TBMM Susurluk Raporu 06
[ 4/3/1997 - 11:06 ]  By Atin  anadolu@atin.org

M.Emin YURDAKUL'un taburunda çalisan ve kendisi ile samimi olan Ali ismindeki Astsubayin Izmir'de eroin ile yakalandigini, M.Emin Yurdakul'un ismini vermemesi için bu astsubayin ailesine bir miktar para (480 veya 580 milyon TL) gönderdigini, bu eroinin

Altıncı Bölüm

b-6) M.Emin YURDAKUL'un taburunda çalisan ve kendisi ile samimi olan Ali ismindeki Astsubayin Izmir'de eroin ile yakalandigini, M.Emin Yurdakul'un ismini vermemesi için bu astsubayin ailesine bir miktar para (480 veya 580 milyon TL) gönderdigini, bu eroinin tahminen Çukurca Köyünde yakalanan eroin oldugunu,

b-7) Kurmay Baskani Hamdi POYRAZ'in Kemal ve Ismet ÖLMEZ ile bir Kuzey Irakliyi ve kendisini Çigli Köyüne gönderdigini, yolda güvenlik güçleri aramasin diye bir de not yazdigini, kendisinin askeri kogusta yattigini, K.Iraklinin Irak'a geçip, sonra geri döndügünü, ertesi günü Kemal ve Ismet'in elinde bir paket oldugu halde Hakkariye döndüklerini, bu paketi Hamdi POYRAZ'a teslim ettiklerini, pakette ne oldugunu bilmedigini, ama silah ve uyusturucu olabilecegini, ancak adi geçenlerin paketi jandarmanin görmesini istemediklerini, (K.Bilgiç DGM'deki ifadesinde, bu pakette ceviz ve bal olabilecegini ifade etmektedir.)

b-8) Çolak Hasan, Ismet ve Kemal Ölmez'in Kurmay Baskani araciligi ile beyanname yaptirip Irak'tan koyun getirip sattiklarini,

b-9) Yüksekova Belediye Baskani A.Ihsan Zeydan Güvenlik Güçleri tarafindan arandiginda M.Emin Yurdakul'un bunu kendisine haber verdigini, O'nun da Yüksekova'dan kaçtigini, uzun süre gelmedigini,

b-10) Belediye Baskani Ali Ihsan Zeydan'in seçimlerden önce gösterdigi adamlarin yakalanip daha sonra M.Emin Yurdakul tarafindan para karsiliginda serbest birakildigini, bir seferinde M.Emin Yurdakul'un Belediye Baskaninin abisine (Mustafa Zeydan'a) ``Seni seçimlerde kazandiracagim, benim 5 milyarimi hazirla'' dedigini, M.Emin Yurdakul'un operasyonlar sirasinda, bazi köylüleri PKK'li olduklari gerekçesi ile gözaltina aldirdigini, bilahare Belediye Baskani Ali Ihsan Zeydan'in araya girmesiyle bu sahislarin 1000 mark karsiligi serbest birakildigini, (Adi geçen Jandarmada verdigi ve tutanaga geçen ilk ifadesinde, para karsiligi serbest birakma konusuna deginmemis, ancak bir gün taburun bahçesinde Tabur komutani, A.Ihsan ZEYDAN, abisi ve kendisi otururken tabur komutaninin A.Ihsan ZEYDAN'a hitaben; ``Size seçimleri kazandiracagim. Benim bes milyarimi hazirla'' dedigini, Kahraman Bilgiç, Diyarbakir DGM'de verdigi ifadede de; ``1995 yili sonlarinda yapilan genel seçimler öncesi su anda belediye baskani olan Ali Ihsan Zeydan (Dogruyol Partisinden) özellikle seçimlerde kendilerine oy verilmesini saglamak amaciyla tabur komutani Binbasi Mehmet Emin Yurdakul'dan kendilerine muhalif olan özellikle HADEP egilimli seçmenlerin görüslerini degistirmek amaciyla gözaltina alinmalarini istedigini, bu yönde bildigi kadariyla bir köyden 4-5 kisi gözaltina alindigini, bunun üzerine bu vatandaslarin yakinlarinin tabur komutani ile yakin iliski içerisinde oldugunu bildikleri Ali Ihsan Zeydan'in yanina giderek serbest birakilmalari için talepte bulunduklarini, bunun sonucuda bu kisilerin serbest birakildiklarini, ancak serbest birakilmalarinda herhangi bir sekilde para verilmesi olayi olmadigini, bu hususun dogru olmadigini, yapilan seçimde HADEP'in büyük bir çogunluga ulastigini, baraji asabilseydi, Hakkari'deki bütün milletvekillerini alacagini, ancak baraji asamadigi için milletvekili çikaramadigini, Ali Ihsan Zeydan'in amcasi olan Mustafa Zeydan'in milletvekili seçildigini belirtmistir.)

b-11) 1996 bahar aylarinda M.Emin Yurdakul komutasindaki askeri timlerle özel harekatçilarin Yüksekovanin bir köyünde yaptiklari bir operasyon sirasinda bir siginakta bol miktarda mark, dolar, Iran dinari (tümen) ve Türk Lirasi bulundugunu, bu olayla islem yapilmadigini, (Kahraman Bilgiç, Diyarbakir DGM'de verdigi ifadede, bu olayi kismen dogrulamakta, sözüedilen olayin Karli Köyünde oldugunu, bulunan paranin 200 mark ve isabet olarak parçalanmis az bir miktar Iran Tümeni bulundugunu, dolar ve Türk Parasi olmadigini, bunun tutanaklarinin da tutuldugunu)

b-12) (Kahraman BILGIÇ'in) Kemal Ölmez'in istegiyle Yüksekova'da Vahyettin ASLAN'dan ``örgüte yardim yapiyormussun'' diye tehditle para istedigini, sahsin Kemal ile kendisine 10'ar bin mark gönderecegini bildirdigini, ancak paranin gelmedigini, b-13) Yüksekova sinir tabur komutani Yarbay Kamber OGUZ'un bir gün kendisine (K.BILGIÇ'e ) ``Sana gerekirse panzer veririm, gidecegin yere gidersin, sözde örgüt adina para toplarsin'' dedigini, o zaman bu olaylara girmedigi için kabul etmedigini, c- Hüseyin Oguz, Kahraman Bilgiç'in anlattiklari disinda kendi arastirma ve duyumlarini da söyle siralamaktadir:

c-1) Yüksekova'da market sahibi Fakin Mengeç'den tehdit edilerek para istendigi, kendisinin C.Bassavciligina dilekçe verdigi, dilekçenin Emniyete havale edildigi, bundan sonra tehdit edilmedigi, buradan tehditin polislerden geldigi kanaatina vardigi,

c-2) 1996 yili Eylül ayinda Tugay civarinda pusuya düsürülerek 2 astsubay 4 erin sehit edilmesi hadisesinde, astsubayin telsizle yardim istemesine ragmen yardim gönderilmedigini, operasyona da 2 gün sonra baslandigini, Tugaya 1-2 km mesafedeki Otluca Köyünden 5 yasinda çocuklar dahil bir çok insanin sözkonusu pusuda teröristlere yardim ettikleri gerekçesi ile Tugaya götürüldügünü, bunlardan 5 kisinin eline 5 kalesnikof verilerek tutanak tutuldugu ve bunlarin daha sonhra öldürüldügü, daha sonra bu köyün bosaltildigini ve köyden 2 bin koyunun Tugaya götürülerek kesildigini, bu olaylar üzerine daha önce devlet yanlisi olan bu köyden 24 kkisinin kirsala çikarak örgüte katildigini, böylece örgütün gücüne güç katildigini, d- Tugayin ve Il Jandarmanin koyun, odun temin etmek gibi bütün ihalelerini; Çolak Hasan, Ismet ve Kemal Ölez'lere verildigini bunlardan Ismet Ölmez 3 yil önceye kadar otobüs muavinligi yaparken su anda Izmir Ödemis'te Salça ve Konserve Fabrikasi sahibi olduklarini, Çolak Hasan da hademe iken apartman insa ettirdigini, kisaca bu kisiler devletten yana görünerek, esrar, eroin ve silah kaçakçiligi yaptiklarini, bu isin içinde Kurmay Baskani Hamdi Poyraz'in da bulundugunu, (Kendisinin Yüksekova Jandarma'da verdigi ilk ifade tutanaginda olmamakla birlikte Kahraman Bilgiç DGM'de soru üzerine verdigi ifadede bu durumu ÖLMEZ'lerle ilgili iddiayi dogrulamakta, hatta, bu kisilerin KASURAN asiretinin ileri gelenlerinden olduklarini, hem askerle, hem de polisle yakin dialog içinde olduklarini, bu konumlarini da kullanarak silah ve uyusturucu ticareti yaptiklarini herkesin bildigini, hem askere, hem polise hem de PKK'ya kaçak silah sattigini tahmin ettigini, su anda bu kisilerin çok zengin oldugunu, Izmir'de fabrikalarinin oldugunu ifade etmistir.)

e- Uyusturucu kaçakçiliginda Van'in bir merkez oldugunu, her tarafa sevkiyatin buradan yapildigini, Van'da bir kadinin uyusturucunun THC (Tetro Hidro Karnobilen), yani kalite kontrolünü yaptigini, Yüksekova'nin da uyusturucu imalinde ve Türkiyeye girisinde önemli bir merkez oldugunu, geçici köy korucularinin gümrüklerdeki akrabalari vasitasiyle sinirlardan geçis yapildigini, asiri para kazanma hirsi bulunan bazi güvenlik gücü mensuplarinin da uyusturucu naklini kendi arabalari ile sagladigini, çünkü bunlarin arabalarinin aranmadigini, özellikle istihbarat amaciyla Suriyeye gidip gelenlerin uyusturucu tasiyiciligi da yaptiklarini, en fazla asker ve polisin bulundugu Van ve Hakkkari yöresinde uyusturucu kaçakçiliginin da en fazla olmasinin nasil açiklanacagi, bu sebekenin TBMM'de de uzantisinin bulundugunu,

f- Hüseyin Oguz, komisyondaki beyaninda; ayrica evinde silah ve askeri malzeme bulunarak tutuklanan Yüce Karademir'i Van'a götürürken arabada kendisi ile konustugunu, bu konusmada Yüce KARADEMIR'in kendisine;

f-1) Hakkari Merkezde petrol istasyonu olan ve kendisinin de samimi oldugu Çukurcali ÇEKO ismindeki kisinin silah ticareti yaptigini, Çukurca Jand. Tabur Kom. kidemli Binbasi Cengiz YILDIRIM'in (Halen Yarbay olup Jandarma Gen.Kom. Sinir Kaçakçilik Sb. Müdürü ) kendisine (Yüce Karademir'e) 2 sifir kalesnikof, 1 M-16, bir 9 mm. 16'li Baretta verdigini, kendisinin de bunlardan 2 kalesnikofu halen Nigde Jandarma Komutani olan Albay Bayram AKDOGAN'a, bir M-16'yi da Hamdi Poyraz'a verdigini, (Hamdi Poyraz'in da bu silahi Kahraman Bilgiç'e verdigini),

f-2) Kendisinin (Yüce Karademir'in) Ramazan ismindeki astsubaya 75.000.000 TL karsiligi verdigini, Hüseyin Oguz, J.Gn.K. verdigi ve Diyarbakir DGM'de tekrar ettigi ifadesinde; kendi arastirmalari sonucunda;

g- Binbasi M.Emin Yurdakul'un emrinde çalisan (1996 Temmuzunda Çorlu'ya tayini çikan) Yüzbasi Fethullah KARASU'nun Izmir çobançesmede 5 katli 270 m2 arsa üzerine 6 daire ve 2 dükkani oldugu, Izmir Asikkentte kardesleri ile birlikte dükkani oldugu, Van'daki uyusturucu kaçakçilarinin kendisine (Hakkariden Avanta Hayat) anlamina gelen 35 HAH 65 plakali kirmizi bir Toyoto araba hediye ettiklerini, ayrica bu sahsin ve esinin bankalarda 3-4 milyar nakit parasi oldugunu, bütün bu servetini Yüksekova'da görev yaptigi sirada gayri mesru yollardan elde ettigini, M.Emin Yurdakul'un mahiyetinde oldugundan birlikte faaliyette bulunduklarini, bu kisinin GATA'ya basvurarak malulen emekli olmak için ugrastigini, ancak henaz bunu basaramadigini,

h- (Jandarma Astsubay Ömer Koç'un ve Çukurca Jandarma Komutanligi Taburunda ikmal subayligina atanan astsubayin bildirdigine göre); Astsubay Yüce Karademir'in 1995 yilinda Jeneratörlerde kullanilan akaryakiti Van'da sattigini,

i- Halen Nigde Il J.K.'nda görevli Astsubay Kd.Üçvs. Metin Koç tarafindan 10 adet G-3 piyade tüfegi ve 30-40 bin adet kalasnikof mermisinin satildigini, (bu konuyu Astsubay Ömer Koç ve Yüce Karademir'in bildigi),

i- Ayni kisilerin ve ismini bilmedigi bir yüzbasinin silah kaçakçiligi yapan bir sahisla 750 milyon TL yüzünden anlasmazliga düstügü, bu yüzden bu sahsi öldürerek helikopterden Kuzey Irak'a attiklarini, k- Üzümlü Karakolu Baskinindan sonra teslim olan biri Suriyeli, digeri Mardin'li 2 kizin Tugay'a getirildigini, sonra kaybolduklarini, halbuki Tugay'in gözaltina yetkisinin bulunmadigini ifade ettigi, Hüseyin OGUZ, Kahraman BILGIÇ'in ifadesi alindiktan sonra Albay Ersan ALKAN, Yarbay Hami ÇAKIR'la birlikte J. Sinir Taburunda ``Olaylarin üzerine gidiyoruz'' imajini vermek ve halki devletin yanina çekmek için bir halk toplantisi yaptiklarini, bütün asiret reislerini çagirdiklarini, Yüksekova Belediye Baskani hariç bütün asiret liderlerinin bu toplantiya katildiklarini, bunlara kolonya ve çikolota ikram ettiklerini, halkin sikayetlerini dile getirdigini, H.Oguz, K.Bilgiç'in ifadelerinin bir suretinin Basçavus Aydin'a, bir suretinin Taktik Alay Komutani Albay Ersin Alkan'a verildigini, 4 suretinin de saklandigini, Hakkari Il Jandarma Komutanligina mesaj çekildigini, Il J.A.Komutani Necati KILIÇKAYA'nin tepki göstererek ``Ulan Silahli Kuvvetleri mi hedef aldiniz, Ne haliniz varsa görün, Ben bu iste yokum'' dedigini, Bunun üzerine Albay Ersan ALKAN'in konuyu bilen ilgililerle bir odada toplanarak; ``Bu isin açiga çikmasinin sonuçta Silahli Kuvvetlerin prestijini sarsacagini, yara alabilecegini'' söyliyerek, ne yapilmasi gerektigini sordugunu, bu arada Abdullah Canan'in PKK yanlisi olmasi nedeniyle öldürüldügü görüsünün ileri sürülerek ``PKK'lilari mi koruyacagiz, devleti mi koruyacagiz'' seklinde bir sorunun ortaya atildigi, Toplantiya katilan Yarbay Hami Çakir'in ``Bu isten devlet zarar görecekse burada olayin kesilmesi'' yönünde görüs bildirdigini, daha sonra da ``Devleti düsünmeniz gerekir, böyle is olmaz, bu saatten sonra ben de yokum'' diyerek odadan çiktigini, Kendisinin de ``M.Emin Yurdakul'un devlet yararina faaliyet gösterdigi süpheli, kendisi adam kaçirip para istiyormus'' dedigini, Bundan sonra albay Ersan'in kendisini aradigini ve Kahraman'in yeniden ifadesinin alinmasini istedigini, kendilerinin de Kahraman Bilgiç'in yeniden ifadesini alarak olayi Necip Baskin olayi ile sinirlayarak adliyeye sevkettiklerini, 24 eylül 1996 günü Hakkari il Jandarma Isth.Sb.Müdürü Binbasi Abdullah Kaya'nin Yüksekova'ya sorgu için geldigini ve Yüce Karademir ile ilgili Kahraman Bilgiç'in genis sekilde ifadesini tesbit ettigini, kendisinin yazdigini, Bu olaylar medyada çiktiktan sonra çok acele Il'e çagrildigini, Hakkari Il J.K.Ist.Sb.Md. Abdullah Kaya tarafindan bir suçlu gibi odasinin arandigini, Bundan sonra kendisini gözaltinda gibi hissettigini ve esini aradigini, esinin de Milletvekili Mahmut Isik'i aradigini M.Isik'in da esinden telefon alarak kendisini aradigini, Hüseyin Oguz'un Mahmut Isik ile itibati sonucu Jandarma Genel komutanligina çagrildigi ve 18.10.1996 tarihinde ifadesinin alindigi, bu ifaadenin 16.21.1996 tarihinde Diyarbakir DGM'ne gönderildigi, bunun üzerine Diyarbakir DGM'nin 30.11.1996 tarihinde Hüseyin Oguz'un tanik sifatiyla ifadesinin alindigi, adi geçen bu ifadesinde de, Genel Komutanliktaki ifadelerini aynen tekrar ettigi, (Ek: Daha sonra DGM'nin 5.12.1996 günü Kahraman Bilgiç'in ifadesini aldigi, K.Bilgiç'in bu ifadesinde, 22-24 Eylül 1996 tarihinde Yüksekova Jandarma Bl. Komutanliginda verdigi ifadelerini çogunlukla kabul ettigini, Yüksekova Savciliginda verdigi ifadesini Polis Memuru Fatih Özhan'in psikolojik baskisi ve tehdidi ile verdigi ve yalan beyanda bulundugunu ifade ettigi, Daha önce teferruatiyla anlatildigi gibi Kahraman Bilgiç'in ifadesinin alinmasindan sonra, Necip Baskin olayinin Ilçe Jandarma Komutanligi tarafindan yargiya intikal ettirildigi, Yüksekova C.Savciliginin 15.10.1996 gün ve 1996/117 sayili Görevsizlik Karari üzerine, davanin Diyarbakir DGM'ne intihal ettigi, DGM'nce Necip Baskin'in kaçirilma olayina karisan itirafçi Kahraman Bilgiç, Korucular Abdülkerim özcük, Osman Özpinar, Necmeddin Hazeyi, Mehmet Emin Ergen, Osman Ergen ve Polis Memurlari Fatih Özhan, yusuf Azmi Aydin ve Abdülkadir Bayram'in tutuklandigi ve haklarinda Diyarbakir DGM Bassavciliginin 4.3.1997 tarih ve 1997/298 sayili iddianamesi ile dava açildigi, Daha sonra Hüseyin Oguz'un ifadeleri dogrultusunda Yüksekova Çetesi olarak: Kurmay Albay Hamdi POYRAZ, Piyade Binbasi Mehmet Emin YURDAKUL, Piyaade Yüzbasi Nihat YIGITER, Piyade Yüzbasi Bülent YETÜT, Levz.Asb.Üst.Çvs. Ali KURTOGLU, Yüksekova Belediye Baskani Ali Ihsan ZEYDAN, Yüksekova Et ve Balik Kurumu Müdürü Mustafa KOCA, Korucu Ismet ÖLMEZ, Korucu Kemal ÖLMEZ, Korucu Cemal ÖLMEZ, Korucu Hasan ÖZTUNÇ, Polis Memuru Enver ÇIRAK, Soför Oguz BAYGÜNES, Itirafçi Kahraman BILGIÇ isimli kisilerin tutuklandiklari, bunlardan 4.3.1997 günü tutuklanan Kurmay Alb. Hamdi POYRAZ'in 27.3.1997 günü serbest birakildigi incelenmistir.(Ek:225)

16- CHP Genel Merkezince görevlendirilen Milletvekilleri Ercan KARAKAS, Mahmut ISIK ve Mustafa YILDIZ'in Van ve Hakkari illerinde 7-9.3.1996 tarihleri arasinda yaptiklari gezi sonucunda hazirladiklari raporda komisyonumuzu ilgilendiren konularda Özetle; Yüksekova'da vatandaslarin Kaymakam, Jandarma, polis ve diger devlet kurumlari ile büyük sikintisinin olmadigi, bütün sikayetin orada bulunan Komando Taburuna, özellikle de Komutani M.Emin YURDAKUL'a yönelik oldugu, tüm faili mechul cinayetlerin bu sahistan kaynaklandigi, hatta bilgisi ve emri dahilinde yapildiginin israrla iddia edildigi, Ayni Raporun bir baska maddesinde; Vali, Belediye Baskani ve Tugay Komutaninin halka güven verdigi, ama Tugay Komutaninin alt kkademesinde daha sert bir tutum gözlendigi, Van-Hakkari Karayolu üzerindeki yol aramalarinin halkta bikkinlik meydana getirdigi, bu aramalarda uygun olmayan davranislarin sergilendigi, istihbaratin artirilarak yalnizca süpheli araçlarin halki potansiyel suçlu görmeyen görevlilerin kontrolünde aranmasi,Ayrica Köy korucularindan bir hayli sikayet alindigi, Yüksekova gibi sorunlu yerlerde ileri teknik altyapiya sahip narkotik subeleri kurulmasi gerektiginin belirtildigi incelenmistir. (Ek:49)

17- Hakkari Eski Milletvekili Esat CANAN da konumuzla ilgili olarak 05.12.1997 tarihinde Komisyonumuza verdigi beyaninda; Abdullah CANAN, Mahir ve Eyüp KARABAG, Haci TEKNIK, Miktar ÖZEKEN, Semsettin YURTSEVEN, Münir SARITAS, Mehmet YASAR ve Nezir TEKÇI'nin Mehmet Emin YURTSEVER'in ekibi tarafindan öldürüldügünü iddia ettigi incelenmistir. (Ek:180)

18- VAN-TUR Otobüs Isletmesinin sahibi Senar ER'in Komisyonumuza verdigi 13.01.1997 tarihli beyaninda 1994 yilindan buyana fidye isteme olaylarinin yogunlastigini, Yüksekova'da herkesten para toplandigini, kendisinden de sabika kaydi için 5 bin mark istenildigini, en çok para alma isini korucularin yaptigi, Yüksekova'da insanlarin kendilerini güvenlik içinde hissetmediklerini, her an evden alinip götürülme korkusu içinde olduklarini, insanlarin bu nedenle isteyen herkese para vermek zorunda olduklarini, kendisinin fidye vermedigini, buna mukabil babasinin kaçirildigini, otobüslerinin yakilip kursunlandigini, YESIL, Ahmet DEMIR, Mahmut YILDIRIM adlariyla dolasan sahsin askerlerin içinde oldugunu, JITEM'ci olarak bilindigini, fakat bu sahsin sivil oldugunu, ancak yaninda birkaç kisi ve elinde telsizle dolastigini, devamli askerlerle birlikte oldugunu, bu sahsi herkesin sesinden tanidigini, Yesil'in kendisi ile de birkaç kez konustugunu ve bir defasinda kendisini ölümle tehdit ettigini, bugüne kadar Yüksekova'da çok fidye alindigini, örnegin Selim ISIK adli uyusturucu kaçakçisindan 750 bin mark fidye alindigini, kendi babasinin basina gelenlerden sonra fidye istendiginde herkesin gizlice gidip verdiklerini beyan ettigi incelenmistir.(Ek:206)

VIII. BILGISINE BASVURULANLAR

1-Korkut Eken 27.12.1996 tarihli ifadesinde; Kendisinin 1965 yilindan itibaren ordu mensubu olarak görev yaptigini, 1974 yilinda Kibris Baris Harekatina katildigini, 1978 yilinda Silahli Kuvvetler özel birliklerin tim komutanligina atandigini, çesitli kurslar gördügünü, özellikle komando harekatina yönelik, rehineli harekata yönelik kurs gördügünü, 1982 yilinda polis özel timlerinin kurulmasinda görev aldigini, 1985-1986 yillarinda içgüvenlik polis özel timinin egitiminde, kurulusundan techizinde ve teskilinde çalistigini, 1987 yilinda yarbay rütbesinde iken ordudan ayrilarak Milli Istihbarat Teskilatinda Daire Baskani Mehmet Eymür'ün yardimcisi olarak göreve basladigini, 1988 yilinda MIT Raporu olaylarinin meydana geldigini, çalistiklari dairenin bu raporu hazirlamis olmasi sebebiyle Müstesar Yardimcisi Hivam Abbas, Daire Baskani Mehmet Eymür ve kendisinin emekliye sevk edildiklerini, daha sonra Mehmet Eymür'le birlikte 2 yil disarida çalistiklarini, Mehmet Eymür'ün dayisinin yardimiyla kurulan bir fabrikasinda birlikte çalistiklarini, kendisinin parasi olmadigindan sadece % 8 hissesi bulundugunu, daha sonra bu hisselerin Eymür tarafindan kendisinden istendigini ve onun da bunlari iade ettigini bu ve bazi sahsi nedenlerle buz fabrikasindan münakasa ederek ayrildigini ve sonra da Eymür ile görüsmedigini, 1980 yilinda Botas'a girdigini, bir sene müfettislik ondan sonra da koordinatörlük görevi yaptigini, Eylül 1983 ayinda Emniyet Genel Müdürü Mehmet Agar'in kendisini çagirarak emniyet mensuplarinin yetistirilmeleri konusunda çalismasini istedigini, sevinerek bu görevi kabul ettigini ve hemen egitime basladigini, kadrosunun Botasta kaldigini, 15.4.1996 tarihinde de Emniyet Genel Müdürlügündeki görevden ayrildigini, Belirterek, kendisini tanitmasinin ardindan; Tarik Ümit'in öldürülmesi olayinda; Tarik Ümit'i 1987 yilinda Milli Istihbarat Teskilatinda çalisirken Mehmet Eymür vasitasiyla tanidigini, özellikle kaçakçilik ve narkotik konularinda çok haber getiren bir eleman oldugunu, ancakt kendisinin dogrudan bir görev irtibati bulunmadigini Emniyet Genel Müdürlügünde iken Tarik Ümit'in kendisini arayarak, önemli bir kaçakçilik olayi olacagini bunun mutlaka önlenmesi gerektigini, bunun üzerine onu Genel Müdür Mehmet Agar ile tanistirdigini, Genel Müdürün Kaçakçilik Istihbarat Daire Baskani Tuncay Yilmaz'a konuyla ilgilenmesi için talimat verdigini, sonradan çok büyük miktarda asit anhidriti bu ihbarla yakalatmis oldugunu ögrendigini, Mehmet Eymür'ün bilahare MIT'te yeniden görev aldigini, Tarik Ümit'le birlikte çalismaya basladigini duydugunu, Tarik Ümit'in kaçirilmasi ve öldürülmesi olayi ile hiçbir ilgisinin bulunmadigini, Mehmet Eymür'ün Tarik Ümit'in kizinin babasini kendisinin öldürttügünü söyledigini, bu sebeple kizin kendisiyle konustugunu ve Mehmet Eymür'ün yazilarinda Ahmet Akpak isimli gazetecide varken babami Korkut Eken öldürttü dedigini, kiza kendisinin konu ile bir ilgisi olmadigini söyledigini bilahare bir Istanbul seyahatinde aracinin takip edildigini fark ederek polisi aradigini, arkasindaki araçtan telefonla kendisinin arandigini ve Tarik Ümit'in kizinin kendisini takip ettiklerini ve görüsmek istediklerini söyleyince, aracini durdurup kiz ile görüstügünü ve ona babasini 1,5 yildir görmedigini ve kesinlikle olayla bir ilgisinin ve bilgisinin bulunmadigini söyledigini, Milli Istihbarattan ayrilip Emniyet nezdinde çalismanin Mehmet Eymür'ü kizdirmis olabilecegini, Devletin istihbarat birimleri arasinda çok koordineli bir çalisma yapilmasi gerektigine inandigini, bu birimler arasinda sahsi kin, nefretten dogan çekismeler sen- ben davasi, sen basarilisin, ben basariliyim kavgasi oldugu müddetçe bugün Susurluk olayi çikti ise yarin, alti ay sonra baska bir olayin çikabilecegini, bu tür mücadelede 200 bin kisi oldugunu, bunlar içinde yanlis yola girmis olabilecek görevliler ya da kisiler bulunabilecegini, bunun polis, asker ya da korucu olabilecegini, ancak bunun çözümünün basina sizdirilarak yapilmamasi gerektigini, Devletin resmi birimleri arasinda bu tür sorunlarin koordinasyon ile çözülebilecegini, yanlis yapanlar hakkinda da yasal islem yapilarak konunun aydinliga kavusturulabilecegini, resmi polis ve askerin disinda kimseyi egitmedigini, sivil hiçbir sahsi egitmedigini, gerek polis egitiminde, gerekse özel tim egitiminde hem psikolojik, hem de manevi egitim yaptirildigini, bu insanlarin hata yapma ihtimallerinin az oldugunu, özel yetismis birimlerin ifade almayi dahi bilmediklerini, bunlarin sadece kirsal kesimde mücadele etmek için yetistirilmis olduklarini, ancak görev sirasinda müsterek faaliyette asker ve polis timlerinde, emir komutasinin Asker'de oldugunu, polis özel timinin basinda Emniyet Müdürü rütbesindeki personel bulunmasina karsilik Askeri timin basinda Astsubay veya Tegmen oldugunu, ovadaki askeri birlik komutasinin istemi olmadikça özel timlerin arazide göreve çikamadigini, Halkin özel timlerden rahatsiz olmalari ile ilgili konunun tamamen belli mikraklarin abartmasi oldugunu, PKK'nin en çok korktugu iki unsurun polis ve askere ait özel timler oldugunu, bunlari yipratmak için gaspçi, haraççi, köy yakiyor, köylüleri eziyor diye görev yapmalarini önlemek istediklerini, mücadelenin kazanilmasi için halkin destegine ihtiyaç oldugunu, o olmadan mücadele yapmanin mümkün olmadigini, halkla diyalog içinde örf, adet ve törelerine hürmet ederek iliskide bulunulmasi gerektigini, zaman zaman ferdi yanlisliklar olabilecegini, Sedat Bucak'in babasini tanidigini, Bucak asiretinin PKK'ya karsi mücadelesinde, zamaninin çogunu Siverek'de harcadigini, Sedat Bucak'in adamlari olmadan disari çikamayanlarin simdi agir suçlamalarla karsilarina çiktiklarini, ister asker, ister polis gece yol aramalari dahil Sedat Bucak'tan yardim isteyip adam aldiklarini, güneydogudaki asiret reislerinden ileri gelenlerin büyük bir bölümünü tanidigini, hepsiyle irtibati bulundugunu, Sedat Bucak'in esrar, eroin islerine karistigina kesinlikle inanmadigini, adamlarindan bazilarinin yapmis olabilecegini, ancak Sedat Bucak'in onlara da cezalarini verecegini, Sedat Bucak'a bu kadar yüklenmenin yanlis olacagini, gururlu bir insan oldugunu, gerçekte topraklarinin sulu ziraate geçmis olmasi nedeniyle çok zengin oldugunu, adamlarinin gönüllü köy koruculari oldugunu, Devletten para ve korucu maasi almadiklarini, Sedat Bucak'in birakin taraf degistirmesini Urfa, Viransehir bölgesinde tarafsizim demesinin bile PKK için yeterli olabilecegini, Sedat Bucak'in kardesinin Abdullah Öcalan'in yaninda oldugu hususunun dogru oldugunu, adinin Serhat oldugunu ancak Sedat Bucak'in düsmani oldugunu ve onunla görüsmediklerini, Abdullah Çatli'yi tanidigini, Mehmet Eymür'le birlikte, emekli olduktan sonra tanidigini, Mehmet Özbay ismini de bildigini, ancak ``Ekli'' adini bilmedigini, Abdullah Çatli'nin devlet için istihbarati çalismalar yaptigini, yurtdisina yönelik olarak özellikle Almanya'daki PKK faaliyetlerine yönelik olarak istihbari bilgiler verdigini, 15-16 senedir 80 öncesinden itibaren devlete çalistigini bildigini, kendisinin onu 1987-1988 yillarinda tanidigini, Alaaddin Çakici ve Dündar Kiliç'i herkes gibi tanidigini, Abdulah Çatli ile Dündar Kiliç arasinda ve Alaaddin Çakici arasindaki iliskiyi bilmedigini belirtmistir. (Ek:174) 2-Kemal YAZICIOGLU Istanbul Emniyet Eski Müdürü 27.12.1996 tarihli ifadesinde; Ömer Lütfi Topal cinayetinin islenmesini takiben olayi çözmek üzere çalismalara basladiklarini, bu cinayet konusunda Asayis Subesinin ihbar aldigini bu ihbarda üç özel harekat mensubu ile iki sivil sahsin bu eylemi yaptiklarinin belirtildigini, bunlarin hepsi ayni gün Emniyet Müdürlügüne alindigini, yapilan incelemede ve olay yerinde kalan silah üzerindeki sarjörde bulunan band üzerinde kalan parmak izi ile bu sahislarin parmak izinin karsilastirildigini, ve herhangi bir bulguya rastlanmadigini, bu konuda yardimcisi Bilgi Ünal'in olayi takip ettigini, ertesi gün Sedat Bucak'in kendisini aradigini, özel harekatçilarin neden alindigini sordugunu, o anda konuyu kendisi de bilmediginden inceleyecegini söyledigi, ikinci kez aradiginda da tahkikatla ilgili alindiklarini söyledigini, daha sonra da birkaç kez aranmis oldugunu ancak bir daha görüsme firsati bulamadigini, daha ertesi gün Emniyet Genel Müdür Yardimcisi Halil Tug'un kendisine geldigini, Bakan tarafindan gönderildigini, alinan sahislarin neden ve niçin alindigini sordugunu, kendisinin de alinan bir ihbarin degerlendirilmesi sonunda alindiklarini, ancak bir bulguya rastlanmadigini, ögleden sonra Bakanin Istanbul'a geldigini ve Vali ile birlikte onu karsiladiklarini, Vali ayrildiktan sonra Bakanin kendisinden olayi sordugunu, ona da olayi anlatarak herhangi bir bulguya rastlamadiklarini ilettiklerini, onun da peki o zaman Emniyet Genel Müdürlügü de bir incelesin, bir mahzur var mi? diye sordugunu, kendisinin de bir mahzur bulunmadigini zira suç teskil edecek herhangi bir bulguya rastlanmadigini belirttigini, Bakanin da gönderin o zaman dedigini kendisinin de talimat verilmesini istedigini, Bakanin peki ben hallederim seni ararlar dedigini bunun üzerine Yardimcisinin talimat verdigini ve Bakan talimati bunlari Genel Müdürlükten gelip alacaklar dedigini, aksam saatlerinde Ibrahim Sahin'in kendisini arayarak konustuklarini, ona Bilgi ile irtibat kurarsa onlari alabilecegini söyledigini, Basinin yanlis degerlendirmeler yapmasi nedeniyle, görmemeleri için bunlari turkinelerde teslim alip götürdüklerini ögrendigini, bilahare Susurluk Olayinin patlak verdigini, ondan sonra Cumhurbaskani, Basbakan ve Bakanla görüsmeleri oldugunu, onlara, bu sahislar hakkindaki düsünce ve karinelerinin tam alindigini, biraz süre verilmesi halinde bu sahislarin suçlarini inkar edemeyecek hale geleceklerini, hatta yan delillerin tespitiyle birlikte itiraf bile edebileceklerini belirttigini, Cumhurbaskaninin kendisine kaset, belge, video bandi olup olmadigini sordugunu, kesinlikle böyle bir seyin olmadigini belirttigini, Ikrar havi bir belge bulunmadigini, sadece kendisinde bir takim karineler oldugunu, bunlari anlatmasinin mümkün olmadigini, bunun açiklanmasinin sisteme zarar verebilecegini, bunu ancak konuyu bilenler huzurunda rahatlikla açiklayabilecegini, Basinda Mesut Yilmaz'a belge, kaset verdiginin söylendigini, ancak hiç kimseye belge, bilgi, kaset veya herhangi bir sey vermesinin mesleki hiyerarsisi disinda mümkün olmadigini, Abdullah Çatli'yi tanidiginin gündeme getirildigini, Mehmet Özbay adina atilan bir tebrik kartinin kendisine geldiginin dogru oldugunu Abdullah Çatli'nin sahte ismi Mehmet Özbay olarak kendi bilgisayar kaydinda isim ve adresinin yeraldigini, ancak kisi olarak kendisine kart geldigini ve ondaki adres oldugunu, 7-8 bin adet kart attigini, bunlarin hiçbirisine bakmasinin mümkün olmadigini, hatta bu olayin olmamasi halinde yilbasinda da ölmüs kisiye kart gitmis olacagini, Olay mahallinde iki adet kalanskof, baska bir alanda terk edilmis araç bulundugunu, onun içinde de eldivenler, mermiler oldugunu, bunun profesyonel bir is niteliginde yapildigini, Olay mahallindeki silahlar üzerindeki parmak izinin karsilastirma yönünden zor bir yapi olusturdugunu çünkü Emniyet Teskilatinda 10 milyon parmak izi bulundugunu, parmak izinin yaninda diger parmak izleri ya da daha genis bir sathin olmasi halinde o zaman kategorilestirilebilinecegini o zaman bile karsilastirma sayisinin 3 bin olacagini, bu nedenle bu tür parmak izlerinde sag el isaret parmaginin tek bogumundaki iz için yönetmelik geregi olay oldugu yerde muhafaza edildigini, süphelilerle karsilastirildigini, Parmak izinin bulunmasindan iki gün sonra basinda çikan 1992 yilinda Abdullah Çatli'nin sahte pasaport ile ve Sahin Ekli adi ile disariya çikarken yakalanmasi haberi üzerine, parmak izinin de olabileceginden bahisle inceleme sonucu Sahin Ekli'nin 10 parmak izinin alindigi çikiyor, karsilastirma sonunda sarjör üzerindeki yarim bogum parmak izi ile bu izler birbirinin ayni çikiyor, bunun üzerine Sahin Ekli ile Abdullah Çatli'nin ayni kisi oldugunun ispati yönünden, ölüden alinan parmak izi ile mukayese edildiginde izler birbirini tutuyor, ancak Abdullah Çatli'nin silahi bizzat kullanan mi? yoksa silahi hazirlayan mi? oldugu noktasinin belli olmadigini, silahi hazirladiginin kesin oldugunu, ancak tetigi çekip çekmediginin belli olmadigini, Cumhurbaskani, Basbakan ile görüsüp karayolu ile Istanbul'a dönerken gece saat 23.00 siralarinda Içisleri Bakaninin kendisini aradigini, ertesi sabah için Ankara'ya çagrildigini, sabah Bakana ugradiginda kendisinde kaset, bilgi ve belge olup olmadigini sordugunu, kendisinin de böyle bir sey olmadigini söyledigini, Mesut Bey ile irtibatini sordugunu, irtibati olmadigini söyledigini, daha sonra Istanbul'un genel sorunlarini görüstüklerini, 5-6 saat sonra da görevden uzaklastirildigini televizyondan ögrendigini, bir veya iki gün sonra Istanbul Moral Egitim Merkezindeki Bakana ait konutta 20.00 civarinda görüstüklerini, yaptiklarini tasarruf için birsey söylyemeyecegini, ancak kendisini eskiya ile bir tuttuklarini buna üzüldügünü söyledigini Bakanin bunlari basinin bu hale getirdigini belirttigini, Ömer Topal olayinin çözülebilecegini, diger olaylarla ilintisi yönünden ise özel bir ekip tarafindan yürütülmesi gereken hassas bir konu oldugunu, MIT'ten destek almalarinin uygun olacagini belirttigini, Ifade tutanagi bulunmamakla birlikte, Genel Müdürlük yetkililerine teslim edilirken, teslim tutanagi ile islem yapildigini, Ömer Lütfü Topal olayinda sorusturmanin çok yönlü yapildigini Antalya yada Kusadasinda kendi adamlariyla, baska adamlar arasinda çalisma oldugunu, adamlardan bazilarinin birbirlerini öldürdügünü bunlarin da degerlendirildigini, uyusturucu kavgasimi? yoksa kumarhane kavgasimi oldugunun arastirildigini, birçok söylenti oldugu bunlarin hepsinin ispata muhtaç olduklarini, öldürme ile ilgili olay konusunda belirgin bir kanaati bulunmadigini, Istihbaratin çok çesitli kanallardan geldigini istihbaratin hem istihbarat birimlerince verilen istihbarat, hem de telefonla gelen bilgiler oldugunu, bazen gazeteden alinan bir haber, bir haberin degerlendirilmesi olayi oldugunu, bunlarin tümünün istihbarat oldugunu, Arnavut Saminin Ömer Lütfü Topal'in ortagi oldugunu, belirli yüzdelerle ortak olduklarini bu ortakligin sadece Emperyal Oteli ve Gazinosu için olmayip, Antalyaya uzanan bir zincir halinde bulundugunu, Sedat Bucak'in çok önceden istek yapmis olmasina ragmen o olaydan sonra suçlanan kisilerin koruma olarak verilmesinde, onlarin magdur duruma düstükleri düsüncesiyle bir korunma olup olmadigi hususuna bir yorum getirmesinin mümkün olmadigini, Söylemezler çetesiyle ilgili olarak, Istanbul'da göreve basladigindan bir ay sonra Söylemez kardeslerin Eminönü Belediye Baskaninin amcasini ve kardesini vurup, öldürdüklerini, dolayisiyla bu olayin üzerine giderek cinayeti isleyen çeteyi bulup çikarttiklarini, söylemez olayinin Istanbul da oldugunu ve suçlularin Adana'da yakalandigini, Özel tim mensuplarinin Il Emniyet Müdürü emrinde oldugunu, özlük haklari yönünden Emniyet Genel Müdürlügü Daire Baskanligina bagli olduklarini, bu birimin ülke çikarlari açisindan çalisan piril piril bir kurulus oldugunu, bu ugurda pekçok sehit verdigini Özel Harekata kimsenin birsey söylemeye hakki olmadigini özel harekat içinde, polisin içinde yanlis davranislar içerisinde bulunanlarin olabilecegini, önemli olan hususun bu tür yanlislik yapanlarin ayiklamak gerektigini, Çatli'nin Emniyet Genel Müdürlügü ya da onun ilgili birimleri adina çalistigindan bilgisi olmadigini, üzerlerindeki belgeler, tasidigi isimler dolayisiyla emniyetle ilgili olmalarina iliskin konuda, bu tür iliskilerin mevcut olmasini tasvip etmedigini, Hüseyin Kocadag'i tanidigini, özel harekat menseli oldugunu, atak ve gözüpek birisi oldugunu onunla birlikte çalismadigi için mesleki yapisi hakkinda fazla bir bilgisi olmadigini, Bu isin nereye gidecegi konusunda endiseleri oldugunu, medyada çikanlarin ne derecede dogru oldugunu onlarin incelenmesi gerektigini, pesinen herhangibir seyin söylenmesinin mümkün olmadigini, Basbakan ve Basbakan Yardimcisinin nereye uzanirsa gitsin dediklerini, gitmesininde gerektigini, ancak bunu yaparken devleti zarara ugratmamak gerektigini, müesseseleri yipratmamak gerektigini, bunlara çok dikkat edilmesini belirtmistir.(Ek:175)

3- MERAL ÇATLI 22.1.1997 tarihli ifadesinde; 1980 ihtilalinden yaklasik 20 gün sonra esinin arkadaslariyla birlikte yurtdisina çiktigini, esine devlet tarafindan (pasaport v.b. konularda) yardimci olundugunu, esinin Ankara'da bulundugu zamanlarda Ülkü Ocaklari ikinci baskanligini yaptigini, bu görevi yaptigi siralarda 7 TIP'linin öldürülme olayinin esinin üzerine atildigini, bu konuyu esine sordugunda bu olayi kabul etmedigini, 1978'de Istanbul'a tasindiklarini, 1980'e kadar 7 TIP'li olayindan dolayi esinin kaçak yasadigini, 1982 yilinda kizlariyla birlikte kendisinin de yurtdisina çiktigini, kendisine pasaportlari kimin verdigini bilmedigini, Istanbul Hava Limaninda kendisini uçaga bindiren kisiyi ilk defa gördügünü, esiyle Isviçre'de bulustuklarini, daha sonra Fransa'ya yerlestiklerini ve oradaki Türk ailelerinin yardimlariyla geçindiklerini, esinin Türkiye'den görüstügü kimselerden aldigi telefon neticesinde Paris'te kiraladiklari evde 27 gün kaldiktan sonra, esinin evden ayrildigini ve 6 yil geri dönmedigini - cezaevine düstügünü - 1984'te kendisinin ve çocuklarin Türkiye'ye 1 haftaligina tatile geldiklerini, Mete isimli birinin kendilerine yardimci oldugunu, yurtdisinda esinin yaninda oldugu zamanlarda, esine Türkiye'den ASALA'ya karsi görev verildigini ve yurtdisinda 28 olayda esinin rolü oldugunu, Türkiye'ye 1984'te gelislerinden birbuçuk ay sonra esinin tabiriyle komplo yapildigini, yabanci uyruklu bir zencinin evine pasaport almaya gittikleri sirada esinin eroin bahanesiyle gözaltina alindigini, esi yakalandiginda üzerinde Hasan Kurtoglu adina düzenlenmis pasaport bulundugunu, esi ve Fransiz polisi eve geldiginde esinin dolaptaki dosyayi saklamasini istedigini, sonradan esine sordugunda bu dosyada esinin ASALA yapacagi olayin semasi oldugunu, Isviçre'de ikamet eden beyaz saçli bir kisi ile ilgili oldugunu ögrendigini, Mete agabey dedikleri kisinin Fransa'da kalmalari gerektigini söylemeleri üzerine Fransa'da kaldiklarini, esinin Fransa'da iken Oral Çelik'le beraber olduklarini, esinin Fransa'daki cezaevinden kurtulusunda kendilerine yardim edildigini, 1990 Nisan ayinda esinin Istanbul'a giris yaptigini, hangi pasaportla girdigini bilmedigini, esinin Ataköy'de ticaretle ugrastigi siralarda Abdullah Çatli hakkinda ihbar oldugundan ihbar geregi basildigini, fakat basanlarca önceden esine haber verildigini ve böylece esinin bu baskindan kurtuldugunu, yurtdisindan geldikten sonra Mete agabey dedikleri kisinin ev temin ettigini ve daha sonrasinda kendilerine yardimci olan kisilerin çekildiklerini, Susurluk olayindaki gidisinde esinin Ankara'ya gittigini bildigini, esinin Muhsin Yazicioglu ile görüstügünü bildigini, Mesut Yilmaz'in esine tesekkürde bulundugunu, esine Türkiye'de görev verilmedigini, ama emniyetle ilgili kisilerle görüstügünü tahmin ettigini, Korkut Eken'le görüstüklerini bildiklerini, esinin 6-7 isimle pasaport kullandigini, bunlarin içinde Hasan Kurtoglu, Mehmet Özbay ve Altan Güler adina olanlari hatirladigini, Papa suikastiyle esinin alakasi olmadigini, Mehmet Ali Agca'nin cezaevinden kaçirilisinda esinin sadece pasaport verdigini bildigini, esinin Ali Yasak'la görüstügünü bildigini, esinin evde oldugu bir Cumartesi günü arabasinin altinda bomba görüldügünü, ``Abdullah Çatli Orada mi'' seklinde telefonlarin geldigini, esinin arabasinin içine eroin birakip kendisini de tarayacaklari seklinde duyumlar aldigini kendisine söyledigini, Aydinlik Gazetesinde çikan haberlerin esini tedirgin ettigini, esinin Baretta marka bir silahi oldugunu, esinin Sedat Bucak'la 2 yili askin bir zamandir tanistigini, Haluk Kirci'nin esinin arkadasi oldugunu, kendisinin esinin ve Haluk Kirci'nin Sultan Tekstil'de ortak olduklarini, esinin Yasar Öz'ü tanimadigini, Sami Hostan'i tanidiklarini, devlet için görev verenin de, komployu hazirlayanin da ayni oldugunu esinin söyledigini, esinin ASALA olayina girmeden önce Haluk Kirci'nin cezaevinden birakilmasini istedigini, ayrica ne oldugunu bilmedigi bir konuda TÜRKES hakkinda bir istekte bulundugunu, yurtdisinda yapilan 28 eylem hakkinda Kenan Evren'in bilgisinin olmasi gerektigini, Türkiye'ye döndükten sonra esinin 5-6 defa yurtdisina çikmis olabilecegini tahmin ettigini, - 1980 ihtilali oldugunda siki bir denetim vardi. Pasaport almak, düzenlemek kolay bir sey degildi. Demekki esime yardimci olundu. 20 gün sonra esine pasaport getirdiklerini, kimin getirdigini bilmedigini, - 1982 yilinda çocuklari ile beraber kendisinin de çiktigini, - 1982 pasaport müracaati yaptiginda Nevsehir'den kendisine pasaport vermediklerini, kendisinin de sahte pasaport ile çiktigini, kimin düzenledigini, kimin getirdigini bilmedigini, ancak Istanbul Havaalaninda uçaga bindirdiklerini ve Viyana'ya gittigini, kim oldugunu tanimadigini, Yalova'da annesinin yaninda iken, kendisini Yalova'dan aldiklarini ve dogrudan havaalanina gittiklerini gelenlerin resmi görevli olmadiklarini, Viyana'dan araçla Almanya'ya, Almanya'dan Isviçre'ye, orada esi ile bulusup trenle Fransa'ya geçip Paris'in kasabasi Potie'de kaldiklari, 1984 yilinda Türkiye'ye ailecek geldiklerini, 1 hafta kaldiklarini resmi görevli bir kisinin kendilerini karsiladigini, adinin Mete oldugunu, soyadini bilmediklerini, sadece Mete agabey dendigini. Bu kisinin konusma ve hareketleri askerdi. ``Asker seyi vardi''. Esiyle beraber geldiklerinde Türkiye'den bir görev verildigini duydugunu, bu görevin de Konsolosluklara yapilan haksizliga tepki, yani Asala olayinda esine verilen bir görev oldugunu, 28 olayda da esinin basarili oldugunu, Türkiye'den dönüslerinden 1,5 ay sonra esinin bir zencinin evine pasaport almaya gittigini, saat 9.30'da telefon kulübesinde olmalarinin istendigi, evlerinin altindaki telefon kulübesine indiklerinde esinin telefonla görüstügü, Istanbul'dan birisinin, ertesi gün verilen adrese gidilmesini istediklerini, bu konulari görüstükleri kisinin Mete Agabeyleri oldugunu, Türk pasaportu oldugunu, Altan ve Serap Güler adlarina düzenlendigini, esinin bir arkadasiyla birlikte sabah verilen adrese gittiginde, içeri girdigi anda Fransa polisinin de içeri girip onu yakaladiklarini, üzerinde Hasan Kurdoglu adina pasaport oldugunu, 3 gün sonra eve polislerin esliginde geldigini, polislerin eve girisinde dolaptaki dosyayi esi tarafindan kaldirmasini istedigini ve dolapta 2 ci bir kazagin altina koydugunu ve dosyayi bulamadiklarini, kocasinin fotograf makinasini, silahini, kendisinin ve çocuklarinin pasaportunu aldiklarini, kendi pasaportlarinin Meral Kurdoglu adina oldugunu, o dosyada esinin yapacagi bir olaya ait sema varmis, beyaz saçli ve Isviçre'de ikamet eden bir kisinin resmi bulundugunu, esinin kendisine Fransa'yi hemen terk etmesini söyledigini, onun da Istanbul'dan telefonla görüsme yapmasi için birinin kendisine geldigini, yine telefon kulübesine indiginde Mete Agabeyinin ``Meral hanim sizin Fransa'da kalmaniz gerekiyor, çünkü esinizle irtibat kuracak kimse sadece sizsiniz'' dedigini, bu konuda esinin komploya gittigini, esinin kendisine Türkiye'de görüstügü kimselerle veyahut devamli görüstügü kimsenin yaptigi bir oyun oldugunu söyledigini, Isviçrede'de ayni sekilde suçlamada bulunuldugunu, Isviçre'deki olayda Nevzat ve Seref Benli isimli kisilerin bulundugunu, Nevzat'in soyadini bilmedigini, Isviçre'de 15 yil ceza verilmis, 1,5 yil yattiktan sonra kendisini görmeye gittigini ve kendisi döndükten bir ay sonra bunlarin cezaevinden mutfak kapisindan çiktiklarini (anahtarin esine verildigini), cezaevinden çiktiginda yanlis arabaya bindigini, cezaevi görevlisinin arabasina binmis, görevlinin de esini biraktigini, cezaevinden çiktiktan sonra Fransa'ya yanlarina geltigini ve 20 gün bir evde kaldigini, Türkiye'den gelen bir pasaport ile ve esinin yesil renkli bir takim elbise giymesinin istendigini ve 1990 yili Nisan ayinda Türkiye'ye döndügünü, kendisinin esini o sürede göremedigini, esi döndükten sonra 20 gün sonra kizlariyla birlikte kendisinin de arabayla Türkiye'ye döndüklerini, esinin Levent'te kiraladigi mobilyali bir eve gittiklerini, Istanbul'a kendi adiyla Meral Çatli olarak gittigini, esinden ögrendigine göre Türkiye'den gelen dosyasinda veyahut herhangi bir seyde Abdullah Çatli'nin Hasan Kurdoglu oldugunu bildirdiklerini, esinin gerçek kimligini kabul etmek zorunda kaldigini, o evde bir hafta kaldiklarini ve sonra Bahçelievler'de kiraladiklari bir eve tasindiklarini ve esinin ticarete basladigini belirtmistir.(Ek:176)

4- Mehmet EYMÜR MIT Kontrterör Merkezi Yöneticisi 26.12.1996 ifadesinde; 1988 yilindaki MIT raporunun kendisi tarafindan hazirlandigini, raporun çok tartismalar yarattigini, ancak hukuki bir sorumluluk getirmedigini, çünkü raporun bazi belgelere ve çalisma metodlarina bagli olarak hazirlanmis bir rapor oldugunu, rapor nedeniyle emekli olma durumunda kaldigini, Hiram Abbas ve kendisinin yardimciligini yapan Korkut Eken ile birlikte emekli olduklarini, kendi isini kurdugunu 1993 yilinda tekrar göreve çagrilmasi üzerine göreve geldigini, hep siyaset disinda kaldigini, Sayin Çiller zamaninda göreve tekrar döndügünü, kendisine yapilan bir telkin üzerine çagrildigini, zira gerek Sayin Çiller'i gerekse MIT Müstesarinin kendisini tanimadigini, Tolga Atik'in politikadan hoslanmayan birisi olmasi, babasinin da asker olmasi ve teskilata büyük sempatisi oldugu için geldigini, yeni baslayan her personel gibi belli bir kurs döneminden geçtikten sonra Malatya'ya tayin edildigini, ancak basinda yer almaktan rahatsiz oldugunu ve teskilattan ayrilma döneminde oldugunu, 1988'deki raporun o tarihteki Müstesar Hayri Ündül Pasa'ya bilgi vermek maksadiyla ve yazili olarak hazirlandigini o raporu o tarihlerde kurumun mensubu olan Cumhurbaskanligi'nda görevli Erkan Gürbüt'e görüsünü almak üzere verdigini, o da raporun enterasan ve çok kapsamli oldugunu söyledigini, o nüshayi da ona verdigini, bir müddet sonra da ortada dolasmaya basladigini, gerçekte onun rapor niteligi bulunmadigini, etüd özelliginde oldugunu, Tarik Ümit'in MIT Teskilatinin görev sahasina giren konularda istihbarati olarak kullanilan bir kisi oldugunu, ortadan kaybolmasi üzerine bazi arastirmalar yapmak durumunda bulunduklarini, arastirmalar sirasinda en son Istanbul Divan Pastahanesinde yemek yedigi sirada Özel Harekat Polislerince alindigini ve ondan sonra da ortadan kayboldugunu tespit ettiklerini, bu konuda yasal arastirmalar yaptiklarini, bu arastirmalar sirasinda, aracin bulundugu mahal Silivri bölgesinde oldugu için tahkikatin Jandarma Astsubayi Ahmet Altintas'in yürüttügünü, onunla görüsüldügünde, kendisinin Özel Harekatçi Ayhan Akça'yi gözlem altina aldigini, Ankara'dan Özel Harekat Baskanligindan müdahale edilmesi üzerine ``ifadesini alamayacagi konusunda'' birakmak mecburiyetinde kaldigini, Arastirma grubuna Tarik Ümit'in telefonlarini tespit ettirdigini, bu arastirma sonucu telefon konusmalarinin kendi bölgesinde TIR parkinda çay ocagi isleten Avsar isimli bir kisinin telefonundan muhabere yaptiginin tespit edildigini, bu nedenle Avsar denilen kisinin alinip sorgulandigini, Avsar'in kendi adina olan bu telefonu Özel Harekatçi polislere kullanilmak üzere verdigini, Avsar'in üzerinden Özel Harekatta görevli iki polisin resimlerinin çiktigini, resimlerin divan pastahanesinde ve Bagdat Caddesindeki görevlilere teshis için gösterildigini, resmi kisiler olmasi nedeniyle tahkikatta zorlanildigini, Haluk Kirci'nin yine ayni olayla ilgili olarak gözaltina alinip birakildigini, Avsar'in üzerinde bir tabanca çiktigini, bunun balistige gönderilmek üzere istendiginde, çesitli resmi yerlerden baski geldigini, Jandarma Astsubayi Ahmet Altuntas'in belirttigini, Tarik Ümit'in kaçirildigi gün, Avsar denilen sahsa ait beyaz renkli Opel Astra marka bir arabanin Avsar'dan alindigi, Ziya isimli Polis Memuru tarafindan ve Tarik Ümit'in kaçirilmasindan üç gün sonra da Oguz isimli Polis Memuru ile birlikte arabanin sahibine iade edildigini, Avsar'a göre konunun içinde Abdullah Çatli ve Arnavut Sami denilen kisiler oldugunu zannettigini, bunlar hakkinda arastirma yaptigini, hatta Özel Harekat Daire Baskani ile de telefon konusmasi yaptigini, bunlarin Astsubay Ahmet Altintas'in yaptigini, 12.1.1994 tarihinde Adana Sakirpasa havaalaninda sahte pasaportla yakalanan Metin Bozbag'in ifadesi dogrultusunda Istanbul'da Yasar Öz isimli sahsin evinde ele geçirilen, Tarik Ümit adina verilmis hususi, özel yesil bir pasaport bu konuda Tarik Ümit'in sadece MIT ile çalismadigini, 1987 yilinda MIT ile ilk iliskilerinin basladigini, ondan önce de Dündar Kiliç Behçet Cantürk'ün Devlet tarafindan sorgulandigi tarihlerde sahit olarak bazi ifadeleri bulundugunu, 1982 yilinda Dündar Kiliç, Sükrü Balci ve diger kaçakçilik konularinda uyusturucu kaçakçiligi konusunda bazi ifadeleri oldugunu, ondan sonra da 1985 yilinda silahla bir saldiriya maruz kalip agir yaralandigini, o tarihte bunu Dündar Kiliç'in yönlendirdigini söyledigini, 1987 yilindan sonrada kendi istihbari potansiyeli bulundugunu, bundan yararlanarak kendi konularinda, ondan yararlandiklarini, Tarik Ümit ile en son 1995 yili Subat ayi 28'ci günü onun evinde görüstüklerini, yalniz iki ayri evi oldugu için hangisinde oldugunu bilemedigini, Özel Harekatçi Ziya ve Semih isimli iki polisin evinde kaldigini operasyonel konularda ve faaliyetlerde yardim etmesini istediklerini söyledigini ve bu polislerle kendi yanlarindan telefonla konustugunu polislere kendi evinde oldugunu söyledigini, Tarik Ümit'in yasal çerçevedeki konularina giren hususlarda kullandiklari bir kisi oldugunu, ancak bunun disinda Devletin diger istihbarat organlariyla da irtibati oldugunu bildigini, onun meslek ahlakî yönünden kapsaminin ne oldugunu ona sormadigini, ancak özellikle uyusturucu kaçakçiligi konusunda Emniyet birimlerine yardim ettigini genel hatlariyla bildigini, Teskilatinin Türkiye içinte Terörle Mücadele görevinin bulunmadigini, istihbari alanda böyle bir görevlerinin oldugunu ve intikal eden bilgileri gereken mercilere ilettiklerini, Tarik Ümit'inde bu çerçevede Türkiye içinde teskilatla ilgili bir görevi olmadigini Türkiye disinda düsünülmesi gerektigini, MIT Teskilatina zaman zaman özellikle ihtilaller ve sikiyönetimlerden sonra özel görevler verildigini, kendisininde birçok bu tür görevlerde yer aldigini, kanuni görev sinirlarini asan görevler oldugunu, örnegin babalarin, mafyanin toplanmasindan sonrada sorgulanmalari gibi görevler. Bu görevlerinde yasal çerçeveler de verildigini, hatta sonradan bunlarin tartismalarada neden oldugunu, yapilan tüm islemin Devletin arsivlerinde bulundugunu, bu tür islerde büyük kütleleri ve büyük menfaat çevresini karsisina almak durumunda kalinacagini, dogru yapilmaz ise hem vicdaninin hem de yaptigi görevle kendimizi bagdastiramayacagini, birçok seyin dogal olarak kagida dökülmeden kafada oldugunu, otuz senelik meslek hayatinin kafasinda olan uzantilarinin kagida dökülmesinin biraz mümkün olmadigini, Bu tür olaylarda teskilatinin bir taraf gibi olmasini kabul edemedigini çünkü gördügü manzaranin kendisini çok rahatsiz ettigini, bu manzarada da bir günah keçisi haline gelmek istemedigini, Emniyet Teskilatinda senelerce omuz omuza çalistiklari arkadaslari bulundugunu kader birligi yaptiklari insanlar oldugunu, keza askeri kesimde de ayni birliktelikleri oldugunu, söylenecek herseyin yanlis yorumlamalara neden olacagini, birçok seyin dogru oldugunu birkaç kisinin yaptigi olumsuz seyler varsa bunlarin ortaya çikmasini kendisininde istedigini, konulara bu asamada çok daha degisik veçhelerde bakildigini, böyle oldugu sürece de bu seyin içinde herhangibir rol almak arzusunda olmadigini, Olaylarin yabanci istihbarat teskilatlariyla baglantili yönlerinin arastirilmasi gerektigini, yurtdisinda uzun süre kalmis kisilerin Türkiye'de karistiklarini büyük eylemlerin çok dikkatle incelenmesi gerektigi, altinda baska bir seyler olup olmadigini incelenmesi gerektigi, var veya yok diye birsey söylemedigini, ancak Abdullah Çatli gibi kisilerin sadece suç yönünden degil, yabanci istihbarat teskilatlariyla bir baglantilari olup olmadiginin da incelenmesi gerektigini, Tarik Ümit'in kizinin beyanlarindaki kendilerinin tanidigi ve sizin tarafinizdan gönderilen iki MIT görevlisinin ziyaretlerine geldigini ve babasinin dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Agar'in bilgisi dahilinde, Müsavir Korkut Eken'in istegi üzerine özel harekatçilarca kaçirildigini ve sorguda oldugunu söyledikleri konusunun kizin bir yorumu olarak nitelemek gerektigini, biraz öncede belirttigi gibi Mehmet Agar ile Tarik Ümit'in buzlari erittigine iliskin Tarik Ümit ile konusma yaptigini Mehmet Agar ile Korkut Ekenle o tarihe kadar arasinin iyi olmadigini bildigini, Kendisinin Mehmet Agar ve Ibrahim Sahin ile görüstügünü, duyumlarini anlatarak Çatli'nin elinde olduguna dair duyumlarin dogrulugunun olmasi halinde yardimci olmalarini ve birakilmasinin saglanmasini ve mesele haline getirilmeyecegini ifade ettigini, Mehmet Agar'in böyle bir seyden haberi olmadigini ve bakacagini söyledigini, Tarik Ümit'in Ziya ve Semih dedigi polislerin kendisine Dündar Kiliç'a yönelik bir operasyonda beraber davranmayi teklif ettiklerini kendisininde böyle seylere girmemesi konusunda telkinde bulundugunu ve bu islerden uzak kalmasi gerektigini söyledigini, Astsubayin ifadesine göre Tarik Ümit'in Abdullah Çatli'ya bu polis memurlarina teslim edildiginden emin oldugunu, Tarik Ümit'in muhtemelen öldürüldügünü ve Yalova taraflarina gömülmüs olabilecegini teskilattaki arkadaslarinin söyledigini, Avsar'in Jandarmada sorgulanmasi sirasinda polis memuru Ayhan'in telefonla onu aradigini onunda nedesin diye sordugunda polis memurunun Yalova taraflarinda oldugunu söyledigini, bunun üzerinede Astsubay Ahmet'in bir yorum getirdigini Tarik'inda bu kadar süre ortadan kaybolup hiç kimseyi aramamasininda öldürüldügü kanaatini pekistirdigini, Mehmet Özbay'in Abdullah Çatli oldugunu Jandarmanin bildigini ve kendisininde oradan bildigini belirtmistir.(Ek:177)

5-Tuncay ÖZKAN 18.2.1997 tarihli ifadesinde; Dünyanin diger ülkelerinde oldugu gibi, gizli servislerin uyusturucu kaçakçilariyla birlikte is yaptiklarini, onlarla birlikte sirketler kurduklarini, onlari açiga çikarmak için çesitli çalismalar yaptiklarini, Abdullah ÇATLI ve ülkücü arkadaslarinin haklarindaki mahkeme kararlarina ve arama tezkerelerine ragmen, zaman zaman ANAP gibi partilerin kongrelerinde izleyici, Bakanliklarda Bakanlarin misafiri, Emniyet Genel Müdürlerinin arkadasi, içlerinde Tansu ÇILLER'in de bulundugu Basbakanlarin görüsme geregini duyduklari kisiler arasinda olduklarini, Turgut ÖZAL'in sik sik görüsme isteginiyinelemesine ragmen, belirtildigine göre ÇATLI ve arkadaslarinin Güneydogu politikasindan dolayi ÖZAL'i hain kabul ettiklerini ve görüsmediklerini, ASALA'ya yapilacak operasyonlarla ilgili olarak; Abdullah ÇATLI ve arkadaslariyla MIT arasinda pazarliklarin oldugunu; bu pazarlik sirasinda bu ülkücü insanlarin, MHP Genel Baskani TÜRKES'in o dönemde devam eden tutuklulugunun ortadan kaldirilmasi, Balgat katliami saniklarinin da bulundugu bir grup ülkücü teröristin haklarindaki davalarin düsürülmesi ve tutuklu bulunanlarin saliverilmesi, bu kisilerin Türkiye'de serbest dolasma haklarinin saglanmasini bildigini, ASALA'ya karsi bazi heykellerin bombalanmasi, bir Ermeni destekçisi milletvekilinin arabasina bomba yerlestirilmesi gibi eylemler yapildigini, bu eylemler karsiliginda paralar alindigini, Oral ÇELIK'in bu ise karistirilmamasi özellikle rica edilmesine karsin grup tarafindan eylemin zorlugu karsisinda bu eylemi gerçeklestirebilecek kabiliyette görüldügü için dahil edildigini, özellikle Marsilya'daki eylemler sirasinda ÇELIK'in oldugunu, Abdullah ÇATLI, Oral ÇELIK ve diger insanlarin yurtdisinda kullanildiklarini, sonrasinda ise hiç kullanilmamistir gibi davranildigini, Metin denilen görevlinin, emekli olduktan sonra, verdigi sözlerin geregini yerine getirmek amaciyla dönüslerinde Abdullah ÇATLI ve ailesine yardimci oldugunu, Susurluk'taki kazadan önce Sami HOSTAN'a ait Alman plakali bir mercedesin ÇATLI'larin arabasini takip ettigini, bu mercedesteki kisinin Abdullah ÇATLI ve Gonca US'u hastaneye götürdügü bilgisini edindigini, Oral ÇELIK, Abdullah ÇATLI, Mehmet Ali AGCA'nin Abuzer UGURLU denilen kaçakçidan alinan sahte hint pasaportuyla yurtdisina çiktiklarini, Abuzer UGURLU'nun bu pasaportu ülkücü koruma karsiliginda kendilerine (Abdullah ÇATLI ve arkadaslari) sagladigini, baglantiyi kuranlarin o dönemde gümrüklere yakin olan ve onlara ülkücü korumayi saglayan kisiler olduklarini, yurtdisinda bu insanlarla (Abdullah ÇATLI ve arkadaslari) bütün gizli servislerle iliskisi oldugunu, Abdullah ÇATLI için Meclis koridorlarinda Alparslan PEHLIVANLI gibi kisilerin aracilik yaptiklarini gördügünü, Abdullah ÇATLI'nin Gökhan MARAS, Sanliurfa eski Milletvekili Murat BATUR gibi birçok kisiyle görüstügünü, Abdullah ÇATLI ve arkadaslarina maddi destegin korumalik yaptiklari ülkücü kitleden geldigini, Abdullah ÇATLI'yi kokaine sürükleyen kisilerin basinda Arnavut SAMI denilen adamin geldigini, Türkiye'de silah ticaretinde mafyanin parmagi oldugunu, Ömer Lütfi TOPAL Cinayetinde kullanilan silahlarin bu yolla geldigini belirtmistir.(Ek:178)

6- Dündar Kiliç 1.3.1997 tarihli ifadesinde; 1935 Trabzon Sürmene Basdamar Köyünde dogdugunu, 1942 yilinda Ankara'ya geldiklerini, 1964 yilinda kan davasi nedeniyle ailece Istanbul'a yerlestiklerini, halen de Istanbul'da ikamet ettigini, 1970 yilindan itibaren kömür, kum, reklam ve filim sirketleri ve orta halli 7-8 sirketi bulundugunu, ortaokul mezunu oldugunu, 1980 yilinda ihtilal ile birlikte Polis Müdürü Atilla Aytek Kaçakçilik Daire Baskani, Kaçakçilik Dairesi MIT görevlisi Mehmet Eymür ve yillar öncesinde kendisinin yaninda katiplik yapan Tarik Ümit'in Ankara'da generalleri yalan yanlis bilgilendirerek göreve geldiklerini, yillarin insanlarin düsmanlarimizla anlasarak, bazi insanlardan menfaat temin ederek, örnegin Çelik Döküm Fabrikasini gaspederek, faaliyet gösterdiklerini, Tarik Ümit'in Kurtulus'ta beyaz esya satan dükkanda müdürlük yaparken iki ögretim görevlisini Dündar Kiliç ismiyle tehdit ettigini, bunu tespit ettigini ve ona bunu nasil yaptigini sordugunu, ancak onun da gidip bu konuyu Mehmet Eymür ve Atilla Aytek'e anlattigini ve kendisini imha etmek için senaryo hazirladiklarini, Senaryo olarak; Isviçre'den bir mektup atildigini, bunun Kaçakçilik Dairesine geldigini, mektupta ``Dündar Kiliç Ermenilerle anlasmis, konsey üyelerine suikast yapma hazirliginda'' seklinde iddia bulundugunu, bu iddia üzerine gözaltina alindiklarini, 82 gün gözetim ve iskence altinda kaldigini, daha sonra Mamak'a gönderdiklerini ve sonuçta 5 yil 1 ay 1 gün hapis yatmasini sagladiklarini, ondan 1,5 yil önce yine bir senaryo hazirladiklarini, ``bir gemi silah ve mühimmat geldigini Türkiye'de bunun alicisinin ve saticisinin kendisi oldugunu ve Apo için getirtildigini'' iddia ediyorlar, ancak bir polis sefinin telefon ederek Dündar Kiliç'a söyleyin Eymür ve Jitemde bir Binbasinin bunu düzenledigini belirtti ve Avukat Burhan Apaydin'in ise el koydugunu, Sisli Savciligina sikayette bulunduklarini ve konu hakkinda basin ve medyada yaygara yapinca, senaryonun ellerinde kaldigini, Bunlarin kaçakçilardan, ``seni öldürecekler 500 bin dolar, 1 milyon dolar verirsen, senin katlini, infazini durdururum'' seklinde para aldiklarini, paralari paylasamayinca da birbirlerini öldürdüklerini, Abisinin kadinlar kulübünde hissesi oldugunu, 50 milyon lira sermayesi oldugunu, o parayi istemeye gittiginde abisine silah çekildigini, sonunda kardesi Ibrahim'in bir okulun gecesinde Tarik Ümit ile karsilastigini, masalarina sise atinca yegeninin onu agir yaraladigini, Mehmet Eymür'ün o gece yegeni Zekeriya Ülkücü'yü öldürdügünü, kendisinin de onlari öldürmesi gerekirken (devlet memuru olmalarindan dolayi) bunu yapamadigini, bunlarin devletin içine sizmis devlet düsmanlari oldugunu, Necdet Ürug'un ogluna kömür ocagi vermesinin söz konusu olmadigini, Nuri Gündes'i tanidigini, son yedi yil içinde kizinin cenazesinde gördügünü, 35 yil kumarhanecilik yaptigini, Bir gün kizinin geldigini, Ahmet Özal'in Engin Civandan bir alacagi oldugunu, onun Kiyikent'te yazligi oldugunu kendisinin de iki sokak arkada, bunlarin Engin Civan'in evine geldigini, Engin Civan'in Ahmet Bey'e parasini ödedigini, Selim Edes'e son kurusuna kadar iade ettigini, digerinin ödemedigini söyledigini, 5 milyon dolar olayi oldugunu, senaryo hazirladiklarini ve amaçlarinin kendisinin evi önünde Engin Civan'i öldürtmek istediklerini, kendisinin buna müdahale ettigini, eger böyle bir sey yapilirsa kendisinin tepki gösterecegini belirttigini, 45 dakika sonra adami hastahanenin önünde vurduklarini duydugunu, 80-100 milyon dolar için bunlarin yapildigini söylüyor. Daha sonra kizinin yanina iki yegenini de alarak kanal 6'yi bastigini, orada onlara ates ettigini ve polis geldigini ve polise bu isi örtbas ettirdiklerini, ama bu uygulama ile de onun ölüm fermanini hazirladiklarini, Alaattin'i Mehmet Eymür'ün korudugunu yönlendirdigini, her türlü resmi belgeyi MIT'in verdigini, bunlain masum insanlari öldürdügünü para için herseyi yaptiklarini, kendisini mafya yada gangster olarak kabul etmedigini, kendilerine yakistirilan seyin kabadayi olmasi gerektigini, onu korudugunu, sevdigini ve bunlar için yasadigini baska bir iddiasi bulunmadigin, Behçet Cantürk, Sari Avni, Kam Durmus'un kaçakçi oldugunu, Fahrettin Aslan'i sevmedigini ancak kaçakçi olmadigini, Tarik Ümit'i suç ortaklarinin öldürdügü kanisinda oldugunu, topladigi paralari suç ortaklarinin götürmedigini duydugunu, Kendisinin Diyarbakir'da hapiste yatarken 5.5 sene 56 celse süren mahkeme dolayisiyla Basbakan'dan dosyalarin incelenmesi için hukukçu görevlendirmesini istedigini, Özer beyin kulagina parmak tikadigini, yoksa özel ile bir düsmanligi bulunmadigini, Ankara'da Kürt Cemali olayinda, Mehmet kabadayisinin onu öldürmesine karsilik abisinin cinayet masasi sefi olmasi sebebiyle cinayeti kendisinin üzerine yiktiklarini ve bu sebeple 3 yil hapiste yattigini, Atilla Aytek'in Cemalinin kahvesinde garsonluk yaptigini, sonra Komiser ve Müdür oldugunu ondan sonra da piç hüseyinin intikami için kendisini adliye içinde iki defa öldürmek istediklerini, Hüseyin Kirli isminde bir kiralik katilin Istanbul'da iki kisi olarak sokakta kendisini sikistirdiklarini iki mermi yarasi aldigini, onlarin olay yerinde öldügünü, mesru müdafaa oldugu için 8 ay sonra serbest birakildigini, Kamu para aklama konusunda Özal'in bu seyleri serbest birakmasinin etkili oldugunu, valizlerle paralarin geldigini ve gittigini Ömer Lütfü Topal'in öyle masum bir insan olmadigini 40-50 adam öldürdügünü, Ömer Lütfi Topal'in içeriden satildigini Tilki gibi bir adami bu sekilde öldürülmesinin mümkün olmadigini, kendi adamlarinin ölüm fermanina imza attiklarini, gittigi yeri kendisinin veya bir yada iki yakini disinda kimsenin bilemiyecegini, Kendisine kumarhane için yetki vermediklerini, tefecilik yapan Sudi isimli kisiye 20 tane yer verdiklerini, Özalla aralarinda bu nedenden dolayi bir husumet bulundugunu, Sedat Semerci Pasayi tanimadigini, Sükrü Balci'yi tanidigini, fena adam oldugunu, birçok olayi önledigini, Fahrettin Aslan'in onunla çok genis kapsamli iliskileri oldugunu, Kendisinin Almanya'ya tedavi için gitmek istemesine karsilik 5 yil pasaport vermediklerini, Semra Özal'i tanimadigini,Abdullah Çatli'yi tanimadigini,MehmetÖzbay'i tanimadigini,Korkut Eken'i tanimadigini,Ibrahim Sahin'i Kurtulusta bes sene önce Müdür Muavini iken yapilan bir bakimdan tanidigini,Haluk Aktar'i tanimadigini Cengiz Abaoglunu tanidigini, isçisi olarak çalistigini, bilahare öldügünü,Haci Ali Aslan'i tanidigini, onunda rahmetlik oldugunu, Atilla Aytek'in Haci Ali Aslani, Nuri Gündes'in kayinbiraderi diye bogmak istedigini,Istihbarat teskilatini hem operasyon hem de infaz yaptigini, iskence yapip, adam öldürebildiklerini,Kizi Ugur Kiliç'in cenazesine bile gitmedigini, sadece çocuklarini bagrina bastigini, kizinin ailesini dinlemedigini, bu isi de Mehmet Eymür'ün hazirladigini, MIT'in infaz timi içinde Çakici'nin oldugunu, Sivasli 3-4 çocuk bulundugunu, bunlardan iki tanesinin polis tarafindan arandigini, ancak yakalanmadiklarini, Mehmet Eymür'ün bazi solculari, hatta Nihat Evim'i öldürenleri Burca'da bir mahkemede 8-10 kisiyi beraat ettirdigini ve onlari disaridan kullanacaklarini, bunlari Nasrullah Ayan vasitasiyla yaptigini belirtmistir.(Ek:179)

7- Esat CANAN 5.12.1997 tarihli ifadesinde; Bazi faili meçhul cinayetlerle ilgili olarak; Savas Buldan'in 3 Haziran'da Çinar Otelinin gazinosundan gece saat 4 civarinda diger iki arkadasiyla birlikte çikarken otelin önünde üç arabanin bekledigini, bu arabalarin içinde polis olduklarini söyleyen sekiz kisinin bulundugunu, üçüne (Savas Buldan ve arkadaslari) otelin önünde üst aramasi yapildigini ve arabalara bindirilip götürüldüklerini, Bolu Yigilca Ilçesine yakin bir mevkide Melen çayi kenarina cesetlerin atildigini, olaydan sonra Savas Buldan'in agbeyine, imzasiz bir ihbar mektubu gittigini, Abdullah Canan'in 17 Ocak 1996 günü Hakkari'nin Yüksekova Ilçesinde evinin önündeki arabasina binip esine ``silah ruhsatini yenileyecegiz'' diyerek ilçeden ayrildigini, Hakkari'nin 10 uncu kilometresinde Yeniköprü denilen mevkide yol aramasina denk geldigini, Abdullah Canan'i panzer gibi bir baska arabaya götürdüklerini, arastirma yaptiklari bütün mercilerin kendilerince gözaltina alinmadigini söylediklerini, kaybolusunun üçüncü günü arabasinin Van-Hakkari Karayolu Güzeldere mevkiinde bulundugunu, Abdullah Canan'in agabeyinden Kahraman Bilgiç adinda bir görevlinin ``Abdullah Canan'la seni bugün yarin görüstürecegim'' diyerek 20 bin mark aldigini, kendisinin Abdullah Canan'in yakini olarak Kahraman Bilgiç ile görüstügünü, Kahraman Bilgiç'in ``Abdullah Canan su anda elimizde, hücreye koyduk, bunu Yüksekova Tabur Komutani Mehmet Emin Binbasi infaz edilmek üzere bize verdi'' dedigini, Mehmet Emin Yurdakul Binbasinin Abdullah Canan'in arabasini dere yatagina ittigini, Kahraman Bilgiç'in ``hiç kesinlikle birsey yapmayin, bu bizim görevimizdir. Esref Bitlis, Bahtiyar Aydin gibi uygulamalar yaptik'' dedigini, Kahraman Bilgiç'in Havar kod adiyla dolastigini, Tugay Komutanina Kahraman Bilgiç'in ``sadece 5 bin mark aldim'' dedigini, kaçirma olayini ise inkar ettigini, daha sonra Abdullah Canan'in cesedinin bayramin ikinci günü jandarma tarafindan bulundugunu, bu konunun halen savcilikta hazirlik sorusturmasi asamasinda oldugunu, o günden bu yana hiçbir gelisme olmadigini, olayin Diyarbakir DGM kapsaminda oldugunu, yine 1993'te Sabri Çardak'in Besbulak Köyünde Mahir Karabag ve Eyüp Karabag'i, Haci Teknik'in Çukurca'da bu ekip tarafindan öldürüldügünü, yine Miktar Özeken, Semsettin Yurtseven, Münir Saritas, Mehmet Yasar, Nezir Tekçi'nin yine bu ekip tarafindan 1994-95 yillarinda bu ekip tarafindan alindigini ve bunlarin hiçbirisinden bugüne kadar bir haber alinamadigini, Havar kod adli Kahraman Bilgiç'in Necip Baskin adli kisinin fidye olayi sonrasinda yakalandigini, Yüksekova'da tutuklanip, Midyat Cezaevine nakledildigini, Mehmet Emin Yurdakul'la ilgili olarak savciliga 4 tane dosya intikal ettigini, Kahraman Bilgiç'in sorguda Abdullah Canan'i öldürdüklerini ifade ettigini ögrendiklerini, ancak bu asamada sorusturmanin yarida kesildigini, Hüseyin Oguz adli astsubayin ``ben, sorgunun ilk üç gününde görev yaptim, o sorgu esnasinda banda alinan ses var, binbasinin adi geçince o noktada beni sorgudan aldilar'' dedigini, Yüksekova delillerinin saklandigini, Mehmet Emin Yurdakul binbasinin o dönemde Hakkari'de tugayda görev yapan Albay Hamdi Poyraz'la bir baglantisinin oldugunun söyledigini belirtmistir.(Ek:180)

8- Mehmet Hadi ÖZCAN 1.03.1997 tarihli ifadesinde; 1954 Izmit dogumlu, baba adinin Hayri oldugunu, Sapanca Kirkpinar nüfusuna kayitli bulundugunu, 1980 öncesi Kirkpinar Ülkü Ocaklari Baskanligi yaptigini, is olarak kendi arazileri üzerinde müteahhitlik yaptigini, halen 24 adet dosyadan yargilandigini, memleketinde herkesin kendisini çok iyi tanidigini çete falan olmadigini, vurdugu adamlarin hepsi ile uzaktan akrabaliklari bulundugunu, hasbelkader Abdullah Çatli ile bir is yaptigini, kendisini Emniyet Müdürü Altan Keçeli ve Belediye Baskani Sefa Sürmen'in çete yaptigini, Daha önce uyusturucu olarak eroin kullandigini, bilahare bunu biraktigini, uyusturucu satisi ile bir ilgisi bulunmadigini, Izmit'e esinin annesi oldugu için gidip gelmekte oldugunu, Kendisinin gayrimesru hiçbir isi olmadigini babasinin tek oglu oldugunu ve babasindan kalan arazileri satarak yedigini kimseye muhtaç olmadigini, Emniyet Müdürü Nihat Candan'in oldugu dönemde, 3 yil kadar önce Izmit'te kaçak petrol hadisesi oldugunu, bunu PKK'lilarin yaptigini, büyük paralar kazandigini, Türkçe okumasini ve yazmasini bilmeyen insanlarin, Samsun Terme'nin çingenelerinden bir grubun büyük paralar kazanmasi olayi oldugunu, gazeteci ve Il Baskanlarina göre 1 trilyon 200 milyar lira civarinda bir parayi faizle çalistirdiklarini, Emniyet müdürleri, Devlet adamlarininda bu çilistirilan paralar içinde yaralari bulundugunu, kahvelerinin adini bile savcilar kiraathanesi oldugunu, karilarinin gündüzleri dilencilik yaptigini, kendilerininde % 35-40 faizle para dagittiklarini, bu nedenlerle bir olay oldugunu duydugunu, bir gün Izmit Ülkü Ocaklari Baskanligi yapmis bir çocukla, kendisinin soförlügünü yapan bir çocugu kahvede ayagindan vurduklarini, iki gün sonra onlarin kahvesinin tarandigini, bu olayda 3 kisinin ölüp, 7 kisinin yaralandigini, bunun üzerine bütün samsunlularin Izmit'i terk ettiklerini, halkin bunu kendisinin yaptigini söyledigini, halbuki kendisinin yaptirmadigini, ancak yapmadimda diyemedigini, çünkü ya özel harekat, ya ülkü ocaklari genel merkezinden gelenler ya da Hadi Özcan yaptirmis olabilirdi, bu konuda samsunlularin tarafini tutan 2.Sube Müdürü ile görüstügünü, olayin esas olus seklini ona anlattigini, esas olayi yapan adam Affan Keçeli zamaninda polisin bir kez yakaladigini, ancak 250 milyon civarinda yani 8 tane kadin bilezigi avanta alinip, isin bitirildigini, bunlarin hepsinin ispatli oldugunu, verenlerinde bunu suanda kabul ettigini ancak polisin bunlarin ifadesini almadigini ve almaya da yanasmadigini, Of'lularla kendisinin arasini Sefa Sirmen'in kasitli olarak bozdugunu, onlarla kiz alip vermekten dolayi 30 yillik anlasmazliklari oldugunu, Of'lunun çay bahçesi oldugunu, Belediyeden kiralandigini ve buraya kira bile vermedigini orada liseli gençlere esrar, eroin sattigini, onlarla ters düstüklerini yegenini öldürdüklerini. Kütüphane açma kilifi ile Belediyeden 9 milyar lira vererek bu yeri almak istemelerini ögrenmesi üzerine Riza Sirmen'i aradigini, iki sene önce Oflulara destek olduklarini Riza Sirmene söyledigini kira almadiklarini 9 milyar verdiklerini, inkar etmedigini, eger bunu yaparlarsa karsilarinda kendisini bulacaklarini söyledigini, CHP'li Sefa Sirmen'in aslinda Alaattin Keskin'in kendisine, Vefa Küçük'ün Belsa Plaza diye yaptigi yerin karsisinda Tekel binasi bulundugunu, eski Tekel binasinin 7 katli oldugunu ve Belsa Plazanin görüntüsünü bozdugunu, bu arada Tekelin içinden malzemelerin TIR'larla Ali Sen'in Maga Deri isimli yerine götürüldügünü, kapida kalesnkoflu adamlarinin nöbet bekledigini, konunun hepsini Emniyet Müdür Yardimcisi Ayhan Toptas'in bildigini, Televizyoncu Ali diye bir kisinin daha bu durumdan haberi oldugunu, daha sonra bos Tekel binasini yaktiklarini bu suretle hem Belsa Plaza'nin önünü açtiklarini hem de Tekel'in içindeki mallari bosalttiklarini, bu suretlede bir tasla iki kus vurduklarini, Her memlekette bir sürü kabadayilar bulundugunu, bunun görmezden gelinmemesi gerektigini, her kabadayininda korktugu bir kabadayi oldugunu, bu tür konularin bu nedenle kendisine anlatilip, aktarildigini, Oflularin kayinçosunun Hursit Yavas oldugunu, Star turizmin sahibi oldugunu ve uyusturucu ticaretinin en büyük isimlerinden oldugunu Hursit'in kirmizi bültenlerle arandigi dönemde Türkiye'de iki cinayetten arandigini Istanbulda yatlardan, katlardan, bir sürü gayrimenkulleri bulundugunu, hiç kimsenin o zaman onu yakalamadigini, Necdet Menzir'in sikistigini, onun zamaninda yakalama yapilmadigini, simdi gücünü ve para varligini Necdet Menzir zamaninda yaptigini, Hursit'in Hollanda'da yakalatildigini ve Ingiltereye teslim edildigini, oradan halen cezaevinde bulundugunu, Sami Hostan'in Hursit Yavas ile arkadaslik yaptigini, onun yakalanmasi üzerine Abdullah Çatli ile arkadaslik yapmaya basladigini, Hursit'i Abdullah Çatli'nin yakalattigini, Hursit Yavas'in tüm malvarliginin Abdullah Çatli ve Drej Ali'nin, Urfalilarin eline geçtigini, Star Turizmin arastirilmasi halinde bunun ortaya çikabilecegini, Star Turizmin arabalarindan Ankara'dan çikista bomba patladigini, daha sonrada Ulusoy'da patladigini, Tarik Ümit'in sevilmeyen bir adam oldugunu, MIT'in kullandigi bir adam oldugunu, Abdullah Çatli'nin Tarik Ümit ile arkadaslik yaptigini, ölmeden birkaç gece evvel Abdullah Çatli, Haluk Kirci ile birlikte hücre evinde kaldiklarini bildigini, kizinin bunu bildigini ama söylemedigini, Tarik Ümit'in öldürüldügünde 3 milyon mark tutarinda parasinin kayip oldugunu, bunu abazalardan duydugunu Çatli'nin Tarik Ümit'in öldürülmesinde bulundugunu, bunu kendisinin söyledigini Halen kendisinin, Sefa Sirmen'in protokol Müdürünü kaçirmaktan dolayi yargilandigini, aslinda Müdürü kendisinin kaçirmadigini, adamin kendisininde ``Beni Hadi kaçirmadi'' dedigini, ancak halen yargilandigini, bu adamin kaçirilmasinda büyük kiyametler koptugunu, kendisinin yegeni öldürüldügünde, Ocak baskanlari vuruldugunda, üç kisinin öldürülüp yedi kisinin yaralandiginda, Oflu Resat'in öldügünde, abisinin öldürüldügünde, Iskender Gül'ün kaçirildiginda, baldizinin igfal edilip, oglunun baldizini öldürdügünde, iki gün sonra esi ve oglunun Bolu'da trafik kazasinda öldügünde kimsenin kilinin kipirdamadigini, bu olay oldugunda Hadi'nin çete oldugunu, Özgür Kocaeli Yesil Gazetesinin sahibi Sefa Sürmen'inde, tüm Izmit'in de bunu bildigini, Susurluk olayinin olusmasi halinde Behçet Cantürk ve tüm faili meçhullerin organizasyonunu kendi üzerine yükleyeceklerini, hatta solcu bir arkadasinin ``Hadi, Sefa'ya yüklenme, Dursun Kamtasin Sefayi öldürecegini ve onu kahraman yapacagini Büyüksehir Belediye Baskanliginda Hikmet Erenkayayi aday göstereceklerini'' söylemesi üzerine ona yüklenmedigini, Emniyet Müdürünün gazetelere ilan verdigini, Yesil Kocaeli Gazetesinde ben Hadi'yi teslim almayacagim, kendin yakalayacagim dedigini, Izmit Emniyet Müdürünün Sefa'dan aldigi paranin miktarinin belli olmadigini, Ayvalikta verilen villalar, kendisinin yakalanmasindan sonra Emniyet Müdürüne alinan 17 milyar lira civarindaki arabayi herkesin bildigini ve konustugunu, Malatyali Engin diye bir delikanlinin açtiga Engin Döviz diye bir yer var, Izmit'in en büyük faizcilik olaylarindan birisini yaptigini, kollu makinalara para kaybettigini, büyük borca girdigini ve iflas ettigini, Belsa Plazanin otoparkini Engin Dövize vereceklerini duyunca,Rizaya bu yeri Alaattin Keskin'e vermelerini söyledigini, bize halktan yana olun dedigini, bunun üzerine kendisine 20 milyar teklif ettiklerini, yaninda da Kirmizi Kocaeli'nin Genel Müdürü Güngör Asman'in oldugunu, bunu telefonla teklif ettiklerini bu konuda sahitlerde bulundugunu, ancak kendisinin bu parayi kesinlikle istemedigini, alirsa avanta almis olacagini söyledigini, Seyfi Aydin diye birisi, su anda cezaevinde bulundugunu, çete üyeliginden içeri girdigini, ancak kendisinin bu adam ile yakindan ya da uzaktan ilgisinin bulunmadigini, Adamin yegenini hirsiz diye yakalatmislar, bunlar dag köylerinde oturuyorlar daglara villalar yapilmaya baslayinca birinci sinif turistik bölge ilan edildigini, Derbent Jandarmasinda dayak zoruyla suçu kabul ettirdiklerini, cezaevine girdigini 5.5 ay sonra asil hirsiz yakalandigini, çaldigi mallarin iade edildigini, bu sayede bu çocugun tahliye oldugunu, Seyfi Aydin'in hirsizlik yapanlara sen bizi lekeledin, hata yaptin 200-300 bin dolar para vereceksin dedigini, aralarinin gerginlestigini, birbirlerini tehdit ettiklerini, Eski 2.Sube Müdürünün kendisine telefon ettigini, Nezih Ömer diye birisini aramasini istedigini, bu sahsin ANAP Istanbul 2. Baskani oldugunu, olaya kendisinin el koymasini istedigini, yani Seyfiyi halletmesini Hadi'den istediklerini, bulasmak istemedigini, teslim olmak istedigini, bu anda Seyfiye tek söyledigi seyin ondan 300 bin dolar almasi 50 bin dolar al dedigi için dosyasi oldugunu, Çete adiyla 33 kisiyi yakaladiklarini her mahkemeye çiktiklarinda, birçok kisinin tahliye oldugunu, onun için kendisini tahliye olmamasi yönünden Mahkemeye çikartmadiklarini, simdiye kadar 27 dosyanin 12-13 dosyasindan Mahkemeye çikip, hepsinden tahliye oldugunu, ayrica DGM'de de 12 dosyasi bulundugunu, davalarin saçma sapan oldugunu oflu Resat ve Muzaffer kardeslerin öldürüldügünü, Resat'in davasinin normal mahkemede, Muzafferin davasinin DGM'de çiktigini, Abdullah Çatli ile kendisini Ibrahim Sahin'in korumasi Alper Tekdemir'in kardesi Sahin Tekdemir'in tanistirdigini, Izmitte PKK'lilarin büyük para götürdüklerini, Izmit'e heray 20 bin ton petrol getireceklerini, kendisinden bir depo ve bir liman istediklerini en önemlisininde dagiticilarini bulmak oldugunu hepsini kendisinin buldugunu, amacinin Izmit'in PKK'lilardan temizlenmesi oldugunu, Abdullah Çatli'yi bu ismiyle bildigini, herseyin ayarlandigini, ayda 20 bin ton petrol satacaklarini hesapladigini, Çatli'nin Filipinlerden 3 milyon 600 bin dolar gelmedi diye sizlanmasi üzerine, o zaman kendisinin bu petrolü satalim dedigini, birilerinin kendisine 40 milyar lira vereceklerinisöyledigini, bu parayi hiç ihaleye girmeden ihaleye girmemek için avanta alanak verilecegini, o ana kadar 2-3 milyar lira masraf etmis oldugunu, 20 milyar liranin kendisine gerekli oldugunu, Çatli'nin bunu kabul ettigini tamam deyip ihaleye girerek onu Ankara'dan aldiklarini, bunun dedikodusu olabilir dendigi için ihalenin yeniden yapildigini ve yine Çatli'larin kazandigini, iki ayri sirketede 4'er milyar lira avanta vererek, ihaleden çekilmelerini sagladiklarini, ihalenin alinisiyla, birlikte Abdullah Çatli'nin degismeye basladigini, petrolu satmayip, bir ay içinde 300-350 milyar lira yapacagini söylediklerini, kendisininde o arada para sikintisi çektigini, kemerde bir otelde kalirken bir arkadasinin kendisine ``Abdullah Çatli simdiye kadar kiminle ortaklik yapti ise ya öldügünü ya da yakalandigini'' söyleyerek dikkatini çektigini, bunun iyi oldugunu, çünkü Çatli'ya o zaman yüzde yüz güvendigini bu nedenle de kendisininde Çatli tarafindan öldürülebilecek oldugunu, Iskenderunda 1500 ton petrolün Demir Çelik'e satildigini, bunun parasini paylasanlarinda kendisine bir haftalik çek vereceklerini söylediklerini, bunun üzerine Ankara'da bulustuklarini, gittigi binanin kapisinda Bucak A.S. yazdigini, Haluk Kirci'ninda orada bulundugunu ve Sedat Bucak'inda orada oldugunu, parayi öderken, kendisine gözdagi vermeye çalistiklarini, kendi hakki olan 6 milyar lira yerine 500 milyon lira verilmeye kalkinca kendisinin tepki gösterdigini ortagin % 50 almasi gerektigini, münakasa ettiklerini, verilen parayi almadigini, aralarinda soguk harp basladigini, bu nedenle kendisinin enistesi olan trilyoner Ali Ihsan Kaya ile irtibata geçtiklerini Sami Hostan ile gelip villa yapma gerekçeleriyle samimiyet kurduklarini, sonrada Hadi'nin onu öldürecegi hususunda korkutmalari ve kendisine karsi yönlendirdiklerini, daha sonra oflularin yönlendirdiklerini, tüm çabalarininda kendisinin yakalanmasi oldugunu, bu nedenlerle Emniyet 2. Sube Müdürü ile dolastiklarini, çünkü 2. Sube Müdürü Kamil Toprak'in sahiplerine koruma verdigini, yakalandiginda da 2. Sube Müdürünün hemen oradan sürüldügünü, kendisinin Kanal 7'nin programcisi ile birlikte Rize'de bir gün çalistiklarini, simdi verilen ifadelerin aynisini Kanal 7'ye verdigini iki üç dosya doldurduklarini, ertesi gün programini bitiremeden yakalandigini, o bantlarda Mehmet Agar'i suçladigini, Emniyet Müdürünü Ankara'ya götürdügünü ama kime verdigini bilmedigini, Mehmet Agar'in o band yüzünden görevinden alindigini, belki de bandin Mesut Yilmaz'da olabilecegini, Emniyette kendisinden Abdullah Çatliyi yakalamak üzere ifade aldiklarini söylemeleri sebebiyle bildiklerini anlattigini 15 gün savciliga çikaralim dediklerinde de kizip tepki gösterdigini, Yine petrol ile ilgili olarak Makedonya asilli, su anda Ingiliz vatandasi olan, müslüman Idris Feyzuni diye bir adamin arkadasinin annesi oldugunu, kendisine petrol alisverisi dolayisiyla Izmit'te Turgay Çelebi'den 1 milyon 200 bin dolar alacagi oldugunu, adamin bunlari dolandirdigini ve Interpolüde bagladigini hukuken alamadiklari için, yardim (kendisinden) istediklerini, Turgay ile müsterek dostlarini buldugunu, ödeyecegini beliren senetler falan yapildigini, ellerinde hiç belge olmadigindan senetlerinin belge oldugunu, bunun Idris Fevzi Öz'ün hosuna giden bir hadise oldugunu, bu adaminda Ingiltere'de oturdugunu, Dünya Bankasinin Arap Ülkelerinin temsilcisi olabilecegini, Iran ve Suudi Arabistandan çok büyük yerleri alan bir adam oldugunu, o tarihlerde Bosna Heresek'te savas oldugunu, Bosna-Hersek'in Iraktan alacaklari oldugunu Saddam'in bunu petrol olarak ödedigini ancak parasi olmadigindan ödeyemedigini, ``Iran ile Irak sinirindaki bir nehirden 2 bin tonluk motorlarla petrol çikarilip açik denizlerde 50 bin tonluk gemilere yüklenerek, oradan Ingiltereye gidecek, satilacak ve karsiliginda da ya silahla ya da para isteyecekleri'' bir organizasyonu Çatliya söyledigini ve Çatli'nin bu isin üzerine atladigini, halen bu isin Ahmet Baydar tarafindan kendi hesabi olarak yapildigini, Entegre Tesisleri temizlik projesi için Ali Veziroglunun Alman bankasindan hazine garantili 300 milyon mark para aldiklarini, bunu Alman Hükümetine çevre danismanligi yapan Oktay Tabasaran diye bir yetkilinin imzasi ile alindigini, ancak hiçbir sey yapmadan bu parayi yediklerini, göz boyamak için birkaç sey yapildigini, ikinci olarak ayni bankadan 200 bin dolar istediklerini, Oktay Tabasaran'in gelip yapilanlari inceledigini ve bu kredi islemine iliskin belgeleri imzalamadigini, bu adamin kendisini bularak bilgi ve belge verdigini, Kendisinin Ibrahim Sahin'i onun 20 senelik arkadasi olan Musavvat Dervisoglunun, Muammer Derelinin damadi oldugunu, Çiragan Sarayinda dügün yaptigini, nikah sahidinin Kadir Inanir ve Eyüp Asik oldugunu, Ibrahim Sahin'inde orada bulundugunu, Dervisoglu vasitasiyla Ibrahim Sahin ile Ankara'da bir otelde bulustuklarini, Abdullah Çatli için, ona iyilik yaptigini, ancak onun kendisini yakalatmak ve öldürtmek istedigini, bu yönden kendisine yardimci olunmasini istedigini, onunda allah belasini versin görüsmüyorum dedigini, Istanbul'da ikinci bir kez bulustuklarinda yine ayni seyleri söyledigini, Çatli'nin Kürsat Yilmaz ile ilgisi oldugunu Kürsat'in Ünye de hapiste yattigi sirada, kendisi ile onu kapistirmak için Kürsat'a 3 milyar lira gönderdigini, Abdullah Çatli'nin ve hepsinin Mehmet Agar'dan korktuklarini, kendisininde bir Milletvekili arkadasi ile Mehmet Agar'in haber gönderdigini, onunda Çatli ve digerleri için ölseler de kurtulsam dedigini, Musarrat Dervisoglu ile bir gün bir karar aldiklarini, buna göre Abdullah Çatli'yi Kürsat Yilmaz ve Yesili öldürüp Türkiyeyi temizlemeye karar verdiklerini, üç ay içinde Kürsatin bulundugu bütün yerleri söyledigini çünkü Ibrahim Sahin'e telefonda ana avrat küfrettiginden dolayi Kürsat'in ölmesini istedigini, ancak Abdullah Çatli'nin yerini bir kez bile söylemedigini, Veli Küçügün Il'inde Alay Komutanligi yaptigini, teslim olacagi zaman onunla telefonla görüstügünü, Samsunlular olayini yapan çocugun birakildigi zaman, Albayin telefonla bu çocugun belinde silah cebinde esrar varken birakildi, baska kimlikle birakildi dedigini, bu Salman'in adinin Abdi Nakis olmayip, Sultan Nakis oldugunu bildirdigini, bu adamin 4 cinayet 7 yaralamadan dolayi cezaevi firarisi olarak arandigini ve bu adamin saklandigini söyledigini, onun üzerine Sultan Nakis'in ifadesini kendisinin aldigini, bilerek yanlis aldigini o ara Sedat Peker'e iliskin bir uygulama yapmak için ifade aldigini, ancak polisin Sedat Peker'in polis tarafindan alinip, dönüldügünü ve birçok konuda konusturuldugunu, Veli Küçük ile kendisinin hiçbir ilgisinin olmadigini, Hüseyin Kocadag ve Ali Sen'in arkadas olduklarini, o ikisininde Fenerbahçenin yönetiminde bulunduklarini, Izmit'te herkesin Saffet'in olayindan Ali Sen'in 3-4 milyon dolari akladigini, ancak kimsenin bunu ispat etmedigini, kendisinin edebilecegini ancak kendisininde hapiste oldugunu,Hanefi Avci'yi tanimadigini,Veli Aktas isimli arkadasinin Galatasaraylilar cemiyetinin Ankara Subesine bakan ve Gazi Üniversitesinde profesörlük yaptigini Abdullah Yilmaz ile kendisini onun tanistirdigini, kendisinden 15 seneden bu yana ilk defa böyle bir sey istedigini, konuyu bilen Bilal Atak isimli arkadasi oldugunu, bu adamlarin 150 bin dolar ayirarak Bulgaristan'a gönderdigini, Türkiye'ye kömür getirilmesi için Bulgaristan da bir adamla tanistiklarini, birkisim paralar karsiligi 6 ay kömür gelmedigini, gelen kömürün ise toz halinde oldugunu, Bilal ATAK'in bunu geri gönderdigini, paranin orada kaldigini, bu arada Abdullah Yilmaz'in enerji alisverisi ile ilgili olarak Bulgaristandaki bu adamlari Türkiye'ye getirdigini, Bilal Atak bunlarin Ankara'ya geldigini ögrendigini, bunlarin otelde yakalandigini ve parasinin iade edilmemesi nedeniyle Abdullah Yilmazin kizdigini, bunlarinda Bilal'e dönüste Izmit'e ugrayip parayi ödeyeceklerini söylediklerini, Bilal Atak'inda onlarin takibine bir adam koydugunu, bilahare köprüde 4 Bulgarin öldürüldügünü, bilahare Abdullah Yilmaz'a telefon açarak, o'nun öldügünü, siranin kendisinde oldugunu söylediklerini, Abdullah Yilmaz'in korktugunu, Melih Aktas'a söyledigini, Aktas'inda kendisine söyledigini, kendisinin bunlari yan yana getirdigini, Atak'a 150 bin dolarinin kendisinde oldugunu söyledigini, Turgay Çelebi'den 1 milyon 200 bin dolar alacaklarini, o zaman paralarini ödeyeceklerini söyledigini ve onlari baristirdigini, Turgay Çelebinin iflasi nedeniyle 150 bin dolar ödenemeyince, Abdullah Yilmaz korktugunu Bilal Ataktan, Genel Müdür Yardimcisi Kaya ile çocukluk arkadasi oldugunu oradan kendisine silasi vermeyi kararlastirdiklarini ve kendisininde tonu 10 dolardan silasi satin aldigini, yumurtalik hatti açildiginda da 110 bin tona yakin mal oldugunu, o malida silas diye vereceklerini ve onlarinda bunu fabrikalara fuel-oil olarak satacaklarini, ancak bu isler patlayinca, onun da durdugunu,kendisinin Abdullah Yilmaz'a hasta çocugunun tedavi masraflarida dahil olmak üzere enaz bes milyar lira verdigini belirtmistir. (Ek:181)

9- Sahin TEKDEMIR 14.03.1997 tarihli ifadesinde; 1964 Kocaeli Keteme dogumlu oldugunu, ilkokulu Izmit'te okudugunu, sonrada serbest çalismaya basladigini, önce araba alip satmaya basladigini 1989-1990 senesinde yurtdisina çiktigini, Alman vatandasi ile evlendigini, Almanya, hollanda ve Belçika'da kalip, Türkiye'ye döndügünü, büyük kardesinin polis oldugunu, Ibrahim Sahin'in korumaligini yaptigini, Suçunun Hadi Özcan'i tanimak oldugunu suçlandigi konular içerisinde Of'lu Muzaffer'i öldürmek, bunlarin silah temin etmek, bunlarla çete kurmak gibi ilgisi olmayan suçlardan cezaevine gönderildigini, Hadi Özcan'i abisinin 1980 öncesi ögretmen lisesindeokudugu sirada, okulda meydana gelen tasli sopali kavgalar sirasinda, tanidgini, bos zamanlarinda okula giderek abisine göz kulak oldugunu, Hadi Özcan'in MHP'li oldugunu, kendisinin de MHP'li oldugunu, Abisinin siyasî bir yönü bulundugunu, halen açiga alinmis durumda bulundugunu, Ibrahim Sahin'in korumasi oldugu için açikta oldugunu, 1985 ya da 1986 da özel harekata girdigini, kurslarin sonunda Siirt'e gittigini, 4-5 yil kaldigini, sonra tayinen Izmir'e gittigini, Ibrahim Sahin'in Özel Harekat Daire Baskanligina gelmesi üzerine tayininin Ankaraya çiktigini, Abdullah Çatli'yi tanidigini, kendisine Mehmet Özbay olarak tanitildigini, ancak onunla yurtdisinda tanismis oldugunu, Türkiye'de Abdullah Çatli oldugunu ögrendigini, ancak kimseye birsey söylemedigini, 1990 yilinda Almanya'da Hanover Havaalaninda birisini bekler iken, kendisini orada gördügünü Türk oldugunu ögrenince konustugumuz, adamin Mehmet Özbay oldugunu söyledigini, Türkiye'de iken de Izmit'ten geçerken kendisine ugradigini bir iki kez Izmirde karsilastiklarini fuarda lunapark müdürlügü yaparken karsilastiklarini, Abdullah Çatli'yi, Mehmet Özbay adiyla Hadi'ye tanistiranin kendisi oldugunu, bu nedenle Hadi ile aralarinin açildigini, petrol isinden dolayi kendisine kazik attirmakla suçlandigini, Abdullah Çatli'nin kendisine ortaklik yaparken insanin bir seye para koymasi lazim, bunu koymadigi için ortak olamadik demesi sebebiyle Çatli'yi hakli gördügünü, Hadi'yi abisi Alper ile tanistirmadigini, Yedi TIP'li olaylarindan dolayi sagdan, soldan duyumlar nedenleriyle Abdullah Çatli'nin kaçak oldugunu, bildigini, sagdan soldan onun Asala ile mücadele etmis oldugunu ögrendigini bu nedenle de hosuna gittigini, Izmir'de birlikte yemek yerler iken, konustuklarini, kendisini taniyip tanimadigini, kim oldugunu bilip bilmedigini sormasi üzerine, onu tanidigim, bildigim onunla böyle mevzulara girmek istemedigini, geçmisini bilmek istemedigini söyledigini, Abdullah Çatli'yi birkaç defa Haluk Kirci ile gördügünü, Ibrahim Sahin ile Abdullah Çatlinin tanisik oldugunu bilmedigini, Holis olan Ercan Ersoy ve Ayhan Akçay'i tanimadigini, baska islere karisip karismadiklarini bilmedigini, Hadi Özcan'i çok sevdigini, nesli tükenmis kel aynak kusu oldugunu, varini yogunu olmayanlarla paylasan iyi bir insan oldugunu, hep haklinin yaninda oldugunu onun tahsilat isleriyle ugrastigini bilmedigini, yaptigi bir is karsiliginda para alacagini da tahmin etmedigini, Kendisinin abisi tarafindan teslim edildigini, git teslim ol, suçsuzsun, kaçmaman gerek yok demesi üzerine teslim oldugunu, 8 dosyadan sorumlu tuttuklarini, 9 aydir cezaevinde oldugunu, Latif Özdamak diye bir arkadasi oldugunu Özel Harekatçi, Siirt'ten gelen bir hocanin yanina gittigini, camide yapilacak isler için onun yardimci oldugunu, izinli oldugunda, bayramlarda geldigini ve cami insaatina yardim ettigini, kendisinin telefonu ile telefon ettigini, daha sonra bu adami kendisine silah getirdi diye yargiladiklarini ve görevden aldiklarini, vicdan azabi duydugunu, Of'lu Muzafferin öldürülmesinde kendisinin suçlandigini, orada oldugunun iddia edildigini kendi arabasinin renginde bir araba ile öldürüldügünü, arabasinin hemen Emniyet binasi ile yanyana bulundugunu, Abdullah Çatli'yi abisinden çok sevdigini bu sebeble de onun kaçak birisi oldugunu abisine söylemedigini, Abdullah Çatli ile birlikte hiçbir is yapmadigini, kendisinin galerisi oldugunu ve kiralik araba servisi islettigini, Abdullah Çatli ile Ahmet Baydar'in ramazan ayinda aksam vakti iftar yemeginde kendisine ugradiklarini, yemek yerken konustuklarini, bir petrol isi oldugunu söyledigini, ister ortak isterseniz onu komisyona verin Hadi Özcan ile bu isi yapma dedigini, bunun üzerine onlari tanistirdigini, petrolün alindigini, alindiktan sonra bazi olaylar oldugunu, bu yüzden Hadi ile aralarinin açildigini, Çatli'nin petrolu satip, paralari yiyip, bir sey göndermedigini Hadi'nin söyledigini, kendisininde Abdullah Çatliya kizan herkeze kizdigini, Abdullah Çatli ile Hadi Özcan'in kendi yaninda yerlerinin ayri ayri oldugunu hiç kimse ile de küs olmadigini belirtmistir.(Ek:182)


Devamı