Header $articleheadline_he$ "ArticleHeadline" Detay Sayfa Header

 

 

     

 

 

 
2021-08-24

Detay Sayfa

Tüm Dosyaların Listesi

News Database Template Page Example

Birkaç Çığlık

9/9/2000 - 11:00 - AtinYorumlar Bu Yazıyı Bir Tanıdığına Yolla Bu Yazıyı Yazdır  

      

"Türkiye'de çarpıklık toplum hayatının bir parçası haline geldi, yadırganmıyor.

Rahatsız olanlar yadırganıyor, rahatsız ediliyor. Tehlike çanları ulaşacak kulak arıyor.

Nobel coğrafyasında yokuz, buna mukabil Türk mafyası dünyada söz sahibi oldu. Toplumu temizleyecek güçte çamaşır makinası yapamadık, ancak her türlü kara parayı aklayan makine imalinde ön saftayız. Milletlerarası uyuşturucu pazarında iddialıyız.

Çetelerimiz içeride olduğu gibi dışarıda da at koşturmaya başladı. Olimpiyatlarda yokuz, ancak köşeyi dönme maratonunda rekorlara doymuyoruz. Kanunlarımız ve kapılarımız para gücüne dayanamıyor. Haine prim veriyor, hırsızı marifetli görüyor, cahile koltuk uzatıyoruz, hain yetiştirmede rekor, hırsız üretmede şöhret, cehalet tedrisinde tecrübe sahibiyiz.

10.000.000 luk basılmış parası bulunan tek memleketiz; Almanlar, İsviçre'liler 1.000 de kalmış, 100 doları ile Amerikalılar en sonda geliyor.

Türk bürokrasisi 125 bin makam arabası, 162 bin resmi telefonu ile başka bir rekoru elinde tutmaktadır. Bürokrasimiz senede 152 gün çalışmıyor, yılda, ortalama 15 bin memur, sözde görev ile yurt dışı seyahate çıkarak 70 milyon dolar harcıyor; 3 bini aşkın memur, hiçbir ihtiyaç ve hizmet gereği olmadan, yabancı dil bilmeden, yabancı memleketlerde maaşlı turist olarak bulunuyor.

Hükümetler "Devleti küçültmek"ten söz ederken uygulama tam tersine olmaktadır. Siyasi iktidarların gücü, bürokrasi diktatörlüğünü kontrola yetmiyor. Türk bürokrasisi henüz seçilmişlerin üstünlüğünü kabul etmiş değildir.

1980 öncesi, iki meclisli dönemde, TBMM'de 650 kişi çalışırdı; bugün tek mecliste 5.500 kişi çalışıyor; hizmetler daha mı iyi? Hayır, çok kötü; maliyeti ise çok yüksek. Meclisteki bir hademe, diğer kurumlardaki genel müdürden fazla maaş alır. Meclis bütçesi dünya parlamentoları arasında önde gelir; günde tam 200 milyar lira; Meclisin haftada üç gün günde dört saat çalıştığı dikkate alınırsa saati 50 milyar, yani 80 bin doları geçmektedir.

Başbakanlık bir başka imtiyazlı cazibe merkezi; bin güvenlik görevlisi akşama kadar tükettikleri sigara ile Tekel'e büyük katkı sağlamaktadır. Akşam çıkış saatinde lüks minibüslerin devletin finanse ettiği kreşlerden getirdiği çocuklarla birleşen ailelerin yüzde yetmişi makam arabalıdır.

Denetim görevimizi Meclis’te bile yapamıyoruz.

Devlet bilerek kendisini yanıltıyor, avutuyor.

Güneşi kapatanlar, denizlere de el koymuş.

Başkentte uygulanamayan trafik kanun ve kaideleri, dikkate alınmayan kırmızı ışık, şehirlerarası yollarda nasıl uygulanacak?

Amerikan Kongresi sabah saat 07.00, İsviçre Meclisi 08.00’de iş başındadır ama bizde üçte bir çoğunlukla bile komisyonları saat 10.30’da toplamak kolay olmuyor.

Sene 1071 Anadolu’ya geliyoruz, 1453 İstanbul’u fethediyoruz, 39 yıl sonra Amerika keşfediliyor, 600 yıl süren muhteşem bir imparatorluk; sene 2000, Anadolu’da orta çağ manzaraları, borçla yaşamayı marifet bilen, Amekira’dan 50 yıl yardım almaktan rahatsız olmayan, iddiası, mefkuresi bulunmayan, tarihin 2000 olduğunu henüz farkedemeyen, tarihinden kaçan, teknoloji yarışında kulvar bulamayan Türkiye.

Artık yetmedi mi? Silkinme, ayağa kalkma, yarışta ben de varım demek zamanı gelmedi mi? Yoksa zengin hazineler üzerinde fakir bekçiler olarak oturmaya, dünya ilerlerken yerimizde saymaya devam mı edeceğiz?

Gelin 65 milyon olarak, Türkiyemiz için çığlık atalım

Türkiye’nin bu çarpıklıklardan kurtulması, temizlenmesi lazım. Emeği mobilize etmek, zamanı iyi kullanmak mecburiyetindeyiz. İnsanlarımıza güveni, mutluluğu geri getirmeliyiz. Metafizik münakaşa alanından, süratle çıkmalıyız. Köklü reformlara ihtiyacımız var.

Devlette yeniden yapılanmaya gitmek, disiplini hakim kılmak, lüks ve israfı kontrol altına almak gerekiyor. Türkiye bugünkü hali ile 21. yüzyılda yol alamaz, söz ve iddia sahibi olamaz. Grafiğimiz dibe vurdu, daha aşağı inemez. Çıkış, yükseliş yapmaya mecburuz."



Birkaç gün önce gazetelerde yer alan bu sözler, ciddi ve seviyeli tutumu ile tanınan TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı ANAP Bitlis Milletvekili Kamran İnan'a ait.

İnan'ın söyledikleri ürkütücü gelse de, Türkiye'de "Doğruları Söylemekten Korkmayan" devlet adamlarının olması gelecek için ümit veriyor.

Türkiye için en büyük tehlike gittikçe yaygınlaşan "ahlaksızlık" ve "adaletsizlik" tir.

İki önemli konuya değinmek istiyoruz.

Bir yanda Bodrum gecelerinde çılgınca yaşayan, bir gecede vasat gelirli üç ailenin aylık gelirinin toplamından fazla değerde şampanya açtıran, kazancının kaynağı belirsiz, ülke yönetiminde söz sahibi azınlık bir toplum, bir yanda ekmeğini alın teri ile kazanmaya çalışan, sıkıntı içinde kıt kanaat geçinen büyük bir nüfus. Gelirler arasında gittikçe büyüyen bir uçurum ve sınıf farklılığı, içten içe artan kızgınlık ve hırs.

Son derecede hassas ve gürültüsüz bir şekilde yürütülmesi gereken "lâisizmi koruma" operasyonlarının, temiz, inançlı kişileri rendice edecek ve toplumdaki bölünmeleri hızlandıracak şekilde yapılması. Gittikçe büyüyen, eyleme dönen tepkiler, kutuplaşma.

Bunlar Türkiye için son derece tehlikeli gelişmeler.

Biz Kamran İnan'ın tavsiyesine uyup, kendi dalımızda "Türkiye için çığlık atmaya" devam ediyoruz.


Gelin, geç kalmadan, "temiz, adaletli, farklı inançların birbirine saygı duyduğu bir Türkiye" için siz de kendi alanınızda bir kaç çığlık atın...




FastCounter

 

Hit Counter

  Anadolu Türk Ä°nterneti

 

Güncelleştirme : 24.08.2021 - 15:50