SON TV Yazıları: UYUŞTURUCUDAN PEDOFİLİ SKANDALINA
Pedofili (Sübyancılık) terimi eski Yunanca’da “Pais” (Çocuk, Oğlan) ve “Philia” (Arkadaşlık) kelimelerinden türetilmiştir. Yetişkin kişilerin gerçek ve temel cinsel ilgilerinin, henüz daha ergenlik çağına erişmemiş kişilere karşı hissedilmesi durumunu tanımlayan, bir ruhsal bozukluktur. “Eril Pedofili” ve “Dişil Pedofili” olarak ikiye ayrılır. Biri çocuk bedeninin karşısında etkin olmayı, ötekisi de çocuk bedenin karşısında edilgin olmayı ifade eder. Sübyancılık tüm dünyada en önemli cinsel suç olarak kabul edilmektedir.
Son günlerde basın, içinde ünlü uyuşturucu tüccarlarından Hüseyin Baybaşin’inde önemli bir şekilde yer aldığı bir sübyancılık olayı ile çalkalanıyor. Olayın bir ucu Hollanda’da, diğer ucu ise Türkiye’de.
GENEL SEKRETER JORİS DEMMİNK’E ŞANTAJ
Hollanda’da uyuşturucu kaçakçılığından yatan Hüseyin Baybaşin’in de avukatı olan Bayan Adele van der Plas, doksanlı yıllarda müvekkili Hüseyin Baybaşin’in yargılanması için sübyancılıkla suçlanan Hollanda Adalet Bakanlığı Genel Sekreteri Joris Demmink’e, Türk hükümeti içerisine yuvalan suç çeteleri aracılığıyla şantaj yapıldığına dair elinde bir raporun bulunduğunu iddia ediyordu. Avukat, raporun, Türkiye’nin Başbakanlık binasında görevli bir yetkili tarafından hazırlandığını, ancak resmi olarak yayınlanmadığını, olayla ilgili ellerinde görüntülü birçok ifadenin bulunduğunu da ilave ediyor.
Tansu Çiller’in başbakanlığı zamanında olduğu iddia edilen olayda, Hüseyin Baybaşin’e hakettiğinden çok daha ağır bir ceza verilmesini sağlamak için Demmink’in kullandığı, Türk polisinin getirdiği çocuklarla beraber olan Hollandalının, otel odasında video kaydına alındığı ve Demmink’e karşı şantaj malzemesi olarak kullanıldığı, Demmink’in de, yargı üzerindeki nüfuzunu kullanıp Baybaşin hakkında da spekülatif ve sahte deliller üreterek uyuşturucu baronunun ömür boyu hapis cezası almasını sağladı söyleniyor.
İtham edilen kişiler arasında zamanın Başbakanı Tansu Çiller, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Emniyet Müdürü Mehmet Emin Aslan, İstanbul Narkotik Şube Müdürü Ferruh Tankuş ve Emniyet Amiri Hüdai Sayın var.
TACİZCİ 'DEMMİNK DAVASI' ABD'YE TAŞINDI
ABD kongre üyeleri, Helsinki Anlaşması çerçevesinde Hollandalıları dinledi. Komisyon üyelerine bilgi veren avukat Adele van der Plas, Hollanda Adalet Bakanlığı Genel Sekreteri Joris Demmink tarafından cinsel istismara uğradıkları gerekçesiyle üç Türk çocuğunun savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu ancak savcılığın kovuşturmaya mahal olmadığı yönünde karar verdiğini anlattı. Avukat Adele van der Plas, savcılığın gerekçe olarak, mahkemeye suç duyurusunu doğrulayacak yeterli delil sunulmamasının gösterdiğini kaydetti.
Komisyon, avukat Adele van der Plas’ın isteği üzerine Türkiye’de Demmink’in cinsel istismar olayını araştıran ve bazı tanıkları dinleyerek kayda alan Kennemerland Kriminal İstihbarat Servisi eski şefi Klaas Langendoen’u da dinledi.
ERDOĞAN’A ABD’DEN MEKTUP
Konuyla ilgili Başbakan Erdoğan'a da bir mektup gönderildi. ABD Temsilciler Meclisi üyesi Ted Poe’nin Başbakan Erdoğan’a yazdığı 14 Eylül 2012 tarihli mektupta şöyle denildi: “Araştırmalar, Türk polisinin Demmink’e çocukları getirdiğini işaret ediyor. Türkiye ve Hollanda’da işlenen bu suçlar ciddi ve derin endişe yaratıyor. Türkiye’de bu konudaki son gelişmeler cesaret verici olsa da ofisimden aldığım bilgiler beni, sizin bu konuya hızla dikkatinizi çekmeye yönlendirdi. Bu konunun en ince ayrıntısına kadar ve derhal araştırılacağına ve ülkenizin yargı otoriteleri tarafından ele alınacağına inanıyorum. Uzun zamandır müttefikimiz olan Türkiye ile bu olaya uygun bir çözüm bulmak için beraber çalışmayı dört gözle bekliyorum”.
TÜRK POLİSİNE YÖNELİK ÇİRKİN İDDİA
Hollanda’da 1998’de patlayan pedofili skandalı, ‘Adalet Bakanlığı Genel Sekreteri Joris Demmink bize de tecavüz etti’ diyen O. Ve M. adlı iki Türk’ün yargıya başvurmasıyla yeni bir boyut kazanmıştı.
Hakkındaki iddialarla ilgili Hollanda basınına açıklama yapan Demmink, 1987 yılından beri Türkiye’ye giriş yapmadığını belirtmişti. Savcılık suç duyurusu üzerine geçen yıl soruşturma başlattı. Ancak Demmink’in 1996 yılında Türkiye’ye giriş yaptığını belirleyen savcılığın soruşturması zamanaşımına takıldı.
Savcılık kararında, “Evrak içerisinde mevcut giriş çıkış kayıtlarından şüpheli Joris’in Türkiye’ye 20/07/1996 tarihinde giriş yaptığı, yine müşteki ve tanık anlatımlarına göre iddia tarihinin temmuz 1996 olduğu, ancak iddia 10 senelik zaman aşımına tabi olduğundan, eylemlerle ilgili şikâyet süresinin temmuz 2006 tarihinde dolmuş olduğu anlaşılmıştır” denildi.
Zamanaşımına uğrayan dosyada Demmink, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Emin Aslan, İstanbul Narkotik Şube Müdürü Ferruh Tankuş ile Emniyet Amiri Hüdai Sayın’ın şüpheli olarak yer alıyordu.
ÇOCUĞUN DİLİ Mİ KESİLDİ?
Bu karar sonrasında, avukat Eren Keskin savcılığa yeni bir suç duyurusunda bulundu. Keskin suç duyurusu dilekçesinde, Demmink’in 1996 ve 1998 yılları arasında Türkiye’ye giriş yaptığını ve bunun 2013/17915 soruşturma numaralı dosyasının kararında da sabit olduğunu vurguladı. Dilekçede, Demmink tarafından tecavüze uğrayan çocuklarla Baybaşin’in avukatı Berzan Ekinci’nin konuştuğu belirtildi.
Avukat Eren Keskin, “Berzan Ekinci bu çocukları kendi ofisinde bizzat dinlemiştir. Çocuklardan M.Y. avukat Ekinci’ye olayı anlatırken sinir krizleri geçirmiş ve şüpheli Mehmet Emin Aslan tarafından, gönderilen kişiler aracılığıyla tehdit edildiğini ve dilinin jiletle kesildiğini anlatmıştır.”
“İnsanlığa karşı suç işlemek”, “Organize suç örgütü kurmak” ve “Görevi kötüye kullanmak” suçlarından, Demmink ve Mehmet Ağar’ın da aralarında olduğu kişilerin cezalandırılmasının istendiği dilekçede, şüphelilerin organize bir suç işledikleri anlatıldı.
AV. KESKİN “ZAMANAŞIMI OLAMAZ”
Kapatılan dosyayla ilgili Eren Keskin, küçük erkek çocuklara tecavüz olduğunu ve soruşturmanın “Çocuk İstismarını Önleme Bürosu” savcısı tarafından yürütülmesi gerektiğini söyleyerek, “Soruşturmanın ‘Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddet Bürosu’ savcısı tarafından araştırılmış olması bir hukuk skandalıdır” dedi.
Keskin ayrıca, “Ortada çok büyük bir insanlık suçu var. Bu suçu işleyenlerin Hollanda’nın önemli insanları olması ve bu suça aracılık edenlerin Türkiye Devleti görevlileri olması çok büyük bir skandal. Bu zamana kadar derinlemesine soruşturulmaması bir hukuk garabetidir. Bu kez savcılık çok geniş bir soruşturma yapmalı. İçerisinde devlet görevlilerinin de olduğu bir olay var, soruşturma nereye kadar gider bilemiyorum. Bu olay insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı olamaz” dedi.
BAYBAŞİN'DEN İLGİNÇ İDDİALAR...
İddiaların merkezinde bulunan ve muhtamelen yüksek meblağlı avukatlık ve araştırma işlerini de finanse eden Hüseyin Baybaşin’in ve avukatlarının, kendisi uyuşturucu ticareti gibi bir insanlık suçu işlemişken, savunmasını sübyancılık gibi diğer bir insanlık suçuna dayandırması ilginç bir yöntem olarak gözüküyor.
Baybaşin 1980’li yıllardan beri basına pek çok açıklama yapmış, çok ilginç iddialarda bulunmuştu. “Türkiye'de kumar oynatanlar, fuhuş işi yapanlar, hırsızlık yapanlar, uyuşturucu kaçıranlar rüşvet vermeden iş yapamazlar, benim verdiklerimin banka numaraları var, verebilirim. Halen Emniyette üst düzeyde olan şahıslar var, getirtip konuştururum" diyordu.
21 Temmuz 1995’de PKK’nın yayın organı MED TV’nin Rojev (Gündem) isimli 2 saate yakın süreli programda sırasında, uyuşturucu kaçakçılığını Türk devletinin organize ve himaye ettiğini iddia ederek üst düzey devlet yetkililerine, resmi kuruluşlara ve çalışanlarına ağır hakaretlerde ve suçlamalarda bulunmuştu. MED TV’deki Baybaşin’li programlar daha sonra da devam etti. Bunların birinde Baybaşin, zamanın İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu ve Mehmet Ağar ile birlikte, bir yemekte çekilmiş fotoğrafını ve Süleyman Demirel’in iş yerinin açılışı ile ilgili olarak kendisine gönderdiği “Ben katılamıyorum Hüseyin kardeşim” mealindeki yazıyı da söylediklerine kanıt olarak gösterdi.
Bir diğer programda Genelkurmay Askeri Savcısı İlhan Şenel’e “Balıkesir Erdek'te, beş katlı evimi verdim. Benim adımdan karısının adına devroldu, inanmayan varsa gider tapu kayıtlarına bakar” diyordu. (NOT: Ask. Savcı İlhan Şenel’in, ünlü Lockheed rüşvet yolsuzluğu soruşturmasında ve Savcı Doğan Öz’ün öldürülmesi davasında da görevli olduğu biliniyor.)
BEYAZ KUVVETLERDEN Mİ?
Yakın tarihte Taraf Gazetesine açıklamalarda bulunan Baybaşin yeni hususlar ortaya atıyor, 1970 yılında Diyarbakır’dan İstanbul’a gelerek Beyazıt Gedikpaşa’daki Kayseri Palas Oteli’nde kontrgerilla eğitimi gördüğünü ileri sürüyordu.
Baybaşin; “Kontrgerilla adını bilmezdik o zamanlar. 70’li yıllarda ülkücü gençler başta olmak üzere çok sayıda genci Beyazıt’taki Marmara Kıraathanesi’nin önünde toplarlardı. Gençler resmi araçlarla Metris’teki askeri alana götürülüp burada eğitilirlerdi. Oradan da kimileri Erdek, kimileri Ankara, kimileri Çanakkale (Daha çok Çanakkale) kimileri Balıkesir, Yozgat ve Kayseri bölgelerine gönderilirlerdi. Suç işlemeye yatkın olanlara ön cephe işleri yaptırılırdı. Hapishanelerden bile insan toplarlardı. Ben eğitim gören çok insan tanıdım. Onların kaldıkları yerleri de gördüm. Ben de Beyazıt Gedikpaşa’da yakınım olan bir polis emeklisine ait Kayseri Palas Oteli’nde çalışıyor ve Metris’te çeşitli eğitimler görüyordum.”
TEYRE BAZ
Bu arada Hüseyin Baybaşin’in anlatımları kitap haline geldi. Kürt yazar Mahmut Baksi’nin kaleme aldığı "Teyre Baz ya da Bir Kürt İşadamı Hüseyin Baybaşin" adlı kitapta, Baybaşin uyuşturucu kaçakçılığı ve kara para aklama gibi örgütlü suçlarla bağlantılı pek çok üst düzey yöneticiyi, bu arada Süleyman Demirel, Cavit Çağlar, Yahya Demirel ve Mehmet Ağar’ı şiddetli bir şekilde suçluyordu.
1999 sonlarında yayımlan kitabın 4 Ocak 2000 tarihinde toplatılmasına karar verildi. Kitapla ilgili hem DGM hem de Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Şubat 2002'de sonuçlanan yargılama neticesinde Peri Yayınları sahibi Ahmet Önal, "Devletin, cumhuriyetin, cumhurbaşkanının ve güvenlik kuvvetlerinin şahsiyetlerine hakaret, ırkçılık, kin ve düşmanlık yaymak gibi suçlardan toplam 10 yıl 4 ay hapse mahkum oldu, cezalar paraya çevrildi.
Evet, Hüseyin Baybaşin ve Baybaşin ailesi ile ilgili herşeyi yazmaya kalkarsak, birkaç kitaplık malzeme çıkar. Şurasi muhakkak ki Baybaşin, bazılarını abartsa, bazılarını da kendini savunmak için ortaya atsa da, yaşadığı dünyanın karanlık yönleri hakkında iyi bilgi sahibi.
Bakalım Hollandalı Genel Sekreter Joris Demmink davası nasıl gelişecek? ABD işin peşini bırakmayacağa benziyor. Herhalde, Baybaşin’in serbest kalmasından, Türkiye’ye gelmesinden ve/veya resmi makamlara ifade vermesinden korkan birsürü insan vardır…