MİT Müsteşarı'na Mektup
[ 26/7/2001 - 11:00 ]  By Atin  anadolu@atin.org

İşte Abdullah Çatlı ve arkadaşlarının ne zaman, kimler tarafından kullanıldığı tartışmalarına açıklık getirecek, günümüzden on altı sene önce yazılmış tarihi bir mektup. 
Bu mektubu, MİT'le ilgili tüm yakışıksız olayları Şehit MİT Müsteşar Yardımcısı


16 Sene Önceki Belge

İşte Abdullah Çatlı ve arkadaşlarının ne zaman, kimler tarafından kullanıldığı tartışmalarına açıklık getirecek, günümüzden on altı sene önce yazılmış tarihi bir mektup.

Bu mektubu, MİT'le ilgili tüm yakışıksız olayları Şehit MİT Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas ve Mehmet Eymür'e monte etmeye çalışanlara ithaf ediyoruz.



10 Temmuz 1985

Sayın Burhanettin BİGALI
Korgeneral
MİT Müsteşarı
ANKARA

Sayın Müsteşarım. Nedenlerini tahmin ettiğim sebeplerle aldığınız görevimden [1] bugün ilişkimi keserek ayrılacak, yeni görevime başlayacağım.

Haklı bir mücadelenin adamı olarak, meslek hayatımda yediğim bu darbe beni ümitsizliğe sevk etmeyecektir.

Zatıalinize bu satırları kendi derdimden ziyade mesleki nedenlerle yazmayı görev bildim. Şöyle ki;

Bugün bütün dünyanın adından bahsettiği Abuzer Uğurlu, 1974-1979 yılları arasında teşkilatımızca (İstanbul) ..... kullanılmıştır. Bir dublaj operasyonu diyebileceğimiz bu faaliyetin zamanla aleyhimize geliştiği bugün apaçık ortadadır.

Buna merkezi olmayan disiplinsiz bir sevk ve idare, zamanla menfaat ilişkilerine dönen mesleki temaslar ve K/O - Ajan ilişkilerinde sevk ve idare edilen şahsın geniş imkan ve para gücünün yanı sıra, elemanın hasım servisten olan menfaatlerinin kıyaslanmayacak kadar üstün olması gibi sebepler neden olmuştur.

Bildiğim kadarıyla Abuzer Uğurlu ile resmi ilişkinin kesilmesinden sonra da bazı kişisel temaslar devam etmiştir. Duyduğuma göre Mataracı davası ile ilgili olarak gözaltına alınan A. Uğurlu’yu, kaçakçılık konularına bakan bir mensubumuz, yanında eski İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı Komando Mustafa olduğu halde Beşiktaş’ta Abuzer’in Mercedes otomobili ile polise teslim etmiş, iyi davranılması için adı geçenden külliyetli miktarda para da alınmıştır.

Kanaatime göre Abuzer Uğurlu, Sovyetler ve Bulgarlar tarafından Türkiye’de bir "baş ajan" şeklinde kullanılmış, Abuzer ve Bekir Çelenk vasıtasıyla MHP ve Ülkücülere hulul edilmiş, Türkiye’de İpekçi cinayeti, Bahçelievler cinayeti, Adana Emniyet Müdürü cinayeti gibi provokatif ve halkın güven duygusunu kaçıran, nefret yaratan ve güvenlik güçlerini sağ mihraklar üzerine teksif eden operasyonlar planlanmıştır.

(Ağca) PAPA suikastında muvaffak olsaydı hem Hristiyan alemi Türkiye’ye cephe alacak hem de yurt dışında bulunan Ülkücüler Batı Güvenlik güçlerinin bir numaralı hedefi haline getirilecekti. Tabiatıyla bu arada hem PAPA hem de Polonya’daki direniş hareketi cezalandırılmış olacaktı.

Tetkik edildiği zaman yukarıda saydığım ve provokatif operasyonlar olarak nitelediğim faaliyetlerin tümünün faillerinin (Ağca, Oral Çelik, Abdullah Çatlı, Aydın Telli vs. gibi) Abuzer Uğurlu, Bekir Çelenk ve Bulgaristan ile iltisaklı olduğu görülecektir. Bunları ancak normal bir vatandaş sağcı veya Ülkücü olarak nitelendirebilir.

Bulgarlar Bekir Çelenk’i aniden Türkiye’ye yollamışlardır. Nedeni anlaşılmamıştır. Yakın tarihte öğrendiğime göre Bekir Çelenk’in Bulgaristan’da ifadesini almaya giden İtalyan Savcı, Bekir Çelenk’in telefon defterinde, İstanbul MİT Teşkilatına ait telefonlar da tespit etmiştir.

Halen bu tutanaklar Emniyet Teşkilatında mevcuttur. Bu Bulgar’ların hazırladığı bir mizansen olabilir. Buna rağmen Ağca davasında sıkışacaklarını anlayan Bulgarların dünya kamuoyunun dikkatini Türkiye üzerine çevirmesi mevcut ilişkileri dikkate alındığında gayet kolay olacaktır.

Sovyet ve Bulgarlar Türk yeraltı dünyasının büyük bir bölümünü bir başka amaçla daha kullanmışlardır. Normal Espiyonaj faaliyetleri ile ulaşamadıkları üst düzey yöneticilere Mafya vasıtasıyla ve menfaat ilişkileri ile yaklaşmışlardır. Bugün birçok tahkikatın engellenmesi bu ilişkilerin ortaya çıkması korkusundan kaynaklanıp, menfaat ilişkilerinin devlet güvenliğinin üstüne çıkmasına neden olmaktadır.

Yine Kontr-Espiyonaj olarak dikkatle incelenmesi gereken diğer eski bir faaliyetimiz ise halen İstanbul’da mukim İ.Ö ve ortağı olduğu TT Şirketidir.

İ.Ö., eski Milli Türk Talebe Derneği yöneticilerindendir. Adı geçen 1970’li yıllarda bir Bulgar’a yaklaşma operasyonunda kullanılmış, bahse konu operasyon iyi bir şekilde neticelenmemiştir.

O tarihte Bulgarların ....... işlerinin büyük bir kısmını yüklenmiş olan TT ve İ.Ö'nün geleceği de bu operasyon neticesinde tehlikeye düşmüştür.

Buna rağmen İ.Ö'nün işleri geçen seneler zarfında ilerlemiş, bu ilerleme nispetinde de K/O-Eleman ilişkileri de ciddi havasından çıkmıştır.

Bulgar masasına bakan bir sorumlunun eşi, bir Bulgar gemisi ile Akdeniz turuna çıkmış, TT'nin .......deki Moteli, aynı görevli ve arkadaşlarının tatillerini geçirdikleri ve kumar oynadıkları bir sayfiye yeri haline gelmiştir.

Teşkilatımızdan geçici bir süre ayrılan bir diğer üst dereceli yönetici TT’nin bir yan kuruluşunda görev almıştır.

Ne tesadüftür ki bu görevlinin turizm ve hediyelik eşya sahasında çalıştığı PALMO MAYORKA’ya aynı tarihlerde PAPA olayının faili Mehmet Ali Ağca’da gitmiştir.

Aynı üst dereceli yetkili halen Mehmet Ali Ağca’nın arkadaşları olan ve kime hizmet ettikleri açıklık kazanan kişilerle işbirliği suretiyle Teşkilatın (hatta devletin) yurt dışındaki önemli operasyonlarını yürütmektedir.

İnsanlardan oluşan gizli teşkilatlarda da yanlışlıklar yapılması doğaldır. Yanlışlıkların düzeltilmesi başta zatıaliniz olmak üzere hepimiz için tarihi bir görevdir.

Abuzer Uğurlu, Bekir Çelenk, TT ve benzeri vakalar derinlemesine incelenmeli, bu konudaki sapmalar devletin yüksek menfaatleri doğrultusunda ve usulünce düzeltilmeli, Teşkilatımız adeta Sovyet-Bulgar oyunlarına alet olan basit bir İstihbarat Teşkilatı havasından çıkarılarak devletine yakışır tarihi itibarı kazandırılmalıdır.

Eveliyatı zatıalinizden önceki tarihlere dayanan yukarıdaki konuları açıklıkla sunduğum için beni yanlış anlamayacağınız ümidiyle ve saygı ile,

Arzederim.

Mehmet EYMÜR
D.Bşk.Yrdc.


[1] Bu tarihe kadar (1983-1985) MİT Kaçakçılık Şubesinin başında olan Mehmet Eymür, bu tarihten 1-1.5 ay önce kaçakçılara yakın bazı çevrelerden görevden aldırılacağını öğrenmiş, fakat buna ihtimal vermemiştir. Ancak daha sonra, “orada senin gibi başarılı bir personele ihtiyaç var, hem de yüksek maaş alırsın” diye “Beyrut’a” tayin edilmek istenmiş, kabul etmeyince Adana’ya tayini çıkmıştır. Eymür bunun üzerine zamanın MİT Müsteşarı Burhanettin Bigalı’ya, tayininin Mafya tarafından yaptırıldığını belirten, idareyi ağır şekilde suçlayıcı bir dilekçe vermiştir. Bigalı bu tepki üzerine Eymür’e, “Ailevi sebeplerle Ankara’da kalması gerektiğini belirten” yeni bir dilekçe yazdırtmış ve Adana tayinini iptal ederek, MİT Okulu’na “Öğretim Görevlisi” olarak atamıştır.