Bay Pipo
[ 29/3/2000 - 11:00 ]  By okuyucu  anadolu@atin.org

Hiram Bey'in ismi hariç Masonluk ile herhangi bir ilişkisi yoktu. İsmini ise mason olan dedesi koymuştu. Hiram Bey göbek ismi olan bu isminden bir rahatsızlık duymadı. Hatta ilk adı olan "Mustafa" ismini kullanarak

Mümtaz bir şahsiyet: Hiram Abas

Hiram Bey'in ismi hariç Masonluk ile herhangi bir ilişkisi yoktu. İsmini ise mason olan dedesi koymuştu. Hiram Bey göbek ismi olan bu isminden bir rahatsızlık duymadı. Hatta ilk adı olan "Mustafa" ismini kullanarak "Hiram'ı" saklama gibi bir yönteme de başvurmadı.

"Bay Pipo" isimli kitap yakın tarihimizden çizgileri ile hayli ilgi çekici. Bu devri yaşayanların belki de birçoğunu unuttuğu olaylar, sinema şeridi gibi gözler önüne geliyor. Uzun bir çalışmanın mahsulü olduğunu da kabul etmek lazım.

Kitabın bu artılarından sonra eksilerine değinmek istiyorum.

"Bay Pipo", yakın tarihimizle bütünleştirilen Hiram Bey ile ilgili bir dolu yanlış, kasıtlı ve hayali bilgiyi ihtiva ediyor. Kitabın ön sözünde, yazarlar Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul her ne kadar şahsi görüşlerini yansıtmadıklarını, sonuca varamadıkları, kanıtlarından emin olamadıkları durumlarda ise olguları ve iddiaları sıralayarak, yargıyı okuyucuya veya başka araştırmacılara bıraktıklarını söylüyorlarsa da, kitabın Hiram Abas ile ilgili bölümleri, yazarların Hiram Bey'i küçük düşürücü tarif ve ifadeleri ile dolu. Bu kitabın bütünü için de sual işaretleri getiriyor.

Yazarlar Hiram Bey'den bahsederken "casus", "casusluğa meraklı" gibi deyimler kullanıyorlar. Ya "istihbarat elemanı" ile "casusluk" arasındaki farkı bilmiyorlar, ya da bile bile bu küçültücü kelimeyi ısrarla kullanıyorlar. Hiram Bey Türkiye Cumhuriyeti'nin İstihbarat Teşkilatının Müsteşar Yardımcılığına kadar gelmiş, MİT tarihinde bir ekol olmuş, ender yetişen istihbarat görevlilerinden biriydi. Casusluk ise aşağılık insanlara ve satılmışlara mahsus bir terim.

Kitapta Hiram Bey'in hemen hemen bütün tanıdıklarının, birçok MİT yöneticisinin "mason" olduğu iddia edilmiş, olaylar, terfiler, tayinler bu mason ilişkisine dayandırılmış. Kitabın bu bölümlerini okurken adeta komplo teorileri ile meşhur Aydınlık gazetesini okuduğunuzu zannediyorsunuz. Yazar Soner Yalçın'ın Aydınlık Gazetesinde çalıştığı günlerdeki ciddiyetsiz yazı stilini hala üstünden atamadığı anlaşılıyor.

* * * * *

Bay Pipo Sayfa 10

"Bir istihbarat elemanının bilgileri değerlendirip, tahlil yaparak sonuca varan "sıkıcı" çalışması yerine, her zaman "hareketli" olmayı yeğleyen bir kişiliği vardı. Bu yüzden her zaman kendi maceracı kişiliğine uygun bir istihbarat örgütünün başında olmayı arzulamıştı: "CIA gibi, Mossad gibi operasyonlar yapan, vurucu bir istihbarat örgütü."

Yazarlar, Hiram Bey'i küçük düşürmeye çalışan kişisel görüşlerini daha kitabın ilk sayfalarından itibaren sergilemeye başlamışlar. Kitabın Hiram Bey ile ilgili kısmının hemen hemen tamamında, Mehmet Eymür'ün "Analiz" isimli kitabından faydalanılmış. Bunu bazen dip notlarla belirtmişler, zaman zaman da kendi bilgileri şeklinde kullanmışlar. İlave olarak yaptıkları, alıntıları kendi ideolojik görüşleri ile süslemek ve Hiram Bey'i tanıyan birkaç kişiden aldıkları, yarı doğru yarı yalan bilgiler. Yukarıdaki satırlar, Hiram Bey'i değerlendirme ve tahlil yeteneği olmayan, maceracı ve CIA ve Mossad aşığı bir kişi olarak göstermeye çalışmış. Hiç olmazsa, Analiz isimli kitapta yer alan ve Hiram Bey'in tahlillerini içeren bazı yazıların kritiğini yapsalardı, beğenmesek de bunun bir fikri çalışma neticesi olduğunu kabul ederdik. Koskoca bir kitabı, bu dünyadan ayrılmış başarılı bir istihbarat görevlisini yermek için yazmışlar. İlginç ve tahlil edilmesi gereken psikolojik bir vaka.

Hiram Bey hayatını bu ülkenin İstihbarat servisindeki görevi dolayısıyla kaybetti ve şehit oldu. O her zaman Türklüğü ile övündü ve Türk İstihbarat Servisini yüceltmeye çalıştı. Hiç bir zaman başka bir ülkenin servisinde çalışmak gibi bir heves ve arzu taşımadı. İstihbarat Servisleri arasındaki işbirliğine önem verdi ama casusluğa müsaade etmedi. Hareketli olmayı severdi ama zekayı da kullanarak.

Bay Pipo Sayfa 15

"Raflarında kapağı açılmadan yepyeni kitapların durduğu kütüphaneye kaydı gözleri. Salonun bir köşesini kütüphane yaptırmıştı. Kitap okumaya değil, "biriktirmeye" karşı bir hevesi vardı. Belki de bu isteği entelektüel görünmek istemesinden kaynaklanıyordu."

Hiram Bey, çok kitap okurdu. Genellikle kitapların Fransızca yazılmışı varsa onları tercih ederdi. Okuduğu kitaplar çoğunlukla mesleği ile bağlantılı kitaplardı. Anı, bölgesel etütler, siyaset tarihi gibi. Tanınmış yazarların polisiye ve casusluk türündeki kitaplarını okuduğu da olurdu. İstanbul Bölge Başkanlığı Operasyon Yardımcılığı'na getirildiğinde, konusu olmadığı için kendisini zayıf bulduğu Marksizim, Leninizim, Maoizim (Bay Pipo'nun yazarları iyi bilirler) bu gibi doktrinleri, günlerce oturup çalıştı ve kendisini yetiştirdi.

* * * * *

Karanlıkta kapışma !..

Biri, pisliğe o kadar batmıştı ki,

Çamurluyu görünce, yıkanmış sandı.

Biri, benliğini o kadar satmıştı ki,

Kiralayanı görünce, düşmanım sandı.

Meğer biz ne büyük yanlışın içndeymişiz. Ne kadar büyük hata yapmışız !...

Hürriyet gazetesindeki "Web sitesine tedbir istemi" başlığı dikkatimizi çekti.

Konu "Bay Pipo" isimli kitabı ilgilendirdiği için hemen göz attık. Yazarlardan Doğan Yurdakul Aydınlık gazetesine 10 milyar TL. tazminat davası açmış, Web sitesine tedbir konulmasını istemişti.

Her ne kadar, sitemizde linki olsa da, provokasyon haberlerine doyduğumuzdan "Aydınlık"a pek bakmayız. Bu kez merak edip baktık.

İşte o zaman sıcak sular başımızdan aşağı döküldü. Meğerse bu "Bay Pipo" Hiram Abas'ı övmek için Aydınlık'ın arşivlerinden çalınıp yazılmış. Meğerse kitabın yazarları bizim yanımızda, bizi methediyorlarmış. Soner Yalçın bunu yaparken gazetedeki işinden olmuş. Meğerse biz bunlara, "Kitabın bu bölümlerini okurken adeta komplo teorileri ile meşhur Aydınlık gazetesini okuduğunuzu zannediyorsunuz" diyerek karşı tarafı uyandırmış, fenalık yapmışız. Görüyor musunuz bilmeden nelere sebep olduk.

Yazıları aynen veriyor, yorumlarımıza devam ediyoruz.

25 Mart 2000

Web sitesine tedbir istemi

TEKNOLOJİK gelişme hukuku da etkiliyor. Gazeteci-yazar Doğan Yurdakul tazminat davası açtığı Aydınlık Gazetesi'nin İnternet'teki Web sitesine tedbir konulmasını istedi. Yurdakul , ‘Bay Pipo’ adlı kitabıyla ilgili olarak Aydınlık Gazetesi'nde yer alan iddiaların gerçeği yansıtmadığı ve ağır hakaret içerdiği gerekçesiyle, gazete aleyhine 10 milyar TL. tazminat davası açtı. Yurdakul ayrıca Aydınlık'ın web sitesine tedbir konulmasını ve tazminat kararının İnternet'te yayınlanmasını da talep etti. 19 Mart 2000 tarihli Aydınlık, Yurdakul 'un ‘Bay Pipo’ adlı kitabıyla ilgili olarak, ‘Aydınlık deposundan çalıntı’ , ‘Medya sayesinde best-seller olmak’ , ‘Aydınlık arşivini tırtıklamak, yürütmek’ , ‘Küçük kalem oyunlarıyla değiştirerek aktarmak’ gibi iddialar ortaya atmıştı. Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul tarafından kaleme alınan ve MİT Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas 'ın hayat hikayesi çerçevesinde 50 yıllık MİT hikayesini anlatan ‘Bay Pipo’ Doğan Kitapçılık tarafından yayınlandı ve 40 bin sattı.

Aydınlık deposundan çalıntılarla yazılan kitap

Mister Komplo oldu 'Bay Pipo'

Türkiye'li okura ilk kez 2000'e Doğru ve Aydınlık tarafından duyurulan olay ya da analizler kaynak gösterilmeden, sanki yazarın araştırmasıymış gibi aktarılıyor. Kitabın sonundaki kaynakçada da 2000'e Doğru ve Aydınlık yok.

Sabah gazetesinin eski Yazı Işleri Müdürü Soner Yalçın'ın, Doğan Yurdakul ile birlikte kaleme aldıkları "Bay Pipo: Bir MiT görevlisinin sıradışı yaşamı: Hiram Abas" kitabında pek çok pasaj 2000'e Doğru ve Aydınlık'taki haberlere dayanıyor. Türkiye'li okura ilk kez 2000'e Doğru ve Aydınlık tarafından duyurulan olay ya da analizler kaynak gösterilmeden, sanki yazarın araştırmasıymış gibi aktarılıyor. Kitabın sonundaki kaynakçada da 2000'e Doğru ve Aydınlık yok.

Tıpkı Soner Yalçın'ın, "Hangi Erbakan" ve "Reis" kitaplarında olduğu gibi. Gerçi bu kitaplarda Aydınlık ve 2000'e Doğru'nun adı sık sık geçiyor ama polemik konusu olan noktalarda. Yani yazar göğüsleyemediği durumarda Aydınlık'a yaslanıyor.

iKi ÇALINTI ÖRNEGi

Yalçın'ın kitaplarının, Aydınlık arşivinin tırtıklanmasıyla yazıldığına çok sayıda örnek göstermek mümkün. En çarpıcı ikisi şöyle: Bay Pipo kitabının 426. sayfasında, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Willam Taft'ın 7 Kasım 1986'da koltuğunun altında Musul-Kerkük planıyla Ankara'ya gelmesi ve dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Üruğ tarafından kabul edilmemesi ayrıntılarıyla anlatılıyor. Ancak kaynak belirtmiyor. Taft'ın Türkiye'ye Musul-Kerkük'e girmeyi önerdiğini dünya basınında ilk kez 2000'e Doğru yazdı. Tarih: 6-12 Mart 1988. Kapak sloganı: "Pentagon'un Kürt Senaryosu"

2000'e Doğru'nun 2-8 Ağustos 1987 tarihli sayısının kapağı "MiT Müsteşar Adayı: Mister Komplo/ Hiram Abas" idi. Derginin 9. sayfasında, son 15 yılın gelişmesini aydınlatan bir analiz yer alıyordu : "Özal'ın sivilleşme planı". Dört maddelik program şöyle sıralanmıştı: "1. 2000 yılına uzanan askeri hiyerarşi planını bozmak (gerçekleşti).

2. Güneydoğu'ya bir süper vali aracılığıyla askeri güçleri denetim altına almak (gerçekleşti).

3. MiT'i 'sivilleştirmek' (gündemde)

4. Genelkurmay Başkanlığı'nı Milli Savunma Bakanlığı'na bağlamak."

Bay Pipo'nun 401. sayfasında, bu dört madde, 2. ve 4. maddesi yer değiştirilmiş olarak aynen yer alıyor. Yine kaynak yok.

STOERKEL'IN KiTABINI DA ÇALDILAR

Çalıntılar, yalnızca Aydınlık'tan değil. Fransız araştırmacı Jean Marie Stoerkel'in Papa Suikastı konusunda Batı basınında yazılmış en gerçekçi kitap olan ve "Mesih Papa'yı Neden Vurdu" başlığıyla Türkçeye çevrilen kitabından da yürütülen bölümler var. Reis kitabında, 2000'e Doğru ve Aydınlık'ta bulunmayan iki bölümden biri olan Abdullah Çatlı'nın yurtdışındaki yaşamı, Stoerkel'in kitabından alınmış. Tam 80 sayfa, küçük kalem oyunlarıyla değiştirilerek aktarılıyor. Reis'in 12. basımının 152. sayfasında şöyle yazılı: "'Narco-dolar' deyiminin de yaratıcısı da bu Henry Arsan'dı. Yirmi yıldır Italya'da yaşıyordu. Varese'de çok lüks bir villası vardı."

Sabah kitapları tarafından yayımlanan Stoerkel'in kitabının 77. sayfasındaki satırlar ise şöyle: "'Narko-dolar' ifadesini bulan da Arsan'dı. Varese'de süper bir villası vardı, yirmi yıldan fazla süredir Italya'da yaşıyordu."

Bir başka örnek de şöyle:

Reis sayfa 153: "Uyuşturucu konusunda ise DEA ajanı olduğu 1973'ten beri tehlikeli bir ikili oyunu şeytanca oynamaktaydı: Bir yandan uyuşturucu karşılığı silah satarak kaçakçılıktan çıkar sağlıyor, öte yandan Türk, Alman ve Bulgar rakiplerinden kurtulmak için onları DEA'ya ihbar ederek muhbirlik yapıyordu."

Stoerkel'in kitabı sayfa 78: "Yedi seneden beri iki taraflı tehlikeli bir oyunu şeytanca sürdürüyordu: bir taraftan uyuşturucuya karşı silah satan paralı-kaçakçı, öte yandan DEA'ya rapor ettiği Alman, Türk ve Bulgar rakiplerinden kurtulan muhbir."

ELESTiRiYORMUS GiBi YAPARAK ÖVMEK

Okur açısından çalıntıdan daha önemli olanıysa, "Bay Pipo"nun ne anlattığı. Soner Yalçın, "eleştiriyormuş gibi yaparak övme" tekniğini kullanıyor. Reis'te Abdullah Çatlı için yaptığını Bay Pipo'da Hiram Abas için uyguluyor. Kitapta Hiram Abas, CIA'nın Ulusal Istihbarat örgütümüze soktuğu, başından beri ABD'nin hizmetinde bulunan biri olarak değil, romantik ve aşırılıkları olan, meslekten bir istihbaratçı olarak tanıtılıyor.

Soner Yalçın, Hiram Abas konusuyla 2000'e Doğru'da çiçeği burnunda bir muhabir olarak tanıştı. Hiram Abas'ın 2000'e Doğru'da ilan edilen lakabı "Mister Komplo"ydu. 12 Mart döneminde Marmara gemisi sabotajı, Kültür Sarayı yangını, Mahir Çayanların cezaevinden kaçırılması ve sonra öldürtülmesi, Filistin'de Işçi Köyllü Parti'li sekiz devrimcinin öldürülmesi komplolarının hepsinin arkasında Hiram Abas vardı. Komplo CIA'nın şaşmaz ilkesi. CIA, devrimle kurulan Cumhuriyet'in kurumlarına ancak komplolarla yuvalanacağını, ancak komplolarla mevzi kazanabileceğini iyi biliyordu. Özal'ın da Çiller'in de önemli siyasi başarılarını bu komplolara borçlu oldukları gibi.

Abas'ın MiT Müsteşarlığı'na çıkmak için düzenlediği bir dizi komplonun 2000'e Doğru tarafından açığa çıkarılması da bu analize dayanıyordu. Nitekim Abas, Sabah gazetesinden Güngör Mengi'ye verdiği röportajda, 2000'e Doğru'nun 31. sayısındaki "Mister Komplo" kapağını zirveden aşağıya yuvarlanmasının başlangıcı olarak görüyordu. Aslında "Mister Komplo", Hiram Abas'ı iki sözcükte özetleme becerisiydi.

ASIL TAHRiFAT

Soner Yalçın'ın güvenlik güçlerinin içinde yer aldığı olaylara dair temel analizi, klikler çatışması. Koca bir Susurluk süreci, Reis kitabında "iki Mehmetler'in kavgasına" indirgeniyor. Kitaba göre, Türkiye'yi sallayan olayların tamamı, MiT Kontr-Terör Merkezi Başkan Vekili Mehmet Eymür ile Içişleri eski Bakanı Mehmet Ağar arasındaki çatışmadan kaynaklanıyor! Hiram Abas'ın bütün hayatı da MiT'te klikler çatışmasından ibaret. Hiram Abas, klik başı olduğu için sivriliyor. Abas'ın klik başı olması uluslararası bağlantılarıyla değil, Çerkez kanına ve boksörlüğüne bağlanıyor. Bütün bu anlatımlarla olayın aslında bir Türkiye-ABD çatışması olduğu gizleniyor.

Temel analiz böyle yapılınca, olgular da buna göre tahrif ediliyor.

Reis'e göre, Susurluk'ta olan her şey Aydınlık ve Işçi Partisi'nden önce Mehmet Eymür tarafından görülmüş, dahası raporlara yazılmış. Aydınlık'ın rolüyse Eymür'ün yazdığı raporları yayımlamaktan ibaret. Reis'in 340. sayfasında şöyle yazılıyor:

"MiT elemanlarının bu isimleri telaffuz ettiğinde daha ortada Işçi Partisi lideri Doğu Perinçek'in açıkladığı ikinci MiT raporu yok."

Yalan.

Aydınlık'ın Özel Örgüt yayınları Mayıs 1996'da başladı. Reis'te sözü edilen olayın tarihiyse 28 Ağustos.

UFUK GÜLDEMIR BAKISI

Bay Pipo'da tahrifat daha da vahim hale geliyor. Aydınlık'ın onlarca çalışanının tırnaklarıyla kazarak çıkardığı, baskıları, tehlikeleri göze alarak yayımladığı gerçekler kaynak göstermeden alınmış. Üstelik 313. sayfada şu satırlar da yazılabilmiş: "Başta MiT, Emniyet olmak üzere devletin birçok kurumundaki iç çatışmalar, taraflar tarafından hep basına sızdırılır. Nitekim Aydınlık'ın yaptığı da bunun somut bir örneğiydi."

Söz konusu yayın, Aydınlık'ın 1978'deki "Kontrgerilla" dizisi.

Kontrgerilla dizisinin, "MiT içinde bir kliğin verdiği bilgilerle yapıldığı", MiT içindeki CIA'cı ekibin tezi. Doğan Yayıncılık'tan yayımlanan MiT'le ilgili her üç kitapta da bu analiz yapıldı. Bu fikri en canla başla savunan Mehmet Eymür. Diğer iki kitap, bu düstura göre gerçekleri ters yüz ediyorlar.

BiLGiNiN TEMELi iSKENCEHANELERDE OLUSTU

Aydınlık'ın Kontrgerilla yayınının esası, 12 Mart işkencehanelerindeki tanıklıklara dayanıyordu. Bu bilgiler daha sonraki araştırmaların ipuçlarını oluşturdu. Askerliğini Özel Harp Dairesi'nde yedeksubay olarak yapan ve ABD'nin denetimine tepki gösteren devrimciler, yasadışı uygulamalara tanık olmuşlardı. Dahası ilk yayınlar, resmi metinlere dayanıyordu. Yayın başladıktan çok sonra, istihbarat örgütleri içinde bulunmuş kişilerden de bazı bilgiler geldi. Bu bilgiler dizide yayımlananların ancak yüzde 10'u idi.

Soner Yalçın yaşı itibariyla Kontrgerilla dizisini bilmiyor. Ancak Aydınlık'ın Hiram Abas yayınlarını, Birinci MiT Raporu olayının nasıl yayımlandığını bilmesi gerekiyor. O sırada 2000'e Doğru'da muhabir. Buna rağmen Eymür'ün yalanını sakınmadan Bay Pipo'ya aktarıyor. "1987 yılında 2000'e Doğru dergisinde Müsteşar Yardımcımız Hiram Abas'la ilgili aleyhte bir yayın çıktı. Araştırmacılar ve gelen haberler bu yayının arkasında Istanbul Emniyet Müdürü Muavini Tayyar Seven, MiT'ten yeni emekli olan Nuri Gündeş ve Cengiz Abaoğlu'nun olduğu doğrultusundaydı. Artık kendileri için çok tehlikeli buldukları Müsteşar yardımcımız Hiram Abas'a karşı çalışmalara başlamışlardı."

Soner Yalçın, en son Sabah gazetesinde Ufuk Güldemir'le birlikte Mehmet Eymür'ü seslendirme işine, Bay Pipo'da başlamıştır.

* * * * *

Bay Pipo Sayfa 16

Tıpkı Cumhurbaşkanı Özal gibi o da, Türkiye'nin de Amerika'nın yanında savaşa girmesinin ülke menfaatleri açısından iyi olacağını düşünüyordu. Ortadoğu politikasını çok iyi bildiği kanısındaydı.

Konuklarına çeşitli dönemlerde gittiği Beyrut'u anlatmaktan ayrı bir zevk alırdı.

Yazarlar Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul'un "Özal gibi o da, Türkiye'nin de Amerika'nın yanında savaşa girmesinin ülke menfaatleri açısından iyi olacağını düşünüyordu" tanımlaması tamamen kendi yorumlarıdır. "Analiz" adlı kitapta Hiram Bey'in üst makamlara yazdığı mektuplarda "Ortadoğu" konusundaki görüşleri de yer almaktadır. Yazarların bu yazıları tahlil edip eleştirilerini ortaya koymaları yerine, ona yakıştırmak istedikleri kendi düşüncelerini, onun düşüncesiymiş gibi empoze etmeleri, kasıtlı ve ciddiyetsiz bir tutumdur.

Şirkete gitmek için hazırlık yaptı.

"Patronu" Fevzi Gandur'u tanıdığında kanı ısınmıştı.

Yıllar önce Beyrut'ta tanışmışlardı...

İkisini bir araya getiren Beyrut'a ilişkin anıları değildi kuşkusuz...

Yazarların ne demek istedikleri meçhul. Açıkça bir şeyle suçlayamıyorlar ama ima yoluyla okuyucuya bir mesaj vermeye çalışmışlar.

İki yıldır birlikte çalışıyorlardı.

Fevzi Gandur müessesesi deniz nakliyatçılığı yapıyordu.

Oğlu Cengiz de aynı şirketteydi "umumi vekil" sıfatıyla görev yapıyordu. Kendisinin görevi ise "danışmanlık"tı !..Israrla reddetmesine rağmen şirketin ortağı olduğu iddiaları sürekli dile getiriliyordu...

Merak edilen başka bir soru ise, ne taşıdıklarıydı !

Yazarlar burada da çamur atmaya çalışmışlar. Hiram Bey'le ilgili bu kadar araştırma yapan yazarlar, onun ortak olup olmadığını öğrenememişler mi? Keza o şirketin bir ülkenin resmi deniz taşımacılığının Türki'ye deki mümessili olduğunu bilmiyorlar mı? Amaçları yalan yayın merkezi "Aydınlık"ta Hiram Bey'in ölümünden sonra çıkan "silah kaçakçılığı yaptığı" şeklindeki şerefsizce iftiraya atıfta bulunmak, satır aralarında ve her fırsatta onu karalamak.

Bay Pipo Sayfa 17

İki üç aydır huzursuzdu. Takip edildiğinden şüpheleniyordu. Eşine ve çocuklarına hiçbir şey söylememişti. Zaten "bu tür konuları" onlarla konuşmazdı. Bir gün Ankara'ya gittiğinde yıllarca birlikte çalıştığı MİT'ten yakın bir arkadaşına konuyu açmış; "teşkilatın" kendini izlettirdiğini tahmin ettiğini söylemişti.

Doğru olan, Hiram Bey'in takip edildiğinden şüphelendiği ve tespit ettiği iki plakayı zamanın İstanbul Bölge Başkanı'na verdiğidir. Maalesef kendi teşkilatı, Hiram Bey gibi tecrübeli bir istihbaratçının bu şüphesini ciddiye almamış ve pusuya düşürülüp şehit edilmesine neden olmuştur.

Bay Pipo Sayfa 24

Genelkurmay Başkanlığı'nın cenazeye ne bir çelenk ne de temsili bir subay göndermemesi dikkat çekmişti.

Türk bayrağına sarılı tabut, yaklaşık 500 metre omuzlarda taşındıktan sonra cenaze arabasına konuldu ve aile kabristanında toprağa verilmek üzere Yakacık Mezarlığı'na götürüldü. Aile mezarlığına defnedilirken, orada bulunan herkesin kafasında aynı soru vardı: "Bu suikastı kim, neden yaptı ?"

Herşeyi bilen yazarlar, burada sadece sual işaretleri ile yetinmiş ve bir yorum yapmamışlar. Suikastı kimin neden yaptığı hala meçhul. Ancak Hiram Bey'in resim ve adresini teşhir eden "azmetirici" belli. Yazarların bir zamanlar kader birliği yaptıkları Perinçek'in "Aydınlık" ve "2000'e Doğru" yayınları.

Bay Pipo Sayfa 25

Dede Eldem'in diğer bir özelliği ise mason olmasıydı. Torununa "Hiram" adını koymasının nedeni buydu. Hiram adı, masonluğun kurucusu olan duvarcı ustası Hiram Usta'dan geliyordu. Küçük Hiram Abas'ın adını aldığı mason ustasının soyadıyla olan büyük benzerliği de dikkat çekiciydi: Hiram Abiff

Abas'la Abiff ne kadar da benziyor değil mi !... Ne kadar dikkat çekici !.. Yazarlar bu ince noktayı nasıl bir ustalıkla bulmuşlar.

Bay Pipo Sayfa 36

Bu maçta Hiram Abas'ın başına yıllarca unutamayacağı bir olay geliyordu: sağ elinin serçeparmağı kırılıyordu.8

İmdadına masör Yorgo Tagar yetişmişti. Hiram Abas'a ilk müdahale ringde yapıldı.

Dipnot: 8 Hiram Abas'ın sağ el serçe parmağının bir kavga sırasında kırıldığı da öne sürüldü. Parmağı iddiaya göre, kuru temizlemede pantolonunu kötü ütüleyen kişiye ütü fırlatırken kırılmıştı. Yine medyada Hiram Abas'ın bir kavga sırasında düşüp, beyin sarsıntısı geçirdiği de yer aldı. (2000’e Doğru dergisi, 23 ağustos 1987)

Bir olay anlatılmış ve boks maçında Hiram Bey'in parmağının kırıldığı belirtilmiş. Dip notta, "öne sürüldü", "bir iddiaya göre" gibi, ilave açıklamalar yapılmış. Bu öne sürenler, bu iddianın sahipleri kimler? Ciddi olduğu iddia edilen bir kitapta bu ciddiyetsiz, kaynağı belirsiz iddiaların işi ne?

Bay Pipo Sayfa 40-41

...Paris, genç Hiram Abas'ın gittiği günlerde ......

“Vatan haini, komünist" diye bildiği şairin yurtdışında bu kadar sevilmesini içine sindirememişti. Üstelik orada Türkiye’yi sanki solcular temsil ediyordu: Abidin Dino, Pertev Naili Boratav, Niyazi Berkes, Fikret Mualla....

Şöyle ağız tadıyla Türk yemeği yenecek bir yer yoktu.

Hiram Abas, Paris'te kendisini nefret ettiği komünistler tarafından kuşatılmış gibi hissediyordu. Oysa Hiram Abas ağzında piposu, cebinde üç beş frankla Paris sokaklarım arşınlarken, bilmiyordu ki, ileride meslektaşı olacağı Türk istihbaratçıların cebi o günlerde Amerikan doları görmeye başlamıştı. Amerika, Türk istihbaratına da "el atmıştı"

Hiram Bey'in buradaki yazarların çizdiği gibi, aşırı idelojik tepkileri, fanatik yaklaşımları yoktu. Bu herhalde yazarların, hala bir yere oturtamadıkları ütopyalarını, hazımsızlıklarını Hiram Bey'e yansıtma biçimi olmalı.

Milli bir kuruluşun, gelmiş-geçmiş ve halen görevde olan bütün mensuplarını çirkin bir töhmet altında bırakan "Türk istihbaratçıların cebi o günlerde Amerikan doları görmeye başlamıştı" iddiasını ilerki paragraflarda cevaplayacağız. Milli İstihbarat Teşkilatımız, fıkra yazan eski mensubunun kitabını yasaklama gibi ilkel yöntemlerle uğraşacağına, "MİT'in gayri resmi tarihi" başlığı ile yayınlanan bu kitaptaki saldırılara gereken cevabı vermeli, hukuki girişimleri yapmalıydı.

Bay Pipo Sayfa 47

Vali olmak istiyordu !...

O dönemlerde üniversiteli gençler kollarının altına kitap alarak dolaşırlardı. Okumak veya okuduğunu arkadaşlarına hissettirmek önemliydi. Ancak Hiram Abas'ın hiç öyle kaygıları yoktu.

Okumayı sevmiyordu...

Yazarların iddialarına karşılık, Hiram Bey'in okumayı çok sevdiğini ve çok okuduğunu daha önce de vurgulamıştık. Bu, yazarların Hiram Bey'i aklıyla değilde yumruklarıyla iş yapan yeteneksiz bir kişi gibi gösterme çabasına bir başka örnek.

Bay Pipo Sayfa 53

.....Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Turhan Feyzioğlu'nun 1 aralık 1956 tarihinde görevden alınması Mülkiye'nin karışmasına neden oldu.

Başta Aydın Yalçın olmak üzere bazı öğretim görevlileri istifalarını verdi. Öğrenciler okulu boykot etti. Boykotçu öğrencilerin liderliğini bugünün ünlü isimlerinden Yalçın Küçük ve Oktay Ekşi yapıyordu. Gösteriler sonucu 300 öğrenci gözaltına alındı. Gözaltına alınan öğrencilerin götürüldüğü Emniyet Birinci Şube'nin müdürü (geleceğin İstanbul valisi milli savunma bakanı) Nevzat Ayaz'dı. Hiram Abas, ne gözaltına alınan öğrenciler arasındaydı, ne de boykota katılanlar...

Yazarlar, boykota katılmak ve gözaltına alınmış olmak sanki bir marifet, bunun yapılmaması ise sanki bir eksiklik gibi acaip bir yaklaşım sergilemişler.

Bay Pipo Sayfa 54

Bir gün kızlı erkekli bir arkadaş grubuyla yine sinemaya gitmişlerdi. Başrollerini Alida Valli ile Jean-Claude Pascal'ın oynadığı filmin adı Günahkar Gönüller'di. Sinemadan çıktıklarında kızlardan biri, filmin erkek kahramanını eleştirerek, "Siz erkekler hep aynısınız" deme gafletinde bulundu. Bu söz üzerine kendini kaybeden Hiram Abas, genç kızı bir yumrukta kaldırıma seriyordu...

Yine sinirlenmiş ve gözü hiçbir şey görmemişti Hiram Abas'ın !

Bu satırları olayın içinde olan, Hiram Bey'in bir arkadaşı mı, yoksa yumruk yediği söylenen hanımefendimi anlatıyor, yoksa yazarlar hayallerinde yarattıkları Hiram Bey'i böyle mi görmek istiyorlar. Herhalde üçüncüsü. Zira, Hiram Bey, tipik bir İstanbul beyefendisiydi. İlişkilerinde candan ve saygılıydı. O yağmurlu bir havada kazaen ıslattığı yol kenarındaki kişiye durup, özür dileyecek kadar medeni bir insandı. Özellikle karşı cinse karşı, daima sıcak ve nazikdi. Olmamış beyler. Sizin hayalinizde yarattığınız Hiram Abas, bizim tanıdığımız Hiram Bey değil.

Bay Pipo Sayfa 64

Başbakanlık Müsteşarı Korur , masasının üzerindeki beyaz kağıda, Menderes'in hediye ettiği dolmakalemle birkaç cümle yazıp, sarı bir zarfın içine koydu, Hiram Abas'a uzatırken, "Bunu Milli Emniyet Reisi Hüseyin Avni Göktürk Beyefendi'ye kendi ellerinle ver . O gerekeni yapacaktır" dedi. Hiram Abas sarı zarfı aldı, teşekkür edip, müsteşarın elini sıkmak için ayağa kalktı. Tokalaştılar .Tam çıkmak için kapıya yönelmişti ki, arkasından müsteşarın kendisine seslendiğini duydu: "Hiram Bey evladım, sana ilk öğüdü ben vereyim. Sakın unutma; söz ağzımızda iken biz ona, ağzımızdan çıktıktan sonra o bize hakim olur !"

Müsteşarın bu öğüdüne bir anlam verememişti...Bu istihbaratın mı, yoksa masonluğun mu bir ilkesiydi?

Yazarlar'daki bu "CIA" ve "Mason" paranoyasının nedenlerini anlamak mümkün değil. Hiram Bey'in "Masonluk"la bir alakası olmadığına daha önce değindiğimiz için yeni bir yorum yapmıyoruz.

Bay Pipo Sayfa 65


Başbakanlık binasından rahatlamış olarak çıkan Hiram Abas cebinden çıkardığı piposunu yaktı. Görüşme hiç de korktuğu gibi geçmemişti. Bir an kendini dünyanın en iyi casusu olarak farz etti. Yürüyüşüne bir fiyaka geldi...Şimdi sıra sarı zarfın verileceği MAH Başkanı Hüseyin Avni Göktürk'teydi..