Afgan Generaller
[ 15/5/2002 - 11:00 ]  By Atin  anadolu@atin.org

Yandaki resimdeki şahıslardan General Raşit Dostum'u her halde tanımışınızdır. 1953 yılında Afganistan'ın kuzeyindeki..

Yandaki resimdeki şahıslardan General Raşit Dostum'u her halde tanımışınızdır.

1953 yılında Afganistan'ın kuzeyindeki Şibergan şehrinde doğan General Abdürrâşid Dostum, Özbek kökenli.

26 yaşındayken Sovyetlerin Afganistan'da açtığı bir doğal gaz tesisinde işçi olarak çalışmaya başlayan Dostum kısa sürede tesisdeki işçi sendikasının başkanı olmuş.

Afganistan içinde Sovyet yanlısı bir rejimin olduğu ve muhaliflerin yönetime karşı savaştığı bu dönemde kendilerine "Mücahit" denilen Suudi etkisindeki gruplar, ülke kuzeyindeki Türkmen, Özbek ve Taciklere karşı tavır alınca, Dostum kuzeyden topladığı milislerle çatışmalar içine girmiş.

İlkokul mezunu olan Dostum, askerlik görevinde başarı gösterince, subay sınıfına terfi ettirilmiş. Ruslar çekildikten sonra etrafına topladığı askerler ve sivil halk ile iktidar mücadelesine girişen Dostum'a yandaşları general unvanı vermişler.

Sovyetlerin Afganistan'dan çekilmesinden sonra iktidarda bulunan Necibullah hükümetiyle işbirliğini sürdüren Dostum, Mezar-ı Şerif başta olmak üzere Kuzey Afganistan'daki yedi eyaletin yönetimini ele aldı.

Başarılı bir asker olmakla birlikte, siyasî ve idarî lider olmak için gerekli bilgi ve beceriye yeterli ölçüde sahip değildi.

Yardımcılarından bazıları kendisinden ayrılarak Pakistan ile iş birliği yaptılar. Bu ayrılık sebebiyle Afganistan Türkmenlerinin yaşadığı bölgeler, Tâliban’ın eline geçti.

Özbek General Raşit Dostum tarafından 1991 yılında kurulan Cünbüş-i İslami Afganistan adındaki siyasi örgütlenme, başlıca desteğini Sünni Özbeklerden alıyor.

1992 yılında Necibullah'tan desteğini çekince başkent Kabil, mücahit grupların eline geçti.

Mücahit grupların hemen hepsi ya etnik bir temele dayanıyor, ya da İran, Pakistan ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin sözcülüğünü yapıyordu.

Ayrıca örgütlerin en önemli gelir kaynağı olan uyuşturucu üretim ve sevkiyatı da çatışmaların ayrı bir yönünü teşkil ediyordu.

Bu örgütlerin hepsinin ittifak ettiği tek konu ise Türklerin yönetim dışında kalması idi.

Başkenti birbiriyle çatışan mücahit gruplara devreden Raşit Dostum, kuvvetlerini yeniden kuzeye çekti ve Mezar-ı Şerif'te devlet otoritesini pekiştirdi.

Mezar-ı Şerif kısa zamanda eğitim, ticaret ve ziraat başta olmak üzere her alanda gelişti. Türkiye ile ilişkiler kuran Raşit Dostum, devrin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın açtığı imkanlarla bütün dünyada tanındı.

Turgut Özal bir dönem kullandığı makam arabasını Raşit Dostum'a hediye etti.

Pakistan ve Suudi Arabistan, Afganistan'ı ele geçirmek için Hindistan'ın Diobent şehri medreselerinde eğitim gören gençleri, Taliban yani talebeler adıyla örgütledi.

Bu aşırı inançlı örgütlenme kısa zamanda gelişti ve mücahit grupların hepsini yıkarak kuzey hariç Afganistan'a hakim oldu.

Raşit Dostum'la Kuzey Afganistan pazarlığını bizzat 1999 yılında Pakistan Dışişleri Bakanı yürütüyordu.

Raşit Dostum, Rabbani öncülüğündeki devrik Cumhurbaşkanı ve eski mücahit gruplardan yana tavır koyarak, Pakistan'la anlaşmadı.

Tacik Asıllı Şah MesutTacik asıllı Ahmet Şah Mesut dışında hiç bir mücahit örgütü Talibanlar'ın karşısında tutunamayınca, Pakistan destekli Talibanlar Mezar-ı Şerif'i ele geçirdi. (Eski Savunma Bakanı olan Tacik komutan, ABD'de 11 Eylül'de meydana gelen saldırılardan 2 gün önce öldü. Mesud, gazeteci kılığına girmiş iki kişinin saldırısına uğramıştı. Şah Mesud, öldürülünceye kadar en önde gelen kişiydi.)

Ülkesini terk eden Raşit Dostum, Ankara'ya gelerek Türk yetkililerle durum değerlendirmesi yaptı.

Dostum Türkiye’de geçirdiği uzun inziva döneminin ardından 7 Nisan 2001’de Afganistan’a gitti.

Afganistan’da gazetelere beyanat veren Dostum, Taliban’a karşı savaşmaya hazır olduklarını açıklamıştı.

Raşit Dostum liderliğindeki Kuzey Afganistan güçleri, ABD'nin Taliban yönetimine karşı başlattığı askeri harekatla tekrar öne çıktı.

Dostum'un güçleri, ABD'deki saldırılardan sonra Mezar-ı Şerif yönünde en etkili saldırıyı gerçekleştirdiler.

Dostum 1998 yılında yayınlanan bir haberde (Sabah 28 AĞUSTOS 1998) Taliban ile Usame bin Laden arasındaki bağlantıya dikkat çekmişti.

Dostum, ABD Büyükelçiliklerine yapılan saldırıların perde arkasındaki kişi olan Osama Bin Laden'in, Taliban'ı desteklediğini ve Taliban'lara 10 milyon dolar verdiğini açıklıyor, Taliban'ın aslında Pakistan güçleri olduğunu kaydediyordu.

ABD'nin müdahalesinden sonra kurulan geçici Afgan Başbakanı Hamid Karzai, Özbek General Raşid Dostum’u Savunma Bakan Yardımcısı olarak atadı.

Özbek General Raşid Dostum Ankara'da - 18 Ocak 2002Nisan 2001'de sessizce Afganistan’a dönen ve Taliban karşıtı askeri operasyonlar içinde yer alan Dostum, 18 Ocak 2001'de muzaffer bir komutan olarak Ankara’ya ziyaret gerçekleştirdi.

Dostum, bu ziyaret sırasında Ankara Oran'da kalan eşi ve 9 çocuğu ile de hasret giderdi.

Dostum, çocuklarından birinin ismini Mustafa Kemal koymuştu. Diğer çocuğunun ismi ise kendisi için hayatını feda eden korumalarından Yarmehmet’in ismini taşıyordu.

Boynunda kireçlenme olan ve şeker hastalığından muzdarip olan Dostum, Ankara’da bulunduğu süre içerisinde Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde de tedavi gördü.

General Dostum ve Karzai23 Ocak 2002'de Ecevit'le görüşen Afganistan Savunma Bakan Yardımcısı Özbek General Raşit Dostum, Afganistan'daki geçici yönetimin Başbakanı Karzai'yi şikayet etti.

Karzai'nin 'kendisini sevmediğini', Batı ülkelerini de kendisine karşı kışkırttığını söyleyen Dostum, ayrıca Ecevit'den kendi kontrolündeki bölgelere uluslararası yardım yapılması için Türkiye'nin uluslararası camiadaki etkinliğini kullanmasını ve Türkiye'nin Afganistan'a yapacağı ikili yardımları, imar, tarım, sağlık projelerini, kendi kontrolündeki Mezar-ı Şerif bölgesine yöneltmesini istedi.

Dostum'un Türkiye ziyareti, basına çeşitli şekillerde yansıdı.

Bakan yardımcısı olarak geldiği bu resmi ziyaretinde, her an MİT denetiminde olması ve hatta sakallarının bile MİT karargahındaki berber tarafından traş edilmesi tenkitlere neden oldu, bunun Dostum'un siyasi geleceğine olumsuz etki edeceği değerlendirildi.

Her halde, baştaki resimde Dostum'un arkasında bulunan "Afgan Generali" kim diye merak ediyorsunuzdur.

Bu konuya girmeden Haber A İnternet Gazetesinde Hüseyin Kocabıyık'ın 25.Ocak 2002 tarihli, Raşit Dostum ve MİT: Bir Garip Ankara Ziyareti... başlıklı değerlendirme yazısına yer verelim:

Raşit Dostum ve MİT :

Bir Garip Ankara Ziyareti...

Bizim Milli İstihbarat Teşkilatı’nı çok ciddiye almak gerekir. Devletimizin belki de tek “emperyal” takılan unsurudur Mit. Hiç ummadığınız coğrafyalarda hiç ummadığınız bağlantılara sahiptir. Bu yüzden de dünyanın önemli istihbarat teşkilatları arasında haklı bir itibara sahiptir. Hele de söz konusu bölge mesela Afganistan’sa oralarda duracaksınız işte... Çünkü oralarda Mit hep vardı; Mit’in dedesi Teşkilat-ı Mahsusa’dan beri vardı... Teşkilat-ı Mahsusa’nın efsanevi operasyoncusu Bekir Sami’nin tüm Hindistan’ı yürüyerek geçtikten sonra Afganistan’da “Yirmi Türkler İsyanı”nı çıkardığından beri vardı.. (Şimdiki yeni yetme Mit’çilerin kendi teşkilatlarına ait gurur duyulacak bu tarihi bilmediklerini biliyorum).

Atatürk’ün Türkiye’ye sokmadığı ama Afgan ordusunu kurması konusunda yönlendirdiği Cemal Paşa’dan (Hasan Cemal’in Dedesidir, Tiflis'te Ermenilerce şehit edilmeseydi Afgan ordusunu kuracaktı) beridir Mit o bölgelerin nefes alış-verişini izler. Atatürk’ün ilk gözünü diktiği yerdir Afganistan... Çeşitli mesleklere büründürülmüş kalabalık bir istihbaratçı gurubunu Afganistan’a göndermişti.. Bunlar arasında Yıldırım Aktuna’nın askeri doktor olan babası da vardı.. (Sonra oğul Yıldırım Aktuna‘nın da yine doktor olarak oraya gittiğini ve orada çeşitli şirin! Yaramazlıklar yaptığını biliyoruz)

Sovyet İşgali döneminin Kominist Hükümeti’nin son dayanağı olan zamanın Kabil komutanı Raşit Dostum’u da yönetimi devirme konusunda ikna edenin Azat bey üzerinden Mit olduğu söylenir..

Velhasıl Mit orada vardı, şimdi daha çok var.. Türkiye’ye yakışan da olmasıdır.

Bu makalenin asıl konusu Mit’in maceraları değil elbet... Ben son günlerin popüler adamı Raşit Dostum’la Mit arasında ki garip ilişkiye dikkat çekmek istiyorum.

Yaklaşık bir hafta önce Türkiye’ye gelen Raşit Dostum’un gelişinden itibaren iki şey dikkat çekiciydi:

1-  Özellikle Hürriyet Gazetesi’nin ısrarlı bir vurgulama ile Türkiye’ye MİT tarafından getirildiğini duyurması.

2-  Raşit Dostum’un Türkiye seyahatinin tüm anında Mit tarafından ablukaya alınması..

Şimdi numaralandırdığımız bu iki hususu biraz açalım: Herkes bilir ki Mit, Hürriyet Gazetesi üzerinde nüfuz sahibi bir teşkilattır. Hatta o kadar nüfuz sahibidir ki “köşeleri” bile vardır. (Eymür öyle söylemişti). Dolayısıyla Mit’in istemediği bir sunuş biçimini bizler Hürriyet Gazetesi’nde biraz zor görürüz. Oysa alın son 7 günün Hürriyetlerini önünüze koyun, haberin veriliş biçiminden ısrarlı ve sistematik bir biçimde Raşit Dostum’u Mit’e “tutkallama”çabasını açıkça görürsünüz.

Ardından Raşit Dostum’un Türkiye’deki temaslarına bakın, her anında Mit vardır. Mit’in uçağı, Mit’in arabası, koruması, Mit merkezi vs.. Düşünün ki siyasi bir şahsiyet olarak ülkemizde bulunan bir adam Mit tarafından “enterne” ediliyor ve tüm programı Mit tarafından hazırlanıyor; ne yiyeceğine, ne giyeceğine, kiminle görüşeceğine ve görüşmeyeceğine Mit karar veriyor.. Abarttığımı sanıyorsanız siz öyle sanın...

Şimdi düşünüyorum: Afganistan’da savunma bakan yardımcısı sıfatını kazanmış bir siyasi şahsiyete Türkiye’nin istihbarat teşkilatı neden bu kadar abartılı ilgi gösterir? Çok sevdiğinden olamaz, çünkü daha birkaç ay önce General Dostum Türkiye’de aç sefil dolaşıyordu ve Mit’te dahil yüzüne bakan yoktu.. Bu ilginin sebebi Dostum’un Afganistan'daki öneminden kaynaklanıyor olabilir.. Ama eğer öyle ise Mit gibi tecrübeli bir kuruluşun bu derin aşkı gizlemesi, örtülü yürütmesi gerekmez mi idi?

Yine düşünmeye devam ediyorum: Dost bile olsa bir yabancı ülkenin istihbarat örgütünün kucağında “eleman” muamelesi gören bir adama ülkesinde kim saygı duyar? Yeni oluşturulmaya çalışılan Afgan Yönetimi içerisinde böyle bir adamın herhangi bir etkinliği olabilir mi? Bu aşırı irtibat onu ülkesinde bitirmez mi?

Mit bunu bilmez mi? Kesin olarak söyleyeyim ki herkesten iyi bilir. Tabi şimdi sorulacak soru Mit bunu niye yaptı? İşin belki de püf noktası burası işte...

Şimdi bu durumu biraz analiz edelim.

Mit “koca bir pastaya” dönüşmeye başlayan Afganistan’daki “istihbarat şirketleri” rekabetinde bir hamle yaptı ve bunu da Raşit Dostum üzerinden gerçekleştirdi diye düşünebiliriz. Öyle olduğunu kabul edersek, rakiplere verilen mesaj çok açık: ”Ben orada varım, istediğim zaman dengelerle oynarım ve istediğim operasyonu realize edecek enstrümanlara sahibim”.. İyi ama siz buradaki davranış ve ilişki tarzınızla elinizdeki değerli kartı çürüğe çıkarıyorsunuz. Adamı kaba bir biçimde istihbarat piyonu haline sokuyorsunuz. O zaman Mit’in yapmak istediği başka bir şey.

Peki ne?

“Raşit Dostum’u tasfiye etmek” dersem bu satırları okuyanlar acaba benim çok uçtuğumu mu düşünürler? Ama ben böyle düşünüyorum. Amerika’da bulunduğum günlerde bu işlere biraz kafa yormuştum. Orada gördüğüm şeylerden birisi Amerikalıların Raşit Dostum’u hiç sevmedikleri idi. Bu “kaba saba” adamı “cahil” ve “güvenilmez” buluyorlardı. Muhtemeldir ki şimdilerde de çok fazla hazzetmiyorlar ve bunu da bizim Mit’e çıtlatmış olabilirler. Zira Afganistan’ın en büyük üçüncü etnik kümesinin liderini Bonn toplantısına çağırmadıkları gibi ona sadece Savunma Bakan Yardımcılığı gibi sıradan bir görev vererek bu duygularını belli ettiler.

Mit, General Dostum’un bu imajının Afganistan’da Türkiye’nin hareket alanını daraltacağını görmüş, yerine de daha “okumuş” ve daha “şuurlu” bir “Türk soylu”yu hazırlamış olabilir. Amerika eğitimli ve Türkiye’nin de güven duyduğu Malik’in bir süredir buralarda olduğunu ve televizyonlarda “Piar” yaptığını herkes biliyor.

Kim ne derse desin, ben General Dostum’un bu Türkiye seyahatinin kendisi için bir “bitiş” seyahati olduğunu düşünüyorum. Yakında Dostum’u Cenk Kalesi katliamı suçlusu olarak bir uluslar arası mahkemede görürseniz şaşırmayın.. Kendi cemaatinden bir darbe yerse buna da şaşırmayın..

Doğrusu kendisini seven bir insan olarak da bu düşüncelerimden dolayı üzüntü duyuyorum. Ama bu devlet işlerine bizim bir noktadan sonra aklımız ermez. Devletimiz en iyisini bilir... Mit’imiz ise bu denklemlerin çözümünde gerçekten mahirdir ve geniş ufukludur... Bundan hiç şüphem yok!

Senaryomu fazla hayalci bulabilirsiniz.. Gerçeklerden uzak olduğunu söyleyebilirsiniz; ama düşünmeye değmez mi, Mit neden aleyhine olacağını bile bile Raşit Dostum’la bu kadar çok poz verdi?

Ne yapalım, bir senaryoda biz yazalım dedik; bu ülke de senaryo yazmak sadece Yalçın Küçük Hoca’nın hakkı değil herhalde...


****

Güzel bir değerlendirme..

Gelelim baş resimde Dostum'un arkasındaki "Afgan Generali"ne:

O Türkiye'de tanınmış bir isim...

Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndan emekli binbaşı ve MİT mensubu Kaşif Kozinoğlu.

Yani, yeni adıyla General Kaşif. 

Resim montaj ama Kaşif'in general olduğu doğru...

Nasıl mı?

Afganistan'da, Dostum'a dahi yandaşları tarafından general unvanı verildiğini duyan Kaşif, ondan kendisini de General yapmasını istemiş...   

Kaşif'i biraz oyalayan Dostum, kurtulamayacağını anlayınca, ona "General olduğuna" dair resmi bir yazı vermiş.

Ve böylece bizim Kaşif, bir yazı ile Afgan Generali oluvermiş...

Bu kadar basit.

Ama durun, konu daha bitmedi...

Afgan generalliğini alan Kaşif, bu kez Özbeklerden de generallik istemiş.

Ancak Özbek idarecilerini ikna edememiş...

Kim bilir, belki başka kapıları da deneyip, "Uluslararası General" ünvanına sahip ilk Türk olmayı başaracak...

Yavuz AtaçÖzel Kuvvetler ve MİT'ten emekli bir diğer tanıdık isimden de biraz bahsedelim.

Yavuz Ataç...

O da bir kaç ay önce İstanbul'da bir saldırıya maruz kalmış.

Bıçaklı kişiler onu yaralayıp, elindeki bond çantayı alıp kaçmışlar. Yavuz kısa bir süre hastahanede kalmış.

Olay çok gizli tutuluyormuş ama, biz gene de geçmiş olsun diyelim...

Çantada ne varmış, olayı kimler gerçekleştirmiş herhalde merak ediyorsunuz.


Ben de...