Dans ve Kumar
[ 16/9/2002 - 01:37 ] By Atin anadolu@atin.org
Seçim tarihi yaklaştıkça çıkarlarını kaybetmemek için Türkiye’yi bir kaosun içine sokmakta hiç sakınca görmeyen “ar damarı çatlamış” politikacıların ayak oyunları ve blöfleri hızlanıyor.
Dans ve Kumar
Seçim tarihi yaklaştıkça çıkarlarını kaybetmemek için Türkiye’yi bir kaosun içine sokmakta hiç sakınca görmeyen “ar damarı çatlamış” politikacıların ayak oyunları ve blöfleri hızlanıyor.
Kriz mimarları, yeni bir kriz yaratıp seçimleri nasıl erteletiriz diye siyasi ahlaka uymayan her türlü çareye başvurma çabasındalar.
Başı çeken iki kişi...
İki kişi ve medyadaki destekçileri.
Biri zaten dans ustası. 1968 Bakırköy dans şampiyonu Hüsamettin Özkan.
Yakın siyasi tarihimizin de “ayak oyunları” şampiyonu...
Sivil ihtilalin baş mimarlarından.
“Ecevit ile geldim, Ecevit ile giderim” derken Ecevit’e en büyük kazığı atanlardan.
Hem de ne kazık...
Siyasetten doktorlara, doktorlardan medyaya kadar uzanan müthiş bir ihanet zincirinin maestroluğunu yaparak.
Türkiye’yi ve dünyayı, “artık bu Ecevit değil Türkiye’yi, kendini bile idare edemiyor” diye inandıracak kadar zalim ve insafsızca...
O gitti ve Ecevit de düzeldi.
Gitti ama Ecevit ile değil, ileride koz olarak kullanabileceği “Örtülü Ödenek” dosyaları ile.
Gazetecilerin hocası Prof. Dr. Veysel Batmaz “Medya Tasfiye Olacak” başlıklı yazısında Hüsamettin Özkan’dan bahsederken şöyle demiş:
“Özkan hakkında daha derin bilgilere ulaşmak için www.atin.org adresini mutlaka tıklayın ve ARAMA’ya Hüsamettin Özkan yazarak gerekli eski yazıları bulun… ATİN sayfası yenilenmiş ve daha güzel olmuş. Mutlaka tâkip edin… Ne de olsa kül yutmaz bir MİTçi tarafından organize ediliyor.
Bu medyacı Ankara muhbirleri, pardon kendilerine muhabir denilen zevat (bu zevat’ın başına lütfen zer eki koymayın, ayıp olur.), bu Özkan’ı tanımıyormuş gibi davranıp; ATİN’i okumuyormuş gibi yapıp; kayınvalidesinin Halk Bankası ile olan ilişkileri Savcılık fezlekelerine geçmemiş gibi, O’nu, Türkiye’yi en iyi yönetecek üç adamdan biri olarak lanse ediyordu (diğer ikisi Cem ve Derviş’ti). Güneri Civaoğlu böyle yazıyordu köşesinde; gördü ANAPININ YETEPESİNİ ve hâlâ, Milliyet’te bir köşesi var. Vah yurdum medyası vah.”
Prof. Dr. Veysel Batmaz, “Gamsız Çoğunluğun Gazetesi Ahlâksız! Ya da seçim, Derviş, Karamehmet ve bir…” başlıklı bir diğer yazısında da “Bir de www.atin.org da çıkan bir Hüsamettin Özkan portresi vardır, Mehmet Eymür tarafından çizilen. Bir kaç maddi hata dışında kapsayıcı bir portredir. Amerika’da Özkan’ı tanıyan tek kişi var gibime geliyor, o da Mehmet Eymür. Bugünlerde Internet’te Özkan ile ilgili mektuplar, ekran ekran dolaşıyor” demiş.
Prof. Dr. Veysel Batmaz’a Atin ile ilgili düşünceleri için teşekkürler.
Esasında Atin’deki Hüsamettin Özkan portresi, basında çeşitli tarihlerde çıkan yazıların bir sentezinden başka bir şey değildi.
Gelelim kriz ve kaosun baş mimarlarından diğerine.
Müthiş bir kumar ustası olan Mesut Yılmaz’a...
Elindeki kartlar kötü de olsa, bu güne kadar hep blöf yaparak oyunu kazandı.
Yine sürpriz çıkışlarla blöf yaparak, yine gözlerimizin içine bakıp yalan söyleyerek, yine kendi yaptıklarını başkalarının üzerine atarak, yine kriz yaratarak durumu idare etmeye çalışıyor.
Bir köşe yazarı onu şöyle tarif etmiş:
“ANAP lideri gibi bir politika ustası hayatımda görmedim...
Siz de bana bin kere hak verirsiniz.
Sahiden görmedim.
Böyle zeki, böyle akıllı, böyle kurnaz, böyle becerikli birini, filmlerde bile görmedim.
Mandrake gibi bir sihirbaz.
Maça 5-0 geride başlasa, 5-0 önde bitirir.
Koşuda sonuncu bile gelse, altın madalya alır.
Güreşte tuş olsa bile galip ilan edilir.
Allah vergisi bir kabiliyet.”
Bir diğer köşe yazarı ise onun için şunları söylüyor:
“Mesut Yılmaz hayranlıkla izlediğim bir politikacı. Kendisinden önce de yabancı meslektaşlarına parmak ısırtacak politikacılar çıkardı bu topraklar; ancak hiçbiri Mesut Yılmaz'ın eline su dökemez... İtiraz edip "Ya Süleyman Demirel" diyecekler, Çankaya Köşkü'nde beş yıl daha oturmak isteyen Demirel'in yeniden Güniz Sokak'a dönmesini kime borçlu olduğunu düşünmeliler... Doğrudur yanlıştır bilemem; ama bildiğim, Süleyman Bey'in kendisini açıkta bırakan süreçten Mesut Bey'i sorumlu tuttuğu...
Süleyman Demirel'in bir dönem daha Çankaya'da kalması gerektiği fikrini ilk ortaya atan da, bu amaçla '5+5' formulünü ilk seslendiren de Mesut Yılmaz'dı. Anayasa değişikliği sırasında ANAP'lı milletvekillerini zorlamayarak formulü boşa çıkartan da o oldu. Bir ara, İsmet İnönü için, "Kafasında kırk tilki dolaşır, kırkının kuyruğu da birbirine değmez" denirdi. İsmet Paşa'ya oturan bir benzetme... İsmet İnönü'nün kafasında kırk tilki dolaşır idiyse, Mesut Yılmaz'ın kafasındaki tilki sayısının en az elli olması gerek. Onun tilkilerinin kuyrukları da birbirine değmiyor... “
Evet, dansör ile kumarbaz, kendi geleceklerini sağlamlaştırmak uğruna Türkiye’nin geleceğini karartmakta sakınca görmüyorlar.
Basında yer alan iddialara göre son hamle YTP'nin topluca ANAP'a katılması ile olacakmış. Böylece Meclisteki sandalye sayısı en yüksek parti haline geleceklermiş.
Bu zaten yeni bir plan değil ki...
Sivil ihtilalin ana nedeni bu.
Sol, sağ, merkez sol, merkez sağ hepsi palavra.
Amaç Türkiye’nin bir türlü bitmeyen kaynaklarını daha iyi sömürebilmek için çıkar gruplarını bir parti çatısında toplamak.
Kendi başlarına siyaset tarihinin karanlıklarına gömüleceği anlaşılan ve gittikçe küçülen partileri bir araya getirerek kurtarmak.
Peki bu birleşmenin lideri kim olacak.
Mesut Yılmaz mı?
Bu konuda Hüsamettin Özkan’dan bir zorluk çıkmaz.
O tevazu göstererek her kalıba girebilir.
Bundan böyle “Mesut’la gelir, Mesut’la gider”.
Ama üç günlük liderliğin havasına girmiş olan İsmail Cem İpekçi ne yapar onu bilemem...
Attan inip eşeğe biner mi?
Bazen evdeki hesap çarşıya uymaz derler.
Kim bilir?
Ama birleşseler de, birleşmeseler de fark etmez.
Seçim tarihini, bir ay, üç ay on beş ay erteletseler de.
Başaramayacaklar...
Dans müziği bitti, şimdi halk havaları çalıyor...
Ahlak polisi kumarbazın masasını bastı.
Kumarbaz, Avrupa Birliği resimli kartlar elinde aval aval bakıyor...
Oyun bitmek üzere...
Aynı Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki gibi.
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç, AB konusunda Mesut Yılmaz'ın "çok çalıştığını" ifade ederek, "Mesut Bey, bütün gücünü bu işe verdi. Ve bizim Mesut Bey'i arkalamamız lazım" demiş.
Rahmi bey, bir vefa borcu varsa ve arka çıkmak istiyorsa Mesut Yılmaz’ı Türkiye’nin değil Koç grubunun başına getirsin.
Ne de olsa Koç topluluğu da devlet içinde devlet sayılır.
Boşa da uğraşmamış olurlar...
Seçimlerden bahsederken aklımıza takılan bir başka konuya da değinmek istiyoruz.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, AK Parti lideri Erdoğan, Necmettin Erbakan, Akın Birdal ve Murat Bozlak'ın milletvekili olamayacağını öne sürmüş ve bunu bir ihbar yazısı ile Yüksek Seçim Kurulu'na göndermiş.
Biz Başsavcının daha kapsamlı bir çalışma yapıp, listenin başına teröristleri, kaçakçıları, cinayet suçlularını, soyguncuları, hortumcuları, çete davasından yargılananları, dokunulmazlık dolayısıyla mahkemede dosyaları bekleyenleri koymasını beklerdik.
Türkiye’ye yasaklar değil, iyi ahlak lazım...
Siirt İl Seçim Kurulu, "Kara Para Aklanmasına İlişkin Yasaya Muhalefetten suçlanan” ve yurt dışında kırmızı bültenle aranan, Jetpa Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fadıl Akgündüz’ün (Jet Fadıl) Siirt’ten bağımsız milletvekilliği için avukatı aracılığıyla adaylık başvurusunu, “avukatı aracılığıyla başvuru yasalara aykırı olduğu” gerekçesiyle reddetmiş.
Merak ediyoruz, bizzat müracaat etseydi kabul edecekler miydi?
Akgündüz’ün avukatı bu karara itiraz etmiş. Siirt İl Seçim Kurulu da bunun üzerine dosyayı YSK’ya göndermiş. Şimdi kararı YSK verecek.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Tufan Algan, yarından itibaren adayların seçilebilme durumlarını inceleyeceklerini belirterek, bu konuda 18 Eylül Çarşamba günü bir açıklama yapmaya çalışacaklarını bildirmiş.
Bakalım YSK Başkanı da Başsavcısı Kanadoğlu gibi, teröriste, kaçakçıya, katile, soyguncuya, çeteciye, dosyası dokunulmazlık dolayısıyla mahkemede bekleyene gözlerini kapatıp, sadece bilinen dört siyasinin zorlama dosyası ile mi uğraşacak?
Bekliyoruz...