Header $articleheadline_he$ "ArticleHeadline" Detay Sayfa Header

 

 

     

 

 

 
2021-08-24

Detay Sayfa

Tüm Dosyaların Listesi

News Database Template Page Example

Fabrikatör'den Mektup 04 - Uşak Ruhlu Doğanlar

24/10/2000 - 11:00 - Atinİlgili Bağlantı Yorumlar Bu Yazıyı Bir Tanıdığına Yolla Bu Yazıyı Yazdır  

      

Fabrikatör Ajan Perinçek'in, yardımcısı Hasan Yalçın bize mektup yollamış.

Bazı insanlar ruhen uşak olarak doğar, öyle yaşar, öyle ölürler. Yardımcı Ajan Hasan Yalçın'da öyle bir karakter. Tam bir "İngiliz uşak" tiplemesi. Yanlız filimlerdeki tipik "İngiliz Uşaklar" akıllı tiplerdir. Genelde patronlarını yöneltirler. Bizim uşak Hasan Yalçın pek o kadar akıllı tip değil. Sadık ama beceriksiz, zavallı bir tip.

"Amerika’dan yayın yapan sitenizde, 13 Ekim 2000 günü yayınladığınız “Şafak Operasyonu” başlıklı yazıda yer alan bilgilerin tamamı asılsız ve yalandır. Bizce merak konusu olan, sizin bütün bu masalları neden Türkiye’deyken anlatmayıp da, Amerika’ya gidince, zihniniz aniden açılmış gibi, yazıp yazıp piyasaya sürdüğünüzdür." demiş Fabrikatör'ün uşağı.


Akılsız Uşak Efendisine Zarar Verir
Zeka özürlü uşak, bizim devlet memuru olduğumuz için yıllarca iftiralarına mecburen suskun kaldığımızı, ancak 1988'de Teşkilattan ayrıldıktan sonra kaleme aldığımız "Analiz" isimli kitapta ve Milliyet gazetesinde kendilerini tafsilatlı bir şekilde cevapladığımızı ve maskelerini düşürdüğümüzü unutmuş...

"İngiliz Profesör Hilary Summer Boyd’la bir dava sanığının ilişkisi ev sahibi-kiracı ilişkisinden ibarettir. Summer Boyd gibi Robert Kolej’de çalışan sanıklardan biri Boyd’un evini kiralamış ve bir süre orada oturmuştur. ..Birkaç Parti üyesinin o evde yakalanmış olması İngiliz İstihbaratıyla ilişkinin kanıtı olamaz" diye devam etmiş yardımcı ajan.

Ama efendisi öyle demiyor. Baş Ajan Perinçek, "Analiz" isimli kitapla ilgili olarak 10-12 Haziran 1991 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan yazılı açıklamada "Aydınlık'ın sorumlu müdürü Aydoğan Büyüközden'in 12 Mart 1971 darbesinde ''Robert Kolej 'de görevli bir İngiliz'e ait lojmanda telsizlerle ve başında perukla yakalandığını söylüyor. Yalan. Bir kez A. Büyüközden o lojmanda yakalanmadı. İkincisi o lojman İngiliz'e ait değildi. Robert Kolejin'di'' diyor.

Görüyor musunuz, beceriksiz uşak patronunu yalanlamış. Meğer örgüt evi İngiliz'den kiralanmış. Yani Robert Kolejin kendine tahsis ettiği lojmanı, İngiliz örgüte kiraya vermiş!

Zavallılar...

Şu kadarını söyleyeyim. Ben bu operasyon sırasında oradaydım, yani görevli idim. Evi de, İngiliz Oxford'lu, eşcinsel Profesör Hilary Sumner-Boyd'u da, Aydoğan Büyüközden'i de biliyorum. Evde arama yapıldığı sırada İngiliz profesör ile konuşup, ona sorular da sordum.

Profesör Hilary Sumner-Boyd'un 1972 yılında Amerikalı John Freeley ile birlikte yayınladığı Strolling Through Istanbul" isimli bir kitabı da var (Almancası "Istanbul.Ein Führer. Hilary Sumner-Boyd ve John Freely")

Hilary'nin kitap ortağı John Freeley, 17 yaşında iken ABD Deniz Kuvvetlerine katılmış bir komando subayı. 2.nci Dünya Harbi sırasında Burma ve Çin'de görev yapmış. NewYork Üniversitesinde Fizik dalında doktora aldıktan sonra, 1960'da Oxford'da "İlim Tarihi" üzerinde araştırmalarda bulunmuş. Aynı yıl İstanbul Robert Kolej'de "fizik" öğretmenliğine başlamış ve 1993'e kadar İstanbul'da yaşamış.

Demek Hilary Sumner-Boyd İstanbul'u kitap yazacak kadar iyi biliyormuş...

Belki paravana örgütleride...

Perinçek'in ajan olduğunu bir tek ben söylemiyorum. Sağcısı, solcusu, teröristi herkez söylüyor. Biraz aklı işleyen, biraz değerlendirme yapabilen herkez.


Kim Ne Düşünüyor?
Bakalım Perinçek için kim ne düşünüyor?:


Mahir Çayan:
"Demokratik devrimde sınıfların mevzilenmesine ilişkin bir oportünist tahrifat, PDA pasifizminin yaptığıdır. Bunların 'silahlanın, ayaklanın' gibi çığırtkanlıklarının nedeni şudur: 'Nasıl olsa silahlanacak ve savaşacak olanlar kendileri değildir, savaşacak olan fukara köylülerdir! Çünkü halk savaşı fukara köylülerin savaşıdır, küçük burjuva aydının değil. Bu küçük burjuva aydın kadrosu olarak PDA kalpazanları da Anadolu'ya yolladıkları PDA dergisi ve İşçi Köylü Gazetesi ile bu görevlerini layıkıyla yapıyorlar! ... İşte PDA oportünizminin niteliği budur." (Mahir Çayan, Teorik Yazılar, s. 210-215)


Mihri Belli
"CIA'nın Maocusu"


Kamuran Duyar (Eski Aydınlıkçı)
"Tatlı su sosyalistidir. Ortalık duru iken en hızlı sosyalist kendisidir. Ancak oligarşinin kaşları çatılınca kapılarında nöbet tutmaya başlar, her türlü hizmetini yapar. Oligarşinin kitleler üzerinde yürüttüğü dezenformasyon operasyonunda en büyük laikçiliği üstlenir. Sabah Mao, öğlen Şerif Hüsnü, akşam M. Kemal, gece Çavuşesku posteri taşıyan Perinçek..." (Akit 17 Mart 1998)


Çengiz Çandar
"Perinçek'i doğru teşhis etmek gerekir. Bence bu adam ruh hastası bir paranoyaktır. Karalamak için söylemiyorum gerçekten psikiyatristler tarafından müşahede altına alınması gereken ölçüde ruh hastası olduğu kanaatindeyim. Bu yüzden ajan provokatör olarak kullanılmaya müsait bir kişiliğe sahip zaten öyle kullanılıyor." (10 Kasım 1991 Nokta Dergisi)


Hadi Uluengin
"İhbarcılar Partisi'ne atfen "İP" rumuzunu kullanan ve halkımızın binde sıfır virgül sıfır iki desteğini bulabilen Maocuların yayınladığı "Karanlık Dergisi" muhbirlik ve kışkırtıcılıktan sabıkalı listesini daha da şişirdi.. Aslında tekne kazıntısı Maocu'ların, şer güçler dışında kimse tarafından itibar görmeyeceğini söylerken yerden göğe kadar haklısınız." (3 Kasım 1995 Hürriyet)


Söz Dergisi
"Böyle bir liderin en yakınındakilerden en uzağındakine kadar herkese kulaklarını tıkayarak kendi saplantılarına göre yukarıdan aşağıya inşa ettiği parti teknik olarak bir polis örgütüdür. Bir polis örgütü gibi kendi içinde ve dışında sürekli olarak hain arar. Bulmazsa bizzat yaratır teşhir ve infaz eder." (Söz Dergisi 23 Aralık 1995)


Yaşar Kaya
"Doksanlı yıllarda; 2000'e Doğru Dergisi'ni arkadaşlarıyla birlikte çıkaran Doğu PERİNÇEK Kürt sorununa ilgi mi duyuyordu? Yoksa; o piyasadaki boşluğu yakalamış ve o konudaki merak ve gerçekleri paraya mı tahvil ediyordu? Doğu PERİNÇEK ve arkadaşlarının Diyarbakır örfi idare mahkemelerinde 'Siz Apocuları yargılayamazsınız bize bırakın...Onların iddianamelerini biz hazırlayalım iplerini biz çekelim' fasılını bir kenara bırakarak yeniden 90'lı yıllara gelelim...Hedefledikleri şey şuydu. Kürtler akılsız, sanat edebiyat, politika bilmezler. Onlar savaşsınlar bizim partimize destek versinler. Meclise milletvekili olarak biz girelim gerisi kolay." ( Özgür Politika, Akit 17 Mart 1998)


Radikal
"Perinçek neyin ürünü?

Yaptığı atraksiyonlarla, Muazzez Abacı kadar ünlü olma arzusunu açık eden, solun starı olma heveslisi Doğu Perinçek, 'Eşcinsellik ve Yabancılaşma' konulu bir yazı dizisi hazırlamış. 3-6 Şubat 1998 tarihlerinde de, Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlatmış.

Aslında, Türkiye'deki aklı başında her solcu bilir ki, Perinçek'in ve arkadaşlarının dediklerini de, düşüncelerini (!) de, dikkate almamak gerekir. Perinçek'i ciddiye almayacak kadar haysiyet ve aklıselim sahibi olduğum için, tez diye sunduklarını çürütmek gibi ebleh bir çabaya asla girişmeyeceğim. Üstelik Perinçek'in tezleri (!), kaba bir stand-up komedisi metni bile olamayacak kadar düşünce yoksunu, çünkü neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Benim amacım, Perinçek'in ve yandaşlarının yaptıklarını sergileyip nedenleri üzerinde durmak.

Perinçek, ' Eşcinsellik ve Yabancılaşma' başlıklı yazı dizisinde, kısaca şunları demeye çalışıyor:

'Eşcinsellik, sınıfsal ve cinsel eşitsizliklerle, yabancılaşmayla... insan özgürlüğünü boğan ilişkilerin ürünüdür... Erkek ve kadın, sınıfsal karşıtlıklar yüzünden karşı cinsle ilişki kuramayınca bu kez, kendi cinsini tersine çevirmeye zorlanmaktadır... Eşcinsellik, sistemin insana dayattığı acılardan ve yırtıcılıktan kurtulmak için, uyuşturucu gibi, içki, kumar, iskambil oyunları, falcılık, büyücülük, loto - toto, piyango, ganyan gibi, bir yabancılaşma ve çürüme olayıdır... Sistem, sokağa attığı her erkek çocuğa duvar diplerinde tecavüz etmekte, onu şiddet yoluyla eşcinselliğe zorlamaktadır... Aşk insanın kendi cinsini üretmesiyle ilgilidir... Üreme ile cinsel duygular arasındaki bu bağ, toplumsal ve ideolojik nedenlerle zorlandığı zaman kriz (eşcinsellik) doğmaktadır... Bunalım dönemlerinin hercümerci ve gürültüsü, eşcinsellik eğilimine yol açıyor. Fareler üzerinde yapılan bir deney de bu saptamayı doğrulamıştır. Bilimadamları, gürültülü bir ortamda bırakılan farelerin bir süre sonra eşcinsel ilişkilere girdiklerini gözlemliyorlar...'

Baştan aşağı pornografik bir metinle karşı karşıyayız. Pornografik, çünkü Perinçek, insan cinselliğini ancak belden aşağıda olup bitenlerle algılayabiliyor, penisin bir deliğe girmesini cinsellik sayıyor, insan ile hayvanın cinselliğini bir tutuyor, aşkı üreme içgüdüsüne indirgiyor. Eşcinsel olmayı da düzülmüş olmakla, onun meşrebine yaraşır dille söylersek, 'kestaneyi çizdirmekle' eş tutuyor. 70'lerin Alman pornolarını andıracak kabalıktaki bu metinde Perinçek'e göre, kadınlarla erkekler diledikleri gibi cinsel ilişki kurabilselerdi, eşcinselliğe gerek kalmayacaktı.

Hitler'in baş teorisyeni olmayı çoktan hak eden Perinçek, insan cinselliğinin kültürel ve sadece insana özgü duyumsal boyutunu anmıyor dahi. Eşcinsel bilinç, eşcinsel kimlik, eşcinsel aşk gibi kavramlardan bihaber olmasından öte, ona göre eşcinseller, birbirlerinin arkasına geçip orgazm olan çürümüş yaratıklardan başka bir şey değil. Aslında Perinçek böyle yaparak kendini sağlama almaya çalışıyor. Eşcinsel aşktan hiç bahsetmeyerek kendi imgeleminde kurguladığı bir kavramı derme çatma ve baştan aşağı yanlış benzetme ve sentezlerle ispatlamaya çalışıyor. Çünkü, iki erkeğin ya da iki kadının birbirine aşık olmasından bahsederse, tez diye öne sürdüklerinin püf diye anında yere yıkılacağını kendisi de çok iyi biliyor.

Perinçek'in taşıdığı faşizan ruh, aynı Naziler gibi, insanı bir biyolojik makineye indirgiyor. Faşizmin aşk gibi, farklılıklar gibi bireysel tavırlara asla tahammülü olmadığından, bireysel yanı ağır basan eşcinsellik de Perinçek'in tüylerini diken diken ediyor. Şu evlere şenlik farelerle ispat bölümüne gelirsek: Neden Perinçek şimdiki işini gücünü bırakıp da, Perinçek marka kulak tıkaçları üretmeyi hiç düşünmüyor? Öyle ya, eğer eşcinselliğe gürültü neden oluyorsa, metropollerde tek bir heteroseksüelin bile kalmamış olması gerekir. Kendi sermayesi yetmiyorsa, 'Gümrük Birliği gerçekleşirse ülkeye homoseksüellik gelir' diyen, Perinçek'in de içinde bulunduğu karikatürün bir başka figüranı olan Necmettin Erbakan ile ortaklık da kurabilir.

Marksizm'in ilk harfinden bile haberi olmayan, yabancılaşma kavramını turistik bir durum sanan, iktidar ilişkilerinin işleyişini göremeyen, bütün beyin hücrelerine homofobi ve heteroseksizm sinmiş olan Perinçek, bugüne dek var olmuş bütün toplumsal yaşam biçimlerinin temeli efendi/köle ilişkisini ve heteroseksizmi yeniden üretiyor ve kutsuyor. Bunu bile farkında olmadan yapıyor.

Peki Perinçek tüm bunları neden yapıyor? İki şeyden dolayı yapıyor: Birincisi, en büyük kompleksi ve histeri krizlerinin kaynağı olan ÖDP'ye karşı yapıyor. Çünkü ÖDP, bilindiği gibi, eşcinselleri, travestileri, transseksüelleri bünyesine katmış bir parti. Perinçek bir şekilde ÖDP'yi vurmak istemekte, bunun için de ÖDP'nin bu yanını hedef almaktadır. Perinçek, eşcinselleri, travestileri, transeksüelleri, lümpenleri insandan dahi saymamakta, 'sınıf dışı' atıklar olarak görmektedir. Perinçek ikinci olarak, eşcinsellere olan nefretinin ritüelini yapmaktadır; minareye kılıf uydurur gibi, eşcinsellerden neden nefret ettiğinin teorisini kurmaya çalışmaktadır.

Perinçek ve yandaşları, bunlardan başka şeyler de yaparlar:

Perinçek, televizyonda çıktığı canlı yayınlarda, düşman bellediği solculara küfür etmek istediğinde 'puşt' kelimesini seçer. Yandaşlarının çıkardığı Papirüs isimli dergi, 'Eşcinsellere düşman değiliz ama sevmeyiz de; eşcinselin en iyisi ipte kurusun derisi' tarzı yazılar yayınlar. Ve Perinçek, en büyük kompleksi ÖDP'ye yönelik kitap yazdığında, kitabın kapağına eşcinselliğe doğrudan gönderme yapan resimler koyar. Bursa'daki Spartacus isimli eşcinsel grubun toplantısı, Perinçek'in partisinin elemanlarınca basılır ve toplantıya katılanlar hastanelik edilene kadar dövülür...

Perinçek ve şûrekası açık açık faşizm yapıyorlar. Ve şu soruyu sormak kaçınılmaz hale geliyor: Erbakan ile aynı kaptan yemek yiyen, ayaklarına postal giymekten hiç yüksünmeyen, günü gelince Kürtlere, günü gelince de orduya sırtını dayayan, eşcinselliği farelerle açıklayan Perinçek, acaba neyin defolu ürünüdür?" (Radikal 14 Şubat 1999)


Mesut Yılmaz
" Şöyle söyleyeyim, bu olayların birbirinden bağımsız, münferit, bireysel olaylar olmadığını ben her vesileyle kamuoyu önünde de söylüyorum, bu olaylar arasında bağlantı olduğunu söylüyorum; ama, zannediyorum ki, Sayın Perirıçek'in önerdiği yöntemle siyasî bağlantıları ortaya çıkarmak mümkün olmayacaktır. Yani, birtakım siyasî varsayımlardan, hipotezlerden hareket ederek, gerçeklere ulaşmak bence doğru bir yöntem değildir. Bunun tersine, bana göre doğru olan yöntem, meseleyi bir adi olay gibi görüp, bir öldürme olayı, bir cinayet, bir haraç, bir nüfus suiistimali, bir menfaat temini gibi bir adi olay olarak görüp, buradan, sorumlu kişilerin ifadelerinden giderek siyasî sonuçlara ulaşmaktır, bence doğru yöntem budur. Yani, Sayın PERİNÇEK 'in benimsemiş olduğu ideolojik yaklaşımlardan da kaynaklanan birtakım tezleri olabilir, hipotezleri olabilir, bence, bunlar, bu işi devlet adına soruşturan kurulları yanlış yöne yönlendirebilir. Ben diyorum ki, olaya bir cinayet olayı olarak girmek lazım, o cinayet olayında tetiği çeken adamı bulmak lazım, ki o noktada çok... Mesela Topal olayında çok elverişli konumda olduğumuzu düşünüyorum, tetikçiden azmettiren adama gitme imkânı var, azmettiren adamdan onıın cesaret aldığı adama gitme imkânı var, cesaret aldığı adamdan da o işi siyasî olarak planlayan asıl işin özüne ulaşma imkânı var, bence doğru yöntem budur. Tersini yaptığınız zaman, Sayın PERİNÇEK 'in yaptığı gibi, kendi kafanızda bir teorik şey kurup da, işte bu iş Çiller özel örgütünün işidir, bunu da yapan Amerika'dır CIA'dır filan dediğiniz zaman, korkarım ki, gerçekten uzaklaşma tehlikesi doğabilir. " (TBMM Tutanak Müdürlüğü Susurluk Araştırma Komisyonu 24/12/96)


Hiram Abas (Şehit MİT Müsteşar Yardımcısı)
"Doğu Perinçek Örtülü Faaliyet Operasyonları (Hakiki organizatörü gizlemek ve gerektiğinde onun ilişkisini ve sorumluluğunu reddetmek imkanı yaratmak amacıyla planlanan ve uygulanan operasyonlardır. Bu operasyonlar, organizatör istihbarat teşkilatının hedef ülkedeki resmi temsilcilikleri tarafından yapılanlara ilaveten ve onları tamamlamak üzere siyasi, ekonomik ve para-militer sahalarda ve organizatörün milli politikasını o ülkede daha köklü uygulayabilmek amacıyla tatbik edilirler. Bu operasyonlarda organizatörün kimliğini gizlemek için gizli faaliyet teknikleri uygulanmakla birlikte, genelde gözle görülür bir sonuç elde etmek maksadıyla uygulandıklarından, diğer gizli faaliyet operasyonlarından ayrı mütalaa edilirler) için kullanılan bir Fabrikatördür (Siyasi ve şahsi maksatlar için, genellikle hakiki ajan kaynaklarına sahip olmaksızın uydurma veya şişirme haber üreten şahıs veya grup anlamındadır. Kağıt Fabrikası tabiri de aynı maksatla kullanılmaktadır).

Türkiye'deki misyonu:

-Türkiye'de hızla gelişen ve Batı dünyası için tehlikeli hale gelen Sovyet yanlısı aşırı solu, yeni bir doktrinle bölmek, birbirine düşürmek, parçalamak, etkisiz hale getirmek.

-Devlet içinde, Orduda MİT'te, Poliste, Özel Harp'te kendi çizgilerinde olmayan, düşünce ve faaliyetleri ile organizatörü zor duruma düşürecek unsurları çeşitli yöntemlerle tasfiye etmek, bu kilit müesseselerde etkinliği arttırmak.

-Türkiye'de politik ve ekonomik istikrarsızlığı pompalayan faaliyetleri devam ettirerek, ülkenin güçlenip organizatörün emelleri dışında tamamen bağımsız ve milli bir politika izlemesini engellemek." (Analiz Ağustos 1991)


Yaşar Topçu (Sinop Milletvekili)
"... Doğu PERİNÇEK 'in, burada, soruşturma konusu, araştırma konusu yaptığı olay, sizin de 'evet, doğru, bakılması lazım' dediğiniz kısmına bakılıyor. Azerbaycan kısmına, Çeçenistan kısmına, bilmem ne kısmına... Burada anlattıklarını kimsenin ciddiye alıp da, devleti bu konuda sorguya falan tuttuğu yok; yani, o türlü şey söz konusu değil. " (TBMM Tutanak Müdürlüğü Susurluk Araştırma Komisyonu 26/12/96)


Nihan İlgün (Tekirdağ Milletvekili)
"Evvelki günkü görüşmemizde, Sayın Doğu PERİNÇEK , konuşmalarının en sonunda, kendisine, CIA ajanlığı; yani, hiçbir sual olmadan; yani, bir açıklama, bir sohbet sırasında geçerken, buna çok heyecanlandı, çok karşı çıktı; biraz da üslubu aşan kelimelerle, kendisini müdafaya girdi. ...Şimdi, bu kadar müdafaa ediyor. Acaba, bir başka yabancı, sizin de konuşmalarınızın bir kısmında bahsettiğiniz; yani, yabancı istihbarat kaynaklarıyla işbirliği veya oradan nemalandırılması, herhalde, sizin bilginiz dahilinde." (TBMM Tutanak Müdürlüğü Susurluk Araştırma Komisyonu 26/12/96)


Hüseyin
"Kaypakkaya'yı Perinçek mi öldürttü?

TKPML/TİKKO'nun kurucusu olarak tanınan İbrahim Kaypakkaya ve ekibinin
1972 yılında ayrılması Aydınlıkçı'ların büyük güç kaybetmesine neden olmuştu. Ancak Aydınlıkçılar'daki yaprak dökümü bununla son bulmamış partinin beyin takımı olarak bilinen bir çok önemli isim Perinçek'i terketmişti. Çevresindeki insanların kendisini terketmesine alışık olmayan Perinçek Kaypakkaya'nın ayrılışını bir türlü hazmedememişti. Perinçek bir iddiaya göre bu olaydan çok sarsılmış ve Kaypakkaya'dan intikam almak istemişti. Yıllar önce ortaya atılan fakat günümüzde unutulmuş olan bu iddiaya göre Perinçek eski arkadaşı İbrahim Kaypakkaya'yı öldürtmek istemişti. Olayların bundan sonraki gelişimi Perinçek'ten ayrılan ekibin Perinçek'in iftiralarına verdikleri cevaplarda şöyle anlatılıyordu:

'Doğu Perinçek ve Halil Berktay, İbrahim Kaypakkaya ile bir arkadaşını Ankara'da görüşmek için çağırarak öldürme girişiminde bulundu. Suikast için görevlendirdikleri kişiler öldürülecek olanın İbrahim Kaypakkaya olduğunu duyunca böyle bir görevi reddettiler. İbrahim Kaypakkaya'nın devrime olan inancı herkesi etkilemişti. Böylece Perinçek'in hazırladığı komplo boşa çıktı. Fakat onların İbrahim Kaypakkaya'ya olan kinleri sönmemişti.' (Aydınlık Dergisi'nin Devrimci Harekete Yönelttiği İftiralara Cevaplar s.29-30)

TİİKP Davası'nın esas hakkındaki mütalaasının 114. sayfasında Berktay'ın Perinçek'e yazdığı bir mektuptan bahsediliyordu. Mekupta Berktay'ın Kaypakkaya'nın öldürülmesi için hazırladıkları plan şöyle anlatılıyordu:

'Yoldaşım (Muzaffer Oruçoğlu) ve Seyit (İbrahim Kaypakkaya) bayrak açmışlar.
Tayland kararını (Yasadışı TİİKP almış oldukları kararlar için bu tabiri kullanıyor) kadroları önünde uydurma revizyonizmi örtbas etmek için uydurulmuş diye aşağılıyor. Merkezi yönetim için revizyonist ifadesini kullanıyor. Almanya'yı da parçalayacağız. Hasan Yalçın bizden diyorlar. Herifi tam bir megalomanik bir hezeyan sarmış anlaşılan. Rüstem (Bora Gezen) ile kararlaştırdığımız tedbirler:

-Rüstem oraya varınca hiç birşey olmamış gibi kendilerini dinleme için merkeze
çağırdığını söyleyecek allam-kallam edip Ankara'ya yollamayı başaracak. Biz bunları Ankara'dan buraya kılavuz ile getireceğiz. BURADA TEVKİF EDİP GEREKENİ YAPACAĞIZ!

Kemal (Ercan Genç) idam edilmesi gerektiğini belirtti. Ben şahsen bu fikre sempati duyuyorum. Acele cevap bekliyorum.' " (Halk Düşmanlarını Tanıyalım s. 105) (Tarih ve Demokrasi Forumu 19. Ekim 1999)


Sema Pişkinsüt (Aydın Milletvekili)

" (Doğu Perinçek'e hitaben) Kafamızda soru işareti olarak kaldı, bir tanesi sizinle ilgili. Geçenlerde Türkiye Gazetesinde Abdullah Öcalan ile bir resminiz çıktı. ... Bu konudaki oradaki yaklaşımınız ve bakış açınız ne idi? Onu öğrenmek istiyorum. Bir de, bu kadar derinlemesine, uzun zamandır bilgi akışını, daha ziyade MİT kaynakları da olsa, Genelkurmay kaynakları da olsa, geldiğini size biliyoruz ve tabiî, çok değişik kesimlerin değişik değer yargıları içerisinde sizin MİT ile olan ilişkiniz konusunda bazı sözler var. Bu konuda sizin şahsınızla ilgili olarak bu iki soruyu rica edeceğim." (TBMM Tutanak Müdürlüğü Susurluk Araştırma Komisyonu 24/12/96)


Mehmet Bedri İncetahtacı (Gaziantep Milletvekili)
"... Doğu PERİNÇEK konusundaki şüphelerinize katıtmamak mümkün değil; ancak, ben bu soruyu kendisine de tevcih ettim. Dedim ki 'bu bilgilerinizi nasıl test edebiliriz, yani doğruluğunu nasıl araştırabiliriz' Onun cevabı şu idi: 'Olaylar, gelişen olaylar, benim düşüncelerim veya yayınlarımı teyit etmektedir.'" (TBMM Tutanak Müdürlüğü Susurluk Araştırma Komisyonu 26/12/96)


Hüseyin
"Arkadaşlarını nasıl ihbar etti?

Doğu Perinçek'in ve Aydınlıkçılar'ın en önemli özelliği olağan dönemlerde oldukça olgun ve birleştirici bir çizgi izlemeleri ve olağan dışı durumlarda ise kendinden başka bütün akımları "emperyalizmin ajanı" olarak ilan etmeleriydi.

Bu özelliği 1978-80 yılları arasında daha net görüldü. Toplumsal olayların inanılmaz boyutlara ulaştığı o yıllarda Türkiye bir NATO ülkesi olarak SSCB'yi toprak bütünlüğüne bir tehdit olarak değerlendiriyordu. Aydınlıkçılar ise bütün sol gruplardan farklı olarak iki süper devlet arasında SSCB'yi düşman olarak görüyor ABD'yi ise barış cephesi içerisinde değerlendiriyordu.

Yine o dönemdeki iddialara göre Sovyetler Birliği yasadışı TKP'yi el altından destekliyor ve Türkiye'de bir devrim tasarlıyordu. İşte Doğu Perinçek tam bu sırada inanılmaz bir kampanya başlatarak TKP, TİP ve TSİP'i yoketmek için Türkiye'deki Sovyet Devrimi'nin an meselesi olduğunu iddia ederek akıl almaz yayınlar yapıyordu.

Perinçek başta TKP olmak üzere birçok Marksist örgütü 'toplumun tortusu' ve 'halk düşmanı' olarak nitelendiriyordu. Özellikle 1980 yılının şubat ve mart aylarında yaptığı 'Kutarılmış Bölgeler' başlıklı yayınlarında bu saldırı kampanyası had safhaya ulaşmıştı. TKP ve TKP'ye yakın tüm sol gruplarla ilgili dizi yayınlar yaptı. Sol grupların önder kadroları Aydınlık gazetesinde isim isim yayınlandı. Faaliyet gösterdikleri yerleri işyerlerini okullarını evlerini fotoğraflarla fotoğraf bulamazsa krokilerle gazetesi aracılığı ile deşifre etti.

DHKP-C lideri Dursun Karataş konu ile ilgili bakınız neler söylüyor:

'Doğrudan burjuva ideolojisinin savunucusu olan ve devrimcilere karşı mücadele etme görevini benimsemiş Aydınlık devrimci mücadele ve oligarşinin saldırıları artıp yeni bir cuntanın tezgahlandığı görüldüğünde devrimcilere karşı saldırılarını büyük bir cüretle yoğunlaştırdı. Şu veya bu oranda hemen tüm solu isim ve soyadlarla adres ve krokilerle ihbar etmeye başladılar.' (Dursun Karataş Kongre Belgeleri s.38-39)


Yıllar sonra Türk soluna karşı yürüttüğü bu kampanya tekrar gündeme getirilince Perinçek şaşkın bir üslupla şu cevabı veriyordu:
'- Aydınlık Dergisi'nde daha önce "açıkça öldürülmesi istenen" insanların listesi yayınlanıyordu. Karşıt fikirdeki öldürülecek adamların listesini hangi yayın organında ve ne zaman yayınlamaya başlayacaksınız?

Perinçek: Kim? Kim nerede ölmüş? Ne demek istiyorsunuz? (Heyecanlı hareketler.)

-Anlatayım..

Perinçek: Bakın şimdi bir önceki sorunuzla çelişiyorsunuz. Kim onlar. CIA'nın
Türkiye'deki adamlarıydı. Türkiye'deki ajanları vurulacak insanlar... Neyse...'(Zaman 2 Nisan 1988)


Perinçek 12 Eylül sonrasında kurulan Sıkıyönetim Mahkemelerinde yapmış olduğu savunmalarında kendisine yöneltilen 'ihbarcılık' suçlamalarını adeta itiraf ediyordu:
'...Aydınlık Gazetesi "Bilinmeyen Sol" dizisinde, sahte solcu çetelerinin halkı hedef alan cinayetlerini aydınlatmıştır. Devlet teröre karşı mücadelede Aydınlık'tan yararlanmıştır. Birçok yetkili bu gerçeği belirtmiş ve Aydınlık'a sık sık başvurmuştur. MGK Genel Sekreterliğinin "Anarşi Raporu"nda Aydınlık'ın kaynak olarak kullanıldığı gazetelere yansımıştır.' (Emek 28 Mart 1998)


Bu ihbarlar sayesinde diğer sol gruplara karşı büyük operasyonlar düzenleniyordu." (Tarih ve Demokrasi Forumu 19. Ekim 1999)


Aksiyon
"TÜRKİYE'NİN POL POT'U

Perinçek tarafından yayınlanan ve 1993'ten sonra süresiz olarak kapatılan 2000'e Doğru Dergisi dikkatli bir gözle incelendiğinde baştan sona Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratmak ve terör örgütü PKK'ya destek vermek amacını güttüğü ortaya çıkıyor. Derginin 29. sayısında "Kürt Erlere Nöbet Tutturulmuyor" başlığı ile yayınlanan kapak dosyasında açıkça Türk Silahlı Kuvvetleri'ne iftira atılmış ve ordu bünyesinde ikilik çıkarılmak istenmiş, daha sonraki sayılarda da bu propaganda geliştirilerek devam ettirilmişti." (Aksiyon 2-8 Mayis 1998 Sayı 178)

İşte Fabrikatör Ajan Perinçek hakkında her renkten görüşler.


Gizli Bilgiyi Nereden Alıyorsun?
Şimdi TBMM Susurluk Araştırma Komisyonunda geçen bir kaç enteresan bir konuşmaya yer verelim:

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ben önemli bir şey soracağım, bana göre çok önemli bir ayrıntı söyledi. Dedi ki "bu darbeyi Aliyev'e, Demirel, Pakistan yolculuğu sırasında telefonla haber verdi, Aliyev de bunu açıkladı. Yalnız, bunu, ondan evvel basın toplantısında ben açıkladım" Şimdi iki kişi arasınclaki telefon konuşmasını ya Aliyev Sayın Genel Başkana aktarmış olabilir ya Demirel aktarmış olabilir. Bir üçüncü ihtimal, bu telefon dinlenmiş olabilir. Bunun hangisi doğru?

DOĞU PERİNÇEK - Ben, bana, bunu Demirel'in mi yoksa Aliyev'in mi açıkladığını...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hayır, siz dediniz ki, onu söylemiyorum, ifadenizde var "bunu ben basın toplantısıyla açıkladım; yani, basın toplantısıyla Demirel'in Aliyev'e telefonla haber verdiğini açıkladım" dediniz. Şimdi iki kişi arasında geçen telefon konuşması...

DOĞU PERİNÇEK - Ben, bunu öğreniyorum.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Onu soruyorum ben de.

DOĞU PERİNÇEK - Ama, bunu Sayın Demirel'den mi öğrendim Aliyev'den mi öğrendim bunu açıklamıyorum; ama, sizin şuna dikkat etmeniz lazım, benim bu açıkladığım bilgi doğru mu yanlış mı?

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Arada üç ay var.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hayır, ben hukukçuyum, ben, tabiî, bir ülkenin cumhurbaşkanının bir başka ülkenin cumhurbaşkanına yaptığı bir özel telefon konuşmasını, siz, eğer basına duyurabiliyorsanız, aynı zamanda, bu, araştırma komisyonu üyesi olarak ben, bunun kayrıağını da öğrenmek durumundayım, benim cumhurbaşkanım ne derece güven içerisinde, ben onu araştırıyorum, ona bakıyorum.

DOĞU PERİNÇEK - Belki sizin cumhurbaşkanınız yahut da hepimizin cumhurbaşkanı, tıkanıklıklar karşısında normal yasal süreçler işlemeyince ve Türkiye'nin başına karanlık bir kuvvet oturunca bunları bilgi olarak bize veriyor olabilir. Niye vermesin? Bunun hiçbir önemi yok.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bakın, iki cumhurbaşkanı arasındaki korıuşmayı anlatmıyor, iki cumhurbaşkanının birbirleriyle telefonla konuştuğurıu anlatıyor. Aradan geçen beş ay içerisinde zaten...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Darbeyi haber veriyor.

DOĞU PERİNÇEK - Şimdi, efendim, bakın, bir şey söyleyeceğim, bunun kaynağı önemli değil.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Çok önemli.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bence bilgiler çok önemli.

DOĞU PERİNÇEK - Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı Demirel Yaşar Bey'e demiştir ki "bunlar ne yapıyor, sizin başkanınız, genel başkanınız ne yapıyor? Kalkıyor Azerbaycan'da darbeler yapıyor, Türkiye'yi felakete sürüklüyorlar" Yaşar Bey de bizimle karşılaşmamızda bana demiştir ki "Demirel bana bunu söyledi." Yani...

BAŞKAN - Kaynağını açıklamıyorsunuz.

DOĞU PERİNÇEK - Ben, size başka bilgiler de vereceğim. Şunu söyleyeceğim.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bu anlatılanların hepsi çok gizli ve öğrenilmiş ve dolayısıyla aynı yerden...

DOĞU PERİNÇEK - Nereden öğrendiğimizin önemi yok." (TBMM Tutanak Müdürlüğü Susurluk Araştırma Komisyonu 24/12/96)


Resimlerden Rahatsız
DOĞU PERİNÇEK - Anlaşıldı olur mu, bu son derece önemli. Bugün, MİT bana karşı bir operasyon yürütüyor. Bu sorunuz bile, yaratılan bu rivayetler bile tamamen MİT tarafından yürütülen bir operasyonun bir parçasıdır. Kim yollamış o resimleri, o resimler Abdullah Öcalan'ın çektiği resimler, bizim çektiğimiz resimler değil. Aynı zamanda, bu MİT ile Abdullah Öcalan arasında bir ilişkiyi de gösterir... (TBMM Tutanak Müdürlüğü Susurluk Araştırma Komisyonu 24/12/96)


Başvuru Kime?
DOĞU PERİNÇEK - Şimdi, efendim, 1989 ve 1991 yıllarında iki kez Abdullah Öcalan ile görüştüm. Giderken, başvurumu yaptım, ilan ederek gittim 1989 ve 1991 yılında, geldim, geldikten sonra da bütün görüşmeleri banda aldım ve olduğu gibi Türkiye kamuoyuna açıkladım. Peki, ben niye gittim Abdullah Öcalan ile görüştüm; şunun için görüştüm: Baktım ki, Türkiye'de köylülerimizi, emekçilerimizi, halkımızı etkileyen bir Kürt hareketi var ve bunun şiddet yoluyla çözülmesi mümkün değil, en tehlikeli şey de bu Kürt hareketinin dış etkilere maruz kalması ve küreselleşmesidir, ben nasıl etkileyebilirim ve nasıl bunun tam gerçeğini öğrenebilirim, hem öğrenmek için hem de etkilemek için gittim. Benimle Abdullah Öcalan'ın görüşmelerinin kitaplarını size yollayacağım. Ben Abdullah Öcalan'a şunları söylettim: Bir: Kürte sevdalı değilim; ortak ev kuralım; Türkiye'nin keloğlanına, Türkiye halkına aşığım; Mustafa Kemal'in aydınlanma hareketi içerisirıde ben kendimi buldum; dış müdahalelere karşıyım; Amerikaya karşıyım... Yani, ben onu... Batı'nın eline düşmemesi, Amerika'nın eline düşmemesi amacıyla gittim, öyle bir görüşme yaptım. Zaten bütün görüşmenin de ekseni budur ve Türkiye Devleti benim politikamı benimseseydi ve o zamanlar akıllı tavırlar alsaydı, bu hiçbir zaman ben Abdullah Öcalan ile Türkiye Devletinin karşı karşıya gelip oturmasına taraftar değilim, bunu yaparlarsa ben karşı çıkarım; çünkü, bu bir anayasa içerisinde çözülecek sorundur, Abdullah Öcalan ile anlaşarak çözülmeli. (TBMM Tutanak Müdürlüğü Susurluk Araştırma Komisyonu 24/12/96)


Mesaj Kimden?
DOĞU PERİNÇEK - Benim size bir mesajım var, hepsini silin, Çiller'i indirmezseniz Türkiye Büyük Milllet Meclisi olarak, büyük sorumluluklar altına girersiniz, ben de tarih önünde konuşuyorum, darbeye de sürüklersiniz Türkiye'yi. Bunları bilin, bilerek hareket edin ve bırakın küçük çıkarları. Refah Partisine sesleniyorum, bıraksın bu Çiller ile ortaklığı. Doğru Yol Partisine sesleniyorum, tepesinden atsın bunları. (TBMM Tutanak Müdürlüğü Susurluk Araştırma Komisyonu 24/12/96)

Sayın okurlar, bilmem yorum getirmeye ihtiyaç var mı?


Uşak ruhlu yardımcı ajan. Öyle çamur atarak, iftira ile bu işler yürümez. Böyle belgeleyeceksin. Beceremiyorsan, "İnek Şaban" rolü boşta. Tam sana göre... (Devam edecek)




FastCounter

 

Hit Counter

  Anadolu Türk İnterneti

 

Güncelleştirme : 24.08.2021 - 15:50