Header $articleheadline_he$ "ArticleHeadline" Detay Sayfa Header

 

 

     

 

 

 
2021-08-24

Detay Sayfa

Tüm Dosyaların Listesi

News Database Template Page Example

Analiz 04 - Takip ve Gözetleme

1/8/1991 - 11:04 - Atinİlgili Bağlantı Yorumlar Bu Yazıyı Bir Tanıdığına Yolla Bu Yazıyı Yazdır  

      

Mesleğin Zor Bölümü

Takip Şefliği Taksim Meydanına bakan eski bir binanın müstakil dairesindeydi. Göreve çıkan ve görevden dönen personel burada toplanır" yemek yer" rapor yazar" boş vakitleri şakalaşarak veya satranç oynayarak geçirirdi. Tosun olmadığı zaman "'Ağabey” diye hitap ettiğimiz olgunluk yaşlarındaki kıdemli memurlar bile zaman zaman çocuk gibi olur" bazen itişme ve gürültüden alt katta bulunan dişçi rahatsızlık duyar" sekreteri gelip bizi kibarca ikaz ederdi.

Rıza Albay" Kore Savaşına katılmış bir subaydı. İçinde bulunduğu bir sığınağa isabet eden bomba patlamamış ancak bu olay Rıza Albay"da izler bırakmıştı. Deli dolu yanları olan" iyi yürekli bir insandı. Bazen gürültü yapmamıza kızar odasından “höst" höst" yine kadınlar hamamına çevirdiniz'" diye bağırırdı.

Önemli görevlerde heyecanlanır" bizimle birlikte çalışır" sair zaman sık sık görev yerine gelip bizi kontrol ederdi. Soğuk havalarda üşümememiz için bize fındık" fıstık" pekmez getirirdi.

Bizlere arkadaş gibi davranmasına rağmen ondan çekinirdik.

Genellikle vardiya halinde çalışırdık. Önemli bir görev olduğunda vardiya filan kalmazdı. Bütün personel gece gündüz göreve çıkardık. Araç-gereç imkanlarımız az fakat görev şuurumuz ve şevkimiz üstündü. Önemli bir görevde ekibe alınmazsak üzülürdük. Görev saatleri haricinde de eski bir hedefimize veya şüpheli bir istihbaratçıya rastladığımızda peşine takılır" ilk fırsatta bürodan takviye personel isterdik. Bu tip tesadüfi rastlantılarla birçok önemli temas ve faaliyet ortaya çıkmıştır.

Takip ve gözetleme (tarassut) görevi Teşkilatın en zor, yorucu ve mesuliyetli işlerinden biriydi. Bazen günlerce aynı noktada bekleyerek belli bir adrese gelmesi ihtimali bulunan bir şahsı on yıl önceki resminden veya tarifinden tespit etmeye çalışır, bazen hedef şahısların arkasından yorgunluktan haliniz kalmayıncaya kadar koşuştururdunuz. Aranan bir şahsın tespit edilmesi veya takip edilen bir hedefin gizli temas ve faaliyetlerinin ortaya çıkarılması durumunda bütün yorgunluklar unutulur, çekilen meşakkatler bir zafer mutluluğuna dönerdi. Takip ve gözetleme faaliyeti ekip halinde yapılır. Ekip mensupları bir futbol takımının oyuncuları gibi hedefi paslaşarak götürürler. Takip, takip edilen kişiye hissettirilmez ve takip neticesi gerekli hasıla alınırsa gol atılmış demektir. On gün kadar süren bir gözetleme faaliyetinde çalışıyorduk.

Teknisyenler yabancılara ait bir binaya mikrofon yerleştiriyorlardı. Binanın inşaatı yeni bitmişti, henüz boştu. Ancak bina sahibi yabancılar sık sık gelip binayı kontrol ediyorlardı. Biz, hedef binaya giden bütün yolları tutmuş, kademeli olarak bölgeye yerleşmiştik. O tarihlerde telsizimiz filan yoktu. Muayyen işaretlerle birbirimizle haberleşirdik. Sağ elle saçı tarıyor gibi yapmanın bir manası, sol elle kulağı kaşımanın başka bir manası vardı. Bu tip işaretlerle etrafın dikkatini çekmeden gayet güzel anlaşırdık. Herhangi bir tehlike anında birbirimize ve bina kapısında bekleyen arkadaşımıza böyle haber verecektik. O tarihte İstanbul en soğuk kışlarından birini yaşıyordu. Sıkı giyimli ve ayağıma çift çorap giymiş olmama rağmen, ayaklarım ve kulaklarım hissini kaybetmeye başlamıştı. Görev yerini terk edip bir yerde ısınmak aklımın köşesinden bile geçmedi. Bir anlık boşluk, bütün operasyonu tehlikeye sokmak demekti. Kaşkolü kulaklarımın üstüne sararak kulaklarımı biraz ısıttım. Ayaklarımın ısınması için yere vurmanın ise faydası olmadı. Sonunda civardaki bir gazete bayiinden gazete alarak bir apartmanın dış merdivenlerine oturdum ve ayakkabılarımı çıkarıp gazeteleri ayaklarıma sardım.

Ayaklarım ısınmamıştı ama donmaktan da kurtulmuştu. Ertesi gün daha da tedbirli bir şekilde giyinerek işe geldim.

Uygun gözetleme noktaları bularak" meraklı mahalle sakinlerinin" esnaf ve mahallenin gençlerinin dikkatlerini çekmeden yürüttüğümüz bu sıkıcı ve zor görevi başarı ile yerine getirdik.

Hedef binaya mikrofonlar yerleştirilmiş ve randımanlı bir şekil de çalışmaya başlamıştı.

Takip ve gözetleme sırasında bir anlık dalgınlık hedefi kaybetmenize sebep olurdu. Hedefi" kalabalığın arasında yürürken gözden kaçırırdık veya bazen takip ettiğimiz hedef karşı kaldırımdaki mağazadayken aradan geçen bir otobüs sebebiyle onu kaybeder" telaş içinde" ancak bu telaşımızı dışarıya belli etmeden deliler gibi hedefi aramaya başlardık. Onu yeniden bulduğumuz zaman dünyalar bizim olurdu.

Bir keresinde Kadıköy yakasında takip ettiğimiz bir hedef cenazeye gitmişti. Biz" bir an dikkatimizin başka bir olaya dağılması sonucu cenaze kortejini kaybettik. Daha sonra hedefi civardaki mezarlıklardan birinde bularak rahatladık. Özellikle Beyoğlu" Kapalı çarşı gibi kalabalık yerlerde hedefi bir an gözden kaçırmak onu kaybetmek demekti. Buralarda pür dikkat kesilirdik.

Bize bu işi öğreten kıdemli memurlar vardı. Bunların hepsi orta yaşlarda" kendilerine has özellikleri olan kişilerdi. Yeni katılanları eğitirler" onlara hedefi gözetlerken nasıl bakacaklarını" mimiklerinin nasıl olacağını" hedefe nerede yakınlaşıp nerede uzaklaşacağını ve daha bir sürü teferruatı öğretirlerdi.

Bu kıdemli memurlardan bazıları av köpeği gibi koku alır.

İstanbul gibi kalabalık ve karışık bir şehirde" Sirkeci"de kaybettikleri bir hedefi Osman bey"de bulurlardı.

Takipte hedefin kaçırılması ekip mensupları arasında üzüntü yaratırdı. En ÜZÜCÜ olay ise hedefin takibi hissetmesiydi. Her iki durumda da ekip mensupları birbirine girer, birbirlerini suçlar sinirler iyice gerginleşirdi. Çok ciddi durumlar haricinde kişisel suçlamalar görev sonrası yazılan rapora yansımazdı. İstihbarı konularda eğitimli bir hedef en zor hedeftir. Bu tip hedefler takip edildiklerini hissetseler bile bunu belli edecek herhangi bir davranışta bulunmazlar, ancak gizli faaliyet ve temaslarını erteleyerek normal yaşantıya girerler. Türkiye’de bir bütün olarak istihbari faaliyetlerde en disiplinli ülke Sovyetlerdir. İstihbaratın kurallarına harfiyen uyarlar ve dakiktirler. Hiçbir işi şansa bırakmazlar. Bütün istihbarı faaliyetleri planlı ve programlıdır. Demirperde ülkeleri içinde Sovyetler kadar başarılı olan bir diğer ülke de Romenlerdir. Bulgar'lar ve Yunanlı'lar bazen soğukkanlılıklarını kaybederler. Takibi sezdikleri zaman dil çıkaran, el işaretleri yapan Bulgar ve Yunanlıları hatırlıyorum. Bulgarların, Türkiye'ye yerleşen göçmenlerin arasında birçok adamları vardır. Bu imkan onları ülkemizde en çok faaliyet gösteren demirperde istihbarat teşkilatlarından biri haline getirmiştir. Keza Rum azınlık yönünden Yunanlılar da böyle bir avantaja sahiptirler. Suriye, Irak ve di~er Arap ülkelerinin istihbarat elemanlarından bazıları üstün vasıflı kişilerdir. Ancak bir bütün olarak alaturka davranışlardan vazgeçemezler. En büyük açıkları kadınlara ve paraya karşı olan zaaflarıdır. Birçoğu görevinden çok ticaretle uğraşırlar. Yurtdışı görevlerini en kazançlı bir şekilde tamamlayarak memleketlerine dönmek en büyük amaçlarıdır. Batılı ülke istihbaratçıları Türkiye'nin müttefiki olmak avantajından faydalanarak gizlilik kurallarına çok dikkat etmezler. Her yerde kulakları olduğundan, istihbarat ve güvenlik teşkilatlarının kendilerine karşı etkili bir çalışma yapmadıklarını bilir, genellikle dikkatsiz ve açık çalışırlar.

İstihbarat bir akıl oyunudur. Bu oyunu akıllıca ve kurallarına uygun oynayan daima kazanır. Bunun istisnası" tesadüfi rastlaşmalardır. Sovyet ve demirperde ülkelerine karşı yürütülen planlı faaliyetlerde genellikle başarılı neticeler alınamamıştır.

Ancak özellikle hedefleri en iyi tanıyan kişiler olarak takip memurlarının görev dışında veya başka bir görev sırasında tesadüfen rastladıkları hedefleri kısa süre izlemeleri önemli kontakların yakalanmasına ve gizli bir faaliyetin ortaya çıkarılmasına neden olmuştur. Bir de çeşitli ihbarlarla neticeye gitmek mümkündür.

Mesleğe ilk girdiğim günlerde imkanlar bir hayli kısırdı. Bazen trafik sıkışıklığı dolayısıyla bir hayli yavaş seyreden hedef arabayı" Beyoğlu Caddesinin bir ucundan diğerine kadar koşarak izler" Taksim"de nefes nefese bir halde taksi tutarak takibe devam ederdik. Genellikle hedefi gizler" şoföre kendimizi polis olarak tanıtarak" hedefi adi bir suçlu olarak gösterirdik. Bazı taksi şoförleri bizden daha hevesli olur" imkan olsa ücret bile almadan bizimle bütün gün çalışmayı arzularlardı.

Takip üniteleri" Amerikalılar tarafından kurulmuş" Amerikalılar bu ünitelere alınan personelden onların ilk eğitimlerine kadar her işle uğraşmışlardı.

Benim göreve başladığım tarihte Amerikalıların takip şubelerinde ve Teşkilat'daki aktif çalışmaları son bulmuştu. Yani Teşkilat"a ait çeşitli birimlerde herhangi bir Amerikalı çalışmıyor" ancak belli prosedür içindeki işbirliği ve temaslar devam ediyordu.

O tarihlerde iyi para almamıza rağmen" Teşkilatçın fiili kadrolarında gözükmediğimizden" bu ilerimi yıllarda özlük haklarımızda bazı sorunlar da yarattı.

1971 harekatından sonra takip memurları da Teşkilat'ın fiili kadrolarında yer aldılar. Yine benim başladığım yıllarda" takip üniteleri sadece müşterek menfaatlere yönelik kullanılmıyorlardı.

Az da olsa bazen diğer devletlerle müşterek çalışmalar da yapıyorduk. Meslek hayatım boyunca, belki de ilk adımlarımı burada atmaya başladığım için, takipçilere ve takip ünitelerine özel bir önem verdim. Özellikle Ankara'da görev yaparken, Teşkilat’ın dışarıya açılan gözü ve kulağı saydığım bu üniteleri modern teşkilatlar seviyesine getirmek için büyük çaba harcadım. Hiçbir zaman arzu ettiğim dereceye ulaşamamakla birlikte bu ünitelerin gelişmesinde, faaliyeti yurt dışında bile yürütülebilecek seviyeye gelmesinde etkin olduğumu söyleyebilirim. Takip ünitesinde ve Serviste geçen yıllar zarfında takipçilerin imkanları bir hayli arttı. Çeşitli marka arabalar, telsizler, görüntü kayıt aletleri, içinde teknik çalışmalar yapılan minibüsler bu ünitelerin günlük yaşantılarına girdi. ünitelerin personel sayısı da eskisine nispetle çoğaldı. Sovyet Anatoli Petroviç Privalov'u belli periyotlarla uzunca müddet takip etmiştik. Deneyimli bir istihbaratçıydı. Takipten bir hasıla alamadık. Ankara Sefaret kadrosunda kayıtlı görülmekle birlikte İstanbul’da faaliyet gösteriyordu. Sefaret kadrosundakilerin, Konsolosluk mensuplarına göre daha üstün diplomatik dokunulmazlıkları vardı. Bu bakımdan, gizli faaliyet mensupları bu şekilde güvenceye alınıyordu. Privalov daha önce 1955-1961 yılları arasında Türkiye’de çakışmıştı. 1966'da yeniden Türkiye'ye tayin oldu. Genellikle büyük ülkelerin hepsi istihbarat ve Dışişleri'nde görevli memurlarını bu şekilde uzun süre bir bölgede tutup onları o bölgenin eksperi hafine getiriyorlardı. Takip sırasında şehrin sokaklarını en iyi bilen kişiler olmamıza rağmen onlardan yeni yerler öğreniyorduk. Privalov, Topağacı'nda bir evde oturuyordu. o tarihte bu normal bir Sovyet memuru için mutat dışı bir davranıştı. Genellikle Büyükelçilik dışında oturan bu gibi Sovyet memurların imtiyazlı ve istihbaratla ilgili kişiler olduğu teşhis ediliyordu. Bunların sefaretteki çalışma saatleri de belli bir saat ve programa bağlı olmazdı.

Başka bir görevden dönüyorduk" yorgunduk. Saat gecenin 01.30"u civarındaydı. Karnımız acıktığından Tünel'de Sovyet Konsolosluğuna yakın bir yerde durup bir şeyler yedik. Beyoğlu hayli tenhaydı. Karnımızı doyurup arabaya yönelmiştik ki Konsolosluğun ağır demir kapılarının açıldığını ve bir Sovyet arabasının dışarı çıktığını gördük.

Direksiyondaki Privalov'du ve kullandığı araba kendi arabası değildi. Saatin geç olması Privalov'un başka bir araba kullanması dikkatimizi çekmişti. En çok dikkatimizi çeken husus ise Privalov'un tek yön olan Taksim istikametine deği4 ters istikamet olan Tünel"e yönelmesiydi.

Privalov'un arkasından süratle aynı istikamete yöneldik. Bütün hızımızla Aksaray istikametine giderek onu yakalamaya çalıştık. Kaybolmuştu" bulamadık. Hemen telefonla Takip Şefliğini arayarak bilgi verdik ve işbölümü yaparak birkaç araba ile Privalov'u gitmesi muhtemel yerlerde aramaya başladık.

Aksaray" Fatih" Zeytinburnu" Bakırköy bölgelerini deliler gibi aramaya başladık. Diğer arabalar da başka bölgelere dağılmışlardı. Privalov'un tam olarak nereye gittiğini bulamasak bile herhangi bir yere park etmiş arabasını bulmamız dahi bize bazı ipuçları verecekti. Zaman zaman ofise telefon edip diğer ekiplerden bir haber gelip gelmediğini araştırıyorduk.

Bütün ara sokakları tarıyorduk. Privalov sanki yer yarılıp içine girmişti. 04.30 civarında Ofisi tekrar aradığımızda Privalov"un evi civarında bekleyen arkadaşlarımızdan haber geldiğini ve Rus"un evine döndüğünü öğrendik. Diğer bir haber ise iki takipçinin Privalov'un eve dönmesinden bir müddet önce Harbiye"de araba ile büyük bir kaza yapıp yaralandığı idi.

Harbiye"de" Merkez Komutanlığının karşısındaki kaza yerine gittiğimizde arabanın ağaca çarptığını ve nerede ise orada bulunan bir dükkanın içine girmesine ramak kaldığını müşahede ettik. Büyük bir kaza idi. Arabanın önü şoför mahalline kadar harap olmuş, direksiyonu sekiz şekline girmişti. Kaza yerinde bulunan arkadaşlarımıza göre kaza geçiren takipçilerin hayati bir tehlikesi yoktu. Arabayı kullanan Malatyalı arkadaşımız Arap Mehmet şok neticesi bayılmış ancak gözlerini sedyede açınca sağlık görevlilerinin direnmesine rağmen ayağa kalkmıştı.

Zaten çok kuvvetli bir bünyesi olduğundan birçok başka lakabı vardı. Yanında oturan Sedat ise çok konuşurdu. Bazen ona “çenen kopsun”, “dilin kopsun” diye takılırdık.

Şaka sözler tutmuş, Sedat'ın dili kopmuştu. Dili dikildiğinden bir müddet konuşamayacaktı. Tosun kaza yerine gelmişti. Hemen arabanın oradan kaldırılması için tedbirler alıyordu. Privalov'u kendisine haber vermediğimiz için serzenişte bulundu. “Geç saat olduğu için sizi rahatsız etmeyelim diye düşündük” dedik. “Olur mu canım, böyle önemli bir durumda rahatsızlık mı olur” diye cevapladı. Olayın en ilginç yönü, kaza 04.00 civarında olmuştu. Kaza yerine ilk gelen takipçiler Privalov’un oradan geçtiğini ve durup arabaya baktığını görmüşlerdi. Onu saatlerce arayıp bulamamışken, tesadüfler onun bizi bulmasını sağlamıştı. Privalov gece yarısından sonra 2.S saat kadar ne yaptı, kimlerle görüştü, neler aldı, neler verdi bilmiyorum. Bir tek bildiğim, bunun Türkiye'nin yararına bir iş olmadığıdır. Bir gün gece, ertesi gün sabah vardiyasında çalıştığımızdan, sabah göreve devam ettik. Privalov ise 1967'de Türkiye'den ayrıldı. Bir takip faaliyetine katılacak ekip personeli seçilirken genellikle görevin özelliğine uygun kişiler seçilirdi. Bu kişilerin birbirleriyle uyumlu olmasına, birinin eksik tarafının diğeriyle tamamlanmasına dikkat edilirdi.

Bazen takip ünitesi içindeki bütün personelin bilmemesi gereken kritik görevler olurdu. Bu tip görevlere “özel görev"' adı verilir" diğer personel merak etse de göreve gidenlerden işin mahiyetini sormazlardı. Yine de göreve çıkanların övünme duygusu ve gevezelik etmeleri sonucunda zaman zaman bu görevlerin mahiyeti ile ilgili bilgiler sızardı.


Güvenilir bir memur olduğundan birçok kere bu tip “özel görevlere” çıktım. Bunların arasında Türkiye'nin kaderinde rol oynayan önemli isimler de vardı.




FastCounter

 

Hit Counter

  Anadolu Türk İnterneti

 

Güncelleştirme : 24.08.2021 - 15:50