SON TV Yazıları: KRİPTO VE DİNLEME
VENONA OPERASYONU
Casusluk operasyonlarında en büyük başarılardan biri VENONA kripto anahtarı ile ilgiliydi. Bunun gerçek önemini anlayabilmeniz için, karmaşık şifreler âlemine bir bakalım.
1930’larda Rus istihbarat servisleri haberleşmek için bir kere kullanılan tek sayfalık şifre defteri sistemini uygulamaya başladılar. Bu, sayfanın kopyası sadece gönderen ve alanda bulunduğu için o tarihte en güvenli bir yoldu ve büyük batılı servisler de bu sistemi kullanıyordu.
Savaş’ın başlarında Ruslar şifre malzemesi kıtlığı çektiler. Bu yüzden, bir defa kullanılan tek sayfalık şifrelerinin kopyalarını çıkardılar ve bunları Batı’daki çeşitli Elçiliklerine dağıttılar.
Bunun, Rusların haberleşmelerini menfi olarak etkilemesi ihtimali azdı. Çok sayıda mesaj gönderiyorlar, ilki Elçilerin, ikincisi GRU (Askeri İstihbarat), üçüncüsü Deniz Kuvvetleri GRU’sunun, dördüncüsü KGB’nin, beşincisi de nakledilen askeri malzeme trafiği için olmak üzere beş ayrı kanal kullanıyorlardı.
Finlandiya’da savaş alanında yanık bir Rus şifre defteri bulunmuştu. Savaş sona erince çok yetenekli bir şifre uzmanı olan ve A.B.D. Silahlı Kuvvetler Güvenlik Dairesi’nde görev yapan Meredith Gardner bu şifre defteri üzerinde çalışmaya başladı.
Gardner, çok uğraştı ve bazı sözcükleri çözmeyi başardı. Amerikalılar o zaman bu sırrı İngilizlerle paylaştılar. Ve şifreyi tamamıyla çözebilmek için iş birliği de yaptılar. Bu uğraş tam kırk yıl sürdü.
VENONA diye tanımlanan operasyon pek ağır ilerliyordu, Ele geçirilmiş olan şifre defteri zaten eksikti. Ayrıca bilgisayar teknolojisinin gelişmediği bu dönemde, çözülen sözcüklerin doğru olup olmadıklarını anlamak için binlerce mesajın da taranması gerekiyordu. Çoğu zaman ayda ancak bir iki kelime anlaşılabiliyordu. Buna rağmen Gardner, çok uğraştı ve bazı sözcükleri çözmeyi başardı. Amerikalılar o zaman bu sırrı İngilizlerle paylaştılar ve şifreyi tamamıyla çözebilmek için iş birliği de yaptılar. Bu uğraş tam kırk yıl sürdü.
VENONA’daki ilerleme Amerikan ve İngiliz gizli servislerini çok etkiledi, örgütlenmelerine ve çalışma yöntemlerine dahi tesir etti. Gizli dünyayı bir biçime soktu.
Amerikalıların, Rusların Washington’daki Elçiliğinde elde ettikleri bir ses kaydı gibi bazı olaylar operasyonu hızlandırdı.
1940’ların sonunda çalışmalar bir hayli ilerledi ve Savaş sırasında ve hemen sonra Rusların Amerika Birleşik Devletleri’nde ne müthiş bir casusluk faaliyeti yürüttükleri ortaya çıktı.
Dinlenen mesajlar sonucu ülkede Sovyetler hesabına çalışan 800’den fazla ajan olduğu anlaşıldı. Bunların bir kısmı önemsiz veya gayri faal ajanlardı ama içlerinde pek önemli olanlar da vardı. Daha sonra CIA ismini alacak olan askeri haber alma örgütü OSS’de 14 ajan vardı. Beş ajan Beyaz Saray’a girip çıkabiliyordu. Ruslar, Amerikalıların Atom Silahları Geliştirme Merkezine dahi sızmışlardı. Bir başkası 1945’de İngiliz ve Amerika hükümetleri arasındaki bütün haberleşmeleri tespit etmiş, Churchill’in Başkan Roosevelt ve Truman’a çektiği telgrafları bile elde etmişti. İngiltere’de de durum aynı derecede ciddiydi.
Çözülen şifrelerin yardımıyla birçok casusluk olayı aydınlatıldı, casusluk tarihinde ismi geçen Rosenberg’ler gibi önemli isimler yakalandı. Yine de bütün bu uzun ve meşakkatli çalışmalara rağmen şifrelerin bir kısmı çözülemedi.
Ruslar, 1948’den itibaren şifre yöntemlerini değiştirmeye başladılar. Zira ABD Silahlı Kuvvetler Güvenlik Dairesi’nden genç bir kâtip Ruslara şifrelerin çözüldüğünü haber vermişti. Esas bilgi ise daha sonra Sovyet casusu olduğu ortaya çıkan İngiliz istihbaratının yüksek mevkideki görevlisi Kim Philby’nin 1949’da Washington’a atanmasından sonra gelmişti. Böylece Ruslar VENONA operasyonunda kaydedilen ilerlemeleri izlemeye başlamışlar, sonunda da şifre yöntemini değiştirmişlerdi.
Yıllar sonra Meredith Gardner bir hayli üzgündü. O sakin yapılı bir bilim adamıydı. Şifreleri çözmeyi başarmasının matematik açıdan harika bir iş olduğuna olduğuna inanıyor, bu başarısının kullanılarak birçok insanın canının yakılmış olmasına, suçluların elektrikli sandalyeye sürüklenmesine üzülüyordu.
Gardner, «Büromda şifrelerin üzerinde çalışırken Philby adında pipo içmeye meraklı genç İngiliz istihbaratçı sık sık beni görmeye gelir, omzumun üzerinden bakar ve hayran hayran, ‘Ne güzel ilerliyorsunuz,’ diye mırıldanırdı» diyerek, Rusların nasıl içlerine kadar girdiklerini anlatıyordu.
DÜNYA DİNLENİYOR
Oyun içinde oyun şeklinde devam eden istihbarat faaliyetleri, bilgisayarın yaşamımıza girmesiyle büyük imkânlara sahip oldu. Yakın tarihte basına intikal eden haberlerden Amerika’nın yakın ortakları İngiltere, Kanada, Avusturalya ve Yeni Zellenda hariç bütün dünyayı ve Almanya , Fransa gibi müttefiklerini dahi dinlediği ortaya çıktı.
Eski CIA çalışanı Edward Snowden’in ifşaatları ile deşifre olan dinleme skandalları nedeniyle, ABD ve müttefikleri arasında çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Başkanı Barack Obama’da zor durumda.
Snowden’in temin ettiği belgeleri haberleştiren Avrupa basını, Washington’un AB’nin en büyük ekonomisi Almanya’yı aynen Çin gibi ‘dinlediğini’ ortaya koydu. Spiegel Dergisine göre İngiltere dışındaki bütün AB üyeleri ABD’nin casusluk kurumlan tarafından takip ediliyor.
ABD’nin, AB’nin hem Washington hem New York’ta bulunan BM’deki temsilciliğini hem de Brüksel’deki merkezini dinlediği, AB zirvelerinin yapıldığı ve 27 ülke liderine tahsis edilen özel telefonların, bilgisayarların olduğu Justus Lipsius binasını da kontrolde tuttuğu ortaya çıktı. Görüldüğü gibi istihbarat alanında devletler için dost ve müttefik sözleri pek bir mana ifade etmiyor.
ABD’nin en fazla dinlediği Almanya’da bir ayda ortalama yarım milyon telefon konuşmasını, e-mektubu ve telefon mesajını takip ettiği belirtiliyor. Snowden’in temin ettiği belgelere göre ABD’nin Milli Güvenlik Teşkilatı NSA, ‘3. sınıf ortak’ olarak isimlendirdiği ülkelerin çoğuna teknolojik olarak saldırabiliyor. NSA Almanya’da ortalama 20 milyon telefon bağlantısı, 10 milyon internet veri sistemini takip ediyor, yoğun günlerde bu rakam 60 milyona çıkıyor. NSA, Avrupa’nın en büyük ikinci ekonomisi Fransa’da da günlük 2 milyon dinleme yapıyor.
Görüldüğü gibi istihbarat alanında devletler için dost ve müttefik sözleri pek bir mana ifade etmiyor. Amerika dünyayı dinliyor ama Ruslar gibi rakipleri de bazen aralarına girip onları dinliyorlar…