakın bir arkadaşımın kardeşidir. Bu cinayetle ilgili hiçbir şey bilmiyorum, yorum da yapamam.

ERKEK SPİKER : Peki, şimdi çok önemli açıklamalar yapacaksınız, ben hemen bu Türk Ticaret Bankası işinde dönen bazı iddialara geçmek istiyorum. Bu konuda neler söyleyeceksiniz, çok çarpıcı iddialarınız olacak sanıyorum.

Alaattin ÇAKICI : Evet. Milletimize iyi akşamlar diler saygılarımı sunarım. Sözlerim ne bir milletvekiline ne de bir parti üyesine değildir. Demokrasinin ve insan haklarının rafa kaldırıldığı bir ülkede yaşamaktasınız. Bugün ülkeyi yönetenler milletimizi kaosun içine itmiştir. Sözde demokrasi adına yola çıkmış ÇİLLER ve Çetesi, ülkeyi kan, gözyaşı, yetim hakkı, çileli insanımızın emeğini, vatan savunmasının top mermisinin parasını gasbetmiştir. ÇİLLER ve çetesi iktidara geldiği günden bugüne kadar hegemonyasını ayakta tutabilmek için devletin çeşitli birimlerinde kendine bağımlı, Stalin dönemindeki Beria’lar gibi, demokrasiye ve insan haklarına düşman işler grubu oluşturmuştur. Sayıları 50’yi geçmeyen bu işler grubu medya patronlarına ve gazete sahiplerine baskı ve terör uygulamaktadırlar. ÇİLLER yanlısı yayın yapan medya ve basın kuruluşlarına farklı, aleyhte yayın yapanlara da ekonomik ve psikolojik terör uygulamaktadırlar. Evet, size anlatmak istediğim, günlerdir medya ve basına koyulan sansürü delmiş bulunmaktayım. Önce Flash TV’ye ve mensuplarına, Sayın Emin ÇÖLAŞAN’a, Kadir ÇELİK’e, dünya görüşlerimiz farklı olan Sayın Doğu PERİNÇEK’e teşekkür ederim. Demek ki basın ordusunda yiğit kalabilenler bunlarmış. Bu ifadeyi kullandığım için tüm basın mensuplarından özür dilerim. Basın mensupları ne yapsın, Özer ÇİLLER ve çetesi babalarının çiftliği gibi devlet bankalarından, gazete ve medya patronlarına krediler verip kendi denetiminde bir basın oluşturmuşlar. Basın mensupları ekmeğinden olmamak için ciddi konuların üzerine gidememektedir. Sayın Mesut YILMAZ, Kadir ÇELİK’le ilgili Erol AKSOY’u arıyor. Kendisine Kadir ÇELİK’in programını neden yayınlamadınız? Erol AKSOY’un cevabı şudur. Yapamam efendim. Yayınlarsam 64. Madde uygulanıp bankamı iptal edecekler diye Mesut YILMAZ’a ifade etmiştir. Bazı medya patronlarına devletin bankalarından kredi, bazılarına devlet ihalesi verilip basın susturulmuştur. Aylar evvel üst düzey bir emniyet görevlisi Susurluk Komisyonunda vermiş olduğu ifade şudur. Erol EVCİL isimli işadamı Ticaret Bankası ile ilgili ÇAKICI’yı kiralamış, ÇİLLER’e yakın Adil ÖNGEN’i tehdit etmiş. Beni ne bir siyasi idare, ne bir holding patronu parası satın alamaz. Adil ÖNGEN yeşil pasaport taşır. Hazine Dış Ticaret Müsteşarlığı kimliği kullanır. ÇİLLER’in bankalar konusunda müşaviridir. Mehmet EYMÜR’ü de MİT’e aldırıp çeteye dahil edendir. Soruyorum, Adil ÖNGEN eski bir Devlet Başkanı mı, yoksa emekli bir MİT Müsteşarı mıdır? Zırhlı araca biniyor, Mehmet EYMÜR’ün dört MİT görevlisi tarafından aylardır korunuyor. Yalı Çetesinin MİT’teki gözü, kulağı, eli olan EYMÜR ne yapsın? Çeteye olan vefa borcunu ödemektedir. Ticaret Bankası’nın alımıyla ilgili önce istenen Kanal 6’nın alınması, Ufuk SÖYLEMEZ, Ahmet ÖZAL ve Erol EVCİL bir araya gelip konuşuyorlar. “Kanal 6’yı alıp ÇİLLER yanlısı yayın yaparsanız, bankayı size vereceğiz." Bunun üzerine ben devreye girip Mehmet KURT’u, Ahmet ÖZAL’ı bir araya, bir ağabeyim olan Mehmet KOCABAŞ tarafından getiriliyor. Mehmet KURT Kanal 6’yı tekrar Ahmet ÖZAL’a vereceğini söyleyince, ben daha sonra yalı çetesinin, bilemiyorum, perde arkası lideri Mehmet ÜSTÜNKAYA mıdır, Özer ÇİLLER midir? Mehmet ÜSTÜNKAYA’yı aradım, Mehmet Bey, dedim, biz Kanal 6 işini bitirdik, Adil Bey bizden Özer Bey’e verilmek üzere 20 Milyon Dolar istedi, biz onlarla böyle anlaşmadık ki, yalı komşunuza lütfen konuşun, bu iş bitmezse, sonu kötü olur. Mehmet Bey’in bana ifadesi şu: “ÇİLLER Ailesi seni sever." Ben de dedim ki, bana bir banka değil, on tane de verseler ben onları sevmiyorum. Çünkü onlar Türkiye Cumhuriyeti’ni ve demokrasiyi sattılar. Ortadoğu’da dünya düzenine çomak sokmak isteyen, Mustafa Kemal düşmanlarını sırtına alıp, ortak hükümet oluşturdular. Bu nedenle sevmediğimi söyledim. Evet, burada Türk Milleti’nin bilmesi gereken bir şeyi açıklıyorum: Yosmanın biri sürekli Türk Milleti’nin bacısı olduğunu ifade etmektedir. Milletimizde bacılık önemli bir makamdır. Tarihte örnekleri vardır, Nene Hatun, Halide Edip ADIVAR gibi. Mekanları cennet olsun. Soruyorum, kendi namusunun korumayan, milletin namusunu nasıl korur? Namusunu koruyamaz lafından dolayı, ÇİLLER basına eğer cevap verirse, konuyu açıklayacağım. Diyorum ki, bir yosma ile, Mustafa Kemal düşmanı olan Aynaroz kadısının birleşmesinden doğan çocuk, Türk Milleti’ne fayda getirmez. Burada milletimize söz veriyorum. Ya yalı çetesini yok edeceğim, ya öleceğim. Saygılar sunar, esenlikler dilerim. Ah, özür dilerim, bir de notum var.

ERKEK SPİKER : Buyurun.

Alaattin ÇAKICI : Bir askeri paşanın Fenerbahçeli Ali ŞEN’e ve Yavuz KAYRAL’a söylediği, zenci bir astsubayla ilgili, ÇİLLER’in kayboluş hikayesi. Nedenini, bunlara anlatmış. Birleşmiş Milletler’de ÇİLLER’in konuşması gerekirken, Büyükelçi niçin konuşmuştur? ÇİLLER ve astsubayın nereye gittiğini, Ali ŞEN’e ve Yavuz KAYRAL’a sorulmasını istiyorum. Saygılarımla, Türk Milleti’nden özür dilerim. Başka, siz bana başka bir şey sormak istiyor musunuz?

ERKEK SPİKER : Tabii, benim size sorularım olacak. Ben şimdi Türk Ticaret Bankası,

Alaattin ÇAKICI : Anlayamadım...

ERKEK SPİKER : Buyurun. Şimdi Türk Ticaret Bankası işine gelmek istiyorum ben.

Alaattin ÇAKICI : Efendim?

ERKEK SPİKER : Türk Ticaret Bankası işine gelmek istiyorum ben. Siz Adil ÖNGEN’i vurdurdunuz mu? Çünkü sizin vurdurduğunuz söylendi, siz mi yaptınız bunu?

Alaattin ÇAKICI : Evet, benim arkadaşlarım tarafından vuruldu ve bunu da kabul ediyorum.

ERKEK SPİKER : Bu banka satış işiyle alakalıydı, bu arada 20 Milyon dolarlık bir rüşvetten bahsettiniz biraz önce satır arasında.

Alaattin ÇAKICI : Evet.

ERKEK SPİKER : Bu 20 milyon dolar rüşveti kim istedi ve nereye gidecekti bu rüşvet?

Alaattin ÇAKICI : Adil ÖNGEN, Erol EVCİL’den istiyor, Özer ÇİLLER’e verilmek kaydıyla, az evvel zaten bu konuya ben açıklık getirdim. Mehmet ÜSTÜNKAYA ile görüşüyorum, diyorum ki yani bizim anlaşmamızda 20 Milyon dolar yoktu, “Kanal 6’nın işini halledin, biz veriyoruz" dediler bize.

ERKEK SPİKER : Evet. Bu Kanal 6 işi nasıl. Yani Kanal 6...

Alaattin ÇAKICI : Vallahi, Kanal 6’yı, Ahmet ÖZAL’ı, Ufuk SÖYLEMEZ arıyor, diyor ki “senin arkadaşın banka almak istiyormuş, Erol, Alaattin’in de arkadaşı. Bu Kanal 6’yı Mehmet KURT’ tan alıp, tekrar siz ÇİLLER politikası yayın yaparsanız, biz size bu bankayı, Ticaret Bankası’nı", orada İhsan Fevzi BEYOĞLU var, ÇİLLER’in yine ekibinden, yani aynı çetenin oluşturduğu halkaların bir zinciri, “ben" diyor, “ona imzayı attıracağım". Tabii, neticede ben çok yakın bir dostum ve ağabeyim olan Mehmet KOCABAŞ’ı arıyorum, lütfen Mehmet KURT Beyi arayın, Ahmet ÖZAL bir araya gelin, bu konuya bir çözüm getirin. Sağ olsun, Mehmet KURTTEPE diyor ki, ben diyor, bana verdiğim parayı ödesinler, ben vereyim diyor.

ERKEK SPİKER : Evet.

Alaattin ÇAKICI : Onun üzerine ben tekrar Mehmet ÜSTÜNKAYA’yı arıyorum ve konuyu anlatıyorum. Tabii, biz bu 20 Milyon doları vermeyince, Adil ÖNGEN, Tansu ÇİLLER’in müşaviri olduğu gibi, Ali BALKANER’in de müşaviridir, yani özel müşaviridir. Bu bankayı Ali BALKANER’e pazarlıyor ve onun neticesinde baktık biz alamıyoruz, biz alamıyor iken, kimse alamasın yani.

ERKEK SPİKER : Evet.

Alaattin ÇAKICI : Benim amacım banka değil.

ERKEK SPİKER : Peki neydi?

Alaattin ÇAKICI : Bazı bilinmesi gereken şeyleri kamuoyuna aktarmaktı. Peki, ben size iyi aksamlar dilerim. Allah’a emanet olun, saygılar efendim.

ERKEK SPİKER : Peki, peki, iyi akşamlar, sağ olun. (Telefon kapanıyor) Sevgili izleyiciler, evet, Alaattin ÇAKICI’nın iddiaları son derece önemli. (Program kapatılıyor.) [Çakıcının konuşmasını sesli dinlemek için tıklayınız]

Çakıcı'nın Kanunsuz İşlerinin Takipçileri

ÇAKICI EKİBİMesut Yılmaz grubu ile Çete Reisi Alaattin Çakıcı'nın yakın işbirliğini açık bir şekilde gösteren bu ibret belgesini özellikle bir bütün olarak yayınladık.

Bu bir utanç belgesi.

Mafya Şefi istiyor, bu ülkede Başbakanlık yapmış Mesut Yılmaz onun isteği doğrultusunda açıklama yapıyor, televizyona çıkıp konuşuyor, Mafya Şefinin açıklamalarına yer vermedi diye Show TV'nin sahibi Erol Aksoy'u arayıp hesap soruyor.

İş bununla kalsa, yanıldı, kandırıldı, alet edildi diye düşünebilirsiniz.

Kısa bir süre sonra Mesut Yılmaz Başbakanlık makamına geliyor. Yaptığı ilk iş, Türk Bank'ı Alaattin Çakıcı'nın işaret ettiği kişiye satmak.

"Çetelerle mücadele ediyormuş". Hadi canım sende, gülerler adama.

Bu ülkede bakanlık yapmış Eyüp Aşık, sanki Çete Reisi'nin avukatı.

Yakın tarihte belki "Genel Başkan" olurum ümidiyle, saç ektirdi, lens taktı, bıyıklarını kesip şeklini değiştirdi ama, düşük karakterini yenileyemedi.

ANAP'ta ümidini yitirince, bir zamanlar Alaattin Çakıcı'ya televizyon kanallarından küfür ettirttiği Tansu Çiller'in yanına yamandı. Utanmadı, sıkılmadı, kendini ve kapasitesini hiç bilemedi.

Onu partisine kabul eden Tansu Çiller'i de anlamak mümkün değil.

Herhalde bizim kavrayamadığımız bu oyuna "politika" diyorlar.

Şimdi Eyüp Aşık'a soruyoruz:

- Türkiye Cumhuriyeti'nde Bakanlık yapmış bir milletvekili olmana rağmen, o televizyona Mafya Şefinin sözcüsü gibi çıkıp sana ezberletilen sözleri söylemekten utanç duymadın mı?

- "O Adil denen adam" diye bahsettiğin Adil Öngen, o tarihte İstanbul Menkul Değerler Borsası'nın müşaviriydi. Bindiği zırhlı Mercedes otomobil Borsa'ya aitti. Şöförü ve koruması da Borsa'nın personeliydi. Adil Öngen, meslek hayatı temiz, hiç bir şaibeli işi olmayan, çevresince sayılan ve sevilen bir kişi. Yani senin eline su dökemeyeceğin bir kimse. Sen daha konumunu dahi bilmediğin ve araştırma ihtiyacı duymadığın bir kişi hakkında televizyona çıkıp nasıl bu kadar kesin iddialarda bulundun? Adil Öngen, kendisi ile hiç bir bağlantısı bulunmayan ve o tarihte satılması mümkün olmayan Türk Bank'ın satışı için kimden, ne zaman, nerede 20 milyon dolar rüşvet istemiş? Neden bu iddialarını Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılanırken gündeme getirmedin, geçiştirdin?

- Adil Öngen'e yönelik saldırıda arabasından MİT mensubu çıktığını ve bu MİT mensubunun vurulduğunu iddia ediyorsun. Halbuki o olayda vurulan emekli bir polis ve Adil Öngen'in özel bir tanıdığı. Keza Adil Öngen'de yeşil pasaport olduğunu da iddia ediyorsun. Başka yayınlarda da kesin bir dille Adil Öngen'e MİT'den 4 adet koruma tahsis edildiğini, bu tahsisin Mehmet Eymür tarafından yapıldığını belirtiyorsun. Bütün bu sözlerin Çete Reisi Çakıcı'nın sözleri ile aynı. Sen Çakıcı'nın her ay maaşa bağladığını söylediği milletvekillerinden biri misin? Değilsen, böyle bir yalanı uydurmakla ve olaya MİT ve Mehmet Eymür adını karıştırmakla neyi amaçladın? İddialarını ispat edemeyenlerin ne şekilde adlandırıldığını biliyor musun?

- Hayatı suç işleyerek geçmiş bir Çete Reisini, itibarlı bir adam gibi televizyon karşısına çıkartıp, devleti yönetenlere küfrettirmek, onların şeref ve hasiyetlerinle oynatmak, tehdit ettirtmek sana haz verdi mi?

ÇEVİK BİR - AHMET ÇÖREKÇİGelelim Alaattin Çakıcı'nın Flash TV'de Tansu Çiller'in namusuna yönelik iddialarına ve bu dedikoduyu ortaya atan "askeri paşa"ya.

O tarihte Çakıcı ve Erol Evcil ile ilişkili iki paşa vardı. Zaten Çakıcı ve Evcil aralarında bunlara isim takmışlar.

Biri "Rakamlı", yani Çevik Bir.

Diğeri "Çörekçi", yani Ahmet Çörekçi...

Çiller'le ilgili dedikoduda, Fenerbahçeli Ali ŞEN ve Yavuz KAYRAL ismi geçtiğine göre bahsedilen paşanın, Çevik Bir olduğu anlaşılıyor.



ÜNAL KORUKCUÇevik Bir, İşbankası Genel Müdürü Ünal Korukçu ilişkileri ve İşbankası'ndan Erol Evcil'e verilen yüksek krediler, Çakıcı-Evcil konuşmalarında bandın bir kopyesinin Bir'de olduğu hususları ve Mehmet Ağar, Turgay Ciner, Alaattin Çakıcı, Abdullah Çatlı ilişkileri dikkate alınırsa organizasyon daha iyi anlaşılır.

Şimdi bir soru geliyor akla.

Mafya'nın Mesut Yılmaz'dan tayinini istediği komutan acaba kim di? (Hürriyet 02 Ekim 1998)

Sözünü Tutmazsan Yakarım

MESUT YILMAZ - KORKMAZ YİĞİT BANKA SATIŞIHaziran 1997'nin son günleri. Mesut Yılmaz, askerin, medyanın, köşkün desteği ile Başbakanlığa taşınıyor.

Bol vaad, "Çeteleri bitireceğim, Türkiye'ye çağ atlatacağım" gibi süslü sözler. Havası yerinde.

Kuvvet elinde, artık Çakıcı'ya ihtiyacı yok.

Ama bilmiyor ki Çakıcı zor lokma.

Esasında Çakıcı'nın istediği de atla deve değil.

MİT'te , Poliste bazı nokta tayinleri, Türkbank'ın satışı ve ve af kanunu ile suçlarından arınmak...

Çakıcı Ocak 1998'e kadar sabrediyor. Ondan sonra basın organlarına telefon ederek elinde hükümeti düşürebilecek bantlar olduğunu yaymaya başlıyor.

Mesaj yerine ulaşıyor.

Müsteşar Atasagun ile Yavuz Ataç devreye girip aracılık yapıyorlar. Sözler yenileniyor ve Çakıcı'nın tansiyonu düşürülerek uzlaşma sağlanıyor.

Tepetaklak

Her şey yoluna girmiş, Türkbank Çakıcı'cının adayı Korkmaz Yiğit'e satılmış, MİT'teki nokta tayinleri gerçekleştirilmeye başlanmıştır.

ÇAKICI FRANSA'DA TUTUKLUBirden her hey tepetaklak olur. Çakıcı 18 Ağustos 1998

tarihinde, Türk-Fransız polisinin işbirliği neticesinde, Fransa'da yakalanır.

Mesut Yılmaz ve avenesinin "Çakıcı'yı biz yakalattık teranelerine bakmayın. Kesinlikle haberleri yoktu ve Çakıcı yakalanınca şoka girdiler.

Zaten Mesut Yılmaz, Çakıcı'nın ileride de başına bela olacağını düşündüğünden onun canlı yakalanmasını istemiyordu.

Peki Başbakan Mesut Yılmaz ve tayfasına rağmen bu operasyonu hangi güçler gerçekleştirdi.

Bu olayı çözebilmek için Mehmet Ağar'ın DYP'nin başına geçme operasyonu ve Çevik Bir ile Mesut Yılmaz'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı yarışını dikkate almak gerekir. Bu operasyona belli kesimlerden iç ve dış destek verildiği muhakkak.

Gerçi bu operasyon beklenen neticeleri getirmemiştir ama, Mesut Yılmaz'ın fena bir şekilde deşifre olmasına ve Çakıcı'nın cezaevini boylamasına neden olmuştur.

İki Kasetlik Yılmaz Hükümeti

BASINLA SOHBET TOPLANTISIHikayenin devamı malum.

Önce, Eyüp Aşık - Çakıcı kaseti ile Eyüp Aşık bakanlıktan olmuş, sonra ortaya çıkan Korkmaz Yiğit - Çakıcı kaseti ile Mesut Yılmaz hükümeti düşmüştür.

Bu arada Mesut Yılmaz ve ekibinin, hem yönlendirip hem de bütün suçu üzerine yüklemeye çalıştıkları Korkmaz Yiğit'in açıklama kaseti de tuzu, biberi.

Kasetler piyasaya çıktıktan sonra görüntü tam bir tiyatro.

MESUT YILMAZ - ARENA'DA AÇIK OTURUMBaşbakanlıkta kaybolan gizli evraklar,

Basınla sohbet toplantıları,

Açık oturumlar,

"Çetelerle mücadele" edebiyatı, MİT'den alınan belgeler, ve saire, ve saire.

Bütün taktikler geri tepti. Millet uyanmıştı.

25 Kasım 1998'de, Muhalefetin Türkbank'ın ihalesine fesat karıştırıldığı gerekçesiyle Başbakan Yılmaz için verdiği gensoru önergesi, TBMM'de 314 oyla kabul edilince, 55'inci hükümet düştü.

Böylece Yılmaz, Cumhuriyet tarihinin yolsuzluk suçlamasıyla hükümetten düşen ilk Başbakanı ünvanını kazandı.

Kapanış

MAVİ AKIM - MOSKOVA TOPLANTISITarih 29 Aralık 1999 Çarşamba.

Meclis'te kavgalı bir kapanış.

"TBMM'deki 2000 Mali Yılı Bütçesi üzerindeki son görüşmeler sakin başladı, ancak DYP lideri Tansu Çiller ve Başbakan Bülent Ecevit'in sert sözleri üzerine siyasi restleşmelerle bitti. Karşılıklı eleştiriler nedeniyle Çiller ve Ecevit kürsüye ikişer kez çıktılar.

...Çiller'in, hükümete sert eleştirileri, Mavi Akım projesi ve Yılmaz'ı ima ederek "Hükümette olmayanlar birisinin yanına kardeşini de alıp Moskova'ya iş bağlamaya gitti" sözü Genel Kurul'u karıştırdı.

...Çiller'in Mavi Akım projesi konusunda "Hükümet olmayan birinin, yanına kardeşini de alıp iş bağlamaya gittiği hangi AB ülkesinde görülmüş" biçimindeki suçlamalarına yanıt vermek için söz alan ANAP lideri de sert üslup kullandı. Rusya'ya Moskova Belediye Başkanı'nın davetlisi olarak gittiğini belirten Yılmaz, "Mavi Akım'la ilgili hiçbir resmi görüşme yapmadım. Bu proje ile gönül borcum var. Ama bu proje ile benim değil, 3. derece akrabalarımın organik bağı olduğunu söyleyenler bunu kanıtlasınlar tüm sıfatlarımdan istifa edeceğim" dedi."

Bu konudaki gelişmeleri biliyorsunuz. Mesut Yılmaz'ın bu sözlerinin tamamiyle yalan olduğunu da.

Ama o pişkin bir şekilde yerinde oturuyor.

Toplumlar layık oldukları şekilde idare edilir derler.


Bizce Türk insanı buna layık değil. Türkiye'de yaşayan insanların, her anı yalan dolan ile dolu, beşeri hırslarından başka bir şey düşünmeyen idarecilere mahkum olması sadece büyük bir talihsizlik.

-Bitti-