Evet, kitabın başında da belirttiğim gibi kamuoyunda, “MİT Raporu” olarak bilinen raporu veya “etüdü” ben kaleme aldım.
Arı Kovanına Çomak Evet, kitabın başında da belirttiğim gibi kamuoyunda, “MİT Raporu” olarak bilinen raporu veya “etüdü” ben kaleme aldım. Ama, bu raporu oturup hikaye yazar gibi muhayyilemdeki uydurma bilgilerle kaleme almadım. Günlerce oturup çalıştım. MİT'in çeşitli birimlerine, çeşitli kaynaklardan intikal etmiş bilgileri topladım, bir araya getirdim, derledim. Bir hayli dejenere olan bu konuya kitabımda fazlaca yer vermeyeceğim. Sadece bu raporun ne ilk ne de son olduğunu, bunun Mitin rutin işleri arasında bulunduğunu, bu raporun şanssızlığının açığa çıkmış olması ve benim kabahatimin de MİT Müsteşarı Hayri Ündül'ün benden bilgi İsteği üzerine İşgüzarlık edip çok kapsamlı bir çalışma yapmam olduğunu ifade edebilirim. Burada bu konuya yer vermemin sebebi sadece olayın perde arkasında kalan birkaç husus. Raporu, 10 Kasım 1987'de nihai şekle getirdikten sonra MİT Müsteşarı görevde olmadığı İçin yerine vekalet eden, yani o anda MİT Müsteşarının bütün yetkilerini taşıyan Hiram Bey'e sundum. Tahminlerin aksine Hiram Bey'in o ana kadar rapora ne dahli, ne de müdahalesi olmuştur. Hiram Bey'in İşleri çoktu, “Bırak okuyayım” dedi. Zaten rapor ekleri ile kalın bir klasöre ancak sığmıştı. Beş altı gün sonra Hiram Bey raporu geri verdi. Üzerine iliştirdiği kağıda “iyi bir çalışma, Müsteşar'a arzı” yazmış, parafını atmıştı. Rapora tek müdahaleyi de o zaman yaptı. Raporda eski bir teşkilat mensubunun da İsmi geçiyordu. Her ikimizin de dostuydu. Raporu yazarken ben de tereddüt etmiş, neticede her zamanki gibi hislerimle görevimi ayırmaya karar vermiştim. Zaten onu bir iki kez ikaz etmiştik. Hiram Bey onun ismini çıkarmamı istedi ve “o bizim dostumuz, açıkça isminin yazılması uygun olmaz” dedi. Odama dönüp sayfayı değiştirdim ve ismi çıkardım. Hiram Bey'in başka da hiçbir müdahalesi olmadı.
Rapor daha piyasaya dağılmamıştı. Müsteşar yine ortalarda yoktu ve Hiram Bey Müsteşarlığa vekalet ediyordu. 21 Aralık 1987 günü Emniyet Genel Müdürlüğünden Müsteşarlığa hitaben bir yazı geldi. Yazı raporla ilgiliydi.
“Kuruluşunuzca, Emniyet 1Cfkilatı mensupları ile ilgili olarak hazırlanıp yetkili yerlere gönderildiği ve fakat Genel Müdürlüğümüze bildirilmediği anlaşılan, illegal olarak elde edilip tarafıma intikal ettirilen rapor ekte sunulmUftu1: Rapor fevkalade ağır itham ve iddiaları ihtiva etmektedir. Emniyet Teşkilatı gibi hassas bir kuruluşta çalışan ve kuruluşunuzla da işbirliği yapma durumunda bulunanların belirtilen çerçevede faaliyetleri var ise bunun mutlak surette tahkik edilmesi gerekmektedir Ekli raporda belirtiler olaylar ve şahıslar hakkında tahkikat açılacağından kuruluşumuzda mevcut tüm bilgi, belge ve delillerin Genel Müdürlüğümüze çok acele gönderilmesini emirlerinize arz ederim.
Saffet Arıkan Bedük Vali Emniyet Genel Müdürü
Ekler: 1. Rapor (23) sayfa"
Ertesi gün, yani 22 Aralık 1987 günü bu yazıya cevap yazılıp yollandı:
“1.İlgide bahse konu rapor “istihbari” mahiyette olup bu husus raporun ikinci ve son sayfasında özellikle belirtilmiştir. Rapor sonunda da sunulduğu üzere bu raporun “hukuki bir delil olarak kullanılması ,, mümkün değildir.
Raporun dayanağı olan ve asılları mahfuz tutulan dokümanlardan bir kısmı bahsi geçen raporun ekinde ilgili üst makama sunulmuştur.
Çok Gizli damgalı raporların illegal yollardan elde edilebildiği dikkate alındığında, ilgi yazıda talep edilen elimizdeki tüm bilgi, belge ve delillerin emirleri alınırsa, üst makama verilmesi uygun mütalaa edilmektedir.
Arz ederim,
Hiram Abas Müsteşar Vekili”
Bu cevabi yazının yazıldığı akşam üstü Emniyet Genel Müdürlüğünden telaşla gelen bir kurye bizim yazımızı iade ederek kendi yazılarını ve ekini geri aldı. Böylece bu yazışma yapılmamış sayıldı. Nedenini bilmiyorum, herhalde bir yanlışlık olmuştu. Raporun açığa çıktığına dair ilk emareler kendini göstermeye başladı. 3 Şubat 1988'de senelik izinden görevime döner dönmez Müsteşar Hayrı . Ündül beni çağırdı. Köşke çağrılmış, raporu sormuşlardı. Eski Genel Kurmay Başkanı da telefon edip kendisine sitem etmişti. Köşkte ve eski Genel Kurmay Başkanına bilgisi olmadığını araştıracağını bildirmişti. Gerçi Hiram Bey izahat vermişti ama bir de benden dinlemek istiyordu. Haklıydı raporun yazıldığından haberi yoktu. Ancak raporu kendi emri üzerine hazırlamış;um. durakladı. Açıp ajandasına baktı, “doğruydu”. Olaya kendisinin karıştırılmasından rahatsız olduğunu anladım. Ona sadece raporu ne sebeple derlediğimi izah etmek için bu lafı söylemiştim. Yoksa onu, henüz kendisine sunulmamış bir raporun mesuliyetine ortak etmek gibi bir niyetim yoktu. Kendisine uygun bir şekilde bunu izah ettim.
Sorumluluk bana aitti. “Gerekirse hemen emekliliğimi ister. Teşkilata gelebilecek şimşekleri üstlenirim”dedim. Rahatlamıştı. “Yok canım ne emekliliği” dedi. Cumhurbaşkanlığından cevap bekliyorlardı. Hemen bunu yazılı olarak kendisine verebilir miydim? Hemen odama gittim ve müsteşarın istediği gibi bir yazı hazırladım. Özellikle “etüt/rapor” gibi terimler kullandım. Sanki bu terimler raporun yankılarını hafifletecekmiş, gibi...
“03 Şubat 1988
Müsteşarlık Makamına Sayın Müsteşarımızın 3 Şubat 1988 günü şifahi emirleri ile sormuş bulundukları”Banker Bako Olayı, Polis İçindeki Çekişme ve Yeraltı-Polis-Kamu Görevlileri İlişkileri” .isimli etüt tarafımdan hazırlanmıştır Etüt, Müsteşarlık Makamını, zaman zaman gündeme gelen ve birçoğu basın aracılığı ile kamuoyuna yansıyan konularda mevcut bilgilerle tedvir etmek amacıyla hazırlanmış olup, bir teşkilat içi etüt/rapor niteliğindedir. Etüd'de “MİT'in kaçakçılık konularına nasıl girdiği hususunun açıklanmasının yanı sıra, kritik mevkilerde bulunan kişilerle ilgili olarak intikal eden istihbari bilgilere yer verilmekte ve özellikle İstanbul’un kaynaklanan birçok karmaşık olaydan bahsedilmektedir. Etüt bir nüsha olarak hazırlanmış olup, hem rapordaki kritik konulardaki istihbari bilgilerin doğruluk derecelerinin araştırılması hem de raporun üst makamlara sunulması Müsteşarlık Makamının emir ve tasarrufunda olduğundan, resmi olarak herhangi bir makama verilmemiştir. Ancak, bahsi geçen konularda daha önce benzer bilgileri intikal ettirdiğimiz Teşkilatımız mensubu Cumhurbaşkanlığı Güvenlik Müşaviri Sayın Erkan Gürvit'le bir görüşme sırasında bu konulara değinilerek etüt okutulmuş, talebi karşısında bir nüsha fotokopi özel olarak kendisine tevdi edilmiştir. Etüdün aslı D. Başkanlığı kasasında muhafaza edilmektedir. Arz ederim.
Mehmet Eymür Güvenlik Daire Başkanı “
Yazıyı bitirip imzalamıştım ki Müsteşarın telefonu geldi. Acele ediyordu. “Bitirdim geliyorum efendim” dedim. Cumhurbaşkanlığı raporun aslını da istemişti, gelirken yazıyla beraber onu da getirmeliydim. Yazı ve dosya ile önce Hiram Bey'e gittim. Raporu, Erkan Gürvit'e verdiğim için bana kızmıştı. Yanlış hareket ettiğimi bana birkaç kelime ile belirtmiş, bir daha bu konuda başka bir şey de söylememişti. Olayın canını çok sıktığını fark ediyor, kendimi sorumlu tutuyordum. Müsteşar'a hitaben yazdığım yazıyı okuyup, ikinci nüshasının üzerine “rapor detaylı ve iyi hazırlanmıştır . Kaynakları hakkında gerekirse döküm yapılması etüdün kuvvetini gösterir. Sn. Müsteşara 3/2 de teslim edilmiştir” yazdı. Her zaman olduğu gibi beni koruyor, arkamda olduğunu açıkça belirtiyordu. Müsteşar Ündül, olayın dışında kalmaktan ve benim yazılı beyanımı almaktan memnundu. Hemen köşke doğru hareket etti.\ MİT raporu kamuoyuna yansımış ve çeşitli yorumları da beraberinde getirmişti. Erkan Gürvit, “o alçağın yanında”, yani benim yanımda yer aldığı için Hiram Bey'le iplerini koparmıştı. Raporun Köşke verildiğini beyan etmeme çok kızmıştı. Okuyup, benden ısrarla bir kopyasını istediği rapor şimdi”saçma sapan ve arz edilecek değerde bulunmamıştı. Bu pisliği bir köşeye atmıştı ,, .
15 Nisan 1988 günü Müsteşar Hayri Ündül'le makam odasında konuşuyoruz:
“ME- Şimdi herkes gideceğiz diye bekliyor.
HÜ- Onlar mı diyor? (Erkan Gürvit ve ekibini kastediyor) ME- Evet HÜ- Kim gidecek?
ME- E, Siz gideceksiniz, Hiram Bey gidecek, ben gideceğim.
HÜ- Ha onlar kalacak. Onların düşündüğü şeyler tabii, onlar biliyorlar yeraltı güçleri kırılınca hacılar , kıçlarına kendilerinin kaçacağını (Konuşma alt katta kendisine tahsis edelin odada çalışan Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaşça ve yürüttüğü tahkikat konusuna geliyor.)
HÜ- Bu inceleme neticesine göre bir idari işlemi bularak yapacaklar: İdari işlemin şeklini tabii şeklini bilemiyorum. Hiram Bey'in durumu değişik. Alır başka bir yere memuriyete mi verirler. bilemiyorum. Erkan olur mu olmaz mı ona da bir şey diyemiyorum.
ME- Ona bir şey yapamazlar ki, Cumhurbaşkanına bağlı.
HÜ- Ama
ME- Tavsiye ederler belki.
HÜ- Hukuken bir şey yapamazlar: Ama yarın öbür gün seni alır bilmem Ulaştırma Bakanlığına,. Hiram'ı alır bilmem nereye, bilmem ne danışmanlığına alır da, o öyle bırakılsın. Yarın demezler mi ki yine bilmem ne mi oldu diye. Zaten burada uzun vadeli beklememiz lazım. Onun için susacaksın.(Üst makamların nasıl bir tutum izleyeceğini tartışıyoruz.) Eğer Hiram Bey'le seni buradan alırlarsa, ben kalırsam biliyorlar ki atacağım satırdan ilk zarar görecek onlar: Çünkü neden. Bu güne kadar beraberdi, çetenin içindeydi. Çetenin kalması mümkün değil. Ne onun çetesi kalacak, ne de Nuri’nin çetesi. Şimdi onu önlemek için bu işleri yapmayacak bir adamın peşindeler:Ona uğraşıyorlar Erkan Gürvit ve ekibi. Şimdi devamlı benim üzerime geliyorlar:(Konuşma Erkan Gürvit ve ekibinin gücünün bir yıl sonra,89 Kasım'ında Cumhurbaşkanının görev süresinin bitmesiyle birlikte sona ereceği ve kimsenin kapılarını çalmayacağı şeklinde devam ediyor)
HÜ- Tayin ettim diye bana hesap sordu köşkteki. Ama bunları Hayri Ündül yazıyor kara kara defterine. Ben bugün ayrılsam basında benim de yerim var: (Cumhurbaşkanı, MİT raporu olayından sonda Müsteşar Hayri Ündül'ü çağırarak beni görevden almasını ve cezalandırmasını istemiş, bunun üzerine Müsteşar beni Güvenlik Daire Başkanlığından alarak Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu üyeliğine atamıştı.)
ME. Evet
HÜ- Şu anda ayrılayım ben, basında derhal bir köşem var.
ME. Yazalım bari, başka çaremiz yok yazalım bari.
(Teşkilat içindeki gruplaşmalardan bahsediliyor;)
HÜ- Erkan, ondan sonra Tunç, ondan sonra Tarı, bunlar değil miydi burayı çevirenler böyle- Köstebek bunlar değil miydi oğlum? Köstebek neye başkasının üzerine kalıyor o zaman. Buz gibi köstebek bunlardır: Birisi Köşke götürüyordu, taşıyordu, birisi Başbakanlığa taşıyordu. Ondan sonra burada tayinler, tefeyyüzler, bilmem ne. Yapmayın yahu, sevgili Hiram’cığım Fakat Hiram da her zaman söylüyorum benim şahsımla uğraşmamıştır.
ME- Hayır efendim.
(Hayri Ündül kendisi ile ilgili dedikodular çıkarıldığını, tenkit edildiğini belirtiyor ve Tarı Bey'le yaptığı konuşmada neler söylediğini anlatıyor.)
HÜ- Ben tarafsız bir adamım. Ha.. esas utanması lazım gelen dedim, geçmişte oturup da beni çekiştirmeleriniz. Oturup aile sohbetlerinizde Hayri Ündül'ü çekiştirirmişsiniz. Oh olsun, beter olun. Ben rahat konuşurum. Cumhurbaşkanına da söyledim aynı lafları. Şimdi ben mi getirdim Hiram'ı buraya dedim. Altımda bu oluyor. Başbakanlığa bilgi gidiyor dedim. Başbakana da Sayın Başbakanım ben size demedim mi emir komutayı bozmayın, ayıp oluyor dedim.
Onun için bunlar yaptıklarından çekecekler.
(Teşkilat’daki menfaat bağlarından, herkesin birbirinin yüzüne gülüp arkasından konuştuğundan, Hiram Bey'in yanından ayrılmayanların şimdi uzaklaştıklarından bahsediliyor)
“HÜ- Şimdi onu da çıkardılar. İmzasız bir mektup geldi. Hiram Bey, ..'un karısına...diye ME- ...dan mi?
HÜ- Hayır...'un karısına Hiram Bey... diye. Vallahi billahi mektup geldi. Şimdi tahkik ettiriyorum. Anlayabiliyor musun? Bunlar böyle. Al...helal olsun, helal olsun. E, imkan var a... yorsa, şerefsizim ben olsam ben de a...rum yahu. Bunlar şerefsiz adamlar. (Hiram Bey'le ilgili çıkarılan bazı diğer dedikodulardan bahsediyor. Erkan'ın ekibinden bahsediliyor)
HÜ- Şimdi Vedat, Tunç, İsmet, Tarı. Onlar felaket. Hiram'ı düşürüyorlar. Tunç ikili oynuyor.
ME- Ne olur ne olmaz diye.
HÜ- O ... tam, G .... başı oynuyor onun. Hiram’a geliyor, lafı ondan alıyor ona götürüyor. Ondan alıyor öbür tarafa götürüyor. Beni tabii ki sevmiyor Onları gayet iyi biliyorum. Aile toplantılarında, farkında değil enayiler konuştukları laflardan. Zannediyorlar ki Hayri Ündül aptal. Şimdi Tarı’da konuşacak hal yok. Dedim siz gizlice oturur: Tayinler yapar, patronu bilmem ne yapar; bana cephe alırsınız. Ben bunları biliyordum da eylem yapamıyordum. Sebep işte yine Köşke, Başbakanlık ve bizim Askeriye. Yani Öztorun. Ben bilmiyor muyum, hepsin,i biliyorum ama ne yapayım.
(Arada telefon ve diğer konuşmalar giriyor. Müsteşar ayrılmadan önce son olarak şunları söylüyor.)
HÜ- Şimdi bakalım ne olacak. Senin durumunu, şeyden sonra soruşturma olmayacağını duyarlarsa diğerleri ne yapacak. Konu şöyle açıklanacak herhalde. İşte MİT’in gizlilik evrakı Teşkilat dışında görevler açıklanamaz, şey yapılamaz denilecek, bu bir kişisel rapordur, nottur, bunların hepsi zaten kaçakçılık şeyiyle ilgili soruşturmalardan çıkan yazılardır: İstihbari değeri yoktur diyecekler ve böylece sallayacaklar: Rahat ol işine bak, keyfine bak.
Rapor konusunun, İstemeden ve iradem dışında da olsa, Hiram Bey'e ve Korkut Yarbay'a getirdiği neticelerin manevi Sıkıntısını halen taşıyorum.