Medyada Telaş
[ 13/3/2000 - 11:00 ]  By Atin  anadolu@atin.org

Neden yalan haber üretiyorlar? - Doğrusu, "Susurluk Çözülmeli", "Temiz Toplum" sloganları atan medya devlerinin ATİN'de yazılanlardan bu kadar rahatsızlık duyacağını düşünmemiştik. ATİN'in İnternet'te yayınlanması ile birlikte, seviyesi düşük, tutarsız

Doğrusu, "Susurluk Çözülmeli", "Temiz Toplum" sloganları atan medya devlerinin ATİN'de yazılanlardan bu kadar rahatsızlık duyacağını düşünmemiştik. ATİN'in İnternet'te yayınlanması ile birlikte, seviyesi düşük, tutarsız yalan haberler de arttı. Bu haberlerin nedenlerini yine medyanın kendi içinden kalemlere, Mehmet Barlas ve Taha Kıvanç'ın 13.03.2000 tarihli yazılarından alıntılara bırakıyoruz. Onlar nedenlerini bizim ifade edebileceğimizden daha iyi bir şekilde ifade etmişler. Biz sadece 13.03.2000 tarihinde yayınlanan Sabah gazetesindeki bir habere değinmek istiyoruz. Kontürdeki ziyaretçi adedimize bakıp ATİN'i ziyaret eden sayısında yalan söylediğimizi iddia etmişler, "Fena yakalandı" diye başlık atmışlar.

Henüz çok yeni olan ATİN'de bazı düzenlemeler yaparken 9800'lü rakkamlara gelmiş olan numaratörü sıfırlamak durumunda kalmış, bu bizi ziyaret eden bazı okuyucuların da dikkatini çekmişti. Esasında iki günlük göstergenin çok önemli olmadığını, gelecek günlerdeki istikrarlı bir rakamın değer ifade edeceğini düşünüyorduk. Sabah gibi geniş okuyucu kitlesine sahip bir gazetenin bunu vesile sayarak bizi küçük düşürmeye çalışacağını bilseydik bu hususu daha önceden yayınlardık. Diğerleri gibi yakışıksız olan bu habere karşılık aşağıda, Webleri istatistiki olarak denetleyen firmanın raporlarını sunuyoruz. Raporu takiben yer alan Mehmet Barlas ve Taha Kıvanç'ın yazılarından alıntılar için ise yorumu okuyuculara bırakıyoruz. (Bu yazıların asıllarına Yeni Şafak Gazetesindeki Yazarlar bölümünden ulaşmak mümkün)



13.MART.2000
MEHMET BARLAS

Bir başkadır benim memleketim!..
"Belki yargı gerçekten bağımsız.. Ama kartelin bağımsız olmadığı kesin.."

Bu Türkiye'de, siyasetin yönünü kestirebilmek için gazeteci veya politikacı olmak işe yaramaz..

Burada, siyasetin yönünü kestirebilmek için, kendilerine "deprem uzmanı" denilen bilimadamlarından biri olmak lazım..

Örneğin şu anda, "Cumhurbaşkanlığı Seçimi" çizgisinde ilerleyen bir "Anadolu Fay Hattı" var Türk siyasetinde..

"Cumhurbaşkanlığı seçimi"nin üzerinde bulunduğu siyasi fay hattında, ilgili tüm taraflar, bu hattı kırıp, içindeki enerjiyi boşaltmak için ellerinden geleni yapıyorlar..

Örneğin "Demirel yeniden seçilsin" diye uzlaşma pazarlıkları yapılıyor.. Fazilet'in de oyunu almak için, hem anayasada, hem ceza yasalarındaki maddelerin de, değiştirileceği söyleniyor..

Tam bu sırada, bakıyorsunuz Erbakan, 1994 yılındaki bir konuşmasından ötürü, bir DGM tarafından hapse mahkûm ediliyor..

Demek ki, Fazilet'in Demirel konusunda "uzlaşma" içinde olmasını istemeyen "birileri", fay hattını kırıveriyor o anda..

Acaba "Mesut Yılmaz ekibi" mi kırdırdı bu fay hattını diyorsunuz..

Ama böyle olsa, Mesut Yılmaz'ın bir ayağı konumundaki "Medya karteli" de, başka durumda olurdu..

Bir anda, "bağımsız yargı"nın Danıştay kanadından bir karar çıkıyor ve medya kartelinin, devlet ihalelerine katılmasının, RTÜK yasasını ihlal ettiği açıklanıyor..

Bu arada medya kartelinin "Sabah" ayağında da garip işler oluyor.. Bir gün manşette, "28 Şubat"ta bir "klasik darbe"den ürken bazı ANAP'lıların, tekneyle kaçma hazırlığı yaptıkları haber oluyor. Ertesi gün, eski MİT görevlisi Mehmet Eymür'ün İnternette bir site açtığı, bu sitede, Mesut Yılmaz ve adamlarının mafya ile ilişkilerinin açıklandığı haber yapılıyor..

Ve ertesi gün de, "Sabah"ın genel yayın yönetmeni Ufuk Güldemir'in işine son veriliyor..

Belki yargı gerçekten bağımsız.. Ama kartelin bağımsız olmadığı kesin..

Bu arada birbiri ile tepişen ileri gelen ve ileri giden Türkler'in "Cumhurbaşkanlığı Seçimi Fay Hattı"nda yarattığı kırıklar, "Avrupa Birliği Adaylığı Fay Hattı"nı da kıvılcımlıyor..

Şu anda başbakanlık yapan ama pekçok olay konusunda sokaktaki vatandaştan fazla bir şeyler bilmeyen Bülent Ecevit de, Türkiye'deki durumu eleştiren Avrupa sözcülerine, sert çıkışlar yapıyor..

Belli ki, siyaseti bir büyük şok beklemekte..

Fay hatlarındaki enerjinin, Mayısta, cumhurbaşkanının seçilmesi ile, sarsıntısız boşalması da mümkün.. Bakarsınız Mayıstan sonra, Türkiye rahatlar ve Avrupa Birliği Adaylığı Fay Hattı, hiç kırılmadan, bizi Avrupa demokrasileri ile birleştirebilir de..

Bekleyelim göreceğiz..

Bu siteye gidilir!.
Suriye'nin gizli haberalma örgütü "Muhaberat" o kadar güçlüdür ki, bazı Ortadoğu uzmanları Suriye için "Muhaberat Devleti" deyimini kullanırlar..

Mehmet Eymür, elindeki MİT'le, politikacılar ve mafya ile ilgili bilgileri, "http://www.atin.org/" adresli internet sitesinde açıklayınca, bu siteyi iki günde 10 bin kişi ziyaret etmiş.

Acaba bize de sonunda, "İnternet devleti" mi denilir?

Böyle medya ile herhalde "bilgi ve iletişim devleti" olmak, pek mümkün değil..

'Sabah'ta yine akşam oluyor!.
Sabah'ın Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Güldemir'i, önceki gün, Etibank Yönetim Kurulu Üyesi Zafer Mutlu yanına çağırmış..

- Artık seninle çalışamayacağız, demiş..

Böylece Ufuk Güldemir'in Genel Yayın Müdürlüğü'ne son verilmiş..

Güldemir'e ne bir gerekçe verilmiş, ne de bir teşekkür edilmiş..

İşte ben buna "çağdaş uygarlık" ve "uygar insanlık" derim..

Bu arada baktım, "Sabah"ta yazan İlker Sarıer, Canan Barlas'ın yazdığı "Öncü" gazetesi kapatıldı diye, dün sevinçten kına yakılan bir yazı döktürmüş..

Ne yapabilirsiniz ki?. Böyle medya sermayesinin, böyle emekçisi olur..

Herşey birbirine uygun düşüyor. Tencere yuvarlanıyor ve hep kapağını buluyor..

Aslında herşeyin böyle olmaması gerekir.. Sermaye farklı olabilir.. Ama basın emekçileri de, aynı çizgide olmak zorunda değil ki.. Emirle yazı yazan nice emekçi, gerekçesiz kapı dışarı edilmedi mi kendi yaşam süremizde?.

Acaba neden Ufuk Güldemir'in işine son verildi? Yine Mesut Yılmaz'ı huzursuz eden bir şeyler mi yayınlandı "Sabah"ta?. Belki de, Mehmet Eymür'ün web sitesinin haber yapılması öfkelendirdi Mesut Yılmaz'ı.. Çünkü bu sitede, hep Mesut Yılmaz anlatılıyor..

"Sabah"ta benim yazılarım kesildikten sonra da, Dinç Bilgin, Cavit Çağlar ve Zafer Mutlu, Mesut Yılmaz hükümetinden Etibank'ı almamışlar mıydı?

Bakarsınız Ufuk Güldemir'den sonra da, bir "cep telefonu imtiyazı" çıkar sepetten.

*****

13.MART.2000
TAHA KIVANÇ
Medyada şok!

Kendisi nasıl yorumlarsa yorumlasın, Ufuk Güldemir'in Sabah'ın başından alınmasını Danıştay'ın medya patronlarına giden enerji ihalelerini iptal etmesiyle irtibatlama eğilimindeyim ben.

"Danıştay enerji ihalelerini RTÜK yasası sebebiyle iptal etti" haberi ulaştığında, kafamdan geçen fikir "Bunun medyaya yansımaları büyük olur" olmuştu. Haber sadece borsada oynayanların değil, medya patronlarının da bütün hesaplarını altüst ediyordu çünkü. Patronların hiç sevmediği bir şey varsa, o da hesaplarının altüst olmasıdır...

...Röportajın çıktığı günün akşam saatlerinde, ardı ardına aldığım tam dört telefon, neredeyse kelimesi kelimesine şu haberi iletti bana: "Ufuk Güldemir Sabah'tan gitti. Zafer Mutlu yukarıdan inip, 'Artık seninle çalışamayacağız' demiş... Yerine Ankara temsilcisi Tayfun Devecioğlu getirilmiş..." Öyle sanıyorum ki, olayı, Ufuk'tan sonra öğrenenler arasında ilk sıralarda ben yer alıyorum...

Kendisi nasıl yorumlarsa yorumlasın, Ufuk Güldemir'in Sabah'ın başından alınmasını Danıştay'ın medya patronlarına giden enerji ihalelerini iptal etmesiyle irtibatlama eğilimindeyim ben. Danıştay'ın verdiği 'sürpriz' olduğu kadar da önemli bir karar. Medyanın yüzde 90'a yakınını kontrol eden patronların gözü özelleştirme ihalelerinde; enerjiyi, POAŞ'ı onlar aldı, GSM ihalelerinde de gözleri olduğu biliniyor... Eh, Tüpraş da sıradaydı... Oysa, Danıştay, son kararıyla, bu gidişe "Dur!" demiş oluyor... Medya patronu olmak ihale almayı kolaylaştıran bir etkiye sahipti; şimdiyse medya patronu olmak ihale kaybettiriyor... Bu kararın devletle içiçeliği bilinen hangi büyük grupların işine yarayacağını da bir düşünün...

Peki de, Danıştay kararının, hukuk kadar devlet içindeki tedirginliği de yansıttığını kabul etsek bile, bunun Sabah gazetesi ve Ufuk Güldemir'le ne ilgisi var? Dostum, çok bilmiş bir ifadeyle, "Çok ilgisi var" cevabını verdi: "Sistemin en fazla rahatsızlık duyduğu gazetecilerin başında geliyor o; Sabah da özelleştirmelerle yakından ilgileniyor, elinde bankası bulunan bir grup... Bunları yan yana koyarsan, işlemin zamanlamasındaki mükemmelliği sen de fark edersin..." Ufuk, kısa süren Sabah macerasında, sistemi rahatsız edecek tasarruflardan ısrarla kaçınmıştı halbuki... Bir görüşmemizde, "Çok şey yapacağım, ama her şeyin zamanı var" dediğini hatırlıyorum... O zaman bir türlü gelmedi.


Danıştay 10. dairesinin iptal kararının temyizi var, iptal bile edilebilir. O durumda, şu sıralarda konuşulan bütün senaryoların yanlış olduğu anlaşılır; veya temyize kadar geçen sürede sistemdeki tedirginliği ortadan kaldıracak bazı değişiklikler yaşanabilir... Ufuk Güldemir, hiç değilse çok şey bilen dostuma göre, ilk kurban...