SON TV Yazıları: DİNLEME
DİNLEYENİ DE DİNLERLER
Zevkle seyrettiğim bir film vardı. 1974 yapımı bir gerilim filmi. İngilizce adı “The Conversation”. Zannedersem Türkiye’de “Konuşma” adıyla oynatıldı. Gene Hackman’ın başrolde olduğu filmin yönetmeni, yapımcısı ve senaryo yazarı Francis Ford Coppola’ydı. Aynı yıl Cannes Film Festivali'nin büyük ödülü olan Altın Palmiye bu filme verildi. 1995 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından "kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli" filmler arasına seçilerek ABD Ulusal Film Arşivi'nde muhafaza edilmesine karar verildi.
Filmin kahramanı (Gene Hackman), başarılı, konusunun uzmanı bir özel dedektiftir. Bir müşterisi için yaptığı çalışmada, genç bir erkek ve kadını izler ve o tarihlerdeki (1974) en ileri tekniklerle dinleme yapar. Bilahare kaydettiği konuşmaları filtreleyerek çözer. Neticede bazı devlet sırları ve cinayet hazırlıkları konusunda bilgi sahibi olur ve kendini olayların ortasında bulur. Kendinin de dinlendiğini anladığında paranoyaya kapılır, bütün evin altını üstüne getirerek mikrofon arar. O tarihlerde basında Francis Ford Coppola'nın filmi, 1972 yılında patlak veren Watergate skandalından esinlenerek çektiği söyleniyordu.
GENERAL HAYDEN’A TWİTTER ŞOKU
Evet, filmdeki gibi bazen dinleyenleri de dinliyorlar. Nitekim yakın tarihte Amerika’nın en önemli istihbarat örgütleri olarak bilinen CIA ve NSA’in başkanlığını da yapmış olan Emekli General Michael Hayden, Washington-New York arası hızlı tren yolculuğu sırasında adının açıklanmaması koşuluyla bir gazeteciye verdiği söyleşiye, iki sıra arkasında bulunan Tom Mattzie adındaki eski bir siyasi aktivist kulak misafiri oldu. Mattzie, Hayden’ın anlattıklarını yarım saat sonra twitter üzerinden duyurunca Amerikan kamuoyu söz konusu skandal olaydan haberdar oldu. Olay internet medyasında büyük gürültü koparırken, akşam haberlerinde de günün konusu haline geldi. Hayden’in söz konusu konuşmalarında, Snowden olayıyla birlikte gündeme gelen NSA faaliyetlerini savunduğu ve Başkan Barack Obama’ya yönelik bazı eleştirilerde bulunduğu belirtiliyordu. Neticede herkesi dinleyen General Michael Hayden toplum önünde zor duruma düştü.
NSA ve GCHQ
NSA, ABD’de sinyal istihbaratı (sigint) yapan dev bir örgüt. Orijinal adı “National Secrity Agency”, Türkçe “Milli Güvenlik (veya Emniyet) Teşkilatı” diyebiliriz. GCHQ’da İngiltere’deki muadili. Resimlerini göreceksiniz, o da muazzam bir teşkilat. Orijinal adı “Government Communications Headquarters” Ona da “Devlet İletişim (veya Komünikasyon) Merkezi” diyebiliriz.
NSA DİNLEMEYİ KAPATTI
NSA eski ajanı Edward Snowden’ın sızdırdığı belgeler ABD ve müttefiklerinin tüm dünyadaki elçilik binalarında usulsüz elektronik gözetleme faaliyetleri yürüttüğünü ortaya koymuştu.
Geçtiğimiz günlerde Amerikalıların Almanya Başbakanı Angela Merkel’in telefonlarını da dinlediğinin ortaya çıkmasının ardından NSA’in Berlin’deki dinleme merkezini kapattığı belirtildi. Alman televizyon kanalı ARD’nin çektiği infrared görüntüler ABD’nin dinleme merkezi olduğu iddia edilen bir binanın kullanımına son verildiğini gösteriyordu.
GCHQ DİNLEMEYE DEVAM MI EDİYOR
Ancak Snowden’ın sızdırdığı belgelere göre ABD, dinleme krizi ortaya çıkmadan önce zaten birçok ülkedeki dinleme faaliyetlerini İngiliz müttefiklerine devretmişti. İngiliz Independent gazetesi de bu konuyla ilgili olarak İngiltere’nin Almanya’daki usulsüz dinleme faaliyetlerini devam ettirdiğini iddia etti.
Gazete, Berlin’deki İngiliz elçiliğinin infrared kameralar ile çekilen kuşbakışı fotoğraflarının yüksek teknoloji bir dinleme merkezinin varlığına işaret ettiğini iddia etti. Gazete, 2000 yılında kullanıma açılan elçilik binasının çatısında beyaz silindir şeklinde tente benzeri bir yapının içinde tutulan donanım sayesinde İngiliz ajanların Alman parlamentosunun internet şebekesine sızabildiğini ve cep telefonu konuşmalarını dinleyebildiğini öne sürdü. GCHQ ise iddialarla ilgili bir açıklama yapmayı reddetti.
ALMAN POLİTİKACILAR İNGİLTERE İÇİN BİR TEHDİT Mİ?
Avrupa Parlamentosu üyesi Alman Jan Albrecht “GCHQ Berlin’deki elçilik binasında dinleme faaliyetleri yürütüyorsa Alman politikacıları ve gazetecileri hedef alıyor demektir. Bu insanlar İngiltere’ye bir tehdit mi oluşturuyor ki” diye sordu. David Cameron hükümetine GCHQ’nun faaliyetleri ile ilgili bir açıklama yapmasını istedi. Ancak Cameron ulusal güvenlik ile ilgili konularda yorum yapmayacağını söyledi. Bazen anlamakta zorlanıyorum, biz düşman değiliz” dedi. David Cameron’un sözcüsü başbakanlığın istihbarat ile ilgili konularda yorum yapamayacağını belirterek bir açıklama yapmaya yanaşmadı.
İNGİLİZ İSTİHBARAT ŞEFLERİ SORGULANDI
İngiltere’nin üç istihbarat biriminin şefi, tarihte ilk kez canlı yayınlanan oturumda vekillerin sorularını cevapladı. Şefler dinleme skandalına kaçamak yanıtlar verdi. İngiltere’nin en üst düzey istihbarat yetkilileri, 07 Kasım 2013’de ülke tarihinde ilk defa televizyondan canlı yayından bir oturumda milletvekillerine dinleme skandalıyla ilgili hesap verdi. Eski CIA çalışanı Edward Snowden’ın sızdırdığı belgelerde İngiltere‘nin birçok ülkeyi dinlediğinin ortaya çıkması diğer hükümetlerden tepki toplamıştı. İngiltere’nin iç güvenlik kurumu MI5’in lideri Andrew Parker, dış güvenlik birimi MI6’nın başı John Sawers ve elektronik gözetleme kurumu GCHQ’nin direktörü Iain Lobban, İngiliz istihbaratının istihbarat toplama yöntemlerine dair merak edilenleri açıkladılar.
EL KAİDE KEYİF ALIYOR
Parlamentonun İstihbarat ve Güvenlik Komitesi’nin karşısına çıkan istihbarat şefleri, ülkede “demokrasi ve özgürlüğü” koruduklarını söyledi. Lobban, Snowden’ın belgeleri sızdırmasının ardından takip ettikleri “terörist örgütlerin davranışlarında gözle görülür değişiklikler” kaydettiklerini söyledi.
Ajanlarının neredeyse her gün bu grupların yaptığı tartışmaları kaydettiğini dile getiren Lobban, “sızdırılan belgeleri kullandıkları ve kullanmak istedikleri iletişim paketleri üzerinden tartışıyorlar” dedi. Sawers, “Düşmanlarımızın keyifle ellerini ovuşturdukları çok açık. El Kaide, bundan çok keyif alıyor” ifadesini kullandı.
GCHQ NELER YAPIYOR
GCHQ’nun sitesinde yer alan ve neler yaptıklarını belirten tabloda ● Elektronik Postalar, ● Sosyal Medya ve Sosyal ağlar, ● İş dünyası, ● Seyahatler, ● Nakliye, ● Tüm piyasalar, ● İnternet ve ● Telefon görüşmelerinin izlendiği anlaşılıyor. Tabiatıyla bu İngiltere çapında değil, dünya çapında yapılıyor. Muhakkak burada belirtmedikleri başkaları da vardır.
İnternet’te parasız olan her şeyin istihbarat amacıyla kullanıldığını herhalde biliyorsunuzdur. Özellikle Facebook gibi Sosyal ağlardan elde edilen biyografik ve görsel istihbaratın yoğunluğu müthiş olmalı. Bu faaliyet için eskiden istihbarat teşkilatları çok para ve zaman harcarlardı. Artık, ileride önemli mevkilere gelebilecek insanları neredeyse doğumundan itibaren safha-safha izlemek, hatta resimleriyle özel hayatlarını, maceralarını takip etmek mümkün.
Konuyla ilgili diğer bir haber İngiliz Daily Telegraph Gazetesi’nden. İngiliz istihbaratının, Kıbrıs üssünden Türkiye’ye uzanan fiber kablolara bağlanarak Türkiye’yi dinlediğini yazdı. Diğer başka bilgilere göre bu hatlar daha ziyade Kıbrıs, İsrail, Suriye, Lübnan, Mısır, gibi ülkelerle bağlantılı. Esasında Sibirya’dan başlayıp, Rusya’dan geçip, Gürcistan üzerinden gelen, Türkiye, Yunanistan, İtalya, İngiltere üzerinden geçip ABD’ye kadar uzanan bir ana telefon hattı olduğu biliniyor. Bu hat çeşitli yerlerden katılan ve çeşitli yerlere dağılan tali hatlarla devam ediyor ve NSA’in bu hattın üzerinde birkaç istasyonu mevcut. Mesela, Yunanistan’da dinleme istasyonu varsa, Sibirya’dan İsviçre’de bir şehri arayan kişinin konuşmalarını dinleyebilirsiniz. Dinleme, bilinen telefon numaralarına, kilit kelimelere ve ses tanıma sistemlerine göre yapılıyor. Artık birçok dilde konuşmanın yazıya dökülmesi bile otomatikman yapılıyor. Bu husus Türkçe için tam olarak geliştirilebildi mi bilmiyorum. Yıllardır üzerinde çalışılıyor.
Basında yer alan diğer bir haber İngiltere’de yayınlanan Guardian gazetesinden. Gazete, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in İngiltere devlet iletişim birimi GCHQ tarafından dinlendiğini, dinlenme nedeninin "Ankara'nın mali denetim ve reformlara bakışının öğrenilmesi amaçlı" olduğu belirtildi.
Ben buna pek inanmadım. Bir kere dinleme amacı çok gizli bir konuda değil. Ayrıca Bakan Şimşek, zaten İngiliz vatandaşı. Kendi vatandaşlarını niye dinlesinler? Bir kokteylde sorsalar anlatılırdı. Yine de dinledilerse ayıp etmişler!…
Artık, dinlenmelere alışmamız lazım. İstihbarat teşkilatlarının dinleme faaliyetlerinden vazgeçeceğini düşünmek çok yanlış olur. Teknolojinin süratle geliştiği dünyamızda belki gelecekte, sadece konuşulanları değil, düşünceleri bile tespit edebilecekler.
Biz görmeyiz ama gelecekte, okulların kalkacağı, beynimize bilgi yükleneceği, “Sizin beyniniz müsait. Bir üst versiyonu var ama fiyatı iki misli, onu yükleyelim mi?” sözlerine muhatap olunacağı, parası olanın daha bilgili ve donanımlı olacağı günler çok uzak değil gibi gözüküyor. Ne dersiniz?