Header $articleheadline_he$ "ArticleHeadline" Detay Sayfa Header

 

 

     

 

 

 
2021-08-24

Detay Sayfa

Tüm Dosyaların Listesi

News Database Template Page Example

Analiz 18 - İstifa

1/8/1991 - 11:18 - Atinİlgili Bağlantı Yorumlar Bu Yazıyı Bir Tanıdığına Yolla Bu Yazıyı Yazdır  

      

Hiram Bey Ayrılıyor

Hiram Bey konuşmaya devam ediyor.

“1980 yılında 12 Eylülden önce daire Başkanıyken istifa ettim.

İstifa sebebim teşkilatın teröre karsı daha aktif bir görev almasının engellenmesiydi. Bunun yanı sıra ideolojik silah kaçakçılığına karşı aktif bir şekilde yönelinmesini istedim. Gerekçeli bir yazı yazdım. Ama gerekçeli istifayı kabul etmediler:

Dediler ki “iki satır istifa mektubu yazman lazım. (istifa ediyorum, emekliliğini istiyorum) de ki, Emekli Sandığına gönderebilelim. ,, Fakat 12 Eylül sabahı karar alındı. “Devam edilecekti; kimse görevden ayrılmayacaktı"' diye. Ağustos sonunda istifa etmiştim. Üç ay daha çalıştım. Sonra emekliliğimi istedim, ayrıldım. Çünkü ben servisimin Türkiye’ye yönelik her türlü tehlikeye karşı birinci derecede muhatap olmasını, bunu önlemeye çalışmasını istiyordum. Bütün hayatımda da istedim. Alınan bilgiler yetkili makamlara vermek için değildir ve servisler tarafından kullanılır:1eröre karşı alınan bilgi, teröre karşı yapılacak aktif operasyonlarda kullanılır. Bunda da MİT' büyük görev düşer e . Aynı şekilde ideolojik silah kaçakçılığı; yani Türkiye’yi içinden yıkmak, bölmek için yapılan silah kaçakçılığına karşı da bir dairenin kurulmasını çok istedim, birçok mücadele verdim. Bu konuda 80 öncesinde görüş ayrılıkları olmuştur: ,, Bu sözler Hiram Bey'e aitti ve 8 Haziran 1988 tarihinde Güngör Mengi ile yaptığı mülakatta söylenmiştir. Acaba 1980'de Müsteşarlıkça kabul edilmeyen istifa dilekçesinde neler vardı?



BİR BELGE

“Ülkemizde sıkıyönetim ve rejimin, yıpratan anarşi ve terör ile Türkiye’ye karşı, bilhassa Varşova paktı üyesi ülkelerin yürüttüğü espiyonaj ve yıkıcı faaliyetlerle mücadelenin ana görev olarak MİT Müsteşarlığına ait olduğuna inanmaktayım. Türkiye dışında ülkemiz misyon mensuplarına devamlı yapılan saldırıların önlenebilmesi için uygulanacak karşı çalışmaların da MİT Müsteşarlığının görevinde başarı sağlayamadığını göstermektedir. Bu ise Müsteşarlığın çalışma metotlarında, personel politikasında acele revizyona gidilmesi gereğini ortaya koymaktadır. Böyle olduğu halde, MİT Müsteşarlığına bir sene süreden beri yeni personel alınmamakta, kadrolar ortalama yüzde 30 seviyesinde tutulmakta ve MİT Müsteşarlığı iç ve faaliyet politikasından memnun olmamaları neticesi, son sekiz ayda 150 kişi civarında, yetişmiş ve aktif görevde çalışan memur ve idareci MİT Müsteşarlığından ayrılmış bulunmaktadır. Ayrıca Müsteşarlıktan kopmaların devam edeceği, personelin büyükçe bir bölümünün dışarıda iş aramasından anlaşılmaktadır. Bu sene yapılan terfilerden sonra, kadrosu yükselmiş olduğundan daha üst görevlere tayinlerinin yapılması gereken MİT Müsteşarlığı mensuplarının atamaları yapılmamış ve bütün tayinlerin durdurulmuş olduğunu öğrenmiş bulunmaktayım. Mezkur husus, MİT Müsteşarlığının mevcut ve yararsız faaliyet ve personel politikasının, önümüzdeki günlerde de sürdüreceğini göstermektedir. Maruz durum muvacehesinde, bugünkü MİT Müsteşarlığı yönetiminde yararlı hizmet yapamayacağıma inandığımdan, emeklilik muamelelerimin yapılmasını emir ve tensiplerine sunarım.23 Ağustos 1980 Hiram Abas, KED Başkanı “

Gerekçeli istifa kabul edilmemiş, 12 Eylül yönetimince alınan karar nedeniyle Hiram Bey istifasına rağmen kasım ayına kadar görevine devam etmişti. Aynı tarihlerde ben yurt dışı göreve gitme hazırlığındaydım.

1978'in sonunda Ankara'da yürütülen kritik bir operasyonel çalışma sırasında başında bulunduğum Takip Şubesi bu operasyon ekibine ait vasıtanın yolunu kesen bir takım gençlerin ekibe ve aracı kullanan asker şoföre hücum edip tartaklaması üzerine duruma müdahale ettim. Gençlerden biri bir CHP Milletvekilinin oğluydu. Kimliğini tespit etmek istediğim gencin “ben milletvekili oğluyum, sen kim oluyorsun da bana soru soruyorsun” demesi üzerine genci zorla arabaya soktum ve özür dilemesi ve kimliğini ibraz etmesi üzerine tekrar bıraktım. Ertesi günü kıyametler koptu. Konu TBMM'ye intikal etti.

CHP Milletvekili ve ekibi Başbakan Bülent Ecevit'ten benim MİT'den alınmamı istediler, aksi halde Meclisten çekilecekleri beyanında bulundular. CHP'nin Meclisteki durumu zaten kritikti. MİT Memurin Muhakemat Kurulunun “Görevini yapmıştır, yargılanmasına lüzum yoktur” kararına rağmen Danıştay'ca yargılanmama karar verildi. Kısa bir müddet sonra takip Şube Müdürlüğü'nden alınıp MİT Okuluna “Öğretim Görevlisi” olarak verildim. Akabinde Başbakancın yazılı emri ile MİT'den “Devlet İstatistik Enstitüsü”ne tayin edildim. Raporlu olduğumdan bir yıla yakın bir süre emrini tebellüğ etmedim. Bilahare iktidar değişikliği üzerine Süleyman Demirel'in Başbakanlığı zamanında tayin emri iptal edildi ve yeniden Teşkilat’daki görevime devam ettim, daha sonra MİT Okulundan Kontr Espiyonaj Daire Başkanlığı emrine atandım. Burada Batı Devletleri Şube Müdürlüğü'ne bakmaya başladım. Amirim Hiram Bey'di. Hiram Bey kasım ayında ayrılıyordu ama yine de içi rahat değildi.

Teşkilatın başındakileri bir kez daha uyarmanın faydalı olabileceği kanaatiyle, Kasım 1980'de Müsteşar'a hitaben bir mektup yazdı:”MİT Müsteşarlığının çeşitli kademe ve görevlerinde 23yıl fiili hizmet görmüş bulunmaktayım. Ülkemizi bütünüyle sarsan, demokratik rejimi ve sıkıyönetimin amacına ulaşmaması nedeniyle, ordumuzu ve devletin temel kuruluşlarını yıpratan, iç ve dış terörizm ile anarşiye karşı, MİT Müsteşarlığının etkin bir mücadele veremediğine inandığımdan, görevimden ayrılırken, aşağıdaki hususların, makamlarına arzında yarar görmekteyim. Hizmetten artık ayrılmış bulunduğumdan, davranışımda, vatanımın selameti dışında bir amaç gütmediğimin bilinmesini takdirlerine sunarım. “şeklinde başlayan mektupta Hiram Bey özetle Türkiye'nin istihbarat çarkındaki aksaklıkları belirtiyor, istihbaratın ne şekilde kullanılması gerektiğinden bahisle, MİT Müsteşarlığının durumunu, açık bir dille tahlil ediyordu. Hiram Bey'in mektubundan bazı pasajları sunmak istiyorum.



İstihbarat Servisleri, iç konularda derledikleri bilgileri ilgili makamlara ulaştırmakla beraber, bu bilgileri operasyonlarda da hasmı tesirsiz hale getirmeye, ifna etmeye yöneltirler. Anarşi ve terör konularında bu durum örgütlerin parçalanması, lider kadrosunun gözden düşürülmesi, dışardan oluşturulan silah, para yardımının kesilmesi çarelerinin araştırılması ve uygulanması şeklinde olabilir.

-”Terör ve eylemlere karşı mücadele, eylemden sonra suçluların aranıp, yakalanması şeklinde olamaz. Suç odakları kurutulur; bu da istihbaratla sağlanı1: Halbuki, maruz husus MİT Müsteşarlığının bugünkü çalışmalarıyla yapılamamaktadır. Müsteşarlık, örgüt kadrolarında tespit edebildiği isimleri ilgililere vermekle yetinmekte olup, görevini yaptığını zannetmektedir.

- İstihbarat Servisleri, teröre karşı mücadelelerinde en kısa zamanda haber toplayabilme metotlarını kullanırlar Sürat ve yeterlilik önem taşır: MİT Müsteşarlığı, çalışmalarını çekingenlik ve Müsteşarlık kadrosunun bilgi yetersizliğinden bu yola dönüştürememiştir. Teşkilatlarda, sorgulamalara girmekten Müsteşarlık ekipleri ile kaçınmakta ve sorgulanmaların böyle durumlarda imkan yaratacağı ve istihbaratın ana kan damarlarını oluşturan ajanlanma faaliyeti, yapamamaktadır. Terör, anarşi dönemlerinde, tetkik,tahkik, yaklaşma gibi uzun süreli çalışmalar için Devlet güçlerinin zamanı yoktur: Ajanlar verdikleri bilgi ve hasıla ile kontrolde tutulur, hizmete zorlanırlar:Ayrıca, çabuk ve ani sorgulanmalarla yeni terör odaklarına da yönelinir. Servis bu çalışmaları yapmadığından, inisiyatifi teröre kaptırmaktadır.

-Terör ve anarşiye karşın, halkın, devletin yanında olmasını sağlamak büyük önem taşmaktadır. Bu ise devletin anarşiye karşı üstünlüğü yavaş yavaş ele geçirmesi ve halkın psikolojik şekilde bu yardıma hazırlanması ile olur .MİT Müsteşarlığında bir Psikolojik Savunma Başkanlığı mevcut olduğu halde, hiç bir faaliyet yürütülmemektedir.

-Türkiye'deki anarşi ve terörizmin gelişmesi ve örgütlerin silah ihtiyacını temin konusunda, kaçakçılık büyük bir faktör teşkil etmektedir. Alınan bazı bilgilere göre, Türkiye’den uyuşturucu madde yurt dışına çıkmakta, karşılığında silah girişi olmaktadır. Kaçakçılık konusunda, ilgili merciler arasında birçok toplantı yapılmış, MİT Müsteşarlığının bu konuda bilgi derlemesi kararına varılmıştır. Ancak, kaçakçılık konusunun şaibeli bir iş olması, hudutlardaki bazı askeri ve sivil şahısların, görevlilerin bu konuya karıştıkları müşahede edildiğinden MİT Müsteşarlığı konu üzerine yeterince eğilmemektedir.

Müsteşarlıkta kaçakçılıkla ilgili bölümler kurulmaması ve kaçakçılık üzerine ajanlanma şifahi emirler ile önlenmiştir. Devletin kararına uygun ve anarşi ile terörizmin önlenebilmesi yönünden, MİT mezkur konuya çalışmalarını teksif etmelidir.

-Ülkemizin yurt dışında bulunan görevlileri, bir devamlılık içerisinde, Ermeniler tarafından şehit edilmekte ve kanlarının yerde bırakılmayacağı beyanları verildiği halde, herhangi bir işleme tevessül edilmemektedir. Konuyla ilgili olarak, MİT’in iç ve dışta elemanlanması, örgütlerin içine sızma çalışmaları yapılmış olması gerekirken, böyle bir faaliyet yürütülmemiştir. Diğer yönden, temsilcimizin öldürülmelerinin iki-üç polisle koruma yapılarak önlenemeyeceği ortadadır. Temsilcilerimizin öldürüldüğü ülkelerin güvenlik kuruluşları da, muhtemelen siyasi nedenlerle, gerekli şekilde eğilmemektedirler. Yurt dışında görevli vatandaşlarımıza hayatlarını, Ermeni eylemlerine karşı ve ülkemiz dışında mukabil eylemler düzenleyerek korumaları icap etmektedir. Bunun geçerli örnekleri, Filistinlilere karşı İsrail tarafından verilmiştir. Görevin de sadece MIT Müsteşarlığına düştüğü kanısı taşınmaktadır.

- Siyasi ağırlık koyma bakımından Amerika, Kanada gibi ülkelerde Türk Fobisi tesisinde yine MIT Müsteşarlığının bazı görevleri yüklenmesi gerekli ise de bu konuda da Müsteşarlık bir çalışma yapmamaktadır.

-MIT Müsteşarlığının bu günkü kadroları tetkik edildiği zaman, ortalama 3/4 kadrosunun destek personeli olduğu, bu kadrolarda çok fazla kadın ve birbirleri ile yakın akrabalar ( aile şirketi gibi) ile emeklilerin çalıştıkları görülecekti1:Aktif faaliyet gayet kısıtlı bir kadro ile yürümeye çalışan bir istihbarat servisinden daha fazla başarı beklemek, çok iyimserlik olacaktır.

-MİT Müsteşarlığının kadrolarında Müsteşarlık katına karşı bir güvensizlik doğmuştur: Bu, alt ile üst kopukluğu, tabii olarak hasılayı menfi yönden etkilemektedir.

-MİT Müsteşarlığı bugünkü, açık haberler üzerinde çalışan bir basın ajansı hüviyetinden kurtulmalı, hakiki bir istihbarat servisi durumuna getirilmelidir.

-Bugünkü durumda, kıymetli Silahlı Kuvvetlerimizin, terör karşısında muvaffakiyet sağlamayarak yıpranması, devletimizi temelden sarsacaktır. Halbuki, büyük operasyonlardan sonra üzerine fazla şimşek çekmiş istihbarat servislerinin ve bazı mensuplarının revizyon ve tensikata tabi tutulduğu birçok ülkede görülmüş ve önemli sakınca yaratmadığı müşahede edilmiştir: “ Bu mektup sekiz yıl önce 1972'de amatör bir ruhla yazdığımız muhtıranın daha profesyonelce kaleme alınmış bir şekliydi ve adeta “istihbarat dersi” verir nitelikteydi. Acaba Teşkilat'ın daha verimli çalışması neden ve kimler tarafından engelleniyordu, Bazen binlerce kişilik silahlı birliklerden daha etkin bir silah olan istihbarat neden kullanılmıyor, atıl durumda tutuluyordu. Acaba Hiram Bey daha etkili mevkilerde veya MİT Müsteşarı olsa bir şeyleri düzeltebilir miydi? Bilmiyorum. Belki bu sorunun cevabına ileriki sayfalarda daha çok yaklaşacağız. Hiram Bey ile emekçiliğinden bir müddet sonra özel teşebbüste çalışmaya başımdı. İki çocuğu da okuyordu. 30 bin Ira maaşım ailesini geçindiremezdi. Büyük paralar kazanmadı ama ailesini geçindirebildi. Ben iki yıl komşu bir sosyalist ülkede yurt dışı görevde kaldım. İzinli geldiğim zamanlar hariç bu süre zarfında çok az görüştük. İki yıl sonra görev sürem dolmadan bu ülkeden istenmeyen adam olarak ayrılarak yurda döndüğümde beni hudutta bekliyordu.

Bu devrede Ermeniler üst üste Türkeyi'nin dış temsilciliklerde görevli memurları öldürmeye başladılar.


Büyüklerimiz, düzenlenen törenlerde bu eylemlerin karşılığının verileceğini ölenlerin “kanlarının yerde kalmayacağını” söylüyorlardı. Bir müddet bu sözler havada kaldı. Köşk, Hiram Bey'i çağırarak “kan davası' konusunda görevlendirdi. Fiilen Köşkün kadrosunda gözükmesi mahzurlu olabilirdi ama ödemeler Köşkten yapılacaktı. Hiram Bey kolları sıvadı. Türkiye'nin prestijini kurtarmak görevi yine ona düşmüştü.




FastCounter

 

Hit Counter

  Anadolu Türk İnterneti

 

Güncelleştirme : 24.08.2021 - 15:50