Bir Öneri: Poligrafi
[ 24/5/2000 - 11:00 ]  By Okuyucu  anadolu@atin.org

Ortalıkta dolaşan yalanlardan, maksatlı haberlerden dolayı Türk halkı artık neye ve kime inanacağını bilmiyor.

Yalan ve maksatlı haberlerin, halkı etkilediği kadar resmi kişileri ve adli makamları da etkilediği


Yalanlarla Yaşayan Bir Toplum Olduk

Ortalıkta dolaşan yalanlardan, maksatlı haberlerden dolayı Türk halkı artık neye ve kime inanacağını bilmiyor.

Yalan ve maksatlı haberlerin, halkı etkilediği kadar resmi kişileri ve adli makamları da etkilediği muhakkak.

Özellikle kamu hizmeti yapan insanları yalan söyleme alışkanlığından kurtarmak, bu topluma yapılabilecek en büyük iyiliktir.

Çözüm İçin "Poligrafi"

Bunun için ileri toplumlarda geçerli bir şekilde uygulanan "Poligrafi", yani halk deyimi ile "Yalan Makinası" kullanılmasını öneriyoruz.

ABD'de poligrafi kullanımı son derece yaygın. Senato'daki şahitlik müessesesinden "belli bir işe müracaata" kadar, ABD Başkanından, hastahane işçisine kadar, çok geniş bir alanda kullanılıyor. Her eyaletin başsavcılığının ve şerifinin "poligrafi merkezi" var.

Çünkü ABD'de, özellikle "kamu görevi yapan" kişilerin yalan söylemesi hem suç hem de toplumsal bir ayıp sayılıyor. Bu yüzden "FBI", "CIA" gibi önemli güvenlik kuruluşları dahil bir çok resmi organizasyonda, hem işe girişte, hem de terfi ederken "poligrafi" kullanılıyor.

ABD'de poligrafi konuda kapsamlı bir hukuki düzenleme de mevcut. Web'de "Polygraph" şeklinde bir arama yaparsanız bu söylediklerimize rastlarsınız.

Öncülüğünü Yapalım

Gelin bu işin Türkiye'de öncülüğünü yapalım. Biz bu "poligrafi" testine ve neticesine hazırız

Bunu herhangi bir resmi kuruluş veya kamu yararına hizmet veren bir organ üstlensin. Bu konunun dünyadaki en uzman kişisini bulsunlar. Teste ilk önce "Doğu Perincek" ile katılalım.

Daha sonra, Susurluk olayına karışanlar, şaibeli banka satışlarında bulunanlar, çete mensupları ile icrayı faaliyet gösterenler, suçları örtbas etmeye çalışanlar, ajan olduğundan şüphelenilenler, nüfus casusları da teste katılsınlar.

Bakalım yalanlarla toplumu aldatanlar, makineyi de aldatabilecekler mi?

Yalan Haber Üreten Gazeteciler de Katılsın

Bu arada 23 Mayıs 2000 tarihli "Eymür'ün açık adresi elçilikte" başlığı ile yazı yayınlayan, bir yandan adres vererek bizi terör örgütlerine hedef gösterirken diğer yandan elinde hiç bir hukuki veri olmadığı halde provakatör "Aydınlık" dergisinin seviyesine düşerek, bizi "Devletin sırlarını ifşa etmek" ve "ABD'ye casusluk" yapmakla suçlayan MİLLİYET Gazetesinin sorumluları ile aynı şekilde yalan haber üreten diğerleri de bu teste katılsınlar. Kimin nereye hizmet ettiği ortaya çıksın.

Evet, açıkça çağrıda bulunuyoruz. Şerefine, onuruna düşkün olan, kendine güvenen gelsin "poligrafi" testine katılsın. Sadece birkaç soruya "Evet" veya "Hayır" diye cevap verecekler. O kadar basit.

Ajan mısın? Evet - Hayır,

Kod adın Siyah mı? Evet - Hayır

Bir istihbarat teşkilatına hizmet ediyor musun? Evet - Hayır

Çakıcı ile görüştün mü? Evet - Hayır

Çakıcı'ya kaç dedin mi? Evet - Hayır

Öcalan'a haber yolladın mı? Evet - Hayır

Banka satışını Çakıcı'nın isteği üzerine mi yaptın? Evet - Hayır

Banka satışı için "düzmece yazı verdin mi? Evet - Hayır

Çakıcı aranırken onunla işbirliği yaptın mı? Evet - Hayır

Kırmızı pasaport verdin mi? Evet - Hayır

Yazıyı sana istihbarat teşkilatı mı dikte ettirdi? Evet - Hayır

Abdullah Çatlı'yı tanıyor musun? Evet - Hayır

Mavi Akım'a ortak mısın? Evet - Hayır

İşte bu kadar basit.

Mecliste Yalan Rüzgarları

TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu geçtiğimiz yıllarda en çok yalan söylenen yerlerden biri olmuştu. Bu demokrasi ve TBMM'nin manevi kişiliği açısından üzücü bir sahneydi.

Bildiğimiz 1-2 ifadeden örnek verelim:

Nuri Gündeş

28.01.1997 tarihinde eski MİT Başkanlarından Em. Yarbay Nuri Gündeş ifade veriyor:

NURİ GÜNDEŞ - Efendim, ulvi bir vazifedir; bu pisliğin ortaya çıkması mutlaka lazım.

BAŞKAN - Bunu dikkate alarak, o zaman, biz şöyle soralım; yani, siz, Abdullah Çatlı'yı tanır mısınız?

NURİ GÜNDEŞ - Hayır, tanımam efendim.

BAŞKAN - Veya Abdullah Çatlı ile bir irtibat oldu mu devletin bazı kademelerinde, istihbaratın; işte, deniliyor ki, işte, MİT, bunu belli bir süre çalıştırdı, kullandı, dışarılarda, içeride neyse, birtakım operasyonlar yapıldı; ondan sonra, emniyetin buna sahip çıktığı; bu konularda...

NURİ GÜNDEŞ - Sayın Başkan, ben şu kadarını söyleyeyim: Millî İstihbarat Teşkilatı, kanunda da belirtildiği üzere, istihbarat yapar, sadece ve sadece icra için alınan bir fonksiyonu vardır; bu da, istihbarata karşı koymak. İstihbarata karşı koymak malum, yabancı ülkelerin Türkiye'ye müteveccih müspet, entellijans bilgi derleme çalışmalarına engel olmak, onları suçüstü yapmak ve bu arada da Polis Vazife ve Selahiyet Kanunlarını kullanmaktır. Onun dışında icra yetkisi yoktur bu gizli servisin. Yalnız, ben, size maziden bir kontr espiyonaj operasyonundan bir misal vereyim. Şimdi, Amerikalıya hizmet ettiği söylenen bir emekli kurmay albayın, uzun çalışmalardan sonra yakalanışı, tevkif edilişi ve Mamak Cezaevindeyken bana yazmış olduğu mektubu şurada okursam, size, MİT'in işlevinin ne denli.... (Konu başka bir alana kayıyor).

NURİ GÜNDEŞ - ....... Bizim teşkilatta, böyle pislik işlere karışacak insanların barınmasına imkân yoktur. (MİT Müsteşarının sözlerine ne kadar benziyor değil mi?)

BAŞKAN - Ama, efendim, doğru, şimdi, öyle olması da gerekiyor, bütün kuruluşların öyle olması gerekiyor. Şimdi, bize gelen bilgilerde ve birtakım bilgisine başvurduğumuz kişiler, Abdullah Çatlı'nın belirli bir süre bazı işlerde kullanıldığını söylüyorlar.

NURİ GÜNDEŞ - Şimdi, bakın, Abdullah Çatlı, 1977 yılından beri bizim hedefimiz; yani, buna ait bilgiler MİT'te vardır, dosyada vardır, arşivde vardır. Kullanılıp kullanılmadığını bilmiyorum, bir şey söyleyemem; ama, biz, istihbarat için Ermeni'yi de kullandık. İstihbaratı nereden alacaksınız, hedefe yakın veya içinde motifi uygun diye bizim tarifnamelerimizde bir şey vardır; yani, hedefe yakın, hedefin içine girip bilgi alabilecek, motifi ve çalışma maskesi de uygun olacak. Bu insanları kolay kolay bulup seçemezsiniz, bilmiyorum, bir şey söylemiyorum bu adam çalıştı mı çalışmadı mı?

Metin Günyol

Diğer bir ifade. Yine eski MİT personelinden Metin Günyol.

GÜNYOL, "1965 senesinde Servise girip, inkitalı olarak 22 Mart 1981 tarihine kadar çalıştığı, 1982 Ekim ayında tekrar servise dönüp 1986 yılı Ocak ayına kadar Serviste çalıştıktan sonra istifa ederek özel sektörde çalışmaya başladığını,

Serviste istihbarat bölümünde değerlendirmeci olarak çalıştığı için Devlet'in bazı kişileri ASALA veya PKK'ya karşı kullandığını bilmedigini,

Abdullah ÇATLI, Oral ÇELİK, Haluk KIRCI, Yasar ÖZ, Tarık ÜMİT gibi kişilerin yurt dışına çıkışta kullandıkları pasaportların sahte olduğu hususunda bilgilerin intikal etmesi üzerine tahkiki için yazılar geldiğinde tahkik ettirilerek bölge müdürlükleri vasıtalarıyla arşiv araştırması yapılıp, kaldırıldığını,

MİT'in bu tip insanları operasyonlarda kullandığını tahmin etmediğini, yukarıda adı geçenlerin yurtdışına gönderilişini organize ettiği söylenen METE Beyi de tanımadığını, kendisinin kasıtlı olarak METE Bey diye lanse edildiğini,

Abdi İPEKÇİ öldürüldüğünde ve AĞCA hapisten kaçırıldığında Teşkilatın kendisini görevlendirdiğini, ve AĞCA ile ilk röportajı da kendisinin yaptığını, faili meçhul olayı çözmek için çok çaba sarfettiklerini,

Uğur MUMCU yazılarında Mayorka'ya gidişinin Ağca tahkikatıyla ilgili olduğunu iddia etse de kendisinin Servisten ayrılıp Mayorka'da Otoban diye bir şirketin Genel Müdürlüğünü yaptığını, bu tür konuları gündeme taşıyan medyanın kendisiyle görüşme yapmamalarına rağmen aleyhinde çok şeyler söylendiğini, ( Not: MUMCU'nun Metin GÜNYOL'un Palmo Mayorka'ya AĞCA'nın tahkikatı ile ilgili gitiiği gibi bir iddiası olmadı. MUMCU, AĞCA'nın aynı tarihlerde adaya gitmesini "Metin GÜNYOL ile mi buluştu?" şeklinde yorumlamıştı.)

İpekçi davasında asıl suçlunun AĞCA olduğunu, ....

AĞCA'nin Beyazıtta bir kahvehaneden alınarak kendilerince sorgulandığını.

Uğur MUMCU ile görüştüğünde Albay Turan ÇAĞLAR konusunun gündeme geldiğini,

Asker orijinli albay Turan ÇAĞLAR'ın kendilerini Doğu PERİNÇEK ve Aydınlık Gazetesine sattığını ve 6 arkadaşının resminin Aydınlık'ta yayınlandığını ve bunun sonucu 6 arkadaşlarının öldürüldüğünü,

Abdullah ÇATLI, Oral ÇELİK ve İbrahim URAL'ı da tanımadığını,

Emniyet içinde böyle bir birim oluşturulduğunu bilmediğini , .......

Özellikle 1986 MİT raporundan rahatsızlık duyduğunu, raporların mecliste, sağda-solda dağıtılıp ECEVİT'e dahi verildiğini,

ECEVİT'in Başbakanlığı döneminde Turan ÇAĞLAR'ın alınmasına kızma nedeninin de; bir albayın bu şekilde itile-kakıla arabaya bindirilip getirilmesi olduğunu,

ECEVİT'in bundan duyduğu rahatsızlıkla kendisinin MİT'den alınmasını talep ettiğini ancak görevden alınmadığını, ........

METE ile Metin GÜNYOL'un özdeştirilmelerine gelince, kendisinin AĞCA ile ilgili tahkikatından, kaçışını ve cinayetini takip etmesinden ve bunun sonucu basına konu olmasından kaynaklandığını, AĞCA'dan ÇATLI'ya bağlantı kurulduğunu, ............"

Ve Doğu Perinçek

Üçüncü ifade yine bir istihbarat elemanına ait. Doğu PERİNÇEK. Ancak bu istihbarat elemanının kime çalıştığı açık değil. Biz biliyoruz ama delillendiremediğimiz sürece açıklamamız doğru olmaz. Bakalım her kalıbın adamı ajan PERİNÇEK ne diyor? Dünkü ile bugünkü arasında paralellik var mı?

"Ugur MUMCU'nun öldürülmesinde İran'ın MOD adlı yeraltı kuruluşunun önemli rolü bulunduğunu,

MOD'u ABD'nin büyük ölçüde kontrol ettiğini, eroin işine girdiğini ve içinde Şah döneminden kalma SAVAK ajanlarının çalıştığını,

Lazım ESMAELİ ve Asgar SİMİTKOV'u öldüren İranlıların da bu örgütten olduklarını, ....

Özer ÇİLLER'in eroin işinde olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin önümüzdeki dönemde çıkacağını (Not: Merakla bekliyoruz), nükleer madde kaçakçılığında Özer ÇİLLER'in olduğunu, Almanya'da, Lakoza adında Deguza denen Alman Kimya Sanayi tekelinin paravan şirketiyle anlaşmalar yaptıklarını, Osmiyum, Uranyum gibi nükleer maddeleri sattıklarını, İran'a da bu maddeleri sattıkları, İran'a satıştaki ilişkilerin öldürülmüş olan ESMAİLİ ve SİMİTKOV adındaki MOD ajanları üzerinden olduğunu,.."

Ne kadar renkli, ne kadar eğlenceli bir milletiz değil mi?

Yüce Meclis çatısı altında dahi olsa herkes, her istediğini söylüyor, yalan beyanda bulunuyor, yönlendiriyor, dalga geçiyor.

İşte bunun için "Poligrafi" diyoruz. Komisyonda böyle bir cihaz kullanılsaydı, kimse bu kadar yalana, palavraya tevessül edemezdi.

Poligrafi Nedir?

Günümüzde bilgisayar'la yapılan poligrafi testinde, insan vücudu ile ilgili şu hususlar kaydedilir.

Gögüs solunumu, Karın solunumu, Deri iletkenliği, Nabız ve kan basıncı, Nabız ve kan hacmi, Hareket.

Poligrafi ile sorgulanan kişinin, Solunum fonksiyonlarında, elektrodermal - ter bezi fonksiyonlarında ve kardiyovasküler fonksiyonlarında
meydana gelen fizyolojik değişiklikler değerlendirilir.

Sorgucu bu tespitleri kullanarak suçlu hakkında olumlu veya olumsuz bir sonuca ulaşır.

Sorgulama sistemi suçlunun "kaç" ya da "yüzleş" içgüdüsünü otomatik olarak harekete geçiren sistemdir. Bu da suçlunun sorulan sorulara göstermiş olduğu fizyolojik tepkilerde görülür.

Solunum Fonksiyonu

Sorgulanan kişinin soluk alma - verme oranlarındaki değişiklikler gözlemlenerek doğru ya da yalan söylediği tespit edilebilmektedir. "Kaç" ya da "yüzleş" güdüsü karşısında sempatik sistem, kaburgalar arasındaki diyafram, kas kompleksini sıkarak, göğüs boşluğunun normalden daha genişmesine yol açar. Bu da şüphelinin nefes alma düzenini bozar.

Elektro Termal ve Ter Bezi Faaliyeti

İki çeşit ter bezi vardır. Bunlardan "apokrin" strese tepki verir; "ekrin" ise vücut ısısını düzenler. Bir insanın koluna zayıf bir elektrik akımı uygulandığında, derisinin direncinde sistematik değişiklikler olduğunu görülür. Ayrıca dışardan bir akım uygulanması, insan derisinde pozitif ve negatif kutup gibi benzer elektriksel değişiklikler oluşturur. Bu da ter bezinin çalışmasını sağlar. "Kaç" ya da "yüzleş" güdüsü karşısında, sempatik sistem derinin elektriki direncinde bir değişiklik yaratarak ter bezinin faaliyete geçmesine neden olur.

Kardiyovaskuler Fonksiyonlar


Sorgulanan kişide suç olaylarına karıştığını tespit etmek üzere yapılan sorgulama sırasında, nabız ve kan basıncındaki değişimler kaydedilir. "Kaç" yada "yüzleş" güdüsü karşısında, sempatik sistem, kol ve bacaklardan kan çekmek için geçici olarak kalbin yavaşlamasına neden olur. Daha sonra kalp daha yoğun ve daha hızlı kan pompalamaya başlar, bu da kan basıncını, nabız oranını ve nabız gücünü artırır.